Galatasaray maçlarını düzenli takip edenler için beklentilerin karşılandığı bir maç oldu bu, Galatasaray'ın kazanacağı bir senaryo üret deseniz muhtemelen her 3 kişiden 2'si bunun gibi bir maç yazardı. Maça istekli başlansa da 15-20 dakika sonra fizik olarak düşüş, rakibin kanatlardan gelmesi, pozisyonsuz bir ilk yarı. Tamamen Lincoln-Arda ikilisinin teknik becerisine bakan bir hücum hattı, buna bir de son hareketlerde başarısız olan bir Baros'u eklerseniz Galatasaray ancak bu şekilde maçı kazanabilirdi, herhangi bir kaza olmadan 2-0 öne geçilmesi de sürpriz faktörünün önüne geçti.
Maçın teknik analizini tekrar tekrar yapmanın pek anlamı olduğunu sanmıyorum bu saatten sonra zira Galatasaray etiketli maç yazılarıma baktıkça kendimi tekrar ediyormuşum gibi hissediyorum artık. Bugün biraz daha önde oynayabilen bir takım vardı, kanat organizasyonlarında sıkıntı çeksek de takımın bir adım önde oynayabilmesi kaydedilen tek gelişmeydi benim görebildiğim. Hareketsizlik tam gaz devam ediyor, topa sahip olan oyuncu dışındaki diğer 10 futbolcu sabit, iki üç kişi hareketlenebilirse pozisyon yaratılıyor zaten. Galatasaray sorununa çözüm bulabilmiş değil, son iki maçta da bulamayacaktır muhtemelen ama şu haldeyken bile galibiyet alabilmek çok kritikti, o açıdan taraftarlar bir nebze de olsa mutlu ayrılmayı başarabildi stadtan.
Bursaspor'un Trabzon karşısında aldığı mağlubiyetle beraber fark 4 puana çıktı, bu da büyük ölçüde UEFA Ligini garantilemiş olmak demek. Aslında bizim açımızdan bakarsak son dakikadaki gol talihsiz bir gol oldu zira ikili averajda üstün olduğumuz Trabzonspor eğer burda puan bıraksa ligi üçüncü sırada bitirme şansımız da olabilirdi, bir ön eleme daha az oynamak için bir şansımız daha olacaktı. Bu saatten sonra pek de önemli değil bu detay birçoğumuz için ama gelecek sezonun planlaması adına göz önünde bulundurulması gereken detaylar bunlar. Bursaspor son haftalarda yakaladığı inanılmaz form grafiğiyle gerilerden gelip önemli bir mücadele verdiler, geriye düşseler de son iki haftada ellerinden geleni yapacaklardır yine. Intertoto'nun kaldırılmış olması talihsizlik oldu onlar için, şu potansiyelde bir takıma en azından bir Avrupa şansı gelmeliydi. Takdiri hak ediyorlar.
Geride kalan gün bir önceki postumuzda da belirttiğimiz gibi 17 Mayıs'tı ve bu sebeple son saniyede maça girmiş olmama rağmen bu anlamlı güne yakışır birkaç jest bekliyordum tribünlerden. Ancak geri dönüş beklediğimden baya bir farklıydı, o kadar farklıydı ki bu tribünden kalkıp da "We're the best Galatasaray", "Dağ başını duman almış", "I love you Hagi" bestelerini bekleyebilecek kadar saf olduğumdan dolayı kendime kızdım. Bizim tribünümüz budur işte, yapabilecek bir şey yok. 17 Mayıs günü yaptığı beste Fenerbahçe'ye ana avrat küfretmek olan, hızını alamayıp Beşiktaş'a da aynı seviyesizlikte tezahüratlarla giydirmeye çalışan, Galatasaray'la ne gibi bir bağı olduğunu anlamakta zorlandığım bir tribün. İş o kadar çirkin boyutlarda ki maç boyunca toplu halde söylenebilen tek tezahüratlar da bunlardı, diğerleri de "içime işlerken" ve türevleriydi. Gerçekten üzülüyorum ben bu duruma, Galatasaray adına yakışmıyor bu yapılanlar ve elden hiçbir şey gelmiyor. Yazık...
29 yorum:
Emre aşık Emre aşık Emre aşık Emre aşık.Çok büyük oyuncu bu çok(+)
İlk yarı çok kötüydük.Ama bir isim yine elinden geleni yaptı.İlk yarıda ruhsuz bir takım vardı ama kapasitesi az olsa da şut çekemese de çok faul de yapmasa Barış yine elinden geleni yaptı.Herkes lige havlu atar ama Barış atmaz.
Sabri artık yerini almalı.Sağdan bindirme de gelmiyor şutda gelmiyor hız da yok goldeki gibi kolay çalım da yiyor.Emre güngöre şaşıran yoktur herhalde.Bu kadar kolay sakatlanılmaz.
Kewel da maçı çevirdi.(+)
abi lincoln nasıldı
Her zamanki gibi, pasları yerindeydi ve moralli gözüktü gözüme. Bugün Ankaraspor ve Hacettepe maçlarındaki kadar net pozisyonlar üretemedi tek başına (daha doğrusu Gençlerbirliği geride kabul etti oyunu genelde) ama yaratılan her pozisyonun içindeydi nerdeyse. Şu takımdan gönderilmesi gereken oyuncu kesinlikle Lincoln değil, bu açık...
Uğur,
Moralli mi gözüktü? Ben çok durgun ve isteksiz gördüm. Ve feci kötü oynadı bana göre. İkinci yarının ilk 20 dakikasında ayağına top değdiğinden emin değilim. İlk kez topun ayağına değdiğini gördüğümde bir pozisyon doğdu aslında, ama bu Lincoln'ün çok isteksiz ve formsuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Şu takımdan gönderilmesi gereken oyuncu bence de Lincoln değil, ama bu maç değil bunu gösteren. Şu günkü gibi oynayacaksa, 3,5 milyon euro değil 350 bin dolar alsa yine gitsin derim şahsen.
tribun konusunda pek katılmıyorum sana kapalıda butun sene boyunca nice besteler soylemeye kalktık ama sag ve sol taraflar adeta uyudu. kapalının sag ve sol tarafları sadece top dısarı cıktıgında veya hoslarına giden kufurlu bestelerde bagırmayı ilke edinmis gibiler.sonucta su anda herkesin sevdgi "nevizade geceleri" ni tribunde ilk okutmaya calısan abimiz bile cıldırmıs kagıdı paramparca etmisti. hos seneye eski acıga gectigimizde daha olumlu besteler beklemiyorum ama tribun acısından muhtesem bir sene bizi bekliyor
Maça gidipte, en çok da tribünler yönünden hayal kırıklığına uğrayanlardan biri de benim.. Yazının son kısmındaki taraftarla ilgili söylediklerin o kadar doğru ki.. Tek kelimeyle biz böylemiydik. En azından kapalı böylemiydi.. Yazık..
Adsız, katılım konusunda yüzde yüz haklısın. Sadece bu tezahüratlara katılım olmasında esas problem ama ben belki fazla duygusal olsa da 17 Mayıs'ta birkaç ufak jest beklerdim ve bunlar kesinlikle Fenerbahçe'ye hazırlık maçı bestesi değildi, onu dillendirmek istedim.
Atahan, problem nedir bilmiyorum ama stadtan izlediğim maçlarda böyle arızalar oluyor arada, genel kanının çok aksine bir düşünce sahibi olabiliyorum, daha önce de yaşadım. Bence Lincoln bu maçta elinden geleni yaptı, kötü demek kesinlikle doğru değil. Her maçta üç gollük pas atmaya alıştırdığından daha vasat bir görüntü verdi ama sahada en çok koşan 3-4 oyuncumuzdan biridir yine de. Ön bölgede yaratılan pozisyonlarda da sorumluluktan kaçmadı. Bir 10 numaradan beklediklerimi karşılıyor Lincoln. Sen diyorsan vardır bir sebebi illa ki, tekrarına gelirsem bir kez de tv'den seyredeceğim maçı...
Kewell sonradan girdigi halde bir gol atti, bir de attirdi. Bazilari bazi "taslari" gordu mu acaba? (anlayan anladi)
son bir soru daha soracağım :) Bİraz önce maçın son20 dk sını seyrettim. Neredeyse tüm oyuncular yürüyor ve etrafa bakıyorlar. Hiç biri kımıldamıyor sence neden abi? bir de sabri'yi orta sahada oynattı deil mi :D
Maça gidip futbol izleyemeyenlerdenim. Bir takım bu kadar kötü oynayabilir mi sorusunun yanıtı gibi Galatasaray. Pas trafiği desen yok, saha içi hareketlilik hiç yok. Herkes yerinde sayıyor. Herkes topu ayağında tutan oyuncunun yüzüne bakıyor neredeyse, hareket eden yok. Ayağında tutan da ekseni etrafında şöyle bir dönüp boş gördüğü ilk kişiye veriyor. Maçın büyük çoğunluğu böyle geçti neredeyse.. Bu açıdan Barış'ın golü önemli. Takım 2-3 pas yapıp bir iki koşu gerçekleştirince Gençlerbirliği savunması da şaşırdı çünkü. O uyuşuk futbol ile onlar bile uyumuş olsa gerek ki çok az hareketle gafil avlandılar..
Her neyse..Ortada futbol olmayınca hazır maça gelmişken Lincoln'ü izleyeyim dedim. İzleyeyim derken yanlış anlaşılmasın oynadığı futbolu falan değil,zira yok öyle bir şey, o nasıl geziniyor sahada diye.
Bir 10 numaradan beklenenler neler bilemiyorum. Daha doğrusu beklenti göreceli bir şey olduğundan bir şey diyemiyorum. 30-60 arası sadece Lincoln'ü izledim dün. Sahada vardı. Hayalet gibi dolaşmadı bu doğru. Ama skora yönelik katkı amaçlı en ufak bir hırs belirtisi göstermedi sahada. Ofsaytlar hariç savunma arkasına sadece 2 top yolladı maç boyunca ki biri savunmanın dengesini bozdu, neredeyse pozisyon oluyordu. İkili mücadelelere girmek,adam geçmek gibi şeylerle kendini yormadı. Pas alabilecek kadar rahat olduğu zaman top istedi onları da ekseriyetle yan pas şeklinde kullandı.oyunu kurma,hücum edemeyen takımı harekete geçirme gibi bir amacı yoktu. Mehmet Topal 30 metreden kaleyi düşünebilirken Lincoln'ün kafasını kaldırıp kaleye bakmak aklından bile geçmedi. Böyle bir 60 dakika geçirdi Lincoln..
Sonuca gelirsek.. Evet takım çok kötüydü. İnsanı futboldan soğutacak kadar kötüydü hatta. Ama Lincoln için bu bahane olamaz. Nitekim Harry bu kötü futbol içinde bile skora yönelik nasıl iyi şeyler yapılabileceğini gösterdi. Arda ve Kewell bir şeyler yapmak gerek diye kendilerini çok az da olsa zorlarken Lincoln bununla ilgilenmedi.
3.5milyon ödediğimiz ve 10 numara formayı giyen birinden bahsediyoruz. 10 numara forma giymeyen Carrusca da fizik olarak sahada silik biriydi, yetenekleri de sınırlıydı ama o da maç içerisinde 1-2 gol pası atabiliyordu. Hatta inanmayacaksınız ama Ayhan bile 1-2 gol pası atabiliyor kimi zaman.
Hal böyleyken 1-2 gol pası atmayı bir oyuncunun iyi oyuncu olması ölçüsünden kaldırmak şart. Hacettepe gibi kötü savunmaya sahip bir takıma karşı 1-2 hatta 3-4 gol pası verir Lincoln ama savunma biraz sertleştimi, hele bir de oynamak istemiyorsa, saha da böyle gezindiği ile kalır.
Lincoln kötü bir oyuncu değil. İyi bir 10 numara. Ama Galatasaray'ın ihtiyacı olan oyuncu değil. Daha az yetenekli ama daha fazla istikrar sahibi bir 10 numaradır bu takımın ihtiyacı. Sürekli bir konsantrasyon sorunu yaşayan Lincoln'e 3,5 milyon verebilecek çapta bir takım değil Galatasaray. Haftaya Beşiktaş maçına konsantre olur futbol oynamak isterse bu takıma maçı kazandıracak kişidir Lincoln ama ertesi hafta Sivas maçını istemezse takımını eksik bırakacak kişidir aynı zamanda.
İki sezonda 90 maç oynadıysa Galatasaray, Lincoln bunların en fazla 30'unda istenilen performansı göstermiştir benim gözümde.Ve 2 yılda 7 milyon kazanan birinin, üç maçta bir verimli olması başarısız olduğu anlamına gelir.
Türkiye liginde oynuyoruz. ihtiyacınız olan tek şey istikrar. istikrar varsa fleurquin,perez,victoria,niculescu gibi sıradan yabancılarla bile şampiyon olabilirsiniz. Ya da Petkovic,Kamanan,Tum,Bilica gibi,..
Bir oyuncuya yılda 3,5 veriyorsanız ondan bir beklentinizin dahi olmaması gerek. Maddi durumu belli olan bir takımda ve Türkiye Liginde bu rakamlarla oynayan oyuncunun istikrar sahibi ve fark yaratan bir oyuncu-dur denilebilmelidir. Bunları sağlayamıyor ve oyunundan olumlu şeyler çıkartmaya çabalıyorsak bu transferde yanlış bir şeyler var demektir.
Ilk önce Uğura katılayım, ben de maçta 17 Eylül ile ilgili bir şeyler bekliyordum, yine döndük Fenere. Gerçekten tribünlerimizden utanıyorum artık, ne maçı izler ne tarihine sahip çıkar bi hale geldik.
Sonra da scapula'ya katılayım, bence de Lincoln baya kötüydü dün akşam. Hatta onunla ilgili hiçbişi hatırlamıyorum maçtan.
Herkes, bitse de gitsek modundaydı, tribünler de piknik yeri gibiydi, sohbet muhabbet keyifler yerinde herkesin, arada gol oldu sevinildi fln öle bi maçtı yani, ama BJKnin galibiyetiyle "şampiyonluğu kaçırdığımız maç" da oldu aynı anda :)
uğur bari sen yapma. yazar triplerine girmişsin şimdiden.
o tribün galatasaray adının olduğu her yerde olmaya devam edecek. bağımızı bi an önce anlasan iyi olur..
17 mayıs için de gerekli besteler söylendi, pankart açıldı. Bu kadar uzaktan bakmayın şu tribüne.
iki maç kaldı!
sadece iki!
bülent korkmaz'ın oynattığı bu ucube futboldan kurtulmaya...
sonrasında yönetimin nasıl bir hamle yapıp kimi takımın başına getireceğini merakla bekliyorum. schuster bir yalan ama... onu biliyorum. galatasaray'ın şu anki gücü onu almaya yetmez. hayal görmeyelim.
Şu söylediklerime yazar tribi diyorsanız zaten takip etmeyin burayı, hiç kusura bakmayın. Siz bir Galatasaraylı olarak dünkü performanstan memnunsanız benim diyecek bir şeyim yok. Ayrıca özellikle sadece tribün grubu adı vermemiştim ki tepkim yanlış anlaşılmasın çünkü bu bütün tribünün sorunudur. Benim söylediklerimin cevabı da herkes gider biz kalırız değildir, çok şükür öğrendik artık bunu...
ekrem-üzülmez/apo-hayrettin
bu, ligin ilk ikisinin koridor bekleri.
serkan kurtuluş-hkb/orhan şam-murat kalkan
bu da, ligin 18.si ile 4.sünün bekiyaneleri.
beklerin oyuna çıkmadığı, hücuma çeşitlilik kazandırmadığı müddetçe mahkumsun böyle oynamaya.
serkan kurtuluş+hakan kadir balta<=sabri sarıoğlu
bu kadar net.
Bu arada Lıncoln hakikaten çok kötüydü (+)
Bende Kapalı Altta seyrettim maçı , açıkçası takımdan hiçbir şey beklemediğim için rahat izledim , sahada ki oyun pek iyi olmasada kazanmak takımın özgüveni açınsından iyi oldu mâlum haftaya bir derbi var.
Stada 45 dakika önce girdim ve bu Kewell arkadaşımızın bizim taraftarımız için söylediği o sözlerin kısmen doğru olduğunu gördüm çünkü ona gösterilen sevgi başka kimseye gösterilmiyor ve o bunu fazlasıyla hakediyor. Sahada olması bile inanılmaz mutluluk verici çünkü karakter yoksunu bazı çirkef oyuncularımızdan ne kadar bıktığımı anlıyorum. Evet belki hasta belki tam randımanlı oynayamıyo belki 90dakikayı kaldıramıyo ama bu formayı sonuna kadar hakediyo ve elinden geleni veriyo. Daddy Cool.
Emre Güngör ise yılın olayı herhalde , ne diyeceğimi bile bilmiyorum doğrusu.
Taraftar konusunda ise bende senin gibi 17 mayıs şerefine bişeyler bekledim ama hayalkırıklığına uğradım , az önce ultraslanın sitesinde 17 mayısla ilgili pankartı gördüm sanırım tek güzel şey bu. Ezeli rakiplere sataşma konusunda ise sana pek katılmıyorum , dün bir sıra önümüzde bir adam ve oğlu vardı kuzenim sayesinde flemenkçeye kulak aşinalığım olduğu için ve adamın ajax taraftarı olduğunu duyunca hollandalı olduğunu anladım , çatpat ingilizcem sayesinde türk arkadaşıyla muhabbetlerine kulak misafiri oldum adam hollanda dışında ingiltere , fransa ve norveçte maç seyrettiğinden bahsetti ve hayatında ilk defa hiç susmayan bir taraftar gördüğünü söyledi ki dün aslında taraftar çok iyi değildi , sonra '' Haydi bastir sanli cimbombom '' bestesinin melodisi hoşuna gitti ve sözleri sordu türk arkadaşıda takım sevgisinden ve ezeli rakiplere sataşma olduğunu söyledi adamda PSV'den duyduğu nefreti anlattı bu olaylar devre arasında oldu zira maça gidenler dikkat etmiştir devre arasında 7-8 dakka daha tezahürat yapıldı , kısacası dünyanın her tarafında ezeli rakiplere karşı nefret vardır ve bir derbi haftasına girilirken bunların yapılması çok normal diye düşünüyorum.
Bir yanlış anlaşılma var. Benim derdim ezeli rakiplere küfür edilmesi değil, bunun 17 Mayıs'ta yapılmasıdır. Bizim için öncelik kıytırık bir dostluk maçı mıdır, Türk futbol tarihinin en büyük başarısının yıldönümü müdür? Önemli olan detay bu, yoksa her tribünde ezeli rakiplere küfür edilir, bunu bilecek kadar futbolun içindeyiz. Meramımı anlatabildiğimi sanıyorum...
Burada hiç kimse hayatında küfretmemiş insan değil.Ama 17 Mayıs rakip takımlara küfrederek kutlanıyorsa burada bir kompleks söz konusudur.Aşağılık kompleksine sahip olması gerekenler başkalarıdır.Galatasaray taraftarı kulübünün Türkiye'nin en büyüğü olduğunu biliyor ama ona göre davranmıyor.İnsanlar da yakıştıramıyor bu tutumu doğal olarak.Sırf herhangi bir kimseyi/oluşumu savunmak için o tabloya mazeret aramak içinse ekstra bi çaba gerekiyordur heralde.
ugur, sence yeni bir teknik direktör ile anlastik mi, yoksa bülent korkmaz ile yola devam mi edilecek? zira bakiyorum da bizim yöneticiler son derece rahat takiliyorlar. bircok takim gelecek sezon calisacagi hocayi aciklamisken (marsilya, schalke, bayern munih) bizimkiler neden hala uykuda? ya da öyleymis gibi davraniyorlar da schuster veya muadiliyle kesin olarak anlasildi mi?
zira ben yaklasik 10 haftadir saha icinde hicbir gelisme kaydetmeyen bir takim görüyorum ve artik herhalde bülent korkmaz ile devam edecek kadar gaflet ve delalet icinde bulunmazlar diyorum.
bir de bana artik kimse 'avrupa kupalarina hele de sampiyonlar ligi'ne kalamamis takimlara büyük hocalar gelmez' palavrasi sikmasin. zira söyleyecek olursa felix magath derim, baska bir sey demem. demek ki neymis, isteyince oluyormus!
17 mayısla ilgili pankart.Buyrun.Teşekkürler KARŞI
http://pankartfanzine.blogspot.com/2009/05/blog-post.html
eğer "Galatasaray'la ne gibi bir bağı olduğunu anlamakta zorlandığım bir tribün" dersen cevabı da o şekilde olur. kusura bakma ama o tribünden biri olarak bunu kabul etmem mümkün değil. bu düpedüz saygısızlıktır.
Kabul etmenin mümkün olmadığı yeri söyler açıklama istersin o zaman uast, bana Uğur diye hitap ettiğine göre blogu yeterince uzun süredir takip ediyorsun demektir. Düzgün sorulan her soruya cevap verdiğimi bilmen gerekir. Gelip de spor yazarı tribine girmişsin dersen esas saygısızlık budur, saygısızlıktan da ötedir, belden aşağı vurmaktır.
O günkü performansa yönelik söyleniş bir sözdür o, ben Galatasaray'a dair bir tane olumlu tezahürat duymadım, görmedim. O tribünden biri olarak demişsin ama atladığın bir nokta, ben de o tribünden biriyim. Tribün dediğin içindeki her bireyin dahil olduğu topluluktur. Bir grubu suçlayıp kenara çekilmedim hiçbir zaman, çekilmem de ama herkes yeri geldiğinde özeleştirisini yapacak.
Gördüğümüz yanlışları söyledik diye spor yazarı tribine girdi diyorsan bence hiç takip etme burayı zira bugüne kadar nasıl yazdıysam öyle devam etmeyi planlıyorum. Bu konuyu da daha fazla uzatmak istemiyorum...
nasıl bir tane olumlu tezahürat duymadın? 90 dakika küfür mü ettik yani?
"Bizim tribünümüz budur işte, yapabilecek bir şey yok." demişsin bir şeyler yapmayı denedin mi hiç? denedin de kimse engelledi mi? evet tribünün bir takım sorunları olabilir fakat yapabilecek bir şeyler var. bunları samimi olarak soruyorum, söylüyorum.
madem sen de tribündensin umarım bir gün tanışır, konuşuruz. belki "yapılabilecek bir şeyler" buluruz.
tabiki görüşlerini söylemelisiniz, bu senin blogun. ben de kendi görüşümü söylüyorum işte. o satırları tekrar okursan tepkimin nedenini de anlayabilirsin.
"Galatasaray tribünü kusursuzdur arkadaş" diyen adamın ciddi yanılgılar içindedir elbette ama Türkiye'deki ortalama tribün performanslarına bakıp da bizim tribünleri kötülemek de haksızlık gibi geliyor.Burada bardağın dolu-boş tarafı muhabbeti ön plana çıkıyor bence.
Bardağın dolu tarafına bakan adam arkadaş pankart da var tezahürat da vs. neyimiz eksik" der hatta bunu geç çok kaliteli kareografiler çıkıyor son yıllarda.Bardağa boş diyense diğer eksikliklerden ya da güzelliklerin devamsızlığından bahsediyor.Sonuçta herkes o tribünde olduğuna göre her iki tarafın da haklı olduğu yönler var.
Bence esas sıkıntı şu anki konum değil gidilen yöndür ve Galatasaray tribünleri gitgide kötüye dönmektedir.Dediğimiz gibi "nevizade geceleri" de çıkıyor oradan "saldır cimbom okey let's go oley" ya da bıkkınlık verici,ne işe yaradığı belirsiz "saldır galatasaray" gibi garabetlerde çıkıyor ama biri diğerine göre çok daha fazla söyleniyor kabul etmeliyiz,hatta "nevizade geceleri" gibi bir güzelliği ne kadar hep bir ağızdan ve ne kadar katılımla söyleyebiliyoruz bu da bir başka dert."denedin de kimse engelledi mi?" demiş arkadaşımız ama maç izlemeye gelip fenerbahçe-aziz yıldırım-federasyon-hakem dörtlüsüne küfür etmek dışında hiçbir aktivitesi olmayan birsürü adam var bunlara ne yapılabilir?
Hadi bunları da geçtim ben kızların avrupa kupası final maçına giderken "ikinci yarı fark yersek paso fenere küfrederiz" diyen adam görüyorum ki bu fikir aklından geçen az adam da yoktur.Kısaca türkiye'nin hem yerel hem uluslararası açıdan en başarılı klubüyüz ama taraftarı değiliz,sıkıntı da budur bence.Yapılan eleştiri de "tü allah belanızı versin sizin gibi taraftarın" değil de "biz böyle mi taraftarlık yapmalıyız,bu nasıl taraftarlık" siteminden kaynaklı eleştiridir.
maçları düzenli olarak tv'den izleyen biri olarak(istanbullu değilim) diyorum ki ,ultraslanlı arkadaşlar şöyle 4 - 5 tane güzel beste yapsa, hep bir ağızdan söylese, "4 sene üst üste.." gibi uzun süre akıllarda kalıcı olsa bu besteler, içinde küfür olmasa... Maalesef Pclion doğru söylemiş. Karışıklık hakim tribünde, bir taraf kalk gidelim derken diğer taraf otur diyor.10 dakkada bir 3'lü çekiliyor ki bu üçlü bizim tribünün oyun başlangıcı için yapılan "trademark" tezahurat, oyunun devamında sık sık yapıldıkça özelliğini kaybediyor..Bu dağınıklığın sebebi nedir üstadlar, grupları başındaki insanlar mı yönlendiremiyor ? saygılar...
@finrod: ben her iki tarafına da bakıyorum, bakmaya çalışıyorum aslında. bu maç için bahsedilen kısımlara baktığımda da ise bardağın dolu olduğunu görüyorum. devre arasına şahit olduysanız siz de bana hak verirsiniz.
dediğin profilde insanlar ne yazık ki her tribünde mevcut. ama normalde küfür edilmediğini çok rahat söyleyebilirim. bir kısmında fenere küfür içerdiği için güzelim besteler bile söylenemedi bütün sezon.
@galatalı öncelikli olarak ultraslanlı değil galatasaraylıyız. bahsettiğiniz gibi bir karışıklıkta yok. 3'lü dediğiniz gibi sadece başlangıçta söylenen bir tezahüratımız değil. tribünleri canlandırmak, tümünün katılımını sağlamak için söylenen bir tezühürat. deplasmanlar haricinde çok sık da söylenmiyor.
Yorum Gönder