Where "1st Round" Happens

Blogda futbol gündemi sezon boyunca o kadar yoğun oldu ki aslında futbolla beraber en önemli zevklerimden biri olan NBA üstüne doğru dürüst kelam etme fırsatı bulamadık, birkaç ara yazı dışında. Hazır bugünlerde Galatasaray gündemi de fazla yoğun değilken (en azından görünürde) bir NBA yazısı sıkıştırayım araya dedim.

NBA'de play-offlar beklenenden hareketli başladı, özellikle Bulls-Celtics eşleşmesi NBA tarihinin en zevkli ve çekişmeli eşleşmeleri arasındaydı. Garnett'in yokluğunun Celtics'i iki kademe aşağı indirdiği aşikar ama Bulls'un insanüstü performansını da takdir etmek gerekir. Şampiyona karşı üç tane uzatmaya giden maç çevirdiler, öyle basitçe geçiştirilecek bir iş değildi yaptıkları. Eğer son maçı da kotarabilselerdi en az Golden State Warriors'ın Dallas'ı elemesi kadar büyük bir sürprizi gerçekleştirmiş olacaklardı. Garnett kadar olmasa da Luol Deng'in yokluğu da Bulls'un skor opsiyonlarını daraltan bir etmen oldu.

Bir diğer ilginç seri bence Magic ve 76ers arasındaydı. Play-off'larda deplasmanlarda alınan maçlar serileri kopartan maçlar olmuşlardır hep, burda ise maşallah evinde kazanan olmayacaktı nerdeyse! Hido kontrat senesi olmasına rağmen play-off'lara verimli bir giriş yapamadı ilk seride, düşük yüzdesi devam ediyor. Bunda sakatlığının da büyük payı var ama bir adım öne çıkması önemli play-off'larda, umarım Boston serisinde bunu gerçekleştirir. İlk maçı deplasmanda aldı Orlando, Garnett'in yokluğunu tolere edemeyebilir Boston bu seride. Dwight Howard gibi bir canavarın içerde olduğunu düşününce bu yokluk daha da can yakıcı olacaktır.

Beni en çok üzen seri Portland-Houston serisi oldu. Hepiniz biliyorsunuz, bir şekilde genç oyunculara karşı bir zaafım var ve bu futbolda olduğu gibi NBA'de de geçerli. Benim gibi bir adamın tarihin en genç play-off takımını desteklememesi zaten abes olurdu. Roy önderliğindeki Portland işi kotaramadı malesef, olsun. Önümüzdeki senelerin contenderlarından biri olacaklarına şüphe yok Portland'ın. Tecrübeli bir 3 numarayla defolarını giderebilirler gibi, bunun için de Hidayet biçilmiş kaftan. Portland'ın Hido'ya, Hido'nun da Portland'a ihtiyacı var. Bize de dilek tutmak düşüyor burdan.

Takip edebildiğim son seri Atlanta ve Miami arasındaydı, orda da seri iki defa gitti geldi. 7. maçta Atlanta işi bitiren takım oldu. Miami, Wade dışında istikrarlı bir skorere sahip değil, Atlanta'ya elenmelerine sebebiyet veren de buydu. Drafttan gelen Beasley, Derrick Rose etkisi yapamayınca geçtiğimiz sezon lotarya takımı olarak geçirmiş bir ekibin fazla bir takviye yapamadan konferans yarı finaline yükselmesi zaten abes olurdu ama onu dahi az kalsın başarıyorlardı. Gerekli deplasman galibiyetini 2. maçta aldılar ama iç sahada Atlanta'ya bir maç kaptırınca iş Atlanta'daki 7. maça kaldı. Atlanta bu seriden çıktı ama Detroit'i ezmiş Clevland karşısında fazla şansları yok. Yine de istikrarlı bir lotarya takımı olmaktan play-off serisi kazanan bir takıma doğru evrildiler, bunu atlamamak lazım. Skandal draft tercihleriyle anılan takım kimliğinden sıyrılmış gözüküyorlar artık.

Diğer serilerde maç seyretmişliğim yok. LeBron ve saz arkadaşları beklendiği üzere Bad Boys'un son kalıntılarını denize döktüler, Detroit'te bir yeniden yapılanma gözüküyor ufukta. Ginobili sakatlığı sonrası Duncan ve Parker'ın eline bakan SAS, Dallas'ın skorer yapısına karşı koyamadı ve uzun süre sonra ilk defa konferans yarı finali görememiş oldu. Şu sıralar en merak ettiğim takım Denver, Billups sonrası uçuşa geçtiler ve yarı finalde de Dallas'ı ilk maçta mağlup etmişler. Yakın zamanda bir maçlarını izlemek lazım. Lakers 4-1'le geçti Mehmet'ten yoksun Jazz'ı ama taraftarlarından edindiğim izlenim oyundan pek memnun olmadıkları yönünde. Onlar da yarı finalin ilk maçını Houston'a kaptırmışlar, seriye heyecan gelmiş gibi gözüküyor. Son olarak konferans yarı finalleriyle ilgili tahminlerimi yazayım yoksa bitiremeyeceğim yazıyı.

Cavalliers 4-1 Hawks
Celtics 2-4 Magic
Lakers 4-3 Rockets
Nuggets 4-3 Mavericks