Az para, çok iş. Denizlispor'u en iyi bu şekilde tanımlayabiliriz sanıyorum. 900 bin nüfuslu, orta halli bir şehrin takımı olarak 1999'da lige çıktıklarından beri çok cüzi bütçelerle oldukça başarılı bir iş çıkartıyorlar. 2003'te UEFA Kupası 4.turuna çıktıklarından dolayı sempatim vardı. Galatasaraylılıktan gelen bir minnet duygusu da yok değil hani. Denizlispor'u yazmaya çalışacağım bugün sizlere...
Denizlispor'un hikayesi 1966'da başlıyor. 1.lig'le şimdiki adıyla TSL'yle ilk defa 1983 yılında tanışıyorlar. 5 senelik birinci lig macerasından sonra 88'de küme düşüyorlar. 94-97 arasında 2. TSL macerasını yaşadıktan sonra 99'dan bugüne kadar TSL'de mücadele ediyor Denizlispor.
Liverpool gibi görkemli bir mazisi yok görüldüğü üzere, beni esas ilgilendiren kısmı da bu değil zaten. Benim "iyi kulüp" kriterlerime uyan ender Türk kulüplerden birisi Denizlispor. Bütçesi az olsa da iyi oyuncular bulup uygun fiyatı bulduklarında satıyorlar. 2001 sezonunda Kocaelispor'dan 1 milyon euro'ya* aldıkları Ahmed Hassan'ı bir sene oynattıktan sonra 3 milyon euro'ya Gençlerbirliği'ne sattılar. Servet Çetin de bu örneklerden biri. Göztepe'den aldıkları Servet'i bir sene oynatıp Fenerbahçe'ye gönderdiler. Transfer gelir-giderleri çoğu sene denk, hatta genelde kârdalar. Ben bu duruma çok önem veririm çünkü öbür türlü sürekli taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyorsunuz, kulübün kaynaklarını boşa akıtmış oluyorsunuz. Galatasaray'da en çok eleştirdiğim konuların başındadır bu.
Transfer haricinde takdir ettiğim bir diğer yönü de yabancı oyuncu stratejisi. Roman Kratochvil ve Tomas Abraham'dan uzun süredir faydalanıyorlar. Bu oyuncular Denizlispor'un uzun yıllardır oturmuş bir defans sisteminin olmasındaki en temel unsur. Kratochvil'in yanındaki oyuncular sürekli değişse de (Burak, Servet, Çağdaş vs.) defansın ortasındaki ikililer bir şekilde doğru sonuç veriyor. Tomas Abraham ligin önemli defansif orta sahalarından biri, özellikle bireysel taktik anlamında en iyisi bile denebilir. Rakibin hücuma dönük orta saha oyuncularına yaptığı markajlarla tanınıyor. "Alex'i kilitleyen adam" olarak da anılır bazen. Roman ve Tomas haricindeki yabancıları ise ucuz ama yararlı olacak oyunculardan seçmeye özen gösteriyorlar. Bu sene alınan Darryl Roberts en göz önündeki örnek. Şu an İBB'de oynayan Adriano da Denizlispor'un keşiflerinden. Bir şekilde doğru oyuncuyu bulmasını biliyorlar.
Kadrolarında genç oyunculara fırsat vermekten de çekinmeyen bir ekip Denizlispor, Denizli Belediyespor'la iyi bir ana-pilot takım ilişkisine sahipler. Özkaynaklarından yetiştirdikleri oyunculara değer veriyorlar. Son olarak İsmail Baydil'i piyasaya sürdüler altyapıdan. 88 doğumlu İsmail Baydil sağ kanatta göze çarpmıştı Galatasaray maçında. O da izlenmesi gereken bir oyuncu. Altyapı dışında alt liglerle de oldukça ilgililer. Son Belçika maçında milli takım forması giyen sol bek Çağlar Birinci'yi 22 yaşında geçen sezon başında Bakırköy'den transfer ettiler.
Bunların dışında değinilmesi gereken konuların başında tabii ki 2003'te UEFA Kupasında elde ettikleri başarı geliyor. Avrupada sözü geçen ekiplerden Galatasaray'ın Fatih Terim'le ikinci avrupa kupası dönemine kalamadığı ortamda bunu başarmak büyük bir olay. Özellikle Servet Çetin'in önderliğinde Lyon'a karşı uyguladıkları müthiş defans akıllarda yer edecek cinstendi. Lyon Denizlispor yenilgisinden sonra Avrupa kupalarındaki ilk yenilgisini 2007-2008 sezonunda Glasgow Rangers'a karşı aldığını da belirtmek gerekir Denizli'nin hakkını vermek adına.
Süper Lig (!) de Denizlispor gibi doğru idare edilen, futbolun gerçeklerine ihanet etmeden, hamaset yapmadan yönetilen 4-5 ekip daha olsa bugün çok daha kaliteli bir lige sahip olabilirdik diye düşünüyorum. Çok büyük paralar olmadan da kulübün yönetilebildiğini ispatladılar. Benden bir alkış gidiyor Denizlispor'a.
Şimdi bu kadar övgüden sonra gidip bu sene es kaza küme düşerse nazar değdirdin diye Denizlililer başımıza toplanmaz inşallah! Blogumuzun bu konuda herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır, bilginize...
*(transfer hangi birimle gerçekleşti bilmiyorum ama kayıtlı bilgiler genelde euro olarak geçiyor, o yüzden euro olarak yazdım hepsini)
3 yorum:
özellikle de bu sene epey sıkıldı kemer. gelen yabancıların hepsi sıfır bonservis. keza yerlilerde - izzet'i tenzih ediyorum-. hatta yabancılardan bir tanesi tekrar yeşil sahalara döndürtülüpte transfer edildi. böylesi bir ekonomik çaresizlik içinde geçti transfer dönemi anlıyacağınız denizlispor için.
tüm bunlara rağmen epey verimli geçirildi bol sıfırların havada uçuştuğu kaotik aylar. dün maçtaydım. bir de slovak takımının tekinden ıvan diye bir adam alınmış. 2veysel cihan gücünde. onu da beğendim ben. robberts'la birlikte mehmet yıldız-balili ikilisi kadar olamsa da o kıvama yakın bir birlikteliğe imza atabilirler.
eldeki yerlilerin çoğu hem genç hem de yetenekli isimler zaten -ki bunların çoğu vakt-i zamanında çevre illerdeki takımlardan apartılıp, denizli belediyespor ile pembeleşinceye kadar kızartıldıkdan sonra denizlispor'a kazandırılmıştır-. ben medyadaki genel savın aksine çok ümitliyim bu sene denizlispor'dan. hani olur da düşersek bile yarınların bizim olduğunu düşünüyorum. evet çok klişe oldu; söylerken yer yer hicaz da duydum: lakin durum bu.
@apaç
o kadar cümlenin yer aldığı bir yazıda walcott'umuzun, ali helvacı'nın ismi geçmeliydi bence. teessüf ettik :)
20
ali helvacı çoktan geçti o evreleri 20. gerek duymadım :]
Yorum Gönder