2008-2009 sezonu derken hep futboldan dem vuracak değiliz ya, biraz da dizi sezonundan bahsetmek lazım. 1 Eylül'de Prison Break başlama vuruşunu 2 bölümle yaptı, ilk organize atak Entourage ve Dexter'la geldi...
Önemli not: Prison Break başta olmak üzere hafiften spoiler içerebilir yazı, bilgilendirme babında söylemiş olalım.
Sezonu en erken açan Prison Break olduğuna göre ilk önce ondan bahsetmek lazım. 3. sezondan 4'e geçişin beklendiği kadar yumuşak olmayacağını gören senaristler "iki bölüm peşpeşe" yayınlayarak bu işi çözmeye çalışmışlar ancak bu iki bölümde olanlardan sıksan iki sezonluk malzeme çıkardı.
Fox River'ın bir level üstü Sona'dan kaçmak için poposundan kan aldıran Scofield amca boşuna kasmış 3. sezon. Madem bu kadar kolay firar ediliyordu, niye Whistler'ı çıkarmak için binbir türlü işe girişti koskoca "company". Üç beş çapulcu'nun -hayır, Galatasaray taraftarı değiller- becerdiğini koskoca ABD Başkanını elinde oynatan company mi beceremedi yani? Cidden feci bir tercih. 3. sezon sonunda Sucre için üzülen benim gibi bir çok seyirci enayi gibi hissediyordur muhtemelen. -Yalnız değilimdir inşallah, sesimi duyan var mı?-
İlk bölüm hakkında yeterince spoiler verdik, devamı şimdilik boşluk kalsın. Sadece 4. sezonun Scofield ve saz arkadaşları vs. Company şeklinde geçeceğini söylememde pek bir mahsur yok sanırsam.
Efsane 1.sezonun yanında diğerlerinin sönük geçtiği kesin, ilk 5'e girecek dizi sınıfından çıkalı çok olsa da karakterlerle kurduğunuz bağ diziden kopmamanız için yeterli bir sebep. Girizgahı beğenmesem de PB'yi takip etmeye devam edeceğiz gibi duruyor.
Sezona iyi giriş yapan bir diziden devam edelim, Entourage! Ben bu diziye türkçe isim bulsam "İşte Hayat Bu!" derdim, Murat Kosova tonlamasıyla. Medellin faciasından sonra bizim Vince'in hacı sakalı bıraktığını görüyoruz, kızlar yine havada uçuşuyor tabi. Kendini Turtle'la beraber Meksika'lara vurmuş, rakı-balık, sınırsız ton balığı üçgeninde bir hayat. Diğer tarafta ise televizyonlarda Vince'e sallandıkça çılgına dönen "E" ve Drama'yı görüyoruz. Daha sonra Ari Gold'un devreye girmesiyle klasik Meksika'dan gerçek dünyaya dönüş kısmını görüyoruz. Arkası dizide.
Dizi keyfinden pek bir şey kaybetmemiş, zaten akıl oyunları yapan, insanı yoran dizilerden değil Entourage. Onlar baksın dalgasına, biz çıkalım kerevetine...
En formda diziyi ise en sona sakladım, ailemizin seri katili Dexter Morgan. İlk sezonda "ice truck killer"la satranç oynayan, ikinci sezonda kendisini keşfetme yolunda ingiliz hatunu Lila ile iz süren Dexter abimiz üçüncü sezonda artık "master"lığını ilan ediyor. Dizi yine bildiğimiz tadını koruyor. Rita ve çocuklarla normal hayat özlemini gideren Dexter akşam mesailerine kaldığı yerden devam ediyor. Birinci bölümün sonunda ise Dexter'ın düzenini tamamen alt üst edecek bir olay yaşanıyor.
Senaristler diziyi yeni bir seviyeye taşımayı becermişler. Kitap çevirisi bir dizi olduğunu düşünürsek 3. sezon için bir düşüş öngörülebilirdi ancak Dexter söylediğim gibi hazırlık dönemini iyi geçirmiş, tek forvet oynar diyor ve çekiliyorum.
Çok da fazla uzatıp keyfinizi kaçırmak istemiyorum zaten, özellikle PB severleri hafiften kızdırmış olabileceğimi hesaba katarsak. Hepinize iyi seyirler diliyorum...
3 yorum:
eski bir dosttan selamlar :) GOL11
Selamlar hocam, nasılsın görmeyeli?
iyidir napalım iste kosusturmaca sende ne var ne yok
Yorum Gönder