TSL'nin En İyi Fiyat/Performans 11'i

Yeni sezon başlamak üzere artık, önümüzde sayılı günler var. Geçtiğimiz sezon değerlendirmelerini arada bir kurduğumuz 11'ler üzerinden yapıyorduk, kapanışı da fiyat/performans 11'i ile yapalım dedim. Bir transferin doğruluğunu ya da katkısını ortaya koyan en önemli kriter performans olsa da performansın tek kriter olduğuna inanmayanlardan oldum her zaman. Yaptığınız transferler daha sonra yapacağınız transferler için de bir referans oluyor günümüz futbolunda, "parasını verdik, aldık kardeşim!" söylemleri size yol, su, elektrikten fazlası olarak geri dönüyor. Son 3-4 sezonda Avrupa'ya nazaran inanılmaz biçimde artmış olan oyuncu ücretlerinin en önemli sebeplerinden biri bu.

Aynı oyuncuyu yüksek maliyetle getirmekle piyasasına göre daha uygun bir maliyetle getirmek arasında da ciddi bir fark var olduğuna inanıyorum. Bir kere beklentileri belirlemede önemli bir etkisi var. Gözümüzün önündeki en önemli örnek Daniel Güiza. Eğer Fenerbahçe onu bundan 2 sene önce 5 milyon euro'ya transfer etse ve hemen hemen aynı performansı gösterip 11 gol atsa Güiza bugün rotasyonu Semih'le paylaşacak önemli bir rotasyon elemanı olarak görülebilirdi. Ancak 14 milyon euro bonservisle Türkiye ligi tarihi rekorunu kırarak bir golcü getiriyorsanız ondan beklentiler de tarihin en başarılı performanslarından biri oluyor haliyle. Bir oyuncuya değerinden fazla vermeniz o oyuncuya da zararlı aynı şekilde. Bir Bülent Akın, bir Ayhan Akman önemli tecrübeler olmalı kulüpler adına. Neyse, fazla uzattık yine. Geçtiğimiz sene transfer olan ve kulüplerine ödettikleri bonservis bedellerinden çok daha fazlasını kazandıran oyunculardan kurulu bir ilk 11 oluşturacağız her zamanki gibi.

1- Tony Sylva (Trabzonspor): Geçtiğimiz sezon Lille'den 600 bin euro bonservis bedeliyle transfer olan Sylva, iyi refleksleri ve takıma verdiği güvenle ligin en başarılı kaleci performanslarından birine imza attı geçen sene. Önündeki defans hattı da kendisi gibi tamamen yeniydi ancak arkadaşlarıyla beraber uyum sürecini kısa sürede attılar ve ligin en az gol yiyen takımlarından biri oldular bu sezon. Kalemiz ona teslim.

2- Hrvoje Cale (Trabzonspor): Tony Sylva gibi o da geçtiğimiz sezon transfer olan yabancılardan biriydi, tam 2.2 milyon euro ödediler Dinamo Zagreb'e onun için. Bizim ligin zirve takımları kolay kolay yabancı bek transfer etmez, bu açıdan dikkatle izlenmesi gereken bir hamleydi. O da kendisini transfer edenlerin yüzünü kara çıkarmadı ki bence ligin en iyi bek oyuncularının arasına girmeyi başardı ve onun için ödenilen bonservisin hakkını fazlasıyla verdi. Bugün satışa konulsa 4 milyon euro'dan aşağı gideceğini sanmıyorum. Trabzonspor ondan hem performans olarak verim aldı, hem de isterlerse realize edebilecekleri bir maddi kaynak yaratmış oldu. Ligin en verimli transferlerinden biri bana göre.

3- Eren Güngör (Kayserispor): Şu gün bir anket yapsak ve Türkiye'de forma giyen hangi yerli stoperi takımınızda görmek istersiniz diye sorsak eminim ki zirveye oynayacak oyunculardan biri olacaktır Eren Güngör. Eren Güngör'ün Süper Lig kariyeri ise henüz bir yıllık ve Kayserispor onu çok cüzi bir bonservis bedeliyle (400 bin TL) Altay'dan transfer etti. Altay'da ve genç milli takımlarda onu izleme fırsatı bulanlar Kayserispor'un oldukça ucuza bu transferi kotardığının farkındaydı ancak hiç beklemeden forma şansı bulması ve A milli takıma yükselmesini çoğu kişi beklemiyordu. Kayserispor da kendisinden memnun olacak ki aynı yolu izleyerek Altay'ın diğer genç ve yetenekli oyuncularıyla da ilgilenmeye başladılar, şu yazıda değinmiştik bu bağlantıya. Eren oynadığı 33 lig maçının hepsinde 90 dakika forma giyerken Kayserispor ligin en az gol yiyen takımı oldu geçen sezon. Fiyat/performans 11'inin şampiyonu kim deseler oyumu muhtemelen onun için kullanırdım, yazının ana fotoğrafı olarak da Eren'i tercih ettim zaten. Ek olarak aynı fotoğrafta Kezman'ın da yer almasının tesadüf olmadığını söyleyebilirim! :)

4- Fabio Bilica (Sivasspor): Gözüm kapalı yazdığım oyunculardan biri daha. Ligin en iyi kesicilerinden biri olduğunu geçen sene fazlasıyla kanıtladı ve transfer olduğu ilk sene zirveye oynayan bir takımın en önemli savunma oyuncusu olarak göze çarptı. Pek belli etmese de sağlam kariyeri var Bilica'nın, zirveye oynayan takımlarda şu ana kadar hiç oynamamış olsa da önemli liglerde forma giymiş, başta İtalya olmak üzere. Sheva'nın penaltısı kurtarmışlığı bile var. Baş aşağı giden kariyerini Romanya sonrası Türkiye'ye gelerek ayağı kaldırdı ve Avrupa kupalarında düzenli mücadele eden bir ekibe transfer olmayı başardı 30 yaşında. Bunda geçen seneki performansının payı yadsınamaz. Üstelik Sivasspor onun için bonservis bedeli dahi ödememişti ve bir sezon sonra yaşı genç olmayan, yabancı bir defans oyuncusunu iyi bir bonservis bedeli ve Yasin Çakmak'ı aldı. Fenerbahçe'nin Preko faciasından beri yurt içinden yabancı almama konusunda titiz davrandığını düşünürsek Bilica'nın fiyat/performans açısından ne kadar iyi bir transfer olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

5- Ekrem Dağ (Beşiktaş): Ekrem de ligin zirve ekiplerine geç uğrayanlardan biriydi ancak verdiği katkıyla yılın sürprizi olmayı başardı. Gaziantepspor'da genellikle orta sahanın kanatlarında görev alan ve sağ açık olarak bilinen Ekrem Beşiktaş'ta rotasyonun joker elemanı oldu ve sağ-sol bek dahil olmak üzere birçok bölgede süre almayı başardı Beşiktaş'ta. 1 milyon euro'luk bonservis bedeli o gün için kelepir denilebilecek bir fiyat değildi belki ama şampiyon takımın rotasyonunda sürekli yer alan bir oyuncuya değer diyebiliyoruz bugün.

6- İbrahim Dağaşan (Sivasspor): Bülent Uygun'un en iyi yaptığı iş ne deseler hiç tereddüt etmeden fizik gücü yerinde, takım oyununa doğrudan katkı yapabilecek yerli rol oyuncularını iyi bilmesi ve transfer etmesi derim. İbrahim Dağaşan da bunun en iyi örneklerinden. Bursaspor'daki son sezonunda 1 kere dahi ilk 11'de lig maçına çıkamamış bir oyuncuyken Sivasspor'da sistemin en kilit oyuncularından biri haline geldi. Bu 11'de yer almayı fazlasıyla hak ediyor İbrahim.

7- Fabian Ernst (Beşiktaş): Bu 11'in en pahalı oyuncularından biri Fabian Ernst ama onun katkısıyla Beşiktaş'ın lig altıncısı bir ekipken şampiyonluğa yürüyen bir takıma evrilmesi o kadar paha biçilmez ki fiyat/performans oranı performans yönünde fazlasıyla ağır basıyor. Bir defansif orta saha için oldukça yüksek bir maaş alıyor Beşiktaş'ta, zaten tüm kariyerini Almanya'da geçirmiş Alman bir oyuncunun TSL'ye gelmesinin en önemli sebebi de buydu haliyle. Ortalamanın üzerinde bir ücret ödeyip transfer yapacaksanız Ernst gibi takımın zaaflarını giderecek, nokta atışı bir transfer yapmalısınız, Beşiktaş da bu hamlesiyle uzun bir aradan sonra şampiyonluğu kazanmayı başardı. Fiyatına değen bir oyuncu kesinlikle.

8- Harry Kewell (Galatasaray): Galatasaray'la anlaştığı haberini ilk aldığım andaki şaşkınlığımı hiçbir zaman unutamayacağım herhalde. Belki son sezonlarda sakatlığı sebebiyle EPL'de fazla sahne alamamıştı ama Harry Kewell'dı o sonuçta, büyük ligin büyük futbolcusuydu. Leeds United'tayken Dünyanın en iyi sol kanat oyuncularından biri olarak gösteriliyordu. Böyle bir oyuncuya bonservis bedeli ödemeden Türkiye'ye getirebilmek hakikaten büyük bir transfer başarısıydı ki bunu sadece 'transfer başarısı' olarak bırakmadı Kewell. İngiltere'yle ilintili hangi transfer olursa ilk Salih'e danışırım ben, onla yaptığımız sohbette "25 maça çıksa harika olur, eğer o kadar maça Liverpool'da çıkabilseydi Liverpool onu asla bırakmazdı." demiştik. Kewell geçtiğimiz sezon tam 40 maça çıktı ve kariyeri boyunca pek görev yapmadığı sağ kanatta oynamasına rağmen 15 gol atarak çok ciddi bir skor katkısı yaptı Galatasaray'a. Takıma ve tribünlere getirdiği hava da işin ekstası. Umarım uzun yıllar futbol oynar bu ülkede.

9- Rodrigo Tabata (Gaziantepspor): Her sene klasik olarak ligin en iyi ofansif orta saha oyuncuları, daha sık kullanan deyimle 10 numaraları karşılaştırılır ve bu oyuncular genelde üç büyüklerden olur. Her daim reyting kazandıran bir konudur 10 numaralar ve medya da fazlasıyla kullanılır bunu. Bu sezon ise Alex-Lincoln-Delgado ekseninde dönen tartışmalara daha ilk sezonu olmasına rağmen kendi adını eklemeyi başardı Tabata. İzlediğim hemen her maçta klas bir oyuncu olduğunu hissettirdi bizlere ve takım lideri bir oyun kurucunun ne yapması gerektiğini gösterdi. Bunu istatistik kağıdına da dökerek ligin santrafor olmayan en golcü oyuncusu oldu 11 golle, bunun yanına 7 de asist ekledi. Kimi kaynaklarda bosmanla, kimilerinde ise 2 milyon dolar bonservisle geldiği yazıyor ancak hangisi doğru olursa olsun, bu 11'de yer almayı fazlasıyla hak ediyor.

10-Herve Tum (Sivasspor): Fiyat/performans bakımından ligin açık ara en iyi ekibi olan Sivasspor'dan aldığımız üçüncü oyuncu Herve Tum. Yazarken dikkatimi çekti ama Bursaspor'da pek verimli olamayan oyuncuların hepsi Sivasspor'da kendini bulmuş sanki, İbrahim için ne yazdıysam benzerlerini de Tum için yazmak gerekiyor zira. Bursaspor'da esas oğlan rolünü kotaramayan Sivasspor bonservisine ücret ödemeden Strasbourg'dan aldığı Tum'u Mehmet Yıldız'ı tamamlayan ikinci forvet olarak kullandı ve onları başarıya götüren en önemli sırlardan biri de bu oldu. Zaman zaman Mehmet Yıldız formdan düştüğünde sazı eline aldı ve maç kazandıran goller atmayı başardı. Faydalı bir transfer olduğuna şüphe yok.

11- Milan Baros (Galatasaray): Finali 5.5 milyon euro bonservis ödenmiş Milan Baros'la yapmamız biraz ironik olacak ancak bu klasta ve tanınırlıkta bir oyuncu için 5.5 milyon euro'nun uygun bir maliyet sayılabileceğini performansıyla herkese kanıtladı Baros. Büyük çoğunluk 10 golü zor bulur derken o yıllardır görmediğimiz 20 gol barajını geçti ve ilk sezonunda gol kralı olmayı başardı. Avrupada attığı 5, kupadaki 1 golü de cabası. Bugün talibi çıkarsa kapının çift haneli rakamlarla açılması gerekeceğine şüphe yok. Fiyat/performans açısından örnek olması gereken bir transfer ki Galatasaray yönetimi de bunun farkında gibi gözüküyor.

Oluşan 11 aşağıdaki gibi. 11'de yer almasa da Yusuf Şimşek, James Troisi, Theo Weeks, Youla gibi oyuncuları da anmadan geçmek olmaz. Burda saymadığımız ama sizin yer alması gerektiğini düşündüğünüz oyuncuları ise her zamanki gibi yorum kısmına alalım. Bu 11 yazıları çok yorucu oluyor yalnız, bir yandan da ara verdiğime sevinmiyor değilim hani.