Tallinn - Toulouse - Shaktar - Sion

Galatasaray, seribaşı olması sebebiyle zaten rahat olan kurada en uygun takımı seçti diyebiliriz. İlk maçın içerde olması da bence önemli bir avantaj, burda işi bitirip oraya Honved-Fenerbahçe maçı usulü bir yedek ısındırma maçı olarak gidebiliriz. Ben Lech Poznan'dan çekiniyordum biraz, son iki yıldır UEFA Kupasında epey arıza çıkardılar, blogda Lech Poznan diye aratırsanız 4-5 yazıda bahsettiğimi görürsünüz. Euro 2012 için hazırlanan stadlardan biri de onların stadı, belki onu görmek hoş olabilirdi ama sırf onun için gelsin de istemiyordum açıkçası. Tallinn iyidir. Estonya ligi Tallinn takımlarının domine ettiği bir lig görünümünde, bu açıdan biraz bizim lige benziyor. Kulüp bazında ufak sürprizleri kovalayan bir adam olduğundan bu tip takımlara ilgim var ama Estonya takımlarının bu tip başarısı olmadı pek, o yüzden çekincem yok bu eşleşmeyle ilgili. Dediğim gibi, normalin aksine ilk maçın içerde olmasını isterim bu tip eşleşmelerde, bu da önemli bir avantaj.

Trabzonspor'a Toulouse geldi, benim sevdiğim ve takip etmeye çalıştığım bir ekip Toulouse. Özellikle Emana'lı, Elmander'li kadroyla Şampiyonlar Ligi elemelerine kalmaları takdire şayandı ama o sene gerçekten serbest düşüşe geçtiler, küme düşmekten zor kurtuldular. Bu sene ise Elmander-Emana ikilisinin yerine Gignac almış gözüküyor. O kadar etkili bir performans ortaya koydu ki Fransa milli takımına düzenli seçilen bir forvet haline geldi Gignac, Elmander sonrası çok isabetli bir transfer olduğu gayet açık. Ben Larsen'in o rolü kapatmasını bekliyordum, hatta bunu dile getirmiştik bir yazımızda ama Gignac'ın çıkışı muazzamdı hakikaten. Yalnız PSV ve Lazio'ya göre kadro derinliği bakımından sıkıntıları var ve Avrupa kupalarında pek başarılı olabilmiş bir ekip değiller, aynı Trabzonspor gibi. Kurt bir PSV ya da Lazio yerine tercih edilebilir duruyordu ama hala %65 Toulouse diyorum ben. Trabzonspor'un kadrosu geçtiğimiz senelere oranla çok daha dengeli duruyor ama işte seribaşı olmadığınız sürece zorlu takımlar seçiyorsunuz, bunları seçtikçe seribaşı olamıyorsunuz. Bu döngüyü kıracak bir dördüncü takımımız olmalı artık.

Sivasspor'a geçmiş olsun demiştim kısa değerlendirmede, onu biraz açayım. 0-0'lık Timisoara maçını izledim Shaktar'ın, gerçekten geçen sezonki formuna henüz kavuşabilmiş değil Shaktar. Ancak Avrupa kupalarını biraz takip edenler bilirler ki bu tip büyük sürprizler takımlar üzerinde ciddi bir tokat etkisi yapar. Bu kadar iyi bir kadroya sahip olan Shaktar, Timisoara'nın attığı tokattan sonra Avrupa kupalarından tamamen elenmek istemeyecektir ve ilk maçta Timisoara'ya karşı düştükleri hataya düşüp avantajı Sivasspor'a vermeyeceklerdir. Sivasspor'un tek şansı ordan en kötü gollü bir beraberlikle dönmek, yoksa Shaktar bu turda Şampiyonlar ligi elemelerinden çok daha kararlı bir takım olarak işi Anderlecht eşleşmesine çevirebilir. Sivasspor Anderlecht'i elemeliydi, bunu Şampiyonlar Ligine kalmak için değil, UEFA ligini garantilemek adına yapmalıydı. Yine de futbolun nasıl bir oyun olduğunu biliyoruz, bizi her zaman şaşırtan sonuçlar çıkabiliyor bu oyundan. Büyük sürprizini bu eşleşmeye saklamıştır umarım.

Fenerbahçe'ye tanıdık ekiplerden birisi çıktı, Sion. Deplasmanda 3-0 geriye düşüp kabusların en büyüğünün içine düştüğümüz, daha sonra Lincoln'ün çabasıyla ve etkili oyunuyla durumu 3-2'ye getirip turu kotardığımız eşleşmeyle hatırlıyoruz hepimiz Sion'u. Bir de içerdeki maçta düz kırmızı formayı giymiştik, onu unutmam. Fenerbahçe ilk maçta dikkatli olursa çok zorlanmaz. İsviçre milli takım seviyesinde bize ne kadar tersse kulüp takımları seviyesinde o kadar uygun bir ülke. Stadları düzgün, zorlu koşulları yok ve hepsini az çok tanıyoruz. Strum Graz bence daha ters bir eşleşme olabilirdi. Fenerbahçe'nin de rahat geçeceğini düşünüyorum turu.

Hem yukardaki eşleşmeler üzerinden, hem de son iki haftada alınan sonuçlar üzerinden geniş bir ülke&takım puanı yazısı hazırlayacağım bir aksilik olmazsa, ilgilenenler için hatırlatmış olayım...