Kısır bir maç olsa da kazanmasını bildik. Zaten çift ayaklı eleme maçlarında ilk maçı içerde oynamak oldukça zordur. Rakibiniz bir gol atarsa hem büyük bir avantaj yitirirsiniz, hem de psikolojik etkisi büyük olur. Bu sebeple oldukça çekinirim bu tarz maçlarda, özellikle alt yaş kategorilerinde. Psikolojik olarak da sağlam bir duruş sergilediğimiz söylenemez ümit milli takım olarak, Ermenistan deplasmanında olanları bloga yazmıştım zamanında.
Aradığımız golü baya erken bulduk aslında, nerdeyse ilk tehlikeli pozisyonu golle sonuçlandırdık. Özer Hurmacı şutunu attı, kaleciden dönen topu Sercan Yıldırım tamamladı. Golcü şansı denilen şey Sercan Yıldırım'da var, her zaman doğru yerde durmasını biliyor. Galatasaray maçında da pozisyon ona gelmişti ve son vuruşu o yapmıştı. Hoş, bu ülkede Semih Şentürk sırf bu özelliğinden dolayı 'beleşçi, bu adam ballı yaa' gibi yorumlara maruz kalıyor, halbuki alakası yok. En az son vuruş kadar önemli bir yetenektir bu gol sezisi. Pozisyonun başlangıcında Mehmet Pektemek'in verdiği pası da unutmamak gerekli, hem şık hem de rakibi oyundan düşüren üst düzey bir pastı. İki oyuncunun ismi de blog'da sık geçiyor, bu gidişle daha epey konuşacağız bu ikiliyi.
İlk yarının geri kalanının bizim adımıza pek iyi geçtiğini söylemek mümkün değil. Klasik bir Türk takımında var olan bütün problemleri ümit milli takımımızda yoğun olarak görmek mümkün. Takımın oyun içinde kalması kalması pamuk ipliğine bağlı. Oyun oynamayı unutuyor bazen takım. Dikkat eksikliği bozukluğu çeken çocuklar gibi. Rakip takımların bize karşı etliye, sütlüye dokunmadan maçı bitirme şansı doğuyor böylece. Hatta o kadar şiddetli ki bu konsantrasyon eksikliği, rakip atak bile yapsa karşılık verme ihtiyacı duymuyor takım.
Ta ki bir kıvılcım takımı ateşleyene kadar. Bu bir gol olur ya da kırmızı kart, ya da alakasız bir yerde yapılmış faul. Takım o zaman ayağa kalkar, 15 dakika bir top oynar ki az önce oynayanın o takım olduğuna inanmazsınız. Ancak bir 20 dakika sonrası daha büyük işkencedir size, az önce bir resital sunan takım ayağında top tutmayı beceremez. İşte bu iniş, çıkışların, konsantrasyon problemi ümit milli takımın en büyük sorunu.
O kıvılcım bu maç Aydın Karabulut'un yerine oyuna giren Alparslan Erdem oldu. Bu çocuk gerçekten çok iyi, Galatasaray yönetimini gönülden tebrik ediyorum net bir ihtiyaç olmamasına rağmen bu çocuğu takıma kazandırdıkları için. Şut çekiyor, oyunda kalıyor, rakibi bunaltıyor. Oldukça dinamik bir oyuncu. Maç tecrübesiyle beraber müthiş bir sol beke dönüşeceğini bağıra bağıra haykırıyor bizlere.
Belarus ise beklediğim gibi bir takımdı. Disiplinli ama yetenekleri sınırlı. Biraz araştırma yaptığımda takımda o kadar matah bir oyuncu olmadığını farketmiştim. Noat Samisa da biraz kurcalamış ve 2005'teki takımdan hiç birisinin Avrupa'ya transfer yapamadığını görmüş. Karşı takımı okuma açısından önemli bir veri. Belarus gibi ülkelerden çıkan biraz kalburüstü oyuncular Bundesliga başta olmak üzere birçok ülkede forma şansı bulabiliyor hem fiziklerinin iyi olması hem de maliyetlerinin uygun olması sebebiyle. Buna rağmen oyuncu ihraç etmeyen bir durumda olmaları Belarus'un alttan iyi bir jenerasyon yakalayamadığının bir göstergesi.
Yine de rakip rakiptir ve sonuçta ikinci maç deplasmanda. En başta bahsettiğim psikoloji şimdi Belarus için işleyecek. Kesinlikle ilk golü biz atmalıyız. Rakibe iştahlanma fırsatı tanımamalıyız. Uzun süredir katılamadığımız Ümitler Şampiyonası bu kadar yakınken top yüzü bile göstermemeliyiz hatta ancak takım da bu işin ciddiyetinin farkındadır inşallah...
4 yorum:
ben de maçta özellikle sercan ve alpaslan'ı dikkatle izledim. alpaslan her ne kadar sol bek gibi tanımlansa da, bu maçta ferhat'ın önünde gayet iyiydi, zaten baros'a attırdığı golde de biraz tekniğini göstermişti.
bence sol bekte yazık olur, müthiş bir teknik kapasite ve sürati var.. sol açık olarak çok çok daha etkili olacağını düşünüyorum ben...
ferhat'ı da öyle gördükçe volkan yaman için mi gitti diye düşünmüyor değilim, gerçi son zamanlarda biraz bi silkindi volkan da, her daim bir sabrilik yapması olası...
özer hurmacı'da çok sevdiğim, ekstradan takip ettiğim bir oyuncu ama bu sene sanki biraz bilmiş havalarında.. ankaraspor'da da böyleydi, milli maçta iyice ayyuka çıktı bence. sanırım bazı takımlardan teklif aldı, biraz ayaklarını yere basması lazım
genel olarak maç içinse, beklediğimden iyi bi takım görüntüsü vardı, direkten dönen topların gol olması her şeyi çok farklı gösterebilirdi basında..
ayrıca staddan da bahsetmek lazım, tam anlayamadım adını ama antalya'da, koltukları güzeldi, kapasitesi gayet iyi bi staddı.
not: bir de el alışkanlığı aydın yılmaz demişsin, aydın karabulut olsa gerek :)
keyifle takipteyiz...
pclion, orhan ile aykut'un; özer ile mustafa'nın; mustafa ile de sercan'ın yerinin değişmesi lazım. en uçta mustafa oynadı sercan değil. sercan sağ önde çoğu zaman içeri katederek oynadı. tıpkı zico'nun 4-4-1-1'indeki deivid gibi. keza özer de alex rolünde idi. zaten hami mandıralı da zico'nun sistemini, oyuncu tercihlerini kopyalayıp yapıştırmış. bu kadar resmedilebilirdi ancak.
maça gelince, ilk 10 dakika dışında top oynamadık. konuşulacak da pek bir şey yok zaten. bu takıma karşı alınan 1-0'lık skor, en az mağlubiyet kadar ağır bir skordur benim için.
Arkadaşlar, yazı biraz aceleye geldi, zatem belli oluyordur. Ufak tefek hatalar varsa affola, zaten siz düzeltmişsiniz.
aykut sağ bek orhan stoper
sercan sağ açık oynadı ozer abdullah ve guvenin onunde serbest adamdı...
4231 diyebiliriz aslında formasyonumuza...
Yorum Gönder