Blogger'dı, Wordpress'ti, Digitürk'tü derken son birkaç gündür hiçbir maç yazısı yazamadım yayınlanan bütün maçları seyretmeme rağmen. Üstünden zaman da geçince doğru dürüst bir yazı çıkarmak daha zor doğal olarak, ben de genel bir değerlendirme yapayım dedim fırsat bu fırsat.
Haftanın en karlı takımı olan Fenerbahçe'yle başlayalım. Rakiplerinin hepsi puan kaybı yaşarken Fenerbahçe, Bursaspor gibi ligin kalburüstü takımlarından birine 5 atarak 3 puan aldı. Özellikle 2-0'dan sonra maçın kontrolü tamamen Fenerbahçe'nin eline geçti, Bursaspor orta sahada oyun disiplininden koptu. Böyle olunca maç da farka gidiyor tabi.
Fenerbahçe'de dikkat çeken en önemli konu Semih ve Güiza'nın ön bölgede beraber oynamaya başlamasıyla oyunun merkezinin rakip sahaya kayması. 10 gün önceki Fenerbahçe'den farkı sadece bu aslında. Kadro derinliği konusundaki zaafiyeti düşünürsek eldeki kadrodan çıkabilecek en iyi ürün bu. Bu taktik düzen ve oyuncu kalitesiyle de Avrupada büyük bir geri dönüş yapmak zor ancak ligden henüz kopmadığını gösterdi Fenerbahçe. Rakiplerinin yardımlarını da es geçmemek gerek tabii ki. Bir de Güiza'nın son vuruşlarında bir düşüş gözlemledim Semih'in dönüşüyle beraber. Tesadüf müdür, bilemiyorum. Birkaç maç daha izlemek lazım.
Evinde Sivasspor'u ağırlayan Beşiktaş İnönü'den yine galibiyet çıkaramadı. Beşiktaş yöneticileri sezon başlarında puan kaybı hanesine ilk önce İnönü'deki Sivasspor maçını yazıyordur büyük ihtimalle. Bu sene iyi de oynadı aslında Beşiktaş, oyunun tartışmasız hakimi onlardı ama olmayınca olmuyor. Özellikle ikinci yarının sonlarına doğru Delgado'nun ceza sahasında bomboş durumda olmasına rağmen gelişine vurmaya çalışıp kaçırdığı pozisyon maçın kaderini belirledi gibi. Sivasspor'u ise bu kadar silik görmemiştim pek, belki geçen sene 4 yedikleri Fenerbahçe maçı vardır daha kötüsü. Doğru dürüst tek atakları 90+da Faruk Bayar'ın yakaladığı pozisyondu. Onu atsalar galip geliyorlardı gerçi, futbol böyle bir oyun işte.
Beşiktaş'ta en dikkat çeken oyuncu İbrahim Üzülmez'di bence, hem defansif hem ofansif anlamda yararlı oldu. Bu performansı gösteren başka bir oyuncu olsa muhtemelen değinmezdim bile ama İbrahim Üzülmez gibi çoktan beklentilerimi sıfırladığım bir adam olunca değinmek gerek. Nobre yine bildiğimiz verimli oyununu oynuyor, Bobo ise bir o kadar silikti. Bobo konusuna bir çözüm bulmalı Beşiktaş. Kenarda oturan bir Holosko oldukça Bobo'nun sergilediği her vasat performans batacaktır Beşiktaş taraftarına...
Trabzonspor maçı ise en sıkıcı maçtı, ara ara izlemeyi bırakıp Inter-Genoa maçına döndüğüm de oldu. Zlatan İbrahimoviç ve Diego Milito'nun kapışması görülmeye değerdi. Neyse Trabzon diyorduk. Fikirlerim pek değişmedi bu maçta Trabzonspor'la ilgili, ilk 5 haftadaki çıkışının iyi bir motivasyonla beraber geldiği açıktı. Kadrosu geçen senelere göre gözle görülür şekilde düzeldi ama hala üç büyüklerin seviyesinde değiller, bunu göz ardı etmemek lazım. En az iki tam sezona ihtiyacı var bu takımın, ayrıca ofansif anlamda oyunu sırtlayacak istikrarlı bir oyuncuya da ihtiyaçları var. Gördüğüm kadarıyla Yattara o görüntüden çok uzak ve istikrar konusundaki problemlerini az çok biliyoruz. Katar'a transferinin gerçekleşmemesi en çok Trabzonspor'a zarar verdi, görünen o...
Vee gelelim Galatasaray'a. Ne desem, nerden başlasam bilmiyorum ama dün o sinirle yazıyı yazmadığım iyi olmuş, muhtemelen pek hoş şeyler yazmayacaktım. Kötü oyunu ,yorgunluğu vs. anlayabilirim ama asla ve asla ciddiyetsizliği, ukalalığı kabullenemem. Galatasaray takımı dün rakibine saygı duymayan, sahadaki oyun umrunda olmayan, önde olduğu bölümlerde bile kopuk kopuk oynayan bir görüntüdeydi. Aslında hakkını vermek lazım, yenilmek için oldukça büyük mücadele verdi takım. İlk goldeki komediyi geçelim, ikinci golü yemek için gösterilen olağanüstü çabayı, gol pozisyonu yaratabilecek imkanı varken Ayhan Akman'ın yaptığı saçma sapan hareketler serisi sonucu yenilen üçüncü gol, taç kullanmayı bile beceremeyip dördüncüyü yiyen bir takım vardı sahada.
Arda Turan dün hakemle girdiği tartışma sebebiyle imajını oldukça zedeledi benim gözümde. Galatasaray'ın bir an önce oyuna başlaması lazımken boş yere zaman çalması akıl alır gibi değil. İlkokul bahçesinde kutu kolayla top oynamıyorsun Arda, biraz ciddiyet! Ayrıca dört kişinin aynı anda sarı kart görmesi de takımdaki laubaliliğin ne boyutlarda olduğunu gösteriyordu. Ben futbol tarihinde bu kadar uzun itiraz görmedim, büyük ihtimalle de görmem. Takımın 10 kişi kalmaması mucizeydi, takımda sarı kart görmeyen sadece iki-üç oyuncu kaldı sanıyorum.
Servet Çetin, sana ne desem hiç bilmiyorum. Yenilen gollerde Galatasaray yarı sahasında olduğundan bile emin değilim, şaka gibi gerçekten. Kendisini bırakın orta sahayı santrafor falan olarak görüyor büyük ihtimalle, takıma verdiği herhangi bir ofansif katkı da yok. Servet'i teknik heyetten kimse uyarmıyor mu acaba?
Eskişehirspor'u ise genel kanının aksine çok beğenmedim, ilk 15 dakikadaki etkili oyunu dışında. Ekstra bir iş yaptıklarını söylemek güç, yine de rakibin bireysel hatalarından faydalanmak da bir beceridir. Oyunu Galatasaray'dan daha fazla hakettiklerini söyleyebilirim. Özellikle Youla çok iyi bir maç çıkardı.
Fırat Aydınus'a da değinmek lazım. 'Skora etki, etmedi, ofsayttı, değildi'sinde değilim işin. Bu kadar çok kart çıkarıp oyunu bu kadar çok elinden kaçıran, otoritesini kaybeden bir hakem uzun süredir görmemiştim. Felaket bir yönetim sergilemesinin en temel nedeni budur. Oyunun bu kadar gerilmesinde de başroldeydi. Yanlış hatırlamıyorsam son Dünya Kupasında bir Rus hakem vardı, en son onu görmüştüm bu kadar kart çıkarıp oyunun kontrolünü kaybeden.
Diğer maçlarda dikkatimi ilk çeken oyuncu İbrahim Akın'dı. İki haftadır 90. dakikada takımının galibiyet golünü atıyor. Basketbolda bu tarz oyunculara 'clutch' deniyor, futbolda da kullanılsa muhtemelen İbrahim için kullanılırdı herhalde. İBB kötü bir başlangıcın ardından rahatlamışa benziyor bu galibiyetlerle, Abdullah Avcı da rahat bir nefes almıştır.
Fenerbahçe ve Galatasaray'ın takım puanları hakkında yazı yazacağım demiştim ama bir dahaki Avrupa haftasına bırakmaya karar verdim iki yazıyı da, her şey zamanında güzel. Akşama Avrupa'yla ilgili bir şeyler karalamayı düşünüyorum yalnız...
1 yorum:
üzülmez bence de muazzam oynadı. aslında her maç bunun kadar oynamasa da standart, vasatın üstünde bir oyunu her dem vardır üzülmez'in.
keza toraman da. rıza hocanın 3-5-2'sinde de bir dönem olağanüstü bir grafiği vardı. 3'lü savunmada üstüne yoktur zaten toraman'ın. mustafa denizli'nin savunma hattını yazarken ilk onun adını yazdığını biliyor. kar yağdırtmayacaktır.
fenerbahçe iki maçtır bülent uygun'un tek kanat, koridor bek, forvet arkalı çift forvet sistemiyle oynuyor. çok da iyi ediyor. bu sistem, bu kurguyla hem lig hem de uefa'da başarı olmaları çok içten.
gelelim galatasaray'a. şimdiye kadarki performanslarından farklı bir performans koymadı aslında bu hafta galatasaray. olypmiakos maçında nasılsa bu hafta da öyleydi. temposuz, yavan, rezil bir futbol vardı sahada gene.
biraz sabri, bariz ayhan dışında kimse top oynamadı.
gerçi bu çarpık oyuncu kadrosu, posası çıkmış yıldızlarla ne kadar iyi oynasalarda bir şey ifade etmez mücadele ettikleri lig katar ligi olmadıkça.
Yorum Gönder