Galatasaray 2-1 Bellinzona

İki penaltı, bir duran top, insanın uykusunu getiren bir maç. Maçı seyretmeyenlerin çok bir şey kaçırdığını söylemek güç. İki taraf adına da "bu kaçar mı?" denilecek bir pozisyon yoktu. Karşılıklı penaltılardan sonra temposu iyice düşen oyun, Galatasaray'ın bu uyuşukluğuna tepki koyan taraftar ve beş dakika içinde gelen gol. Maçın özeti budur.

Maç daha önce söylediğim gibi oldukça temposuz başladı. Top tamamen Galatasaray'ın hakimiyetindeydi, Bellinzona'nın da almaya pek niyeti yoktu zaten. Karşısında alan savunmasını iyi uygulayan bir takım gören her Türk takımı gibi Galatasaray'da topu ileriye hızlı taşımakta zorlandı. Daha doğrusu böyle bir çabası yoktu. Defansta top gezdiren, zaman zaman orta sahaya verip geri alan, sıkıcı bir ilk yarı oluyordu. Top zaman zaman Bellinzona yarı sahasında durmaya başladığındaysa ataklar gelişiyordu doğal olarak. Bunlarda başrolde ise son haftaların en formda ismi Casio Lincoln vardı.

Sağ kanatta paslaşarak yapılan bir organizasyonda ceza sahasında rakibini çalımlayan Lincoln rakibin boşa giden hamlesini de kullanıp penaltı aldı. Benim açımdan pozisyonun penaltıyla uzaktan yakından alakası yoktu ama hakemin Lincoln'e arasında hamleyi yapan oyuncu olduğu için hakem yanılmış olabilir yalnız. Topun başına Lincoln'ü beklerken (ki kendisi Galatasaray formasıyla 3 penaltı atıp hepsini kaçırmıştır) Milan Baros geldi ve şık bir plaseyle kaleciyle topu ayrı köşelere gönderdi. Galatasaray bu golle sezon başladığından beri ilk defa bir devre arasına önde girmiş oldu.

İkinci yarının başlamasından itibaren maçta iki takımın da amacı kalmamış gibiydi. Hakem iki takıma sorsa muhtemelen ikisi de ikinci yarıyı oynamadan evlerine gitmek isterlerdi. Bu "bitse de gitsek" havası uzun süre devam etti. Ta ki Bellinzona ilk defa ceza sahası çizgisine inene kadar. Burda rakip oyuncuya geçilen Ayhan rakibini indirip maçın ikinci penaltısına sebep oldu. Bence bu penaltı kararı doğruydu. Topun başına gelen Türk asıllı oyuncu Gürkan Sermeter Milan Baros'un yaptığına benzer bir vuruş yapıp skoru 1-1'e getirdi.

Bu dakikadan sonra topu oynamak isteyen Bellinzona'ydı ama onları oynatmamak için çabalayan bir Galatasaray sahada yoktu. Kapasiteleri ölçülerinde geldiler. Sağ çaprazdan önü açıkken çıkardıkları bir şut, onun ardından gelen ve De Sanctis'in iki kere çeldiği bir pozisyonları vardı. De Sanctis'in bu pozisyonun ardından çılgına döndüğünü de belirtmeliyim, defansı iyi haşladı orda.

Bu dalga da bir süre sonra söndü, Bellinzona eski Bellinzona, Galatasaray bildiğimiz Galatasaray'dı. Ancak maçın bu gidişini kabullenmeyenler vardı, Galatasaray taraftarları. Galatasaray futbolcuları top oynamak yerine "bitse de gitsek" temalı oyunlarına devam ettikçe tribünlerden tepki gelmeye başladı, bir-iki dakika içinde bu tepki ıslığa kadar gitti. Aslında bu tepkiden kendi adıma fazlasıyla memnunum. Taraftarın stada gelmiş ot olmadığını, takıma destek olmanın sadece gol atınca "lay lay" çekmek olmadığını hatırlattılar futbolculara. Barcelona taraftarı tepki koyar aslında hücuma çıkmak varken geriye dönenlere. Galatasaray tribünlerinde maçla ilgili bir tepki görmek açıkçası hoşuma gitti. Medyanın nasıl yorumladığı önemli değil, o ıslık "Yönetim istifa" ya da "X topçu gitsin" ıslığından çok farklıydı. Bence takdir edilmeli.

Tepkilerden sonra imkanı varken ileri oynamayıp Servet'e, Meira'ya kağnı hızında paslar atanlar ileriye oynamaya başladı. Beş dakika içinde de Serkan Kurtuluş'un sağdan taşıdığı topta ceza sahası ön çizgisinin en sağ tarafından kazanılan serbest vuruşta Yaser Yıldız topu Bellinzona ağlarına bıraktı. Asistin yine Lincoln'e ait olduğunu not edelim.

Mehmet Topal ve Arda Turan'ın sakatlıkları ciddi sanırım, maçın en üzücü yanı ise bu. Sağlık ekibimizin üstün başarılarını (!) da düşününce daha da bir korkuyor insan. İki oyuncumuza da büyük geçmiş olsun, umarım ciddi bir şeyleri yoktur.

Sonuç olarak Beşiktaş'ın bütün hesapların içine ettiği ülke puanına 2 puanla katkıda bulundu Galatasaray. Önündeki takımlardan 7'sinin elendiği kesinleştiği için 3. torbadan gireceğiz kuraya ve maalesef yalnız olacağız yarın. Kayserispor da deplasmandan bir puan çıkardı, elinden geleni yaparak. Beşiktaş'a gerçekten kızgınım çünkü sadece bir maç kaybetmekle kalmayıp önümüzdeki 3 senelik planları büyük ölçüde sekteye uğratmış oldular. Takım puanları adına karavana atmaları da cabası. Maçlar bitip puanlar yayınlandıktan sonra daha detaylı bir yazı yazacağım ülke puanıyla ilgili birazdan...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Maçı PCLioN ile izleme fırsatı buldum.Fakat oynanan oyundan pek de zevk aldığımı söyleyemem.

Sakatlara yeni sakatlar eklendikçe sinir katsayımız da artıyor.Üzüldüğüm nokta, tekrar iyileşip sahalara dönmelerini engelleyecek bir sağlık kuruluna sahip olmamız.

Ögeday Karabulut dedi ki...

Valla PCLioN ile ben de Koprivnica maçına gitmiştim ve aynen 2-1 biten sıkıcı bir maçtı.

Çıkan sonuç: PCLioN ile Avrupa maçına gidilmez :P

pclion dedi ki...

Gittiğim her maçı kazandık, daha ne istiyorsunuz? :)

Konuyu saptırmayalım, lütfen...

apaç dedi ki...

pclion, uğur meleke'den sonra bu ülke puanı mevzusunu en çok kafa patlatan isim sensindir herhalde ülke futbolunda. takdir ediyorum :]

Bhut_Jolokia dedi ki...

beşiktaşın yediği goller evlere şenlikti.hele zaponun yaptığı hata sonucunda gelen gol...

Blogspor dedi ki...

Ülke puanı önemli bizim açımızdan.Avrupada 2 takımla yolumuza devam ediyoruz.İşler biraz zor...Sonumuz hayrola.

Panda dedi ki...

Penaltıyı Ayhan değil S.Kurtuluş yaptırmamışmıydı?Ben öyle hatırlıyorum sankim.

pclion dedi ki...

Valla olabilir, tribünde "Ayhan mıydı?" diye sorduğumda arkadaş evet demişti.

"Napalım kardeşim, bi' saliselik bir şey, siz ekran başında bir ileri-bir geri, olmuyor böyle" klişesiyle kendimi savunmuş olayım. Cidden Serkan mıydı?

Mesut Ulukök dedi ki...

Ayhan ile Serkan beraber girdiler, ikisi de diyelim. :)

Related Posts with Thumbnails