Galatasaray'ın yenildiği haftada Fenerbahçe'nin de kaybetmesiyle bu hafta ligin kaderini yeniden çizecek bir kırılma anına dönüştü bir anda. Türkiye Liginin genel karakteristiğidir, ligin en çok gol atan takımları ortalama bir savunma tutturabildiği takdirde ligi alır, götürür. İlk 10 hafta itibariyle bu havayı tutturan ve sezona yaptıkları girişle zirve ikilisi olarak görülen Galatasaray ve Fenerbahçe, orta saha düzenlerinin form, sakatlık, ceza gibi sebeplerle sekteye uğramasıyla bir anda dağıldılar ve sezon başında gol atmakta büyük sıkıntı çeken ancak o oranda yememeyi başaran Beşiktaş ve geçtiğimiz sezondan beri istikrarlı bir kadro yapısı tutturan Bursaspor arkayı dörtlemiş oldular.
Galatasaray'daki problem daha çok istikrarla alakalı, derinlik anlamında sıkıntı olmasa da oyuncuların form durumunu ve oyunlarını korumakta sıkıntıları var. Fenerbahçe ise izleyebildiğim kadarıyla bunun tam tersi. Ellerinde iki üst düzey orta saha oyuncusu var ve bu iki oyuncunun birbiriyle gösterdiği uyum Fenerbahçe'nin Alex hariç yaratıcılıkta rakiplerine göre nispeten zayıf ön hattına büyük bir rahatlık sağlayabiliyor, takımca sertlik sağlandığında rakiplere gol pozisyonu dahi verilmiyordu. Emre Belözoğlu ve Cristian Baroni.
Emre, Galatasaray'dan bu yana izlediğim en iyi Emre bu sezon, uzun süredir de bu kadar uzun süre sakatlık olmadan, düzenli forma şansı buldu ve alışkın olduğumuz baldırının çekmesi sahnelerini asgari düzeye çekti. Tekniği zaten ince işleri yapabilmeye fazlasıyla müsait ve buna rağmen yumuşak bir oyun stili yok. Cristian Baroni ise tırnak içinde pis işleri iyi yapan, tekme gösteren, topa sert bir oyuncu. İkisi zinde olduğu zaman Fenerbahçe'yi başka bir noktaya taşıyabiliyorlar ancak uzun maratonda alternatifsizlikleri Fenerbahçe'nin başına son haftalarda büyük işler açmış görünüyor. Emre Belözoğlu hem sakatlık hem de cezalar sebebiyle sahada bulunamadığı dönemde partnerini kaybeden Baroni'nin de düştüğünü gördük. Galatasaray galibiyeti sonrası oynanan 3 maçta alınan 1 puan var, onda da Kayserispor'un oyun yapısının da getirisi vardı açıkçası. Selçuk Şahin dönem dönem çok iyi katkı vermiştir Fenerbahçe'ye ama ne oyun zekası olarak, ne toplamda bir orta saha oyuncusu olarak yeterli olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Hani Galatasaray'da bolluğu yaşanan alternatiflerden birisi Fenerbahçe'de olsa tablo bambaşka olurdu belki, bir Ayhan Akman ya da bir Barış Özbek uzun maratonda çok önemli katkılar verebilirdi Fenerbahçe'ye. Mehmet Topuz kullanılabilir belki Emre'nin yokluğunda iç oyuncu olarak, bence onu bir denemek lazım. Devre arasında transfer yapılacaksa Fenerbahçe de bir iç oyuncu kovalasa fena olmayacak gibi görünüyor.
Aslında öyle bir maç izledik ki Fenerbahçe'nin eksikleri kadar (ki orta saha ikilsinin bozulması dışında da büyük arızlara sahip olduklarını gördük, hele defans hattının her yeri elde kalıyor.) Kasımpaşa'nın bu sezon izlediğim en komple takım performanslarından birine imza atmasının da konuşulması gerekiyor. Bu sene iç sahadaki Eskişehir ve Galatasaray karşılaşmalarını canlı, Trabzonspor ve Fenerbahçe maçlarını TV'den izleme şansı elde ettim ve söyleyebilirim ki Yılmaz Vural'ın takıma getirdiği etki inanılmaz. Transferin son günü kimi bulsa alan bir görüntüde olan ve Ankaraspor'un düşmesi olmasa banko küme düşme adayları arasına yazacağım Kasımpaşa'da rolleri o kadar iyi belirlemiş ki tek tek fazla anlam ifade etmeyen parçalar rollerine uyum sağlayınca bambaşka bir takıma dönüşmüş.
Geçen sene şampiyonluğa oynayan Sivasspor'da iyi rol dağıtımı başarıda büyük pay sahibiydi ancak orda dahi tutunamayan bir Murat Erdoğan'ın Kasımpaşa'da ortaya koyduğu performans alkışı hak ediyor. Ne Ankaragücü'nde, ne Sivasspor'da beğendiğim bir oyuncuydu ancak Kasımpaşa'da her kararı ve pası doğru bir adama dönüşmüş Murat, yanında Keller ve Yekta'yla beraber orta sahayı da çok iyi götüren, arkada Koray'la organize olan, hatta bence vasat altı bir kaleci olan Tolga'nın dahi toparlandığı bir yapı oluşmuş. Senelerdir bu takımda yer alan Moritz iyiden iyiye takımın oyun liderliğini almış. Gökhan Güleç'i de oldum olası beğenirim ben, Hasan Kabze gibi forvet rotasyonunu tamamlayacak değerli bir oyuncu olabilirdi herhangi bir İstanbul takımında. Tigana'nın hediyelerinden biridir aslında ama ondan sonra gelişimine devam etmemiş, olduğu yerde saymıştı. Seneler sonra tekrar faydalı olmaya başlamış görünüyor.
Trabzonspor maçının ardından gelen bu galibiyet Kasımpaşa'yı bir anda iki kontenjanlı düşme hattından uzaklaştırmışa benziyor, Denizlispor için çanlar daha yüksek sesli çalmaya başladı sanki. Son galibiyetle üst tarafın karıştığını söylemeye dahi gerek yok. Yarın oynanacak Sivasspor-Beşiktaş maçı iki hat için de fazlasıyla önem taşıyor, El Clasico'dan fırsat kaldığı sürece o maçı da takip etmeye çalışmak lazım. Yarın akşam sonunda daha genel bir çerçece çizebiliriz beraber. Futbol dolu, güzel bir Pazar günü olacak sanırım...
5 yorum:
Yılmaz Vural inanılmaz şeyler çıkardı o kadrodan ya. Bu akşam öyle bir Yekta, öyle bir Murat ve öyle bir Ergün vardı inanamadım.
Yılmaz Vural'ın takıma çok şeyler katacağından emindim ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası.
Senin de söylediğin gibi Murat'ın performansı gerçekten çok yükselmiş durumda. Sadece pas/dribling dengesini sağlaması gerekiyor.
Hele ki Vural'ın Fener'in eksiklerini süzüşü, gerçekten çok iyiydi. Emre'siz bir Baroni'nin ve takımdan uzak bir Selçuk'un gerekli dominantlığı sağlayamayacağını biliyordu ve Yekta-Moritz-Murat üçlüsünü sürdü, arkada Sedat tek libero gibiydi daha çok. Semih ve Güiza'nın formsuzluklarını da göz önüne almış, seyircisiz bir Alex'in de tek ön liberoyla durdurulabileceğini görmüş.
Fener'de ise Daum'un hataları yakıyor takımı. Al işte, Emre yok Bilica cezalı Santos da sakat. Şimdi sen bu adamların yerine oynattığın Selçuk, Önder ve Topuz'u (Topuz gene bir derece) sezon başından beri ne kadar dahil ettin takıma da şimdi onlardan verim bekliyosun ki??
Volkan'ın bile konsantrasyonu, kendini maça verişi ciddi şekilde zedelenmiş.
Bu takımda Alex'ten başka oyunun yönünü değiştirebilen ve rakibi uyutup forvetlerini defansın arkasına kaçıracak pasları çıkarabilen bir tek Özer var ve sen bu çocuğu harcıyorsun!! Emre orta alanı kontrol etmekten bu meziyetinden uzaklaştı, Topuz'da ise bu saha görüşü yok. E Alex de her maç %100 oynayacak diye bir kaide yok. O zaman sen Özer gibi bir yeteneği takıma kazandırmak için uğraşmıyorsan, sana bunun hesabını sorarlar Daum.
Ama ben sormicam tabi, işime geliyor :)
Ergün Teber'i alsakmı naapsak...Taş yarıldı baştan başa.
Kasımpaşa bu futbolla düşmemeli, bu antrenörle ilk10'a rahat girmeli.
Adamın kanı uydu Kasımpaşa'ya, iyi işler yapıyor. Bize de kök söktürmüşlerdi, %65 %35 olduydu topla oynama, hatırlıyorum.
Böyle devam etsinler, ciğerimizi yesinler. :D
FB de GS modasına uydu, BJK'nin ekmeğine bir bıçak yağ da onlar sürdü. :)
İnatla saçma sapan şeyler yazmaya devam eden adsız,
Hala Galatasaray maçında hakeme kızmamı söyleyip duruyorsun. O kadar körsün ki Beşiktaş maçında Fenerbahçe'nin iki penaltı pozisyonu olduğunu yazdığımı bile görmemişsin. Benim işim gücüm yok, Fenerbahçe'nin yenilmesini mi kollayacağım. Hangi maçı 90 dakika seyrettiysem ve arkasından zamanım varsa maçı yazdım. UEFA Avrupa Liginde Galatasaray ve Fenerbahçe peşpeşe oynuyorlar, seyrettiğim güzel maçlar da oldu ama 4 saatlik bir maç maratonunu benim iki ayrı yazı şeklinde yazmam mümkün değil.
Fenerbahçe bilgimi ya da analizimi beğenirsin ya da beğenmezsin ama ben 900 küsür yazımda niyetim konusunda bir şeyler ispatladığıma inanıyorum, bir maçta genelden farklı düşünüyor olmam dolayısıyla (ki o maçta Fenerbahçe maçı hak etmiştir, kaç kez daha söyleyeceğiz acaba) bu güvenini kaybedebilen okuyucular varsa da kusura bakmasınlar, bunca zaman beni boşuna okumuşlar.
Ayrıca ben sadece 'futbol' seyredebilmek adına Kasımpaşa kombinesi almış, bu sene de hasbel kader 4-5 maçını izlemiş birisiyim. Kasımpaşa'nın bu kadar gündeme geldiği bir günde elbette yazacağım. Senin keyfini mi bekleyecektim? Madem o kadar nefret ediyorsun yazılanlardan, lütfen girme, lütfen okuma. Burası kişisel bir blogdur, adsız bir herif yorum gönderiyor diye yazacaklarımı değiştireceğimi mi zannediyorsun? Kendini çok önemli görüyor olmalısın ama inan değil...
Yorum Gönder