Bir takımın kadro kalitesi sadece maç içinde oynadığı akıcı oyun ve bulduğu pozisyon sayısı belirlemez, bunları ne oranda bitirebildiğiniz de en az bu iki faktör kadar değerlidir. Lucescu'nun takımlarında en fazla şikayet edilen ve aynı zamanda övülen de buydu zamanında, skoru alabilme becerisi. Bugünün Galatasaray'ının rakiplerinden bir adım önde olduğu konulardan biri de budur, bulduğu pozisyonları bir şekilde gole çevirir. İşte Trabzonspor'un bugün sahadan 2-0 mağlup ayrılmasının sebebi de bulduğu pozisyonları bozuk para gibi harcayan, bırakın 2-3 pozisyondan birini gole çevirmeyi, 10 taneden bir tanesini gol yapıp yapamayacağını kestiremediğiniz bir forvet hattına sahip olmasıdır. Bu maça fazla söylenecek bir şey yok. Maçın ilk yarım saatini izlediğimde gidişat böyle olursa Beşiktaş'ın maçı kazanacağını söylemiştim, bunu söylemek de pek marifet değil zaten. Gol atamazsanız ve atmak için çabalayan tarafsanız golü yersiniz ve çıkaramazsınız, futbol böyle bir oyun. Trabzonspor bu oyunda zirveyi zorlamak istiyorsa "İbrahimoviç'ten seçmeler" adlı bir eseri icra etmeye çalışan ama bu denemeleri hep top kaybıyla sonuçlanan Gökhan Ünal'la, kaleye 5 metre mesafeden kafasına gelen ortaya yumuşacık ve kalenin 3 metre üstüne vuran Umut Bulut'la bu iş olmaz, malesef böyle.
Beşiktaş'ın zorlu bir deplasmandan 2-0 galip çıkmak dışında bir getirisi, daha doğrusu oyunu bir adım öteye taşıma anlamında herhangi bir belirti yoktu bu maçta, sadece Trabzonspor'un zaafından yararlanmasını bildiler ve ekstra bir bireysel performansla golü bulup maçı koparmasını bildiler. Fabian Ernst gerçekten başka bir oyuncu, zamanında ederinden fazlaya geldi dediysek de şu takımdaki diğer oyuncuların maliyetlerini gördükten sonra bu adamın parasına laf söyleyen çarpılır. 3 milyon değil 5 de olsa iyi adam, yararlı adam ve harcanın paranın hakkını bir şekilde veriyor ve şu ligde bir farklılık yaratıyor.
Fabian Ernst dışında hakkı verilmesi gereken bir diğer bireysel performans da Hakan Arıkan'dan geldi. Spikerin abartılı bağrışmalarını bir kenara koyalım, gerçekten çok iyi bir maç çıkardı ve maça ısındığında ortalamanın üstünde refleksleri ve konsantrasyonu olan bir kaleci olabileceğini gösterdi bugün Hakan. Bazı performanslar vardır ki o kaleci görüldüğünde akla gelir, Hakan'ın kaderinde de malesef takımın da katkısıyla pek hoş olmayan Avrupa kupası maçlarıyla anılmak var. En azından bundan sonra "maç alan performans" olarak kolayca akla gelecek bir maçı olacak Hakan'ın, özgüvenine bir katkı yapacaktır diye umuyorum. Yerli kalecilerin performanslarında psikolojik faktörler fazlaca ön plandadır yabancı kalecilere göre. Bu gece Hakan'ın fazlasıyla iyi bir uyku çektiğine eminim, önümüzdeki maçlara da bu performansın etkileri olursa şaşırmayacağım açıkçası.
Trabzon'a dönelim. Umut'un ve Gökhan'ın gözünü kırpmadan harcadığı pozisyonları bir kenara koyarsak kaleye indiklerinde topu ceza sahasına bir türlü iletemediğini gördük Trabzon'un. Günlük bir şey miydi, yoksa kronik bir sorun mu bilemem ama orta yapmayı yeni öğreniyormuşçasına denemeler vardı kanatlardan, o kadar doğru bir şekilde pas trafiğini sağlayıp boş ve net orta şansı yakalamışken karşı taraftan taça giden ortalar yapabilmek kolay iş değil. Türkiye Liglerinin en arızalı olduğu konulardan biridir isabetli ve güzel orta yapan oyunculardan yoksun olması ama vasat bir orta dahi çıkaramayan adamların bu kadar üst düzeyde işi ne yahu?
Bir de Engin Baytar meselesi var. Ben bu adama ısınamadım, ısınamayacağım. Gözle görülür bir teknik becerisi olmasına rağmen bu kadar yanlış kararlar veren, bu kadar takım oyununu baltalayan, bireysel oynamaya çalışan ama onu da beceremeyen bir adamın Trabzonspor'a transfer olabilmesinin tek sebebi geçtiğimiz sezonlarda sırtında yazan 61 numaralı formadan başka mantıklı bir gerekçesi olamaz bana göre. Etkili bir bölgede topla buluşuyor ama inatla topu bir o yana, bir bu yana çekmekten pasını, ortasını yapamıyor Engin. Ben ekran başında çıldırdım, Trabzonsporlular ne düşündüler acaba. Bir kere de topu çekmeden pasını verse, ortanı yapsa belki de onun için de farklı bir deneyim olacak, biz de gerçekten işe yarar bir şeyler yapabilme potansiyeli var mı, onu görmüş oluruz. Yoksa "yeteneğini kullanamayıp yitip giden oyuncular" adlı listelere yatay geçiş yapacak kısa sürede.
Velhasıl, Trabzonspor deplasmanından çıkarılmış 3 puanla günü kârlı kapatan bir Beşiktaş var ve arkalarındaki Trabzonspor'u da zor durumda bırakıp artık önlerindeki rakiplerine rahat rahat bakacak konuma geldiler. Trabzonspor'da ise ıslıklar ve protestolar vardı. Bence sahadaki oyunun karşılığı takımı ıslıklamak olmamalıydı ama burası Türkiye, daha da özele inersek Trabzon'ken ihalenin takıma kalmasını da çok yadırgamamak gerek. Ben Umut Bulut'a Fabregas pası attıktan sonra hanesine asist yazdıramayan Selçuk İnan'a yanarım sadece...
2 yorum:
"Trabzon kaçırdı" diye yazmışsın ama, Umut'un pozisyonları mesela, Umut yapabileceğinin en iyisini yaptı. Hakan her zamanki gibi olsa gol olurdu.
Bu maç "Trabzon bitiremedi" yerine "Hakan kurtardı" şeklinde değerlendirilmeli bence.
Çok şanslıydı BJK, haftaya böyle olmaz.
Mustafa Denizli takım içinde güvensizliğe neden olmuş durumda. İlk 11 o kadar çok değiştirildi ki kimse kimseyi tanımıyor, antrenmanlardan biliyor sadece. Hele ki Fink. Bana Ernst'ten başkasına güvenmiyormuş gibi geliyor. Ekrem'in ise defansa zincirlenmemesi, aksine orta sahaya yaklaştırılıp kanatların Tello'yla Ekrem'e verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Mustafa Denizli'nin acilen en doğru 11'i bulması lazım.
Tamam, bi takımın illa ki hücum takımı olması şart değil. Savunma karakteri ön planda olan bir takım da olabilirsiniz. Ama hücuma çıktığınızda da kilitlenip kalmamalısınız. Bir şeyler üretebilmeli, beş kişiyle bile olsa kaleye gidebilmesiniz.
Trabzon ise Broos'a sahip çıkmalı, Umut'la Gökhan'ın kulaklarını çekmeli. Ha bir de Colman. Bilemiyorum Broos'un özel talimatı mıydı ama sanki biraz serbest oynuyor gibiydi. Sol kanatta Cale ve Gabric oldukça sık bi şekilde Ekrem'i zorlasa da sağ kanatta Tayfun her seferinde nerdeyse İsmail'le baş başa kaldı.
Trabzon'un oyununda çok ciddi aksaklıklar gözükmüyor, sadece panik havasıyla kontrolsüzce ileriye çıkıyorlar ve bitirme noktasında sıkıntı yaşıyorlar. Broos'u kesinlikle ipe göndermemeliler. Ha gönderecek olurlarsa da Beşiktaş Denizli'yi göndermeli, Broos'u ipten almalıdır.
Yorum Gönder