Diyarbakırspor'un maça hırslı ve istekli başlamasına Galatasaray uyuklayarak karşılık verince gidişatın Diyarbakırspor'un 1-0'ı yakalayacağını anlamak pek zor değildi. Galatasaray defansının savrukluğu golde Ayhan'ın ofsaytı bozması ve Mendoza'yı kovalayan adam olmasından fazlasıyla belliydi zaten. Transferinin Diyarbakırspor adına olumlu bir hamle olduğunu yazdığımız Mendoza bugüne kadar pek gözükmemiş olsa da Galatasaray'a karşı bulduğu ilk pozisyonu net bir vuruşla değerlendirmesini bildi ve Diyarbakırspor'u maçın başında öne geçiren golü attı. Aslında Galatasaray için yabancı bir senaryo değil bu, golü yedikten sonra maça başlayan bir takıma Galatasaraylılar alışkın. Özellikle Avrupa deplasmanları sonrası böyle bir tehlike vardır her zaman, dediğim gibi Diyarbakır'ın maça iyi başlaması da bu 'uyarı golü'nün erken gelmesini sağladı.
Yalnız bu maç özelinde şöyle bir durum vardı, Diyarbakırspor'un "Maça çıkmayacağız." söylemiyle başlayan ve sporun dışına kayan bir tartışma ekseni sebebiyle futbolculara sadece bir futbol takımı değil de tüm bu dengelerin ortasında kalmış bir avuç temsilci gibi davranılması maçı geren bir unsurdu. Yoksa rakibin ayağına çift daldıktan sonra kalkıp rakibe tepki gösteren futbolcuların olmasını başka bir mantıkla açıklamak mümkün değil. Hakem Tolga Özkalfa da sağolsun, bu ortamı fazla germemek ve 'dengeleri korumak' adına ev sahibi lehine bir tavır koyunca sertliğe maruz kalan ve ardından azar işiten bir takım haline geldi Galatasaray 1-0 sonrası. Arda Turan'ın ceza sahasını cepheden gören bir yerde düşürülüşünden sonra top 40 metre geriye gidince avantaj oynatmak ya da Barış Özbek'e ceza sahası içinde çift dalıp arkadaşını da indiren Tolga'yı görmemek vasat bir hakemin yapacağı işler değil. Hele o hareketten sonra Tolga'nın kalkıp Barış'ı itecek cesareti bulması ise ayrı bir vaka. Hakem şu bu konuşmak istemiyorum gerçekten ama dış faktörlerden etkilenmiş olduğunu hissettiğim zaman da en azından not düşmek gerek, bu da öyle bir not olarak kenara düşülsün.
Galatasaray, Dinamo Bükreş maçı sonrası iyi bir maç başlangıcı yapamadı belki ama golü yedikten 10 kişi kaldığı döneme kadar toparlanıp maçı alacak hücum varyasyonlarını rahatlıkla yaptı. Zaten Diyarbakırspor ara ara lige dönen ve veteran oyuncuları toplayıp ligde tutunmaya çalışan, futbol yönetiminde sürekliliği sağlayamayan ortalama kulüplerden biri. İki iyi forvetleri var ve bu oyuncular üzerinden skora gidiyorlar. Fenerbahçe maçı da benzer şekilde başlamış ve bu maça çok benzer bir şekilde bitmişti hatırlarsanız. O maçı izler gibi oldum bazı anlarda. İki maçta da İstanbul ekipleri adına ilk gollerin ilk yarı bitmeden önce sağ beklerden gelmesi de hoş bir tesadüf olsa gerek bu anlamda.
Sabri Sarıoğlu'na sık sık parantez açar olduk bu sıra, umarım bu parantezler son dönemde olduğu gibi performansı ve saha içindeki duruşuyla ilgili olmaya devam eder. Bazı oyuncular vardır, size ümitsiz vaka izlenimi verir ama bir anda olgunlaştıklarını görürsünüz, hem oyun hem de mental bakımdan. Ayhan Akman, işin saha içi kısmı ağırlıklı olsa da böyle ağır bir değişim geçirmiştir mesela, keza Ümit Karan'ın Ankaraspor dönüşü Galatasaray'da profesyonelliğe önem veren bir oyuncu haline gelmesi gibi. Sabri Sarıoğlu belki de tüm bunların ötesinde bir değişime imza atıp hem saha içi yeteneklerini nasıl kullanması gerektiğini bilen, hem de kendisini bunca zaman antipatik kılmış özelliklerini bir kenara koyan bir oyuncu haline geldi ve bunu sadece birkaç ayda yapmış olması harika. Belki bunu futbolla yüzeysel olarak ilgilenen birçok insan anlamayacak, belki yıllarca dağlara taşlara orta yapan biri olarak anılmaya devam edecek ama belki de kariyerinde ilk defa onu takip eden ve yaptıklarıyla defalarca üzdüğü birçok insanın saygısını kazanacak bu yaptıklarıyla. Şu Sabri'yi gördükçe tahtaya vurasım geliyor gerçekten, bana yeniden 'bizim çocuk' dedirtebilmesi bile yeter. Golünün güzelliği sebebiyle değil elbette bu yazdıklarım ancak bu söylediklerimin belki de en iyi anlaşılacağı zaman bu maç sonrasıydı. Algıları değiştirmek gerek arada bir, sabit fikirli olmak da her zaman doğru bir şey değil. Sabri de bunun sınavını verdiriyor birçok futbolsevere. Saygıyla selamlıyorum efenim.
Devreye Sabri'nin golüyle berabere girince Galatasaray'ın bir şekilde maçı kotaracağı az çok belli olmuştu gerçi ama futbol dinamiklerini önceden bilmek mümkün değil, daha edebi bir deyimle futbol tanrılarına pek de güven olmaz. İşte Barış'ın gördüğü kırmızı kart,Espinoza'nın pozisyon alma konusundaki becereksizliğiyle süslü Arda Turan golünden önce gelse belki de bambaşka bir maçı konuşuyor olabilirdik. Barış Özbek'in de bu kadar kolay kart görmesi şaşılacak şey, hele sarı kart sahibiyken o pozisyonda topa el sokmak da neyin nesiydi, hiç çözemedim. Yeni orta saha rotasyonunda gayet iyi iş görürken tutup da kendini cezalı konuma sokması ve takımı zor durumda bırakması affedilecek hata değil. Mustafa Sarp'ın ve Tobias Linderoth'un takıma girmesiyle beraber zor girdiği rotasyonun bir anda dışında bulabilir kendini Barış.
Lafın kısası, 10 kişi kaldıktan sonra verilen pozisyonlara, takım kendini arkaya attıktan sonra stabil bir hücum planını sahaya yansıtamamasına rağmen olağanüstü koşulların olduğu bir deplasmandan alınan üç puan fazlasıyla tatmin edici. Lig boyunca 34 maç oynarsınız ve bazılarından geriye sadece aldığınız 3 puan kalır, Galatasaray adına öyle bir maç olacak Diyarbakırspor deplasmanı. Fenerbahçe'nin bay geçtiği haftayı rakibinin arkasında kalarak tamamladı Galatasaray ve İnönü deplasmanına çıkacak rakibine bir adım daha yaklaşmaya çalışacak, milli maç arasından sonra elbette...
9 yorum:
@ Pclion
Valla bu gidişle sene sonu Sabri'ye özel uzun bir post hazırlamak zorunda kalacağız hepimiz. Rijkaard'ın en önemli hizmetidir.
Üstadım iki golün yaratıcısının da Kewell olduğundan hiç bahsetmemişsin.. Buna mı taktın arkadaş demeyin..Bence hep bu adamdan bahsedelim..Sokaklara dökülelim yönetim hemen imzalasın.. Kewell'ın sözleşmesi uzaması için işe yarayacaksa ben her ay öğrenim kredimi gönderebilirim..Tapıyoruz sana Kewell..
Vallaha benki yılların Sabri düşmanıyım,bu sezon Sabri hakkında hatada yapsa olumsuz konuşmama kararı aldım.Adam resmen muazzam oynuyor yahu.Bu formun kalıcı olup olmayacağı konusunda hala şüphelerim var,inanmakta zorlanıyorum ve haftalarca "Geçicidir.." diye düşündüm ama adam banamısın demiyor.Umuyorum aynen böyle devam eder,şu haliyle Sabri Gökhan Gönül filanda dinlemez zira.Şimdi bir nebze inanıyorum ona.Yürü be Sabri...
Apaç'a selam olsun.Selam kere selam olsun hatta.
Devreye Sabri'nin golüyle önde!!! (EŞİTLİKLE) girince...
Merhaba Uğur,
herzamanki gibi güzel bir yazı olmuş. Değinmek istediğim iki konu var.
Biri, İnşallah Sabri kendindeki bu değişimin insanlarda bırakmış olduğu olumlu izlenimi ve performansına olan olumlu yansımasını görür ve hiçbir zaman o antipatik günlerine geri dönmez. Yalnızca oynadığı futbola odaklanmış bir Sabri’yi izlemek keyif veriyor.
İkincisi, devreye önde girdik demişsin, yazının bu kısmında bir düzeltme yapman gerekecek galiba :) ("Devreye Sabri'nin golüyle önde girince Galatasaray'ın ...")
Hoşçakal
İlker Sayhan
bir de ben kulaklarını çınlatayım apaç'ın. adsız takıldığımız zamanlarda kendisiyle balta-sabri muhabbeti yapıp, ardından ters düşüp, işi kusura bakma ama sen bu işten anlamıyorsuna getirmişliğimiz çoktur.
bek sabri'ymiş apaç. sen kazandın :)
Sabri'nin kötü oynayınca insanların gözüne daha bir batıyor, sağolsun eksisozluk ve bobiler.org kullanıcılarıda hiç acımıyorlar adama daha da gözümüze sokuyorlar.otomatik olarak adama şartlanıyoruz yine mi sabri oluyor.(kesinlikle eleştiri anlamında değil bazı söyledikleri gerçekten komik)
Saygılar.
uğur bey yazı ile alakasız olacak ama yanda diğer blogların adreslerini verdiğiniz yeri eski haline döndürme şansınız var mı acaba ???
teşekkürler
uğur bey yorumumu dikkate aldığınız için teşekkürler
Yorum Gönder