Amerika Basketbol Milli Takımı, nam-ı diğer 'Rüya Takım' Türkiye'ye hazırlık maçı için geldiğinde tüm tribünlerin tezahürat yaptığı belki de tek oyuncuydu Iverson. Türkiye'de sevilmek zor iştir, egosu yüksek adam için daha da zordur bu. Futbolda Ronaldo'nun, NBA'de LeBron'un seveni kadar sevmeyeni de vardır mesela buralarda ama Iverson oyun karakteriyle kendisini farklı bir yere koydurabilmiş ender oyunculardandır bu anlamda. Memphis'le yaşadığı ilk 5 krizi sonrası serbest bırakılan Iverson, basketbola geri dönmeyeceğini açıkladı. Aldığı her darbe sonrası yerden kalkmasını bilen Iverson'ın henüz 33 yaşında bu kararı alıyor olması fazlasıyla üzücü.
Daha sonra efsane draftlardan birisi olarak anılacak 96 draftında 1. sıradan seçildiğinde onun büyük bir yıldız olacağı biliniyordu. Kolay kolay bu kadar emin olamazsınız bir dış oyuncunun NBA'de yıldız olacağından, 2003'te gelen LeBron hariç ben öyle bir şey görmedim. 96'da 13. sıradan da Kobe Bryant'ın seçildiğini unutmamak lazım tabii. Iverson gelir gelmez de etkisini gösterip 'Yılın Çaylağı' ödülünü tartışmasız almıştı. İlk senesinde 23 küsür sayı, 7.5 asist ortalaması tutturmuş bir oyuncu. Bu sezon Brandon Jennings'in ilk 7-8 maçlık performansı sonrası ona "Yeni Iverson" denmesinin sebebi de Iverson'ın ilk sezon performansına atıf zaten.
Ondan sonra 30 küsür sayı barajını aştığı sezona kadar giden bir yükseliş var ancak bana göre onun kariyerinin zirvesi, 2001 NBA finallerinde Kobe'li, Shaq'lı Lakers'a karşı Stapless Center'da tek başına aldığı maçtır. Bir oyuncunun bir takımı yenebildiği maç NBA'de çok nadir görülür, üstelik o Lakers hanedanlığını ilan etmek üzere olan, NBA tarihinin en iyi takımlarından biriydi. Final serisinin ilk maçını Stapless Center'da almak kolay iş değil. O Philadelphia takımında Iverson'ın yarı kalibresinde dahi adam yoktu üstelik, bildiğin "Iverson ve saz arkadaşları". Ortaokul dönemimin sonuna gelen o maç Iverson deyince aklıma gelen ilk şeydir. Bir de All-Star maçları var elbette, izlediğim en iyi All-Star maçlarını düşününce hepsinde onun da yer aldığını görüyorum. Şimdi de çok yetenekli adamlar var falan ama o da "bir başka" olan yeteneklerden biriydi. Forması tepeye çekilerek emekli olması gerekiyordu, böyle olmadı sanki...
10 yorum:
Bir oyuncunun yetenkli olup olmadığına herkes aşağı yukarı karar verebilir , yeteneklerini çoğu kişi görebilir fakat büyük oyuncu olmanın koşulu , iş ciddiye bindiğinde yani playofflarda ne yaptığınızdır.The Answer playofflarda 29.7 sayı ile Majestelerinden sonra tarihin gördüğü en iyi ikinci performanstı. Basketbolu 90 ların sonlarına doğru tanımaya başlayan herkes için büyük yetenek çoğunluğun en sevdiği oyuncu.
eğer 90'ların başında doğmuşsanız, sokakta basketbol oynarken genelde 3 oyuncunun ismi anılır: olmadık şutu sokuyorsanız Kobe, topu iki-üç kişinin arasından geçirip uzunu buluyorsanız Nash ve kısa boyunuza rağmen pota altına drive edip uzunların üstünden korkusuzca zor turnikeler atıyorsanız Allen Iverson... Basketbolda -daha doğrusu tüm sporlarda- kendine ait bir iz bırakmak (bir hareket ya da oyun karakteri) fazlasıyla zordur, fakat Iverson bunu başaran ender isimlerden biri oldu...
Estetik oyuna yönelen basketbolseverlerin çok seveceği bir oyuncu olduğu kesin. Ama benim gibi basketbol sistematiğini benimseyenler için çok önemli bir oyuncu değildi... Şampiyonluk yüzüğünü hiçbir zaman takamayacak bir oyuncudur aynı Tracy gibi. Ne diyeyim estetikseverlerin başı sağ olsun!!!
Taraf gazetesinde de bu konuyla ilgili başka bir yazın daha var sanırım.
http://www.taraf.com.tr/haber/44691.htm
Evet Nusret, onu da ben yazdım. Zaten dün yazacaktım buraya ama yazının çıkmasını bekledim. Burda biraz daha kısa oldu ama dili daha rahat tabii...
emekliliği fazla uzun sürmeyecek sanırım. philadelphia 76'ers kendisiyle görüşmeler yapıyor. nba'deki ilk takımına dönecek gibi görünüyor. aksilik çıkmazsa bir hafta içinde sözleşme imzalayacaklarını düşünüyorum.
Fanatik Basket,
Aklıma gelmedi değil hani, şu son sakatlıktan sonra garda da ihtiyaçları var. Çok iyi olur, basketbolu da orda bırakıp formasını astırabilir belki...
@pclion
evet bence de güzel olacak. bir ara new york'a gidecek dedikoduları döndü ama oraya gitmediği iyi oldu çünkü marburry, francis gibi orada dibe vurabilirdi.
philadelphia hem onun ilk draft eden, ilk oynadığı takım olması hem de efsaneleştiği takım olması nedeniyle en doğru seçim olur onun için..
philadelphia açısından bakarsak, oyun kurucularının 4-5 hafta daha oynamayacak olması ve play-off'a kalabilirlerse tecrübesiyle orada da iş yapabilecek bir oyuncu olması onlar içinde bu işi anlamlı kılıyor.
umarım gerçekleşir..
-Fanatik Basket-
Bu emeklilik kararı zaten en başından beri kısa sürecek gibi görünüyordu. İverson belki artık bir takımı tek başına şampiyon yapamaz yada şampiyon adayları arasına sokamaz ama Memphis'ten ayrılmasına neden olan ilk beş inadını bırakır nispeten az sürelerde de olsa sahaya girip oyunu hareketlendiren skora ciddi katkı veren veteran oyuncu rolünü benimseyebilirse bu ligde daha 3-4 sene rahatlıkla oynar.
Birde o 96 draftı 03 draftı gibi sonraki 10 yılın kaderini etkilemiş bir drafttır. Kobe'nin seçim sırası ve hikayesi ise hem ilginçtir hemde Jerry West'e saygı duyulmasına neden olacak bir olaydır.
Liseden çıkıp gelmiş ne idüğü henüz tam belli olmayan bir oyuncu için ligin kalburüstü pivotlarından birini harcamak her genel menejerin verebileceği cinsten bir karar değildir.
Velhasılı kelam çok ilginç hikayeler barındıran hatta içinden bir film çıkaran bir draft senesiydi 96 yılı.
Ünlü New Yorklu yönetmen Spike Lee'nin He Got Game filmi o sene nba'e adım atan Stephon Marbury'nin hayat hikayesinden esinlenilerek yazılmıştır denir pek çok yerde. İşin daha garibi ise bu esinlenilen karakteri daha sonra draft günü Marbury ile takas edilen Ray Allen oynamıştır.
allen iverson tahmin ettiğimiz gibi philadelphia 76'ers'le anlaştı.
philadelphia genel menajeri ed stefanski bugün yaptığı açıklamada, iverson'la kesin olarak anlaştıklarını duyurdu. pazartesi günü denver karşısında ilk maçına çıkacakmış..
Yorum Gönder