Galatasaray'ın maçlarını bir kenara koyarsam benim için bu ligin en zevkli maçları genelde başaltı takımların kendi aralarında oynadığı maçlar oluyor. Bir tarafın dominasyonunun beklendiği, diğerinin kurban rolünü oynadığı maçlar futbolun ruhunu sakatlıyormuş gibi geliyor bazen bana. Avrupada Barcelona, Manu, Chelsea gibi takımlara karşı da öyle diyebilirsiniz belki ama orda bunu telafi edecek birçok yön bulabiliyorsunuz, bu takımların karşısına çıkanlar da kurban rolüne bürünmeyecek kadar takım karakteri oluşturabilmiş ekipler oluyor genelde. Bizim ligdeyse bunu başarabilen ekip sayısı çok çok az. Trabzonspor ve Kayserispor başaltı takımların en istikrarlıları ligimizde ve bu iki takımın oynadığı her karşılaşmayı izliyorum açıkçası. Bugün de oyun dengelerinin sıkça değiştiği, güzel bir maç izledik.
Kayserispor son haftaların en formda takımlarındandı, bu maça çıkmadan önce oynadığı 6 maçtan 5'ini kazanmış bir ekipten söz ediyoruz. Ön alanda Makukula Kayserispor'un yıllardır sıkıntısını çektiği topu kontrol etme ve olumlu kullanma işini iyi beceriyor ve pozisyon geldiğinde gol vuruşunu da yapmasını biliyor. Biraz Shabani Nonda havası da var sanki. Top kontrolü, dağıtımı bana onu andırdı. Güçlü bir santraforla oynamak Kayserispor'un yıllardır belli bir defansif istikrarı yakalamış takıma oldukça yaramış. Zaten iyi bir iskeleti olan takıma Makukula dışında Hakan Aslantaş, Merter Yüce gibi yerli oyuncuları, geçen seneden beri forma giyen Furkan Özçal'ın yanına genç yetenek sıfatıyla stoper Serdar Kesimal'ı da monte etmiş Tolunay Kafkas. Trabzonspor ise Galatasaray karşısındaki takımdan üç değişiklik yapmıştı ilk 11'de ama sistemde yerleriyle bir değişiklik yapmamıştı. Defansta Giray yerine Song, sağ açıkta Serkan yerine Yattara ve forvette Umut yerine Gökhan vardı. Selçuk İnan yine kulübedeydi maç başında.
Kayserispor'un hücum sistemi öncelikle Makukula'nın ön alan becerisine dayalı. Topu kontrol edip ofansif orta sahalarına ilettikten sonra karşı alanda Kayserispor atağı olgunlaşıyor. Mehmet Eren ve Gökhan Emreciksin, ilk planda Makukula'yı destekleyen oyuncular, onlara daha sonra Furkan orta sahadan dahil oluyor. Merter ve Saidou ikilisi orta sahayı tutuyor ancak Merter beli biraz yavaş dönse de hücuma daha yakın oynamaya çalışan oyuncu bu ikili arasında. Toledo'nun yokluğunda sol bekte genelde sağ tarafta oynamaya alışkın olan Hakan Aslantaş görev yapıyordu ama beklenmedik bir şekilde golün asisti onun soldan bindirmesiyle geldi. Golün pasını da sağ ayağıyla verdi zaten. Bu golle beraber Kayserispor'un bu hücum sisteminin maksimum verime ulaştığı bir 10 dakika izledik Trabzon'da. Neredeyse her Kayserispor akını gol pozisyonu oluyordu ama iki kez Sylva'nın kalede olmadığı anda topu çerçeveye gönderemedi Furkan ve maçın Kayserispor adına koparma şansını değerlendiremedi.
Hugo Broos, Galatasaray maçından sonra içerde bir mağlubiyet daha alırsa gideceğini bilecek kadar tecrübeli bir hoca, bu gidişatın Kayserispor'a ikinci golü getireceğini farkedip henüz 27. dakikada oyuna sert bir müdahele yaparak Selçuk ve Umut'u sahaya sürdü. Çıkardığı oyunculardan birisi Yattara, diğeri Engin'di.
Burda Engin'in ıslıklanması ve akabinde Engin'in formayı öperek taraftara tepki vermesi atlamamak gerek, onu biraz açalım. Benim tuttuğum bir oyuncu olmadı hiçbir zaman Engin, bireysel becerilerini takıma katkı yapacak şekilde yontamamış, egoları yüksek ortalama bir oyuncudan fazlası değildir benim için. Trabzonlu kontenjanından geldi Trabzonspor'a ama bu tip sorunlu oyunculara tahammülsüzlük konusunda pek başarılı olmayan bir profile sahip Trabzonspor, ıslıklanması şaşırtıcı değil o açıdan. Yalnız taraftardaki bu tahammülsüzlük sahaya o kadar sirayet etmiş ki yabancı oyuncular dahi çok amatör kartlar görebiliyorlar. Colman'ın, Gabric'in bu şekilde kart görmesini ben başka türlü açıklayamıyorum. Gökhan da golünü korner bayrağına uçan tekme atarak kutlar bu ortamda, doğaldır.
Müdaheleye dönelim. İki forvetli ve daha dengeli bir orta saha modeline dönen Trabzonspor, Kayserispor'un o 10 dakikalık hızını da kesmeyi başardı. Bunda oyun kurucu rolünü Colman'la paylaşan Selçuk'un payı vardı öncelikle. Umut'un girişi de Gökhan'ı daha gezgin hale getirdi, o da kanatlarda top almaya başladı. Golde sağ taraftan gelen ortaya yaptığı tek vuruş da çok şıktı, Suleymanou'nun gerçekten yapabileceği bir şey yoktu. Hamlenin getirilerinin skorla beraber ete kemiğe bürünmesi psikolojik üstünlüğü de Trabzonspor'a getirdi maçta, Kayserispor'un istikrarlı atakları kesintiye uğradı. Devreye bu şekilde girilecekken gelen duran top golü ise tek devrelik bu güzel maçı Trabzonspor lehine tescilledi.
İkinci yarıda ilk yarıdaki yoğunluk yoktu, sadece Tolunay Kafkas'ın 52. dakikadaki Makukula'ya destek hamleleri ve Ali Turan'ın kırmızı kartı var. Emreciksin yerine giren Olembe daha teknik bir oyuncu, Furkan'ın yerine Troisi'yi alarak da Makukula'nın arkasına yardımcı bir forvet oyuncusu almak istedi Tolunay Kafkas ama önde oynayan Trabzonspor'a karşı fazla verimli olmadı bu hamleler. Ali Turan'ın dayanamayıp elle oynaması da takımı 10 kişi bırakıp işi iyice zorlaştırdı zaten. Broos ise ilk yarıdaki hamlelerin başarısını görüp son değişikliğini sakatlık riskini düşünüp saklamayı tercih etti, maç da fazla değişmeden bitti.
Trabzonspor'un böyle ilginç bir kimliği var iç sahada, işler çok kötü giderken birden ev sahibi lehine dönebiliyor iş. Kayserispor ise buna cevap veremedi ve elindeki üç puanı ev sahibine verip güzel giden serisini de sonlandırmış oldu. Trabzonspor ligin golcü ekiplerinden olmasına karşın gol yemekte sıkıntı yaşıyor ve bu da sıralamaya ciddi şekilde yansımış durumda, kazanmalarına rağmen puanlarını 15'e yükseltip yedincliğe yükselebildiler maç fazlasıyla. Kayserispor ise Bursaspor'un arkasındaki yerini korudu şimdilik, Gençlerbirliği ve Eskişehirspor ise 2 puan arkada ve bir maçı eksik. Yarın için Bursaspor-İBB maçını seçmiş Lig TV, evde olursam onu da izlemeye çalışacağım, iyi maç olursa onla da ilgili bir şeyler karalarım. Uzun süredir Galatasaray dışı maç yazısı yazamıyordum, bu yazıyla beraber pasımızı da atmış olalım...
1 yorum:
bu takımda kadroya ilk yazacağım adamlardan biri selçuk'tur. madem sağlıklı, oynayabilecek düzeyde; ben hocaya ne yapıyorsun arkadaş diye sorarım...
Yorum Gönder