Kadıköy Deplasmanlarında Galatasaray & Bugünkü Derbi

Fenerbahçe-Galatasaray maçları her zaman maç psikolojisinin normalden çok daha ağır bastığı maçlar olmuştur, özellikle Kadıköy'de. Genelde de maç rayına oturmadan olağanüstü bir durum meydana gelir -genellikle erken gelmiş bir Fenerbahçe golüdür bu- ve iki takımın aynı oranda gole ihtiyaç duyduğu bir maç olmaktan çıkar. Galatasaray her daim saldırmak ve kazanmak zorunda olan taraftır ve her daim sahasına yerleşmiş, derbi sebebiyle oldukça da mücadeleci bir takıma karşı deplasmanda saldırmak durumundadır. Öncelikle Galatasaray adına aşılması gereken durum bu.

Bunun diğer dünya derbilerinde bir karşılığı yok, normal şartlarda oynanan her derbide deplasman takımı oyunu tutan taraf olur ve beraberlik onun düşmanı değil dostudur. Burdan Galatasaray kazanmamaya oynamamalıdır gibi absürd bir anlam çıkmamalı elbette ancak galibiyete gidiş yolunuz zorlu bir deplasmanda rakibi durmadan baskı altında tutmakla olmak zorunda değildir. Galatasaray gerek bu serinin baskısı altında, gerek de az önce bahsettiğim yenilen erken goller sebebiyle Ali Sami Yen'de son 20 dakikaya 2-0 yenik girmiş gibi oynamak zorunda kalıyor Kadıköy deplasmanlarını, kendi oyununu ortaya koyma fırsatını bulamıyor. Geçtiğimiz senelerde Galatasaray da bu durumu değiştirmek adına fazla bir şey yapmıyordu zaten, özellikle futbolcu merkezli bir karar mekanizması olduğunda "Fenerbahçe'yi orda yenmek" adına oturmuş düzeninden farklı oynamaya çalışan bir Galatasaray vardı. Hatırlayın, 2006'da Kadıköy'den alacağı bir puan Galatasaray'ı şampiyon ilan edecekken orta sahada sadece Saidou'yu bırakmış bir takım çıkıyordu sahaya. Bunun sebebi ise sahaya kazanmak için çıkmaktı Gerets ve futbolcuların maç sonrası demeçlerine göre. Bir kere bunu öğrenelim artık, bir derbi deplasmanı böyle oynanmamalı, oynanmaz. Özellikle 6-0'dan bu yana kendini orda ispatlama derdiyle sahaya çıkan futbolcuları frenlemek gerekli.

Bir an için bu maçın bir derbi olmadığını kabul edin ve Galatasaray'ın rakibinin Avrupadan denk bir takım olduğunu düşünün. Siz bu ekiple deplasmanda oynayacaksınız, rakibiniz mücadeleci, hırslı ve iç sahada iyi oynayan bir ekip. Bu takıma karşı oynamanız gereken futbol iç sahada ligin ortalama bir ekibine karşı oynadığınız bir maçla aynı mı olmalıdır? Galatasaray'ın Denizlispor'a karşı oynadığı futbolla Panathinaikos deplasmanında oynadığı futbol aynı mıdır mantalite olarak? Galatasaray'ın oynaması gereken oyun tam olarak da Panathinaikos maçında, özellikle ilk yarıda oynadığı oyundur, o bilinç ve rahatlıkla oynayabilmektir. Maç karakteri oturduktan sonra Galatasaray'ın bu hücum gücüyle gol bulmamasına imkan yok zaten.

Bu maçtan neden ümitli olduğumun cevabı da burda yatıyor aslında. Hayır, "Bu sefer olacak abi!" hissiyatı değildir bu, içime doğan bir şeyler de yok. Tek güvencem sezon başından beri Galatasaray'a bu bilinci getirmiş olan Frank Rijkaard ve Johan Neeskens yönetimindeki teknik heyettir, bunu uygulayan futbolculardır. En azından bu psikozun yaşanmayacağına eminim, sonuç ne olursa olsun kontrolü kaybetmeyen bir Galatasaray olacaktır sahada. Böyle bir Galatasaray'ın da her rakibe karşı kazanma şansı vardır. Bu Galatasaray kazanacak demek midir peki, elbette hayır ancak Galatasaray bu maçı kazanabilir diyebiliyorum ben rahatlıkla.Maç dinamiklerini önceden görmek mümkün değil elbette, Galatasaray başabaş bir oyunla da mağlup olabilir, onu bir kenara koyuyorum. Sonuçtan bağımsız konuşuyorum ve bunun klasik bir Kadıköy deplasmanı olmayacağını düşünüyorum.
Geçmişi bir kenara bırakıp günümüze dönelim. Galatasaray da Fenerbahçe de son yılların en iyi takımına sahip ve gerçekten üst düzey bir mücadele olacak, orası kesin. Galatasaray ideal kadrosuyla sahaya çıkma imkanına sahip ki bu önemli bir avantaj, ideal 12-13 oyunculu düzeninin dışına çıktığında Galatasaray'ın performansında bir düşüş yaşandığı açıkça görülmüştü Kasımpaşa-Graz maçları arasında. İlerde Baros, solda Kewell, sağda Keita, ortada Arda Turan şeklinde çıkacaktır muhtemelen Frank Rijkaard ancak Elano'yu da kenarda bırakmayacaktır tahminim, ilk 11'de başlaması da sürpriz olmaz. En kötü ihtimalle son yarım saatte sahada olacaktır Elano. Sağ kanattaki Sabri-Keita ikilisinin yüksek formu en önemli hücum opsiyonunun bu bölge olmasını sağlıyor elbette. Fenerbahçe'nin bu bölgedeki tercihleri ve önlem girişimleri maçın gidişatını doğrudan etkileyecek faktörlerden biri olacak.

Fenerbahçe'nin nasıl bir dizilişle sahada yer alacağı henüz belli değil gibi duruyor, özellikle forvet bölgesinde sakatlıklardan dolayı bir belirsizlik var. Klasik derbi manipülasyonlarından biri olabilir bu haberler, muhtemelen Fenerbahçe de Güiza, olmazsa Semih Şentürk'le forvet hattını şekillendirecektir. Güiza oynarsa bir yabancı kontenjanı problemi ortaya çıkabilir yalnız, bu da az önce bahsettiğim sol kanat tercihlerinde etkili olacaktır haliyle. Carlos ya da Santos'tan biri maça kenarda başlamak zorunda kalabilir. O bölgeye işlerlik katan Vederson'u ilk 11'de görebileceğimizi düşünüyorum ben, hem kontenjan sorununu çözmek, hem de o bölgeyi defansif anlamda kuvvetlendirmek adına. Bekleyip göreceğiz.

Daha fazlasını söylemek bir maç yazısı için fazla, biz de yavaş yavaş hazırlıklara başlasak iyi olacak maç için. Derbi öncesi zaman geçirmek isteyenler için 17.00'de TRT3'teki Türkiye-Burkina Faso U17 Dünya Kupası maçını tavsiye ederim, Spormax'te de şu anda Liverpool-Manu derbisi var. Türkiye maçı hakkında bir yazı yazmaya çalışacağım ama söz vermeyeyim, yarına da sarkabilir. Güzel bir derbi olması ve Galatasaray'ın kazanması dileğiyle...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

4 yorum:

Zigmund Froyd dedi ki...

galatasaray fanatikliği yapmanın bi anlamı yok bence.

10 yıldır galatasaray kadıköy'de kazanamıyor ama size kalsa hep şansa yeniyor fenerbahçe. yok erken bir gol buluyor avantajlı konuma geçiyor, yok şans golü atıyor, yok şöyle yok böyle..

artık ağlamayı bırakın da gerçekleri görün birazcık. ey blog sahibi senin yazdıklarını tribündeki herhangi bi gs taraftarı da yazar, boşuna bunları yazarak vakit kaybetme bence!!!

ubs17 dedi ki...

Galatasaray'ın en büyük zaafı topun arkasında kalamamak. Trabzonspor maçında bunu gördük. hatta 4-0 dan sonra bükreş maçında da gördük.

Evet Fenerin üstüne deli gibi gitmeye kalkmamalı ama Galatasaray oyunu elinde tutmayı başarmalı yoksa halimiz harap. Bir kez daha.

pclion dedi ki...

Ne dememi bekliyorsun Froyd, Fenerbahçe yeniyor zaten, oynanmasına gerek yok mu? Nerde "şansa oldu hep" yazıyor, bir de onu söyleseydin. Ayrıca 'siz' kim, burda yazan benim ve yazdıklarım da sadece beni bağlar. Siz-biz muhabbeti için yanlış yerdesin 'bence'.

Allah allah, Galatasaray kazanır/kazanabilir demek fanatiklikmiş, haberimiz yok. Hayır, şansa bala oluyor desem Galatasaray'ın hataları üstüne 8 paragraf yazı yazmam. Neyse, isteyen istediğini anlasın, benim elimden gelen bu kadar...

Piet Los Ojos dedi ki...

Öncelikle yazı için bir kaç kelime etmek istiyorum. Bu maçın klasik bir maç olmayacağı fikrine katılırım ama şunu söylemeliyim ki Panathinaikos maçının ilk yarısı gibi oynamak Galatasaray için doğru bir düzen olmayacaktır. Galatasaray kadrosuna bakınca acaba Elano yerine Barış'ı mı ortaya koysaydı da Fenerbahçe'nin orta sahasına daha güçlü karşılık verebilirdi diye de kendime sormaktan duramıyorum. Şu bir gerçek ki Galatasaray ve Hakemler Kadıköy'de seyircinin baskısı altında çok kalıyorlar. Çoğu zamanda Fenerbahçe'nin daha şanslı olduğunu da söylemeliyim.
Ve son olarak Zigmund Froyd'a bikaç kelime etmek isterim; Blog sahibini şahsen tanımasamda TV'den blogtan uzun zamandır takip ediyorum. Yazdığı yazıların ve incelemelerin büyük bir çoğunluğunu okumuşumdur. Bu yazısında da fanatiklik adına bir şeylerrastlamadım ama senin yaptığın fanatikliğin en uç noktalarındır. Bence Kazanır yada kazanabilir kelimeleri fanatiklikse Fenerbahçe başkanından başlayarak herkese fanatik damgası vurarak sınıflandırabilirsin. Herkes bir taraftır bunusaklamak yerine kibarca söylemek düşüncelerini en önemlisidir. Umarım üzerinden bunları atarsın biraz daha olgunlaşırsın...

Related Posts with Thumbnails