Galatasaray için önemli bir maçtı Dinamo Bükreş maçı birçok açıdan. İlki Sturm Graz beraberliği sonrası kaybedilen hamle üstünlüğü sebebiyle liderliği korumak için bu maçtaki üç puan gerekliliği, diğeri ise ligin kaderi üzerinde önemli etkisi olacak olan derbi mücadelesi öncesi takımın son hazırlıklarını ve rotasyonunu yaptığı maç olmasıydı.
İlk 25 dakikalık bölümde rakibi açmakta sıkıntı çekti Galatasaray. Topa hakim olmasına rağmen alanını dengeli şekilde savunan rakip karşısında kaleye inmekte güçlük çekti açıkçası, Trabzonspor maçının aksine. Frank Rijkaard'ın maç öncesi açıklamasında rakiplerine iyi çalıştıklarını ve maçın sorunsuz geçmesi için ilk yarıda öne geçme amacında olduklarını özellikle vurgulaması Sturm Graz maçında gelen beraberliğin sorgulanmış olduğu anlamına da geliyordu bence. Caner Erkin sahadayken sağ tarafta 'defansif dengeleyici' Uğur Uçar'ın değil de yine ofansif bir bek olan Sabri Sarıoğlu görev alıyordu. Bu sebeple ilk devrenin ikinci yarısında gelen goller Galatasaray'ın tam da hedeflediği şeydi. Harry Kewell'ın ordan şut çıkarması ve Servet Çetin'in dolaylı olarak gole katkısı belki istenilen netlikte bir baskı olmasa da Galatasaray'ın Bükreş yarı sahasına çökmüş olmasının bir sonucudur aynı zamanda. Gol sonrası oyun planı sekteye uğrayan Bükreş ve morallenen ve pas trafiğine daha iyi konsantre olan Galatasaray Keita'yı etkin alanda birebirlerde bırakmayı becermeye başladı. Keita da ne kadar özel bir oyuncu olduğunu tek pozisyonda ispatlamak ister gibiydi ve bu takıma niye alındığını bir kez daha gösterdi. iyi bir santraforla topu o bölgede ve hamle üstünlüğüyle buluşturmak %90 gol getirir zaten, benim gol sevincim de Nonda'nın kontrolüyle beraber başlamıştı zaten. 42. dakikada gelen bu gol Galatasaray için büyük bir aksilik olmazsa üç puanın cebe konduğunun göstergesiydi.
Burda bir Dinamo Bükreş-Sturm Graz karşılaştırmasına gitmek gerek. İki takım dasavunmada disiplinden kopmayıp gol yememek üzerine bir planla çıkmıştı Ali Sami Yen'e ancak iki takım arasında bariz bir fark vardı ki Sturm Graz yakaladığı açıkları değerlendirebilecek pas trafiğine sahipti, bugünkü Dinamo Bükreş'in hücum planı ise kaleyi gördüğünde şut atmak dışında pek organize sayılmazdı. Bunda iki maçtaki Galatasaray'ın takım savunmasındaki yerleşim farkı etkin miydi bilinmez ama bu maçta Galatasaray o yönden işleri istediği gibi ilerletti, bunu söyleyebiliriz en azından. Galatasaray bir şekilde golü bulacaktı ya da maç golsüz sona erecekti. Sturm Graz maçındaki hava ise bu şekilde değildi, o açıdan ayırabiliriz bu maçı.
İlk yarıda plan işledi ve Galatasaray istediğini aldı, merak konusuysa haftasonu oynanacak derbi öncesi hangi oyuncuların kenara alınıp dinlendirileceğiydi. Kader Keita da maçı bir an önce kotarıp dinlenmeye çekilmek istermişçesine bir asist daha yaparak maçı devrenin başında 3-0'a getiren golü hazırlıyordu. Yalnız üçüncü golde Keita kadar hakkı verilmesi gereken bir adam var ki o da Mustafa Sarp. Galatasaray yarı sahasının ortasında rakibinden kurtulup net ve uzun bir pasla Keita'yı gören ve pası attıktan sonra hızla ceza sahasına inip rakip defansın dengesini bozan da yine kendisi. Nonda boş kaleye topu bırakırken o da ön direkteki koşusunu tamamlıyordu. Zaten Galatasaray adına yine en iyi pasörlerden biriydi, bu gol koşusu da ona asist ya da gol kazandırmasa da atlanmaması gereken bir enstantaneydi maç içersinde.
Değişikliklere dönelim. Gelen üçüncü gol sonrası tribünde de beklenti Keita'nın çıkacağı yönündeydi ve ilk değişiklik de Keita-Aydın şeklinde oldu. Keita'yı izledikten sonra bir kanat performansını değerlendirmek ne kadar doğrudur bilinmez ama Aydın'ın girişinin Galatasaray'ın sağ kanat etkinliğini yitirmesine sebep olduğunu düşünmeden edemedim açıkçası. Bu kadar yanlış karar veren, pozisyon almayı bilmeyen bir oyuncunun Galatasaray düzeyinde tutunması zor. Hoş, Elano'nun gole çevirdiği penaltıyı hızıyla rakibini ekarte edip onu hataya zorlaması getirdi ama Aydın'a senelerdir sabredilmesinin sebebi de kaşı gözü için değil bu ham yeteneklerini performansa çevirebilmesi ümididir zaten. İstikrarlı bir oyuncu olabileceğine inanmıyorum ben Aydın'ın, o sebeple fazla uzatmış olmayayım. Belki ayrı bir yazı yazılabilir tekrardan.
İkinci değişiklik ise Sabri Sarıoğlu'nun kenara gelişiydi ve yerine Uğur Uçar giriyordu. Uğur kenardayken Caner'i alabileceğini düşünmüştüm zira Sabri Rijkaard döneminde kenara gelen oyunculardan biri olmadı hiçbir zaman. Bunun da bir dinlendirme değişikliği olduğunu anlamak mümkün burdan. Dakikalar 74'ü gösterdiğindeyse Ayhan Akman-Barış Özbek değişikliği geldi. Bu değişiklik Barış'ın oyuna girmesinin yanı sıra Uğur Uçar'ın takımın yeni kaptanı olması anlamına da geliyordu. Her takımın çok sevilen bir oyuncusu vardır, Uğur Uçar da sanırım Galatasaray taraftarının büyük bir çoğunluğunun gözünde öyle bir oyuncu. Kaptanlık pazubandı onun koluna geçtiğinde evladıyla gurur duyan bir ebeveyn moduna geçmemin başka bir anlamı olamazdı zaten. O da skor anlamında koptuktan sonra girmesine rağmen defansta aksamadı, kritik birkaç müdahelede bulundu. Özellikle rakip forvetin birebir kalacağı pozisyonda müdahele edip topu kornere göndermesi Leo Franco tarafından alkışlandı bir süre.
Tüm bunları bir kenara koyarsak Galatasaray'ın anlaşılması güç bir hastalığı olan skor sonrası maçın kontrolünü tamamen alıp kopartamama sorunu yine ortaya çıktı bu maç. Skorun 4-0 olması elbette herhangi bir puan kaybı riskini getirmedi ancak özellikle 60-70 verilen pozisyonlar hiç de iyi sinyaller değildi. Önde olan bir takımın vermemesi gereken pozisyonlardı bunlar, özellikle 69. dakikada ceza sahası yan bölgesine atılan ara pas ve içeri çevrilen top Trabzonspor maçında yenilen ve maç yazısında özellikle vurguladığım üçüncü golün bir kopyası. Tek farkı diğer pozisyon kadar ani gelişmemesi sebebiyle kademeye girebilecek bir Uğur Uçar'ın bulunmasıydı orda. Bu takımın artık alınan skor sonrası ağırlığını koyup rakibi grogi duruma düşürmesi gerekiyor. Kendi sahasında 4-0 üstün oynayan bir takımın bu şekilde oynamaması gerekir.
Yazının finalini de başlığa ve ilk paragrafa dönerek yapalım çünkü bu maç Galatasaray'ın 7 puanla liderliğini korumasını sağladı ve Bükreş'le de farkın 4 puana çıkmasını sağladı. Deplasmanda alınacak galibiyet hem turu garantilemek, hem de Panathinaikos karşısına önde çıkmak adına önemli. Tabii tüm bu hesaplardan önce akıllar Bükreş deplasmanından çok daha yakında, Kadıköy deplasmanında olacak...
8 yorum:
uğur merhaba
son 30 dakikaya yetişebildim stoperlerimiz de problem mi vardı da topal oynadı orada.
cem
Ben maçtan ziyade bazı yorumculara takmış durumdayım. Bir de takım ve ülke puanımız anlamında sevindirici bir gece oldu.
http://kayipzamaninpesinde.blogspot.com/2009/10/galatasaray-dinamo-bukres-ve-ulke-takm.html
caner fena maç çıkarmadı bence. ilk iki maç biraz bocaladı ama dün iyiydi. sene sonunda mutlaka bonservisini de almalıyız. öylesine potansiyelli ki bunu en ufak bir hareketinde bile anlayabiliyorsunuz.
abicim maçla pek alakalı değil ama bunu paylaşmak istiyorum.. ntvspor da sergen yalçın mustafa doğan ikilisi beni çıldırtıyor.. eski futbolcu olup agzı laf yapıyor diye böyle adamları neden oralara cıkarıp maç analizi yaptırırlar anlamıyorum.. o kadar saçma seyler söylüyorlarki özellikle sergen yalçın bi yerde denk getirip ağzının ortasına 2 tane çakasım geliyor.. maçtan sonra adamları dinledim izledigim maçtan şüphe etmeye başladım bizim kıraathaneci mustafa abi bize yanlış maçı mı izletti diye..
Cem, dün maç öncesi okulum vardı tüm gün, o konuyla ilgili net bir bilgim yok açıkçası. Emre Güngör'ü hocanın tercih etmediğini düşünüyorum yalnız, ortaya koyduğu performans ve kırılganlıktan sonra.
Atilla abi. Evet, uzun bir aradan sonra gerçekten iyi bir gece geçirdik ülke puanı adına. Ben de hastalığım müsade ederse geniş bir yazı yazmak istiyorum gün içinde. 3 takımla 5 puan aldık ki bunların ikisi deplasmandı.
Frank, Caner'in bonservisinin bence de alınacaktır. Daha onu ön bölgede izlemedik Galatasaray'da, ön tarafta da faydalı olabileceğini düşünürsek Galatasaray'ın önemli parçalarından biri olabilir. Maç yaptıkça daha da iyi olacaktır.
Yunus, yaklaşık 5 dakika bakıp sinirlenmemek için kapattım, özellikle Sergen'in ne dediği belli değil. Kendiyle bu kadar çelişen yorumcu az gördüm...
derbiyle ilgili tv deki yorumlar hep aynı. "fener yakaladı mı affetmez, galatasaray'ın hatasını gördü mü cezayı ağır keser" vb.
vay be diyorum, neymiş bu fener? affetmeyen, ceza kesen, acımasız fener. 5 gün önce antep'te izlediğimiz eli kolu bağlı, aciz takım birden merhametsiz bir canavara dönüştü.
tek dileğim oyuncuların bunları duymaması ya da duymazdan gelmesi. kendi oyunumuzdan taviz vermemeliyiz. hata yapmayalım diye strese girersek çok daha yanlış tercihler yaparız.
sergen yalçın tam evlere şenlikti akşam.keita avrupada iyi topçu değil türkiye için yeterli gibi bi saçmaladı arkasından da neden ara pası atmaya çalışır ki bunları yapabilse zaten galatasaray da oynamazdı dedi ben koltuktan düşmüşüm allahtan hanım kanalı çevirmiş hemen.kendime geldiğimde sabah olmuştu.
Ya arkadaşlar tartıştıgınız adam kim karekteri ne önce bunu aneliz edin onadan sonra sinirlenin bende seyretim ondan sonra akılı tv geçip sergenin yorumlarına güldüm sizde öyle yapın fenere gelince sergen ve ekürisinin aklı fenerde kalmışki öve öve bitmedi ama malesef şansımız tutmuyor inşallah bu pazar bunu degiştirecez onların begenmedigi adamlar yıkacak bol şanslar cim boma ...... buna ihtiyacımız var futbol var inanç var nedense olmuyor olmuyor onlar büyük takım olduklarını zanediyorlar hoş kendileride inanmıyor buna büyük olsalar bizim tesadüflerimize nail olurlardı benden bu kadar...
Yorum Gönder