Bosna 1-1 Türkiye || Yazık...

İspanya, Bosna, Belçika, Estonya, Ermenistan. Kura çekimini canlı izlemiştim o zaman, gruptan pek hoşnut kalmamıştım. İspanya bir yana yükselişte olan bir Bosna, her daim bize çelme takan bir ekip olmuş Belçika, bize ters gelen savunma ağırlıklı futboluyla Estonnya ve siyasi olarak sorunlu olduğumuz Ermenistan. Yine de İspanya'nın ardından rahatlıkla çıkacağımızı düşünüyordum, Bosna ve Belçika deplasmanı hariç bileğimiz bükülmemeliydi şu grupta. Olmadı. Estonya'ya dışarda, Belçika'ya içerde verilen puanlar ekstra oldu. Bunu telafi etmek içinse alınacak ekstra bir puan lazımdı, onu da Sami Yen'de tanık olduğum İspanya maçıyla kaçırdık, Bosna önüne zor bir galibiyet için çıkmak zorunda kaldık. Deplasmanda Bosna'dan alınacak bir puan fazla fazla yeterli olmalıydı bize.

Kendisinden 4 puan aldığınız rakibiniz sizin 4 puan önünüzdeyse bu işte bir gariplik vardır, bu garipliği yaratan da bizim milli takımımzdır. 2002 sonrası yaşadığımız travmadan hiç ders almamışız, almadık. Siz iki turnuvaya üst üste çıkamıyorsanız uluslararası alanda kimse sizi kaale almaz, siz istediğiniz kadar Avrupa/Dünya üçüncüsüydük deyin. Elemelerde kapasitesinin bu kadar altında performans gösteren kaç Avrupa ülkesi sayabiliyoruz Türkiye'nin yanında? Her daim bir Norveç mucizesi bekliyoruz ama deplasmanda rakibinizi her seferinde yenemiyorsunuz işte, yenemeyince de yer almanız gereken bir turnuvanın dışında kalırsınız böyle.

Norveç maçı gibi bir maç bekliyordum ben aslında ama kendi attığımız golün kendimizi bozabileceği aklıma gelmemişti. Golü atınca oyun yapımız tamamen değişti. Bir futbol takımı psikolojik etmenlere bu kadar teslim olmamalıdır, bu kadar anlık yaşarsanız işler aleyhinize gelişince bahaneniz olmaz. Türkiye hangi düzende, hangi sistemde çıktı bu maça ya da böyle bir planı var mıydı hiç? Maç 1-0'ken yapılan 6-7 seri pas haricinde bu kadronun oynayabileceği oyunu sahada görmek güçtü. Estonya maçında geriye düşmemize rağmen önde işleyen bir şeyler gördük, bu maçta ise üstüne tamamen sünger çekilmişti üç gün önceki tecrübenin. Semih-Sercan tercihi belki gerekliydi ama Ceyhun hamlesinin mantıklı açıklaması var mı? Ceyhun henüz milli takım seviyesinde bir oyuncu değil, Trabzonspor'da kendini ilk 11 oyuncusu olarak kabul ettirebilmiş değil henüz. Son iki yıldır milli takımın düzenli oyuncusu olan Mehmet Topal, bence Türkiye liglerinin en formda oyuncusu olan Mustafa Sarp dururken defansif orta saha olarak Ceyhun'u denemenin elle tutulacak yönü yok. Pas trafiğini bozması, Emre Belözoğlu'nu yalnız bırakması ciddi hatalardı ama Ceyhun'a ne söyleyebiliriz ki şu seviyedeki bir maçta? Hamit de sağda ezilince Arda-Tuncay ikilisi Bosna orta sahasının arasında eridi, gitti. İkisi de bireysel olarak çaba gösterdiler ama bu kadar sert bir takıma karşı bireysel çabalarınızla nereye kadar gidebilirsiniz, gidemezsiniz işte. Üç pozisyon üst üste tekmeyi yer, oturursunuz, rakipten de birisi belki uyarı alır diye beklersiniz.

İşin hakem yönüne pek girmek istemiyorum aslında ama yıllardır maç izlerim, bu kadar rezil bir zaman yönetimi gösteren hakem görmedim. Daha ilk yarıdan topu almamaya, aut atışı başında dikilmeye başlayan kaleci Supiç, 83. dakikaya kadar uyarı dahi almadı, inanılır gibi değildi. Temiz bir 10 dakikayı eritti top başında. Portekizli hakemin de umrunda değildi zaten. Öyle ki sarı kartı gördükten sonra kendisine gönderilen topu almayıp yanından geçmesini, daha uzağa gitmesini bekleme yüzsüzlüğünü rahat rahat gösterebiliyordu. Kendisine atılan topu tekrar dışarı atacaktı zaten ilerleyen dakikalarda, oyuncularımızın önüne koydukları topu alıp aynı noktaya bir daha dikecekti. Bunların yanına 80-84. dakikalar arasında sakatlık numarasıyla topun oyunda bile kalmamasını ekleyince normal şartlarda 6-7 dakika uzatma bekliyordum en az ama bir yandan da bu ketum hakemin uzatmayacağını da biliyordum. Öyle de oldu, tertemiz geçmiş maçlarda verilen kısa bir uzatmayla geçiştirdi, gitti. Yanlış penaltı, kart veren hakem hata yapmıştır ama bu bana göre bir hata falan değil, futbolun ruhunu sakatlayan hasta bir tavırdır. Maç içi sertlikleri tamamen serbest bırakıp sarı kartları sadece 'pozisyon kesme' kriterine göre vermesi de cabasıydı. Faulün sertliği falan önemli değildi yani. Bu hakemi beğenenleri okudum, inanamadım açıkçası. Nedir bu işin kriteri, bizim bilmediğimiz başka bir şeyler mi var acaba?
Tüm bu absürdlüklere rağmen galibiyetin bir son vuruş uzakta olduğunu bilmek esas insanı kahreden. Sercan Yıldırım'ın verkaçlarla içeri girdiği ancak topu kaleciye nişanlıdığı pozisyon gol olsa belki yeni bir Norveç maçını konuşuyor olacaktık ama bazen de düşeş atamıyorsunuz, bazen de hep yek geliyor böyle. Arda'nın topu direkten döndüğünde zaten belli olmuştu topun içeri girmeye niyetinin olmadığı. Girizgahta dediğimiz gibi işinizi sağlama almazsanız, her daim mucize kovalarsanız iki turnuva üst üste göremeyen bir ekip olursunuz. Büyük ihtimalle evden izleyeceğiz turnuvayı, Estonya bize bir mucize bağışlamazsa. Aslında onun için de kurallara bir göz atmak gerekiyor. Genel averaj geçerliyse zaten geçmiş olsun da eğer Euro 2008 elemelerindeki gibi ikili averaj geçerliyse Estonya'nın koparacağı bir beraberlik haberini bekleyeceğiz. Bugüne kadar kendi torbasının altındaki hiçbir takıma puan kaptırmayan Bosna buna bu saatten sonra izin verirse tabii...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

16 yorum:

Adsız dedi ki...

Hakemden önce kızılacak şeyler var...

Adsız dedi ki...

Hakem kötüydü.Takım kötüydü.Bundan sonra gökhan gönülü kimse savunması.Milli takımda 7-8 maçtır rezalet oynuyor ne oynuyosun ki o zaman

Pads dedi ki...

Avrupa Şampiyonası'na gitmemizi sağlayan Macaristan maçında, durum 0-0 iken ve kaleyi bulan şutumuz yokken Zoltan Gera'nın bariz penaltı olan ancak verilmeyen pozisyonunu hatırlatırım. Adam kırmızıyla atılmıştı bir de ya! O pozisyon olmasa Bodrum'da izlerdi bizim oyuncular turnuvayı.

Hakem net kötüydü ama sonucun hakemle en ufak alakası yok. Arda, Tuncay, Gökhan Gönül, Hamit, Semih'le de alakası yok. Sorun zihniyette.

Selim Cemşit dedi ki...

Hakem kötüydü hakkaten ama bu maç sonucunda bu benim en son aklıma gelen şeydir.

Bir takımın nasıl belli bir taktiği olmaz? Bana anlatabilecek biri var mı bu takımın ne oynadığını veya bu maçtaki planını? Ne olursa olsun varmı 25'inci dakikada takımını yalnız bırakan bir teknik adam? Bunun kadar yorucu maçta sadece 2 oyuncu değişikliğinin olmasını bana kim anlatabilir? Önder'in defansın göbeğinde, İsmail'in sol açıkta oynamasının mantığının bana açılyabilecek birileri varmıdır? Niye kimsenin ağzından 8 maçta 12 puan alan takımın teknik direktörü olan Fatih Terim hakkında bir eleştiri çıkmaz, çıkamaz?

sembolist dedi ki...

Terim tarafından sindirilen-psikoljik baskıyla eleştiri yapamaz hale getirilen bir toplum ve medyanın oldğu bir atmosferde Terim daha çok zirvede(?) kalır..
Yazık..
Not:Yabancı teknik trektör fikri ortaya atıldığında her seferinde 'değerlermize güvenelim' söylenir ya,biz yine de 'değer(siz)lermize' güvenelim:))
saygılar..

UzunPaslar dedi ki...

Hakem bu maçta sebep olarak gösterilecek en son faktördü bana kalırsa. Terim'i dışarı çıkartması-ki olabilir- ve zaman yönetimi haricinde oyunu iyi götürdü.

Boşnak kaleci Supiç, zaman geçirmek konusunda kendinden geçti resmen ama dünyanın neresinde bu sebeple kırmızı kart gösteriliyor ki! Kurallara ve birkaç istisnaya bakarsak gösteriliyor evet ama genel anlamda sarı kartla geçiştirilip öyle kalıyor bu tür olaylar. Yanlış ama kullanımı böyle. Bir bakıma galat-ı meşhur.

Korkak oynamasak-özellikle ilk yarıda-, rakibi yarı sahasına kapatsak durum 0-1'ken 0-2 yapabilirdik ama olmadı.

EURO 2008'deki Portekiz maçında C. Ronaldo hastalığına tutulmuştuk. Ronaldo'yu kim tutacak diye kara kara düşünüyorduk. Derken maç oynandı, yenildik ama Ronaldo etkisizdi. Ona harcadığımız mesai, takıma zarar kaldı. Bu kez de Dzeko'da aynı şeyi yaşadık. Kendimize kahraman yaratıp ona endekslenmeyi çok seviyoruz malesef.

Adsız dedi ki...

Bir teknik adamın eyyamları, kadro seçimleri, kavgaları, havaları uğruna 2 dünya kupası kaçırdık.. Yazık, bir kişi şu medyada Terim eleştirisi yapamıyor.. Yanal'ın günahı neydi..

Serhat dedi ki...

Bu maçı kaybetmemmizin tek sebebi Terim'in egosudur..

oddy dedi ki...

daha kaç dünya kupasını F.T. yüzünden kaçıracağız. Aldığı maaşları iade etsin. Kızılaya bağışlasın. Ağzından salya saçarak medyaya küfretmekle yürümüyor bu işler. El attığı her işi rezil etti. Çeksin artık temiz olmayan ellerini Türk futbolu üzerinden.

Adsız dedi ki...

Bu averaj olayı çok önemli. 2 li averaja mı bakılıyor genel averaja mı. 2 li averaj ise gideriz dünya kupasına...

sunshine dedi ki...

Resmen rezalet bu grupta halen 12 puan toplayabilmişsen tek söylenecek kelime "rezalettir".İnsan bu kadar kendini beğenmiş, kaprisli ve hak edene hakkını vermekten uzak olursa bu sonuçlar normaldir.
Hakem kötüydü evet ama taraflı değildi.
Hepimizin eleştirdiği sabriyi bile aradı gözler kenara gelsin diye.

silent lucidity dedi ki...

Yanal'ın günahını bilmem ama Terim'in günahı futbolculara fazla güvenmekti. Bu takımın ortasahasındaki oyuncular Estonya maçında çok yoruldu ve 3 gün sonra maça çıkamadılar haliyle. bence rotasyona gitmemiz gerekiyordu ama ceyhun degildi kullanılması gereken adam ama terim'in mustafa sarp'ı oynatmamasını galatasaraylı diye oynattı yorumlarından korkmasına baglıyorum ben. rıdvan estonya maçından sonraki programda bu maçı çözmüştü aslında stopere önder yerine emre aşık çok daha iyi bir tercih olurdu bizim hatamız sadece kazanmamız gereken bir maçta kaybetmemeyi getirecek 4-1-4-1 oynamaktı. bosnayı beklemeye gerek yok bu saatten sonra tarihinde ilk defa dünya kupasına gidecek takım basit puanlar kaybetmez.

Can dedi ki...

Turşu mevsimi geldi. Nuri Şahin'in ki iyi oluyormuş.
Halbuki oyunu izlemek yerine, en azından son 15-20 dakika Semih-Nuri veya Semih-Mustafa değişikliği yapılsa, rakip rahatlıkla yapışırdı sahasına. Orta saha direnci olmadan rakibi nasıl iteceksiniz sahasına? Kaptırılan her top Volkan'a kadar geldi; fizik olarak düşülünce de, mucizelere kaldı iş. Son 10 dakikada kaleye bir türlü vurulamayan topların en önemli sebebi fiziksel ve psikolojik düşüştür. Bu kadar önemli bir maçta, oyun okuma kabiliyeti olmasa dahi, bir takımın teknik direktörü tribüne gidemez! Haklı ya da haksız önemli değil; zaten golün öncesinde faul var yok tartışması, sizin takımınızı gerer, motivasyonunu düşürür. Üstelik tribüne de gidersiniz.

f ı R a t dedi ki...

maalesef futbolda da bir açılım gerekli.
Milli takım Fatih Terimin tapulu malımı ya anlayamıyorum.
Tabi Fatih Teriminde iyi araştırılması lazım. 2000 yılından sonra nasıl değişti bu adam. Fatih Terimim Terim yapan değerlerinden gittikçe uzaklaştı.

Emre Bozkurt dedi ki...

Yazık.....Elimizdeki fırsatı kaçırdık bence çok da zor olmayan bi grupdu nasıl çıkamadık hala inanamıyorum..

Fabio Luciano dedi ki...

ceyhun tercihinin şöyle bir mantığı olabilir.Bosna topu ileri şişirip Ibisevic'ten seken topları Misimovic ile Dzeko ile toplamaya çalışıyordu ki Ceyhun da zaten maç içinde 4-1-4-1 'in önündeki 1 olarak süpürücü görevi yaptı o topları toplamaya çalıştı.(sadece akıl yürütüyorum.doğrudur demiyorum ki bence yanlış bir tercih.hem sistem açısından hem de oyuncu tercihi açısından)

Bunun yerine madem Bosna'nın böyle bir oyun yapısı var ileride onlara basacak çıkartmayacak o topları vurdurmayacak bir adam ile de başlanabilirdi ya da orada tercih Mehmet topal olurdu veya Sarp olabilirdi.Ceyhun'un bu baskıyı kaldırmasını beklemek en başta ona haksızlık olur.Tıpkı Sercan'ın normal bir lig maçında o golü atabileceği gibi ya da o pozisyonda arkadan çekildiği anda kendini yere bırakabileceği gibi...

diğer konuya gelirsek...

Ranking rules

1.Total points
2.Goal difference
3.Goals scored
4.Goals scored away from home
5.Disciplinary record (yellow card, -1 point; two yellow cards in the same match, -3 points; red card, -3 points; yellow card followed by a direct red card in the same match, -4 points)
6.Drawing of lots

bulabildiğim kadarıyla aralarında yapılan maçların bir önemi yok gibi görünüyor.o zaman son kalan umutta suya düşer ki bosna'ya 2 beraberlikte yetiyor demek bu.

Related Posts with Thumbnails