Galatasaray'ın Kapısından Dönenler: Altın 11

Bir süredir aklımda olan bir yazıydı bu, arkadaşla paylaşınca sağlam bir beyin fırtınası yaptık üstüne. Liste sürekli değişti, hafızalar zorlandı ancak sonunda şahane bir ilk 11 çıktı ortaya. Her oyuncunun ayrı bir hikayesi vardır aslında Galatasaray'la. Bazılarına ayrı ayrı değinmek gerek zaten, üç-beş cümleyle geçiştirilmeyecek cinsten bir çok isim var bakarsanız.

Bir de son bir not, burdaki oyuncular seçilirken Fotomaç, Fotospor benzeri gazete dedikoduları değil, kulüp ya da oyuncunun kendisi tarafından doğrulanan transfer görüşmeleri dikkate alındı. Onları dikkate alsak bu seneki dedikodulardan altın, gümüş, bronz 11 çıkarılır zaten.

----------------Bernard Lama---------------

-Didier Zokora--Pepe--Lebouf--Ze Roberto--

-------------Effenberg--Mascherano---------

----Laudrup----Roberto Baggio---Nedved---

--------------Fernando Morientes-----------

Kalede Bernard Lama var. Türk futbolunun onunla tanışması daha çok PSG ile Galatasaray'la karşılaştığı döneme denk geliyor. Hem kişiliği hem görüntüsüyle dikkat çekmeyecek gibi de değildi Lama. Fransa milli takımıyla da hatrı sayılır sayıda maça çıkmış bir oyuncu olduğunu düşünürsek sağlam bir kariyeri olduğunu da söyleyebiliriz. Galatasaray'da yerli kalecilerden çok çektiği dönem olan 96 sonrasında temasa geçilen yabancı kalecilerden biriydi. Transferin bitmek üzere olduğu çok konuşulmuştu o dönem ancak sonu gelmedi. Taffarel transfer edildi daha sonra, UEFA Kupası finalinde o efsanevi planjonu yaptı. Lama olsaydı ne olurdu acaba, kim bilir!

Açık söyleyeyim, sağ bek ararken oldukça zorlandım. Doğruluğunu teyid edemediğim için Salgado'yu koymadım ilk 11'e, ufak bir cinlikle Didier Zokora'yı yerleştirdik oraya. Galatasaray Zokora ile ön libero olarak ilgileniyordu, onun sağ beke geçişi Tottenham'a transferinden sonra gerçekleşti. Yine de en makul aday oydu o bölge için. Bu transferin gerçekleşmemesine oldukça üzülmüştüm zira o dönem orta sahada akıl almaz oyuncular oynuyordu Galatasaray'da.

Pepe ise Fatih Terim dönemindeki transfer çılgınlığının ağır faturasını biraz olsun dindirebilecek bir oyuncuydu. Maritimo'da forma giyiyordu o dönem Pepe, Fatih Terim'in çok istediği isimlerden biriydi. Bonservis pazarlığında transfer tıkandı, o kadar para etmeyeceği düşünüldü Pepe'nin. Daha sonra 'Yeni Popescu' iddiasıyla Almaguer getirildi Pepe'nin yerine. Almaguer'in Galatasaray kariyeri 6 ay sürdü. Pepe ise önce Porto'ya, ordan 30 milyon euro gibi uçuk bir rakama Real Madrid'e geçti. Şu anda Real Madrid'in bir numaralı stoperi konumunda.

Frank Lebouf'le ilgilendiğimizi hatırlasam da detaylara pek vakıf değildim, Ata'dan öğrendik onu da. 2002 Dünya Kupası öncesine denk geliyormuş ilgilendiğimiz dönem, hatta kupa öncesi anlaşma sağlandığı konuşuluyormuş. Turnuva'nın açılış maçı olan Senegal-Fransa maçında topu kendi ağlarına yollayınca transferin yattığı iddia edilir, bunun ne kadarı doğru bilmiyorum yalnız. Galatasaray harıl harıl stoper arıyordu o zaman, bunca iyi adayın arasında gidip Almaguer'i bulmak da yetenek isterdi cidden.

Sol bek ise tartışmasız Ze Roberto'nun. Kaç transfer dönemi oldu, cidden bilmiyorum ancak özellikle 2006'da gündem tamamen oydu diyebiliriz. Adnan Polat, divan kurulunda Ze Roberto'yla ilgilendiklerini bile açıklamıştı ama o dönemlerde Galatasaray taraftarının kanıksadığı gibi arkası gelmedi. Vaadler büyük, gelenler ise farklıydı. Yine de bir takımın ikinci başkanı bir transferi açıklamışsa belli bir mesafe katedilmiş demektir, en azından öyle olmalıdır. Transfer açısından pek güvenilir yıllar değildi bizler için, o yüzden Ze Roberto'nun o dmnen gerçekten Galatasaray'a gelmek üzere olduğu iddia edemeyeceğim ama es geçilecek bir isim de değil Ze Roberto.

Stefan Effenberg, Hagi sonrası dönemde takıma liderlik edebilecek oyuncu arayışı sırasında ismi geçen en önemli oyunculardan biriydi. Hatta Özhan Canaydın'ın ilk döneminde vaad ettiği o meşhur 'üç yıldız'dan birisinin Stefan Effenberg olduğuna kesin gözüyle bakılıyordu. Galatasaray atkısıyla poz vermişliği de vardır, yanda görüldüğü gibi. Sert şutları ve iyi pas dağıtmasıyla Galatasaray'ın o dönem ihtiyacını duyduğu oyunculardan biriydi ancak olmadı o da diğerleri gibi. Üç yıldız nerde sorusuna verilen cevap ise Mondragon'a yeni imzalatılan sözleşme ve Suat Usta oldu.

İşte akıllara durgunluk verecek bir transfer öyküsü, Javier Mascherano. Bir çoğunuz hadi ordan diyordur şimdiden zira ben de ilk duyduğumda o tepkiyi vermiştim o dönem. Yılan hikayesine dönen Gallardo ilgisi sırasında River Plate'in Mascherano'yu satabileceğini kulübe ilettiği, Galatasaray'ın da düşünmek süre istediği konuşuluyordu. Medya balonu olduğu yüksek ihtimal olan bir söylenti gibi gözükse de gerçek 6 ay sonra ortaya çıkacaktı. Javier Mascherano, Galatasaray yöneticilerinin kendisiyle ilgilendiklerini söylediğini ancak 6 ay kendisini arayıp sormadıklarını açıklıyordu bir röportajında. O dönem transferi düşündüğünü ancak bu ilgisizlikten sonra gelmeyi kesinlikle düşünmediğini söylüyordu. Daha sonra Corinthians, West Ham derken Liverpool'a gelip Arjantin milli takımının değişmezi olmayı başardı. Eli böğründe kalan ise yine Galatasaray taraftarıydı.

Michael Laudrup transferi ise en unutulmaz hikayelerden biridir Galatasaray tarihinde. İlk kez düzenlenen Şampiyonlar Ligi'nde ilk 8'e kalmasına rağmen gruplarda başarılı olamayan Galatasaray yabancı oyuncuların yetersiz olduğu sonucuna vararak başta Laudrup olmak üzere bir çok tanınmış oyuncuya teklif götürüyor o dönem. Michael Laudup ile kesin anlaşmaya varılıyor sezon sonu için. O dönem borcu yoktu Galatasaray'ın maddi anlamda da bu transferi kaldırabilecek durumdaydı. Ancak 5 Nisan kararları ülkedeki bütün ekonomik dengeleri bozdu, devalüasyonla beraber dolar fırladı. Galatasaray ise transferi iptal edip iç piyasaya dönmek zorunda kaldı.

Transferinin gerçekleşmemesi beni en çok üzen oyuncuların başında Roberto Baggio gelir. Kendi otobiyografisinde de yer vermiştir bu transfer görüşmelerine. 1999'da Galatasaray'la her konuda anlaşmıştır Baggio. Ertesi gün İstanbul'a gelecekken arkadaşları tarafından son anda ikna edilir İtalyan, transfer de böylece yatar. Galatasaray bir sezon sonra UEFA Kupasına uzanır. O ise Brescia'da forma giyiyordu o sırada. Hagi de Brescia forması giymişti İtalya'da, bu da ilginç bir ayrıntı. Bu arada Roberto Baggio abimizin sık güncellemese de bir blogu var. İsteyenler şurdan göz atsın.

Hücum hattında her oyuncunun ayrı bir hikayesi var, onlardan biri de Çek yıldız Pavel Nedved. Galatasaray'ın 1995 yılında Sparta Prag'la UEFA Kupası ön eleme 1.turunda eşleşmesiyle başlıyor her şey. Prag'daki maçta maçın ilk ve son gollerini atıp takımına 3-1'lik galibiyeti getiren oyuncu oluyor Nedved. Galatasaray İstanbul'daki maça Dean Saunders'ın attığı golle ümitlenerek başlasa da maça damgasını vuran isim yine Nedved oluyor, attığı golle Galatasaray'ın ümitlerini yıkan adam olarak. Galatasaray yönetimi de boş durmuyor tabii, bu genç sol kanat oyuncusu için Sparta Prag'la transfer görüşmelerine başlıyorlar. Galatasaray 2 milyon dolara kadar yükseltiyor teklifi ancak Çek takımı 3 milyon dolardan aşağı bir teklife sıcak bakmadıklarını söylüyorlar. Galatasaray görüşmelerden çekiliyor, Pavel Nedved ise sezon sonunda Lazio'ya transfer oluyor. Gerisini biliyoruz.

Kapıdan dönme tabirine en uygun transfer hikayesi Fernando Morientes'inki olsa gerek. Real Madrid'in Morientes'i kiralık olarak göndermek istiyor o sene. Transfer döneminin bitmesine çok yakın Galatasaray hem Morientes'le hem Real Madrid'le anlaşıyor. Morientes İstanbul'a beklenirken sürpriz bir talip ortalığı karıştırıyor. Monaco Prensinin kişisel çabalarıyla Morientes Monaco'ya kiralanıyor o sene, Galatasaray ise apar topar Bratu'yla sözleşme imzalamak zorunda kalıyor. Morientes ise kariyer yılını geçiriyor Monaco'yla, Şampiyonlar Ligi finaline kadar yürüyor takımıyla. Galatasaray ise son 20 yılın en kötü sezonlarından birini geçiriyor Fatih Terim yönetimiyle, takım uzun bir aradan sonra ilk defa Avrupa Kupaları dışında kalıyor.

İlk 11'de yer vermek istediğim ancak bölgesindeki yığılma sebebiyle yazamadığım Alen Boksiç, Maniche gibi bir çok oyuncu var. İçinizden Pires, diyenler de olacaktır ancak onun kategorisi biraz daha farklı. Yılan hikayelerine dönen transferlerle ilgili bir yazı daha yazacağız; Pires, İnsua, Kallon ve muadillerinden bahsedeceğiz orda...

Özel Not: İlk 11'de yer almayı hakeden ancak yetersiz bilgimize kurban gitmiş iki önemli isim var. Birisi Koeman (ki gerçekten çok sevdiğim bir oyuncudur), diğeri ise Haessler. Laudrup transferi için yazdığım tüm detaylar bu iki oyuncu için de geçerli.

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

8 yorum:

Her Yol Roma dedi ki...

hocam nasıl olmaz bu kadroda diyebileceklerim;

- rui costa
- serginho (ze roberto da sol bek için biraz zorlama olmuş)

fener için de bi tane yapsak zola 1 numara olur heralde,

saygılar

Daima Fenerbahçe! dedi ki...

hani rivaldo Uğur? yoksa gerçekten basının yalanalrından birimiydi o transfer. ben rivaldo alınabilecekken alınmadı diye biliyorum. baggıo en büyük balık olmuş.

pclion dedi ki...

Bazı transferler daha çok yılan hikayesini andırdığı için onları oraya sakladım. Bu yazıda daha çok bitimine yaklaşmış ya da ilgisi doğrulanmış transferler üstünden gittik. Pires, Rui Costa, Serginho; bu oyuncular diğer yazı için daha uygun.

Rivaldo'yu Boksiç ve Maniche'yle beraber yazacaktım ama atlamışım. Onla da ilgilendiğimiz doğrudur ancak onu 11'e koymak için Baggio, Laudrup ya da Nedved'den birini kesmek gerekirdi. Bu oyuncularla daha ciddi şekilde ilgilendiğimizden Rivaldo'yu atlamak zorunda kaldım. Birini çıkarsam bu sefer de o nerde diyebilirdik...

Daima Fenerbahçe! dedi ki...

rahat bir şekilde yedek kadroda çıkıyor demek ki Uğur. rivaldo bile kadroya giremediğine göre.Türklerden bir kadro çıkarsan herhalde kadroya da tuncay girer. özer iyi bir takıma giderse özer'de rahatlıklar girer.

Temur dedi ki...

Lama'nın gelmemesi hayırlı olmuş ama ah be Roberto geleydin ya.

Kapali Ust dedi ki...

Aldair kesinlikle kadroda olmalıydı, lise hayatımın kac yazı Aldair'i bekleyerek gecti.

BT dedi ki...

Baggio 99-2000 sezonunda gelecekti. Inter'de Lippi ile papaz olduğundan ayrılmak istiyordu. Onu ayartan restoran sahibi arkadaşı oldu.

Mascherano yu isteyen Hagi'dir. 2004-2005 sezonu başında 15 dakika Mascherano sohbeti yapmıştık kendisiyle.

Sinan Kolat dedi ki...

Juninho gelecekti ya o noldu? Adnan Polat anlasmisti ama sonra fener macinda bizim tribunden sular yagdirilinca vazgecmis diyolardi

Related Posts with Thumbnails