Antalyaspor 2-3 Galatasaray || Keita'yla Geri Dönüş

İlk 10 dakikasını hava muhalefeti ve trafik sebebiyle kaçırdım maçın, içeri girdiğimde skor 1-0'dı ve Antalyaspor'un yan topta Galatasaray'ın ofsayt taktiğini delip basit bir gol attığını gördüm. Tam yenilen gol için hayıflanırken en az onun kadar yanlış bir golü daha gördü Galatasaray kalesi, Gençlerbirliği'nden tanıdığım ve sempati duyduğum bir oyuncu olan Mile Jedinak'ın kafa vuruşu skoru ev sahibi lehine ikilemişti. Bunda defans kurgusunun yeniden düzenlenmek zorunda oluşunun etkisi büyüktü elbette. Tamamen yeni bir defans kurgusu bu, Servet Çetin de dahil. Mehmet Topal'ı iki maçtır stoperde görüyorduk ancak Frank Rijkaard özellikle son maçta orta saha kurgusunu tekrar Elano-Barış-Topal üçlüsüne çevirmek isteyince defans için fazla alternatifi de kalmıyordu elinde.

Hakan Balta sol stopere kayınca Servet Çetin dahi senelerdir oynadığı bölgesinde değil sağ stoper olarak oynamak zorunda kalıyordu. Sağ bekte Sabri yerine Uğur, sol bekte ise Caner Erkin oynuyordu. Aslında bu tip cesur hamleler her daim hoşuma gitmiştir, bugün başlangıçta bu yeni düzenin sıkıntıları çekilse de bence hiç de fena iş çıkarmadı bu dörtlü, Hakan Balta dahi daha bir toparlanmış gözüktü gözüme, stoperden iyi paslar çıkardığı oldu. Caner Erkin maç eksiğine rağmen solda aktif olabileceğini, ön bölgeye destek verebileceğini gösterdi, Uğur Uçar da önü açık olduğu zaman topla kat eden, sıkıştığı zaman doğru pası yapan akıllı bir bek performansı ortaya koydu. Önü kapalıyken topu 20 metre açıp rakibini ekarte ettiğini hiçbir zaman göremeyeceğiz Uğur ama bence en az bunun kadar etkili işler yapabiliyor, Keita'yla da uyumlu bir görüntü çizmesi Sabri'nin yokluğunda, ki bu senenin en iyilerinden biridir, rahat olmamı sağlıyor. Bu seneyi, özellikle bu 6 ayı onun için de bir geri dönüş olarak görmek lazım, 1.5 senedir futbol oynamayan, psikolojik olarak futbolu kafasında bitirmek üzere olan bir oyuncuydu Uğur, yüzüne karşı "Senin futbol hayatın bitti." denmiş bir adamın tekrar futbola dönüşü o kadar basit bir olay değil.

Maça dönelim. Mehmet Topal'ın öne kaydırılma hamlesi bu maç amacına ulaşmış gibiydi, bana göre bu senenin en iyi 3 Topal performansından birine girer bu akşam. Elano da takıma kendini kabul ettirdikçe daha iyi oluyor, pas trafiğini hızlandırdıkça ve top onun üstünden daha çok döndükçe Galatasaray'ın farklı bir takım olduğunu herkes görüyordur. Rakibi önde yakaladığı zaman hiç affetmiyor. Bu ligin en iyi pasörü olduğunu Galatasaray'ın ilk net pozisyonunda Keita'nın önüne attığı harika uzun pasla tekrar gördük, kaleci Ömer'in arkadaşıyla çarpıştığı pozisyonu söylüyorum. Yeter ki arkadaşları onu kullanmasını bilsin, o oyuna girdikçe, daha büyük rol aldıkça öndeki üçlünün aktivitesi aksine artacak ve çok daha efektif pozisyonlar bulma şansına sahip olacaklar. Bugün ilk 11'e geri dönen Abdul Kader Keita'nın da sağ ön bölgede sık sık topla buluşması ve hünerini sergilemesinde Elano'nun da parmağı var. Yalnız Keita da öyle bir oyuncu ki insan ne diyeceğini bilemiyor, benim canlı izlediğim en büyük birkaç oyuncudan biridir, abartısız söylüyorum. Türkiye'de bir sene daha tutarsak iyi iş çıkarmış oluruz, onu seyretmek apayrı bir zevk. Sırtında bir Antalyasporlu varken, diğeri kademeye girmeye uğraşırken üç aşamalı bir adam eksiltme ve çizgiye inme operasyonu planlayıp bunu uygulaması ve Kewell'a galibiyet golünün pasını atması harikaydı, muhteşemdi, goldü. Zaten Galatasaray'da bu saydığım adamlar birbiriyleriyle iyi anlaştığında ve biraz da son vuruşlarda başarılı olduklarında yapamayacakları şey yok. Ligin zorlu deplasmanlarından birinde ilk 20 dakikada 2-0 geriye düşseniz bile maçı alabiliyorsunuz işte. İBB maçının son 15 dakikasında %23'lük topla oynama yüzdesi olması işte bu yüzden garip ve işte bu yüzden Galatasaray çok kötü oynamıştır demiştim geçen maç, Galatasaray'ın aynı oyuncularla bu oyunu oynama imkanı da var çünkü, Ali Sami Yen'de bu daha da kolay olmalı. 7 eksikli İBB'den daha iyi ve oturmuş bir takım olan Antalyaspor'un evinde Galatasaray'a karşı o baskıyı kuramamasıydı normal olan, dakika kaçmış diye ekrana baktığımda ilk gördüğüm dakika 87 ise Galatasaray iyi oynuyor demektir, en azından kendi adıma böyle görüyorum. Hoş, onu da Galatasaray'ın üçüncü golünden sonra Antalyaspor lehine 10+ faul düdüğü çalan ama Yalçın'ın Kewell'ı sakatlama girişimlerine bir kez dahi faul çalmayan hakemin de payı var. Bazı hakem arkadaşlarım (!) kızacak ama işte bu yüzden hakemlerimiz iyi değil, oyunun ruhunu süzemiyorlar, Yalçın'ın sarı kart görmesi için yerde yatan Kewell'ı tartaklaması gerekmiyor, ilk yarıdaki bir kornerden beri sürekli aynı tartışma dönüyor ve eli kolu oynuyor Yalçın'ın. Bu Yalçın'ın İstanbulspor'dan Galatasaray'a geldiğinde "tribünlerden gelme" diye lanse edilmesi de ayrı bir anektodtur, şaşılacak şey.

Maçın başlangıcı dışında olumsuz olarak göze çarpan ilk şey 3-2'den sonra Uğur'un yerine oyuna giren Nonda olsa gerek. Bir forvet oyuncusu takımın performansından bu kadar mı bağımsız oynar, bu kadar mı top ezer! Nonda'nın kaslarının eskisi gibi olmadığını biliyoruz ama şu son 3-4 maçtır izlediğim Nonda akıllara ziyan. Bir arkadaşımız Galatasaray'ın Baros dönecekken Sercan'a ihtiyacı olup olmadığını sormuştu birkaç yazı önce, işte tam da bu yüzden ihtiyacı var. Baros olmadığında Galatasaray yerle yeksan olmamak istiyorsa Sercan ya da bir başkası, eli yüzü düzgün, son vuruşu ortalamanın üstünde bir forvet oyuncusuna ihtiyacı var. Geçen senenin sonunda 'Bir Hayal Kırıklığı: Shabani Nonda' diye bir yazı hazırlamıştım, sonra yayınladım mı bilmiyorum. Rijkaard'ın gelişiyle tekrar iyi bir rol oyuncusuna dönüşen Nonda'nın rolünün dışına çıktığında fiziksel anlamda ne kadar yetersiz olduğunun, üstelik daha da yavaşladığının resmidir bu maç. Milan Baros'un arkasının mutlaka doldurulması gerek.

Son olarak oyuncu değişikliklerine, ordan da Arda'ya değinmek lazım. Uğur Uçar'ın çıkıp Shabani Nonda'nın oyuna girmesi skor 2-1'ken planlanmış bir hamleydi muhtemelen ama Nonda oyuna girdiğinde skor 3-2 Galatasaray lehineydi. Keita'nın da kenara gelişiyle önde ve deplasmanda oynayan bir Galatasaray'ın sağ kanadığnın Barış Özbek-Aydın Yılmaz olması tüylerimi ürpertmedi değil, zaten birkaç tehlike de yaşandı o bölgede. Bu değişiklikten vazgeçilmesinin daha iyi olabileceğini düşünüyorum naçizane, belki çıkacak oyuncu değişebilirdi. Bir de Ayhan'ın oyuna gireceği belli iken çıkanın Arda Turan olmasını da bir mesaj olarak algılayabiliriz, genelde Ayhan değişikliğinde kenara gelen oyuncu Elano olurdu Galatasaray'da. Arda bugün gol pozisyonlarının içindeydi, isteği ve iştahı da fena değildi ama pas trafiğiyle yaşayan bir takımda bu kadar top ezmesi hiç hayra alamet değil, bu işleri törpülemesi gerekiyor artık Arda'nın. Maç trafiği onu zihinsel ve fiziksel olarak yormuş olabilir, devre arasına ihtiyacı olan bir oyuncu da o sanırım.

Velhasıl, iki iç saha maçında 4 puan bıraktıktan sonra zorlu bir deplasmanda 2-0'dan geri dönerek alınan bir 3 puan. Galatasaray zirveye tutunacak ve şampiyonluk yarışında son ana kadar var olacaksa hatrı sayılacak maçlardan birisi de Antalya deplasmanı olacak. Bugün Antalya'ya bir abimizi askere uğurladık maçla beraber, ona da "hayırlı teskereler" diyelim ve şampiyonlukla dönmesini dileyelim. Haftasonu Galatasaray için rakiplerini geride bırakma fırsatına dönüştü bu hafta, bakalım kaybedenler olacak mı, yoksa geçen haftaki gibi açıldığı şekilde mi devam edecek?

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

15 yorum:

HHKahraman dedi ki...

Bence Topal bu akşam etliye sütlüye karışmayan bir oyun oynadı. Hücuma etkisi sıfıra yakındı bununla beraber defansif olarak da çok yırtıcı bulmadım.

drogba dedi ki...

Sabri uğuru 5 e böler 10la çarpar.Bundan sonra da sabri uğur kıyaslaması bitmiştir herhalde.Zaten hala anlayamadım uğurun hangi özelliği müthiş de herkes övüyor

pclion dedi ki...

Sabri şu haliyle Türkiye'nin en iyi sağ beki, ona laf eden yok zaten. Uğur'la ilgili yazdıklarım neden Sabri eleştirisiymiş gibi algılanıyor, onu anlamadım. Sırf bunun için yazı bile yazmıştım birkaç ay önce ama değiştiremiyor insan bazı şeyleri...

drogba dedi ki...

Yok ben sana demedim :) genel anlamda yazdım.Bana göre sabri her zaman önde.Ben uğurun oyununu hiç beğenmiyorum,o yüzden içimden geldi yazdım
Sabriye çok laflar ediliyor hala bile ama uğur dağlara taşlara atınca defansta sabriden daha acemi hatalar yapsa bile uğur her zaman müthiş deniliyor sabri eleştiriliyor

Elano Barosla oynadığında çok sayıda asist yapar.Geçen haftada sahanın en iyilerindendi.Oyuncu değişikliklerini fazla anlayamadım.20 milyon kişinin göremediği ama rjkardın gördüğü bir şey mi var acaba Aydında.Sergen neden alkışlanıyor elano diyordu işte bunun için alkışlanıyor,herkes biliyor elanonun kalitesini.

pclion dedi ki...

Sergen hala Elano'nun kendisi gibi oynayacağını bekliyor herhalde. :)

Nevzat dedi ki...

Bu arada Kewellin reportajinda, sanki Kewell kendisi uzatmak istedigini ama yönetimin biraz geveledigini dusundum.
Tabii Kewellin kendi sözlerinden, bizim tercumanin sözlerinden degil.

sunshine dedi ki...

Emre Aşık sakat mı ki defans için fazla alternatifi kalmıyor.Dün gece resmen felaketti defans özellikle sol ve sol iç.
Sezon başından beri şu kalecinin yediği golleri aykut veya ufuk kalede olup yeseydi neler neler söyleyecektik.Ama vasatın altında santics ve leo gelip kaleye geçiyor. (ki hatırlıyoruz aykut kaledeyken söylenenleri. şampiyon olduğumuz sezonda sivas maçında yediği tek hatalı golü söyleyip durdular)
Bide bülent korkmaz'a bi sezon daha kadroda yer açmayı zûl addedenler linderoth'a 3 sezondur dayanıyorlar.

07GENÇLİK dedi ki...

Ben maçtaydım bence elano topal kewell iyi oyunculardı keita fazla gözükmedi ama ortaya cıkınca feci cıktı .Ayrıca zaten ben devre arasında yanımdaki arkadasa şimdi şifo ertuğrul u cıkarcak antalyada çökecek dedim aynısını yaptı tıpkı bursa ve denizli maçlarında oldugu gibi.ilk golde de adam paylaşımı yapılmayınca arkada 2 adam bomboş kaldı tabi golde geldi..neyse heyecanlı maçtı.ayrıca hızlı hücuma bir türlü çıkamıyor galatasaray sanırım ortasahada fazla hızlı karar veemiyolar

Adsız dedi ki...

Çok kısa cümlelerle birkaç noktaya vurgu yapacağım bir GSli olarak;

1) Sercan, Türkiye'nin Baros'u olmak istiyorsa hemen GS'a gelmeli, forma şansı bulacaktır.

2) Takım Elano'ya alışmaya başladı. Elano biraz daha kendine güvenerek oynamaya başldaığında Baros'u gol kralı yapar, kendi de asist kralı olur

3) Elano Lincoln kıyaslamaları abartarak söylüyorum Servet-Baros kıyaslaması gibidir. Elano daha mücadeleci ve ingilizlerin box-to-box midfielder dedikleri adamın çok teknik versiyonudur, Lincoln ise miyadını doldurmuş koşmayan bir forvet arkasıdır.

4) Bugün Hakan Balta'nın oynadığı rolde topu oyuna hızlı ve düzgün sokabilen bir stoper GS'ın en acil üzerinde durması gereken konudur.

5) Ortasahada oynayan Elano dışındaki 2 futbolcuya (Bence önlibero Topal, Elano yanında Barış olmalıdır) sadece topu kapma ve en yakınındakine (mümkünse Elano) oynama görevi verilmelidir. Herkes yeteneğine göre oynasın, yapamayacağı işlere kalkışmasın.

6) Servet topu oyuna sokmaya çalışmamalıdır!!!

onur dedi ki...

1) Sabri geçtiğimiz sezonlarda auta attığı ortaları, giremediği ters kademeleri, hırçınlığı ile birçok taraftarı kanser etmeyi başarmış bir isim. Bu sezonki performansı ile de sağ kalanları mest ediyor. Demem odur ki; eğer GS bu Sabri'ye 5 sene katlandı ise Uğur'a da katlanabilir. En azından önünde "artık" iyi bir Sabri ya da "genelde" sağlam bir Hakan var. Altyapıdan oyuncu kolay yetişmiyor; özellikle karakterlisi...

2) Gökhan sakatlandığında (ki epey sık rastlanan bir durum) sol stoper olarak Hakan ya da Mehmet, hatta Kewell oynayacaksa öncelikle bu mevkiye acil bir transfer yapmamız şart. Aksi takdirde unutun şampiyonluğu...

3) Ofans hattımızdaki Arda, Elano, Kewell, Keita, Baros ve Nonda'dan en az ikisi sürekli yedek oturacaklar gibi görünüyor (4-2-3-1 dizilimi varsayımı ile). Haydi diyelim ki 4-3-3'e dönüp birini daha katabilir ilk 11'e Rijkaard "kolay" maçlarda. Bu durumda Sercan gibi "pahalı" bir transfer +1 kenarda oturacaklar demektir her halükarda. Bence onun yerine iki yönlü bir orta saha alınıp Linderoth'a da yol vermek daha akıllıca bu sezon için...Gelecek sezon Nonda gönderilip yapılabilir bu transfer.

4) Eyvallah bedava diye aldık Franco'yu ama hakikaten Türk kalecilerin bu adamın arkasında paslanmasına içim acıyor...

Unknown dedi ki...

Aydın allahını seversen adam ol. O formayı giymek için yanıp tutuşanlar var hem de para almadan.

Mental olarak çökmüş bu çocuk ya. Ruh gibi dolaşıyor. Ergen çocuklar gibi surat beş karış. Ne etki var ne tepki.

Herşey tamam adamda fizik olsun, yetenek olsun, takımda Keita' dan sonra en hızlı adam. Tekniği de fena değil; ama yine yok gösteremiyor hiçbişey. Aydın' ın yeteneklerini gösterebilmesi için mental sorunlarını aşması lazım.

Kızla mı sorunun var ailenle mi sorunun var top oynamayı mı sevmiyosun nedir arkadaş yaa? Söyle de yardımcı olsun herkes senden bişeyler bekliyor sen oynamıyosun.

Birileri bu çocuğun mental sorunlarını çözmeli ya kendisi ya da birileri, o zaman kendine gelebilir belki. Hala olmazsa Aydın sen sağ biz selamet...

ali anıl şahinci dedi ki...

Nonda konusunda düşüncelerimi paylaşmak istedim. Öncelikle sadece bitiriciliğiyle bile kadroda tutulması gereken bir isim olduğunu düşünüyorum. Ama FR'ın oturtmak istediği oyun planı Baros'a daha uygun. Ayrıca Nonda ve Baros birbirlerini yedekleyebilecek özelliklere sahip değiller. O yüzdendir ki stilini biraz olsun Baros'a benzettiğim Sercan, takıma büyük katkı sağlar gibime geliyor. Çünkğ baros'un etkili olamadığı maçlarda oyun planı ya da sahaya yansıması üzerinden kesin bir taviz vermek zorunda kalınmaz gibime geliyor. Onun haricinde Nonda, sistem değişikliklerinde satrafor çiftlemek veya oyunu rakip üzerine yıkmak gibi farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere daha verimli olabilir. Tabi ki bir de kontrat ve bonservis mevzuları var. Onlar yönetimin bileceği hususlar. Eğer Nonda yerine onun kadar faydalı ve yaşça daha gelecek vaad eden, ucuz vs. birini bulabilirlerse Nonda elden çıkarılabilir. Ya da daha ucuz birini bulabilirlerse (ki hoş varsa öyle biri) Sercan dışında bir alternatif üzerinde durulabilir.

Hepsinden ayrı Uğur sana sormak istediğim bir şey var. Linderoth desem? Haberlerden öğrendiğim kadarıyla son divan toplantısında o konuda çok baskı gelmiş. Rahatsızlığı konusunda ise sebebini bilmiyoruz denmiş (şu an için). Takım içinde bu kadar disiplinli ve tek pasa uygun bir oyuncu olunca onu dışarıda aramak yersiz. Fakat Linderoth'un da takımın içinde olduğunu söylemek yanlış. Bu konu hakkında bir bilgi var mı?

pclion dedi ki...

Ali Anıl selamlar,

Geçen gün de bir yorum bırakmıştın ancak dışarda olduğumdan cevam yazamadım, onun için de teşekkür edeyim yeri gelmişken. Linderoth konusu benim için de büyük bir muamma ve Galatasaray'ın sorununu kadro içinden çözebilecek tek oyuncu aynı zamanda. Geçen gün başka bir yer için yazdığım yazıda değinmiştim bu konuya, şöyle demiştim orda.

"Bu bağlantıyı kurabilecek en önemli oyuncu sağlıklı ve formda bir Tobias Linderoth olabilirdi. Hem Mehmet Topal'a saha içinde bir alternatif olabilir, hem de iç oyuncu rolünü oyun bilgisi ve zekasıyla kotarabilirdi. Onu da gören cennetlik olduğuna göre Frank Rijkaard her maç öncesi orta saha tercihinde en azından devre arasına kadar ciddi bir ikilemle karşılaşmak durumunda. Doluya koysa olmayan, boşa koysa dolmayan bu orta sahada ciddi bir revizyona ihtiyaç var."

Açıkçası ben artık ümidi kesmeye başladım, Galatasaray'a ilk transfer olduğu dönemde 6-7 maç üst üste oynamıştı, onun dışında iki maç ilk 11'de gören yok onu. Buna rağmen ara ara gösterdiği performanslar aslında oyunundan fazla bir şey kaybetmediğini gösteriyor ancak şu haliyle senede 10 maça dahi çıkamayacaksa o bölgeye başka bir oyuncu gerekiyor...

onur dedi ki...

Altyapı'dan gelen genç Aydın'a, Uğur'a, hatta bu sezona kadar Sabri'ye küfür edilirken Linderoth'un taraftarlar arasında bu kadar sevilmesini sadece "oynamayan göze batmaz" deyimi ile açıklayabiliyorum...GS tarihinin herhalde en bomba transferidir; Ali Lukunku bile forma giyiyordu en azından verildiğinde; bunu ara ki bulasın...İstatistik olarak açıklayayım: Hiçbir zaman profesyonel olmamış, topa haftadan haftaya halı sahada vuran bendeniz'den olsa olsa 15 maç fazla GS forması giymiştir kendileri son 2,5 sezonda!!!!

Seyyid Ali dedi ki...

Linderoth bana biraz Iosif Rotariuyu hatırlatıyor.Zamanında müthiş bir oyuncu olmasına rağmen belindeki sorun nedeniyle çok verimli olamamıştı Galatasarayda.İleri 3lü poseidonun mızrağı gibi delici olması gerekirken nonda ancak hakan şükürlü oyun sisteminde oynayabilecek bir oyuncu.
Sercanın yüksek maliyeti nedeniyle bence kayseri'nin paslandırdığı james trosi belki başka bir tercih olabilir.Kewell'ın vatandaşı olması ve 2 senedir Türkiye'yi tanıyor olması nedeniyle uyum sorunu pek çekmeyecektir.

Related Posts with Thumbnails