Galatasaray 0-1 Fenerbahçe || Sessiz ve Kederli...

Bugün Galatasaray tribünlerine büyük çoğunluğu resmi fiyatların çok ötesinde bedeller ödeyip gelen taraftarlarda, bir puan arkalarındaki Fenerbahçe'yi yenip hem ikinciliği büyük ölçüde cebe koymanın, hem de şampiyonluk yolunda derbi galibiyetiyle büyük bir adım atma beklentisi vardı. Galatasaray ev sahibiydi ve bugüne kadar kendine denk hemen her takıma karşı evinde başarılı bir mücadele ortaya koymayı bilmişti. Fenerbahçe maçı da ortam olarak Galatasaray'a ivme kazandıracak maç görüntüsündeydi fakat maçın ilk 10 dakikasını kenarda bırakırsak takım bunun pek de idrakına varmış gözükmüyordu. Fenerbahçe ise klasik bir derbi deplasmanı ekibi olarak Sami Yen'e çıkmış, arkada güçlü durup en azından yenilmemek istediklerini belli eden bir yapıda idiler, hele ki takımın en iyi oyuncusu Emre Belözoğlu'nun yokluğunda.

Maça soldan inen Caner'le etkili bir pozisyon bularak başlayan takım Galatasaray olmasına rağmen karşılıklı bir iki akın yapıldıktan sonra maç anlamsız bir 0-0 oyununa dönüştü. Geçen seneki maçı hatırladım tribünde, iki takımın da hücum yapacak, rakibi bozacak ve domine edecek gücü yok gibiydi. Halbuki geçen sene iki takım karşılaştığında ikisinin de yapacağı pek fazla bir şey yoktu şampiyonluk adına, maçın sonundaki kavganın çıkış noktası da o olmuştu zaten. Bu maçta izlediğim ilk yarının amaçsızlıkla açıklanacak hiçbir tarafı yok. Bu sefer tamamen Galatasaray'ın oyun yapısı, daha doğrusu yapısızlığı maçın kaderini çizdi.

Maç boyu tribünden Galatasaray'ın savunmada ve hücumda nasıl dizildiğini anlamaya çalıştım. Bir bakıyorum top rakip yarı sahadayken 5 stoper, 4 sağ kanat, bir sol kanat gibi abuk bir diziliş var, bir bakıyorum orta saha elemanı göremiyorum, başka zaman bakıyorum bu sefer forvet göremiyorum. Jo'ya ya da yerine sonradan giren Milan Baros'a Galatasaray hücum elemanları etkili bölgelere yakın bir yerlerde ortalama bir pas verebildi mi, ondan bile emin değilim açıkçası. Yalnız kalan forvetler, kağıt üstünde üçlü olan Elano, Sarp ve Topal'ın üçünün de ayrı telden çalması sebebiyle büyük ölçüde boş olan orta saha, daha kendi arasında hazırlık pası yapmaktan aciz bir defans hattı, kaleye gelen belki de ilk şutta topu içeriye alan bir kaleci. Bireysel performanslara fazla yoğunlaşmışız gibi gelebilir ama hakikaten irdelenecek başka hiçbir şey yoktu sahada. Birbiriyle iyi anlaşan ve zihinsel olarak bir bütün oluşturabilen bırakın bir takımı bir ikili bile göremedim. Defanstaki ayağı düzgün belki de tek oyuncu olan Lucas Neill'dan top alamayan bir orta sahası, birbirlerinden haberi olmayan bek ve kanat oyuncuları, takımdan zaten kopuk olan bir forveti vardı Galatasaray'ın. Böyle bir maçta birisi ilk dakika şokuyla da olsa iki pozisyon bulan bir takımın tek şansı da bu pozisyonları değerlendirmektir. Yapamıyorsanız da rakibin bulduğu gol sonrası iyice oyunu kilitlemesine, hatta kalecisinin topu kalçasıyla kontrol etmesini izler, taraftarınızın önünde rakip seyirciye oley çektirirsiniz. Takım olamazsanız size yapılan her şey mübahtır çünkü.

Fenerbahçe kapasitesince yapabileceklerini belirlemiş ve az önce de dediğim gibi kısır bir maç olmasının en akılcı yol olduğuna karar verip Emre'nin yokluğunda bütün hücum aksiyonunu Alex'in orta sahada çaldığı ve dağıttığı toplara bırakmış. Lugano'yla beraber sahanın en iyilerinden biriydi de Alex fakat buna rağmen deplasman ekibi de galibiyete rağmen gol pozisyonu üretmekte çok güçlük çekti, skor avantajından sonra bile. Selçuk Şahin, kısır maçta zoru denemenin ödülünü takımına kazandırdığı 2 puanla aldı ve maçın hikayesini yazdı. Fenerbahçeliler de bugün 40 küsürüncü kez izledikleri takımının ne yapıp ne yapamayacaklarını biliyorlardı sanırım, deplasmandan alınmış 1-0'lık galibiyete de kimse "niye pozisyon bulamadınız" diye itiraz etmeyecektir. Taraftarlarına son 20 dakikada yaşattıkları doyasıya sevinç bile yeterlidir herhalde. Galatasaray tribünlerinin anlamsız sessizliğiyle de birleşince herkesin hayatı boyunca bir kez yaşaması gereken bir deneyim olduğuna bugün kanaat getirdiğim deplasmanda ev sahibi seyirciyi susturup gönlünce bağırabilmenin hazzını yaşadılar. Kimsenin de onlara kızmaya da hakkı yoktur sanırım.

Galatasaray için bundan sonra şampiyonluk senaryoları yazmak suya yazı yazmaya çalışmaktan farksız, geçen seneki gibi bir Avrupa derecesi almak ve önümüzdeki sezonun yapılanmasına başlamak gerekecek bir an önce, olursa da Şampiyonlar Ligi elemelerine katılmaya çalışmak. Fenerbahçe müthiş bir engeli aşmış oldu bu şekilde, Kadıköy'deki Beşiktaş maçı onlar için yarışa net olarak dahil olma anlamını taşıyor artık. Önümüzdeki günlerde bolca konuşuruz şampiyonluk mücadelesini zaten, herhangi bir tartışmaya mahal vermeden kazanan Fenerbahçe'yi tebrik edip izninizle sırılsıklam olan üstümü değiştirmeye gideyim ben. Sessiz ve kederli...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

10 yorum:

gillerprensi dedi ki...

maç öncesinde keşke yeni açıkta olabilseydim diyordum. keza yakın arkadaşım bu maç için istanbul'a gitmişti. ama maç sonrasında sırılsıklam gömleğimin üzerime yapıştığını, yenilginin hüznünü düşündüm de vazgeçtim bu hayalden:D

neyse canımı sıkan asıl şey sanırım birkaç sezondur dejavu yaşamak. yani sürekli bir fener maçı geliyor ve biz zirve yarışından kopuyoruz. ne lanetli takımmış yahu. geçen sene de böyleydi, ondan önceki seneler de bi dikkat edin hatırlayın bak.

erdem diye biri dedi ki...

¨neyse canımı sıkan asıl şey sanırım birkaç sezondur dejavu yaşamak. yani sürekli bir fener maçı geliyor ve biz zirve yarışından kopuyoruz. ne lanetli takımmış yahu. geçen sene de böyleydi, ondan önceki seneler de bi dikkat edin hatırlayın bak.¨
2008-09'da onlar da bizle aynı durumdaydı, derbide iki takım da yarıştan kopuktu. zaten sezon sonunda birimiz 4. birimiz 5. olmuştuk.
2007-08'de nonda'nın golüyle 6 puan fark açmıştık.
2006-07'de ise bizi yarıştan inönü'deki beşiktaş derbisi çıkarmıştı.
2005-06'da zaten son hafta şampiyon olduğumuz için yarıştan kopma gibi bir olay da yaşamadık.
2004-05'te ise fener bizi kadıköy'de yenip şampiyonluğunu ilan etmişti 5-1'lik maçtan 10 gün sonra.
benim hatırladığım kadarıyla fener derbilerinin tesiri böyle...

pclion dedi ki...

Erdem iyi özet geçmiş. Zaten derbi kimliği sebebiyle ya iki takım da iddialı oluyor ve sezonun kaderi çizliyor, ya da iki takım iddiasızken olay çıkıp sezonun hesabı soruluyor. Bu şekilde bakmak lazım ama bu seferki hakikaten çok kötü oldu Galatasaray adına...

gillerprensi dedi ki...

geçen yılla başlayalım fenerle galatasaraydan biri kazanırsa zirve için iddialı konuma geçecek oluyor. sami yen'de feneri yenemiyoruz ve bjk şampiyon oluyor. iki takım da demorilize oluyor yani.

yıl 09.11.2006 fenerbahçe appiahlı hani ve 4-0 kazanıyor. o ana kadar galatasaray iddialı sonrasında yıkım yaşanıyor. he denizli mucizesiyle gelen başarıyı öveceksen orasını bilemem.

orada öyle bir cümle kurmamın sebebi sanırım son yıllarda fener maçlarının ya bizim ya da başka takımların kaderlerini belirleyecek dönemlere gelmesidir.

ayrıca son 10 yılda benim gönül rahatlığıyla sevindiğim iki maç oldu. biri 5-1lik kupa diğeri nondalı 1-0. var mı başkası yok?

6-0 hezimetinden sonra 2-0lık bi galibiyet vardı bi de ümit karanlı volkan arslanlı, taaa fi tarihinden kalma. işin özü yenemiyoruz beyler, var bir şeyler!

Sade dedi ki...

Rijkaard ya oyuncularının neler yapabileceğini hala göremiyor ya da kendisi bildiğin Polyana!

gillerprensi dedi ki...

onu bunu geçin de sanırım galatasaray taraftarı belli şeyleri sorgulamalı artık. yani sadece futbolcuya bağırmakla etmekle bu iş olmuyor. ben kendimi bildim bileli galatasaray tribünlerini takip ediyorum. o meşhur 4 yıllık şampiyonluk döneminde bile yönetim taraftarı sami yen'e çekememekten şikayet ediyordu. maçlarda kapalıya kurulan 10 tane davula vurmakla maçları geçiriyorduk. değişen pek bir şey yok o günden beri. beşiktaş taraftarı geçen gün eskişehir maçını aldırdı. bana galatasaray taraftarının aldırdığı bir maç gösterin? hele fener maçlarında taraftar kuzu kesiliyor. stadyumdan çıt çıkmıyor. aşırı bir gerginlik ve bekleyiş. gol attıktan sonra bağırmakla olmuyor bu işler. bakın kadıköy'e her maç öncesi gerçekten etkileyici kareografiler yapıyorlar. maç sırasında tıpkı romalı glatyatörlerin bulunduğu arenalar gibi bir atmosfer yaratıyorlar. galatasaraylı futbolcuların yüzlerindeki korku ifadesini sami yen'de alex'e volkan'a yaşatamıyoruz, kabul edelim beyler!

pclion dedi ki...

Eeyore, dün bir atmosfer yaratıldıysa onu son 20 dakikada deplasman tribünü yarattı. Özellikle Eski Açık tepki amaçlı mı sustu bilmiyorum ama dünkü tribünün kilitlenişini uzun süre unutamayacağım sanırım. Herkeste bir hiçlik hissi, bir tükenmişlik hissettim ki en tehlikelisi de bu olsa gerek...

xaar dedi ki...

Her Fener maçındaki tribun profilimiz maalesef ki ayni!Biletli gelen seyirci parayi karaborsacilara basarak biletini alır,çekirdeğini çitleyerek maçini izler ve gider.Bu biletli SEYİRCİLERin de bir çoğu ilk kez ASY de maç izlemek için şehir dışından veyahut ülke dışından gelerek bir fener maçı seyredeyim düşüncesindedir!
Kombineli TARAFTAR ımızda Kapali ve Eski açıktakiler;maç günü saat 10:00 itibaren kendisini alkolle boğmaya başlar,maç saatine kadar sokakta alkoluyle beraber bağırır,çağırır,meşalesini yakar sonra da kafasi bir dünya maça girer ve maç esnasinda dakikalar ilerledikçe yavaş yavaş sızmaya başlar,şayet onu heyecanlandıracak kavga,gürültü,gerginlik yoksa asla takımını ateşleyici hiç bir şey yapmaz keza zil zurna sarhoştur kendileri ve tüm enerjisini sokakta harcayıp girmiştir tribune!

Dünde aynı profil vardi,sanmayin ki önceki fener derbilerinden daha sessizdik!Niye öyle geldi bize çnkü maçta ne bir gerginlik vardi ne de oyuncular iyi top oynuyordu!Hal boyle olunca TARAFTAR da sızdı,SEYİRCİde bu sızma haline uyarak çekirdeğini çitleyerek maçını seyretti...Profil hep ayni,tam da fenerin ekmeğine yağ sürecek cinsten!
Bu bilet sistemi böyle gittikce,ASY sokakta maçtan önce alkol ve mesale sov oldukca,kimse tribun beklemesin fener maçlarinda...Umarim Telekom Arena da durumlar farklı bir hal alır diyelim de hem bilet satış sistemimiz değişir hem de millet stada gidinceye kadar yolda ayılır da oyle girer ve öyle destekler takımını!

gillerprensi dedi ki...

pclion haklısın sanırım. dünkü maçı tribünden seyreden arkadaşım da aynı şeyi söyledi. özellikle ünililerin mekanı olan eski açığın suskun kalışına anlam verememişler. keza deplasman takımının taraftarı da o kısımda oluyor. nasıl ateşlenmediler,bağırmadılar o da muamma.
galatasaray taraftarı örgütlenme anlamında bildiğim kadarıyla ülkede ilki gerçekleştirmiştir ancak nedense tribünde benzer bir performansı göremiyorum. ben izmirliyim göztepe taraftarı ya da karşıyaka taraftarı tarzında takımını destekleyen bir taraftar profiline sahip olsaydık eminim özellikle derbilerde işler daha farklı olacaktı. şu da var kapalı tribünü numaralı bölümündeki con con arkadaşlar da bağırmadığından stadyumun 3 yerinden ses geliyor. bakın kadıköy'e en çok bağıran kısım con con kısım neredeyse...

dr_serhan dedi ki...

hiçkimse caner e suç bulmuyor anlamak mümkün değil...dünkü maçta adamın bi olumlu hareketi yoktu. her aldığı topu uzun oynamaya çalıştı.her topu hatalı kullandı.oyun madem onun üzerinden kuruluyor daha kısa pas vermesi gerekmiyordu?beyninde bi tek şey var o da benden gitsin de kime giderse gitsin...dünkü maçı katleden bence canerdir kimse leo ya topal a sarp a suç bulmasın...bu kadar amatör bi topçu ben daha galatasaray da görmedim bugün volkan yaman ın esk.de neler yaptığını çok iyi biliyoruz onun yerine bu adamı koymak bence büyük hatadır...dünkü maçta tüm küfürlerim bu adama gitmiştir seneye görmek istemediğim bir topçudur.bonservisi kesinlikle alınmamalıdır büyük maçların oyuncusu değildir...bu kadar sinir yeter teşekkürler..

Related Posts with Thumbnails