Peter Kenyon Hamlesi Üzerinden Adnan Öztürk

Adnan Öztürk isminin Galatasaray kamuoyunda tanınışı "Franck Ribery'yi Türkiye'ye getiren adam" şeklinde olduğundan kendisinin birçok Galatasaraylıya sempatik gelen bir yönü vardır. Öztürk, Galatasaray yönetiminde görev aldığı iki senede sadece yedek üye olmasına rağmen özellikle Ribery transferiyle camiada tanınır bir isim haline gelmiş ve Özhan Canaydın sonrası dönem için de başkan adaylığı için adı geçen isimlerden biri olmuştu. Kendisi şu gün itibariyle başkan Adnan Polat'ın karşısına muhalefetin en güçlü adayı olarak çıkan isim ve lansmanından anladığımız kadarıyla arkasında beklenenin de üzerinde bir destek var. Yönetim kurulunun yanı sıra anlaştığı profesyonellerin CV'lerine bakınca dahi takdir etmemek elde değil, hakikaten dünya çapında isimler. Sadece Peter Kenyon demek bile çok önemliyken Thomas Kurth ve Esteve Caldaza'yla kağıt üstünde müthiş bir ekip görünümündeler lakin bir adım geriye atıp genel tabloya baktığımda tribünlerde de sıkça tekrarlanan bir replikle özetlemek gerekirse 'içim rahat etmiyor'.

İlk önce hikayeyi yaklaşık iki sene önceye saralım. Galatasaray'ın henüz Özhan Canaydın ve onun temsil ettiği zihniyetten kurtulup kurtulamayacağı kesinleşmemişken başkan adaylığını açıklayan ilk isimlerden birisi Adnan Öztürk'tü. Farklı bir yapılanmayla geleceğini, kulübü profesyonellere emanet edeceğini söyleyen Öztürk'ün o dönem aklındaki ismin bugün Real Madrid'de görev yapan Butragueno olduğu da dillendiriliyordu. Tüm bu hazırlığa rağmen hakkında ilginç söylentiler çıkan Öztürk'ün renk seçimine gelmeyip yerine vekil göndermesi, ardından başkanlık seçiminde yer almaması Galatasaray'daki seçim lobisinin ona olan baskısından ileri geldiği söylenmişti. Lise kanadında aslında fazla tanınan bir isim olmayan Adnan Öztürk yerine Canaydın'ın da işaretiyle mecburen ibre Polat'a dönmüş ve Canaydın'a üçüncü bir başkanlık dönemi yaşamasını sağlayan bugünkü başkan Adnan Polat'ın seçilmesinin önü açılmıştı. O dönem için kararlı bir duruş göstermeyen ve başkanlığa adaylığını koymayan Adnan Öztürk'ün Galatasaray'ın özellikle maddi anlamda daha güçlü olduğu, borçlarını rahatlıkla çevirecek, profesyonellerine maaşlarını düzenli ödeyecek rahatlığa eriştiği dönemde üstelik kendisinin başkan adaylığını engelleyen Canaydın ve müritlerinin desteğiyle bugün ortaya çıkışı manidardır. Lise içinde fazla tanınmaması sebebiyle lisenin radikal kanadı tarafından pek de tasvip edilmeyen Öztürk'e oluşan bu destek benim kafamdaki en büyük soru işaretidir.
Kimin niye desteklediğini bir kenara bırakıp Adnan Öztürk'ün sadece bu dönemde verdiği mesajlara ve çizdiği portreye bakalım. Başta Mehmet Demirkol'la yaptığı röportaj  (yazının bundan sonrasını daha sağlıklı okumanız için bir göz atmanızı tavsiye ederim) olmak üzere bugün ekibini açıklarken yaptığı konuşma ve diğer açıklamalarını bir araya getirdiğimize ortaya çıkan sonuç şu: Adnan Öztürk, nasıl bir başkan olacağını, nasıl bir yol haritası çizeceğini değil Adnan Polat yönetiminin yanlış yaptığını düşündüklerinden ve nasıl bir başkan 'olmayacağından' söz ediyor sadece. Röportajdan en önemli üç ara başlığı çıkarırsak Adnan Öztürk'ün "Galatasaray'ın borcu aslında daha yüksek", "Galatasaray kâr eden bir kurum olmalıdır", "Bu gidişle Hasnun Galip'i de satarız" dediğini görüyoruz. Üç senedir başkanlığa ciddi olarak hazırlandığını ve Galatasaray'a apayrı bir vizyon katacağını söyleyen, Canaydın'ın ilk kongre öncesi söylediği efsanevi "10 yılda 7 şampiyonluk, 3 Avrupa Kupası" vaadini andıran Galatasaray'ı Avrupa'nın en iyi 10 kulübü arasına girmek olduğunu belirten Öztürk'ün Galatasaray'la ilgili yapacağı açıklamalar bu başlıkların yanından bile geçmemeli bence. Olumsuzlamayla, geçmişe göre çok daha akılcı işler yaptığı ortada olan bir yönetime amiyane tabirle 'geçirmeyle' başkan olmaya çalışmak beni önce bir taraftar, sonra Galatasaray'ı yakından takip eden birisi olarak hayal kırıklığına uğratmıştır açıkçası. Futboldan pek de anlamadığını çeşitli kez ima eden Öztürk'ün bence içi boş bir vaad olan "Avrupa'daki en iyi 10 kulüp arasına girmek" hedefini nasıl gerçekleştireceğini anlatması gerekiyor bizlere.
Deloitte'nin son raporuna göre Avrupa'nın en iyi ekonomisine sahip 20 kulübü bu şekilde sıralanıyor. Galatasaray dahil hiçbir Türk takımı şu anda ilk 20 kulüp arasında yer almıyor, muhtelemen bu seneki gelirleriyle Galatasaray da ilk 20'ye girme ihtimali olan bir kulüp konumunda değil. Bırakın bir Türk takımını, İspanyol, İngiliz ve İtalyan kulüplerinin yanında sadece Bayern Münih'in yer alabildiği ilk 10 kulüp arasına Galatasaray'ın giriş yolu nedir? En iyi dört bile değil, üç ligin temsilcilerinin yer bulduğu, İtalyan kulüplerinin ancak sekizinci sıradan itibaren adının anılabildiği bir listeye sadece üç profesyonelin işe alınmasıyla mı girilecek? Tekrar dönüyorum Adnan Öztürk'ün açıklamalarına, ekonomiyle ilgili söylediklerine odaklanıyorum. Ortada üç ana söylem var. Riva arazisinin satılmasının yanlışlığı, Galatasaray Adası tekrar kulübe (burada kasıt kongre üyelerine ücretsiz olması ki kabul edelim sadece bu kritere göre oy verecek insanlar var Galatasaray kulübünde) kazandırılması ve Galatasaray TV'nin ücretsiz olması. Ben başka bir proje göremedim açıkçası, gören varsa lütfen eklesin yorum bölümüne. Durum buyken vaad de bu oluyorsa ortada büyük bir açmaz ve tutarsızlık olduğunu görüyoruz, en azından ben görüyorum.

Tüm bunların da ötesinde Adnan Polat'ın Galatasaray Başkanı olduğunu, Galatasaray için iyi bir şeyler yapmaya çalıştığını unutup bu kadar bel altı çalışılması, hatta bu kadar ileri gidilip Seyrantepe Projesi'nin kendi döneminde başladığı gibi (ki o proje sorumlularından biri olmadığını biliyoruz) ucuz söylemlerle son iki senede yapılan ekonomik atılımı görmezden gelmek beni bir Galatasaraylı olarak rahatsız ediyor. İşte bu yüzden bahsedilen isim Peter Kenyon da olsa, hatta Alex Ferguson bile olsa 'içim rahat etmiyor' işte...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

16 yorum:

lkrsdn dedi ki...

Fenerbahçe geçen sene bu listede yer alıyordu. Bu sene CL gelirleri azaldığından giremedi.

Yeni yayın ihalesinden sonra, CL'de yapılacak bir çeyrek final diğer Türk takımlarını olmasa bile Fenerbahçe ve Galatasaray'ı (stadyum gelirleri diğer Türk takımlarına nazaran çok yüksek olacağından) bu listeye sokabilir.

mre dedi ki...

"kabul edelim sadece bu kritere göre oy verecek insanlar var Galatasaray kulübünde"
İşin özü bu cümlede. Eğer gerçekten böyleyse yazık çok yazık. Dünya kulübünü yönetimini muhtar heyeti seçiyor gibi bir şey.

pclion dedi ki...

Romantik Fanatik,

Listeye girme konusunda şans elbette var ama Türk kulüpleri daha listede var olmaya çalışırken ilk 10 çok uçuk bir hedef. Son üç sıradaki takımlara bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Her sene Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynasak bile ligimizin yapısı itibariyle mümkün değil ilk 10. Bu yüzden böyle bir hedefi açıklarken bir proje, bir yol haritası ortaya koymalı Adnan Öztürk. Riva satılmasın demek benim için hiç de yeterli sayılmaz, bunu söylemek istedim...

Emre Bozkurt dedi ki...

Bu hamleyle A.Öztürk olmayan şansını arttırmış oldu...

felix mourinho dedi ki...

gerçek şu ki ilk 10'a girmek için en az 45.000-50.000 kişilik bir stadınız olmalı ve bu stadınız da her maç kapalı gişe olmalı. hatta 30-35bin kombineyi sezon başı satmalı. resmi ürün mağazanız para basmalı. şl'de en azından son 16'da elenmeli, oyuncu satışından gelir kazanılmalı. şu listedeki takımların hemen hemen hepsinin ortak paydaları bu. 20 arasında en kötü dortmund bile "kombine satışımız ilgi nedeniyle durduruldu" diye açıklama yapıyor 70.000 kişilik stadında.

Galatasaray akılcı hamleler yapacaksa bile bunu gelirlerini artırmadan yapamaz. bu da pazarlama ürünlerinin fiyat artışıdır. bunu da elano, rijkaard, kewell, baros getirmeden yapamazsınız. tutup inamoto getirip formayı 100tl yapmanın bi anlamı olmaz.

adnan öztürk'ün bundan başka bir proje ile geldiğini de söyleyemeyiz. adnan polat 2 sene daha devam etse bu gelirleri elde eder, hatta yeni kaynaklar da yaratabilir. galatasaray kültürü en azından bunu gerektirir. gerektirmeli.

Erdem Karakuş dedi ki...

İki adayı kıyaslamıycam, ama çok basit bir örnek vericem. Adnan Polat başkan olduğundan beri, 3 aşağı 5 yukarı kulübün nereye gittiğini görebiliyoruz. Bu yönetimin yaptığı ve insanların olumsuz manada çok şaşırdığı bir şey göremiyorum. Beklenmeyen birşey olmadı yani. Birisi kulüp bu yönetimle 2 sene sonra şunları yapmış olacak diye bir liste getirse gelecekten, kimse de "bu ne ya nasıl olur" demez.

Adnan Öztürk ise tamamen soru işareti. Başkan olursa Galatasaray'ın nereye gideceği tam bir muamma.

Vaatlerini gerçekleştirebilecek bile olsa, bu risk alınmamalı. Eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan önemlidir demiş atalarımız.

KEREM dedi ki...

Seçim taraftar arasında yapılsa eminim büyük farkla Adnan Polat kazanırdı.Şu anda kamuoyunda seçimin başa baş geçeceği konuşuluyor. Kongre üyeleriyle taraftar arasındaki bu fark nedendir acaba.Eminim Adnan Polat'ın icraatlarını onlar bizden çok daha iyi görüyorlar.Ama neden böyle bir muhalefet var başkana karşı doğrusu ben çözemedim.Sonuçta her Galatasaray'lı için söz konusu Galatasaray ise gerisi tefferuat olmalıdır.

Adsız dedi ki...

Yapılan teknikdirektör,futbolcu transferlerine rağmen bu seçimde Adnan Polat ın başkan olma ihtimali ağır basmıyorsa sebebi...

"Yozlaşmış, zorbalığın egemen olduğu genel kurullara gideriz. Maçlarda bağırmasından büyük zevk duyduğum tribündeki arkadaşlarımızın Galatasaray Kulübü üyesi olmalarını istemem. Galatasaray'ın bir seviyesi var. Kalitesini bozarsınız. Bu deliği tıkamak lazım.

Mükerrem Taşçıoğlu -Galatasaray Kulübü Divan Kurulu üyesi
@lıntı
http://acetobalsamico.blogspot.com/2010/01/tkanmas-gereken-delik.html

Seçimin özeti bu gibi

Liseli bir başkan adayı yada onların desteklediği başkan adayı seçime 1-0 önde başlar

TA dedi ki...

taraftarı yapılan transferlerle(ne kadarı faydalı soru işareti)oyalayabilirsin ama kongre üyelerini kandıramazsın. adnan polatın kulüpte çok fazla birşey yaptığını düşünmüyorum.ne saçmalıklar yaşadık yakın zamanda çabuk unutuyoruz.feldkamp gidiyor geliyor.cevat geliyor.skibbenin yardımcısı boekamp kovuluyor sonra ümit davala kovuluyor.adnan sezgin son 7 haftada adnan hoca! oluyor.şimdi rijkaard ve birkaç transferle ancak taraftarı oyalayabilirsin.birde günü kurtarırsın.bunca yapılan transfere rağmen ortada çok vasat bir futbol varsa buda sorgulanmalı.taraftara hayal pompaliyorlar devamlı.yakın geçmişte fenerbahçe de aynı taktiği yapardı. birkaç yıldız transferi sonra ooo büyük başkan helal olsun derlerdi.aynı şeyi polat yapıyor.polat değilde bir başkası gelseydi ve isteseydi yine yıldız transferi yapardı.para polatın cebinden çıkmıyor.önemli olan yıldız olabilecek futbolcu transfer etmek(ribery gibi).yoksa paran varsa(borçlanarak) abuzittin de olsa transfer yapar.
özet, adnan öztürk gelirse sadece galatasaray değil birçok türk kulübü gerçek anlamda çağ atlar.bir kulüp nasıl profosyonellere emanet edilir güzel örneklerini verecektir.öyle adnan hocalara!(sezgin) emanet edilerek ancak türkiyede birşeyler elde edersin.umarım kongre üyeleri taraftar gibi düşünmez ve büyük düşünür.

pclion dedi ki...

Bir kere taraftar-kongre ayrımınız çok soyut ve hiç gerçekçi değil. Ne kongre üyeleri var ki kulübün mali durumundan habersiz, ne kongre üyeleri var ki Frank Rijkaard'ın kim olduğunu dahi bilmiyor. Kongre üyeleri büyük düşünür gibi klişelerle kimseyi kandırmayalım, aidatı toplu yatırıldığı için oy veren, cemiyete çay ocağı yaptıracağını söyleyen adaya oy atacak insanlar hiç de az değil bu kulüpte. Taraftar diye avamlaştırılan insanlar arasında Galatasaray'ı çok daha yakından takip eden insanlar da var. Kewell, Baros meseslesi değil bu. Yakın geçmişi unutuyorsunuz demişsiniz ama yakın geçmişi unutan bence sizsiniz. Bundan üç sene önceki Galatasaray'ı düşünün dememin yeterli olması lazım. Sizin için yakın geçmiş, "Ama Cevat hoca gitmişti" demekse zaten söylenecek bir şey yok. Adnan Polat'ın iki senede sağladığı huzur ortamının iki-üç popülist vaade kurban edilmesine de "çok güzel olacak" deyip susacak halim yok. Ben bu filmi 8 sene önce görmüştüm çünkü...

Volkan dedi ki...

@T.Ç.
iki sene içerisinde nasıl bir mucize bekliyordun bilmiyorum ama ben o mucizeye bizzat şahit oldum. Galatasaray'ı kendi çiftliği haline getiren 2000 yılından beri üstüne bir şey koymayan bütün insanlar tasfiye edildi. Herkes parayla yıldız oyuncu transfer edemez- edemedi. Bak özhan canaydın dönemine getirdiği en yıldız oyuncu ribery -ki önemli olan getirmekte değil elde tutabilmekmiş demek ki. Galatasaray dışına çıkıyorum ama sadece para ile olsaydı fenerbahçe sene başında poulsen'i getirebilirdi juve'den. Ayrıca olaya isim transferler yapıldı hadi şimdi çıkıp bütün maçlarda çok iyi oynayarak kazansınlar diye bakarsak tabi ki iki adım öteye gidemeyiz. Yine galatasaray dışı örnek olarak çeyrek final göremeyen real madrid diyorum hani dünyanın en iyi futbolcularını alırlar her sene. Bugün necati'nin yerinde baros, 'dobi' hasan(ki kendisini hırsından dolayı sevsem de gerçek bu)'ın yerine keita, inamoto'nun-mehmet güven'in yerine elano oynuyorsa bunun atılım olduğunu kabul etmekten çekinmemeli. Bir sistemin oturması zaman alan bir şeydir, hatırlatmak isterim. Kongre üyelerinin ne kadar büyük(!) düşündükleri de Galatasaray adasının üyeler için bedava hava atacakları bir sosyal tesis haline dönüştürülmesi vaadinden belli oluyor.

Erdal Güngör dedi ki...

Türkiye'de futbol severler niçin bu kadar Başkanlara önem verir bir türlü anlayamadım.Canaydın gibi kulübün manevi değerlerini ayaklar altına alanlara buralarda da karşı çıkanlar var ama kimse projeye,gelir kaynaklarına filan pek kafa takmaz,salt sevgi kulübe ve sporadır.

Kulübün en büyük gideri futbolcular ise,tonla gelir kaynakları üretilsin,statlar yapılsın maddi krizden kısa sürede kurtulmak mümkün değil.Yıldız oyuncu alarak forma satışlarını çoğaltma mantığı yanlış olduğunu yıllar önce Avrupalılarda anladılar,Real Madrid istisna ve böyle giderse batacaklarına kesin gözüyle bakılıyor.Soruyorum Fransa ve Almanya örnekleri ortada,bunların başarı yöntemi nedir sizce? Neden hep İngiltere örnek gösterilir ve L.U.H.G. anlamı nedir? Peter Kenyon bir zamanlar ManU ve son Chelsea'de CEO olan aynı kişimi?

Gala's dedi ki...

Galatasaray taraftarını kimse kandıramaz kardeşim. Karşı yakadan kopup şuraya yorum atmayın.

Rijkaard transferi ile nasıl günü kurtarıyoruz anlamadım? Sanırım daum ile karıştırdın. Galatasaray'ın başında şu anda teknik direktör yok. Koskoca bir proje var.

Paran varsa transfer yaparsın. Ama şu dönemde paran olmamasına rağmen transfer yaptın. Canaydın döneminde yılda 20 milyon eurolara inamoto, carrusca v.b. alınırdı. Senede 20 kişi gelir 15 kişi giderdi ne çabuk unuttun? Bu dönemde ise 15 milyon Euroya kalite olarak daha iyi isimler alındı. Amatör şubelerde son 6 yıla nazaran daha iyiyiz.

Sizin gibi at gözlüklülerin göremediği çok ufak şeyler yapıldı. Kulüp iletişim alanında adeta çağ atladı. Son dönemde yapılan kulüp projelerini biliyoruz. ( bonus mobile v.b. ) Kazandırılan araziler, ruhsatlar, yapılan sponsorluk anlaşmaları hatırlatırım.

Sen taraftar kongre üyesi diye ayrım yaparak orta çağını yaşıyorsun. Çağ atlasan ne olur. En fazla yeni çağa geçersin. Senin çok beğendiğin kongre üyelerinden sadece 40 tanesi dergi abonesi. Aynı sayıda gsmobile kullanan, bonus kullanan adam var. Ama beğenmediğin taraftar ile bu rakamlar 150 binlere ulaşıyor. Bu mu büyük düşünmek? Bu mu takımını sevip onun geleceğine el kaldırmak ?

Adnan Öztürk'ün bu profesyonelleri çok mu istediğini düşünüyorsun? Araştır bakalım Öztürk ne iş yapıyor. Kendisi dünyaca ünlü bir şirketin üst düzey yöneticisi. Yani işini aksatmaması gerek. Yoksa 2 günde kapıya koyar patronu. Bu profesyonelleri getirmesinin sebebi de budur.

Adnan polat yönetimi son 6 yıla göre bu kulübe birçok alanda yenilik getirmiştir. Her gün resmi siteye girdiğimizde farklı duyurular görmemiz de buna kanıttır. Evet şu anda hala istenilen seviyede değildir ama 5 yıl içinde bu da yakalanacaktır.

Sizin gibi sadece mart ayında ortaya çıkanlar ise yanılacaktır. Galatsaray'ın düzlüğe çıktığını görüp bundan pay isteyenler kaybedecektir.

Galatasaray halkındır. Galatasarayı galatasaray yapan da bu halktır. Yeni açıktaki taraftardır. Kodomonların attığı çamur ile hiçbir yere varılamayacağı yakında görülecektir.

Türkiyedir Galatsaray !

Adsız dedi ki...

Adnan Polat'a bir dönem daha şans verilmesi gerektiği yaptığı projelerin karşılıklarının ancak o zaman alınacağı söyleniyor.
Futbol şubesi açısından bakıyorum. Rijkaard hamlesinin olduğu son 9 ayı göz ardı ediyorum. Asbaşkanlık yaptığı dönemde Feldkamp'ın teknik direktörlüğe getirilişi, ertesi yıl Skibbe'nin göreve getirilişi ve gönderiliş süreci, Boekamp'ın sezonun daha başında kovulması, Skibbe sonrası Bülent Korkmaz'ın göreve getirilmesi.. Büyük bir sportif başarının altına imza atarak 5. oluşumuz. Lincoln krizinin teknik ve idari bir yönetim faciasına dönüşü..

Ticari açıdan başarılara bakıyorum.. Borçlar yerinde duruyor. Değişen tek şey Seyrantepe Projesinin hayata geçmesiyle birlikte satılan localar ve yapılan yeni sponsorluklarla elde edilen gelirin borcun yeniden taksitlendirilmesini sağlaması.. Pek çok klubün eş zamanlı olarak uygulamaya geçtiği projelere dahil olmak mobil,bonus,..

Basketbol şubesinde Cemal Nalga rezaleti de cabası...

Biri çıkıp Aziz Yıldırım 15 senede zor öğrendi klübün nasıl yönetileceğini biz de Adnan Polat'a 5-10 sene verelim derse anlayışla karşılırım. Ancak biri tüm yönetim yanlışları onun döneminde olmamış gibi bir dönem daha geçsin projlerinin karşılıklarını görsün derse orada bir dur deme ihtiyacı duyarım. Canaydın da bir dönem daha diyip duruyordu. Stadın bittiğini göreyim diye yıl 2010 daha anca...

Son olarak Rijkaard gelince Barcelona olmadığımız gibi Kenyon gelince United olmayız...

sunshine dedi ki...

Sırf Adnan Sezgin'den kurtulmak için bile Adnan Öztürk'e oy verilebilir.

CaRtMaNtR dedi ki...

Adnan Öztürk'ün sırf klüp zarar ediyor ce borçlar aslında daha fazla eleştirileri var. Bahsi geçen profesyonellerinde klüpte düzenli ve maaşlı çalışanlardan ziyade klüp dışı danışman olarak çalışacaklarını fakat bunun kongre öncesinde açıklanmadığını düşünüyorum.

Diğer yandan şu anki yönetimin gerek stad inşası konusunda yaptıkları gereksede ticari olarak storelardaki ürünleri geliştirmeleri ve farklı renkli 3. forma tasarımları ile toprağı bol olsun Özhan Canaydın dönemi yönetiminin vizyonundan çok daha geniş bir perspektifli vizyonları olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca Riva satılmamalı dedikten sonra onun altı doldurulmalı. Borçlar dedikleri kadar çoksa nasıl ödenmeli Riva satılmayacaksa ne gibi alternatif kaynaklar yaratılacak sayılmalıdır. Yoksa bu olmamalı demek tek başına çok yetersiz bir söylemdir.

Sözün özü Adnan Polat'a en azından başladıklarını devam ettirme şansı verilmezse ve Ali Dürüst gibi eskiden klübü borç bataklığına sürükleyenleri tekrar yönetim içine sokacak bir anlayışa oy verilecekse ben 27 marttan sonra 2 sene boyunca takımla ilişkimi minimum seviyeye indirmeyi düşünüyorum.

Related Posts with Thumbnails