Bu blog bir arşiv olarak burada kalsın, daha gelişigüzel karalamalara yan dükkandan, ugurkarakullukcu.blogspot.com'dan ulaşabilirsiniz...
Yan Dükkana Taşındık
Elimde olan, olmayan birçok sebeple buraya yazı yazamayacak duruma gelmiştim, elim biraz rahatlamışken dönüp tekrar yazmaya içim el vermedi. 4 senelik, bin küsür yazılık iyi bir arşiv duruyor burada, üstüne karalamak çok doğru değil gibi geldi.
Salih Uçan & Fenerbahçe | Bi' Abdülkadir Olmasın!
Eurosport'taki Yetenek Avcısı köşesine Salih Uçan'ın genel bir profilini çizmiş, iyi bir merkez oyuncusu olduğunu ve top tekniğiyle gelişime çok açık, özel bir futbolcu olma yolunda ilerlediğini yazmıştım. Rubin Kazan, Beşiktaş derken transferini Fenerbahçe bitirdi, borsa bildiriminin ardından da Salih transferi twitter hesabından doğruladı.
Fenerbahçe biraz şartların da zorlamasıyla çok doğru ve agresif bir yerli transferi politikası oluşturdu ve olası bir ceza halinde yola yerlilerle devam etme olasılığına karşı kadrosunu kısa ve orta vadede güçlendirecek oyunculara yatırım yapmaya başladı. Soner Aydoğdu transferi bitime yaklaşmışken, aynı bölgeye ondan üç yaş genç olan Salih Uçan'ı da almak bu yatırımın bir göstergesi. Fakat işe Salih açısından bakarsak bu onun için bir şans olduğu kadar da risk.
Bir genç oyuncu için oynaması en zor mevkii takımın merkezi olan oyun kurucu pozisyonu ve Fenerbahçe'de bu alanda ülkenin en iyilerinden birisi olan Emre Belözoğlu var. Salih ise Bucaspor'da düzenli oynayan ve hızlı gelişimini de yeteneği kadar bulduğu oynama fırsatına borçlu bir oyuncu. Yeteneğinin rafine edilmesi, üst düzeyde fark yaratan bir oyuncu haline gelmesi için 1-2 yıl Süper Lig tecrübesine ihtiyacı var. Fenerbahçe ona bu fırsatı tanıyamayacak kadar yarışmacı olabilir ama onun buna ihtiyacı olduğunu görecek kadar vizyoner olması zorunlu. En yakın örnek 91 jenerasyonunun oyun kurucusu Abdülkadir Kayalı'nın düştüğü durum.
Abdülkadir de en az Salih kadar potansiyelli, yetenekli ve önü açık bir isimdi ancak gelişimi açısından en kritik dönem olan 17-21 yaş aralığını üst düzey futbolda geçirmedi. Şimdilerde bir toparlanma sürecinde olsa da belki de hiçbir zaman beklentileri karşılayamayacak. Her oyuncuyu ayrı değerlendirme taraftarıyım her zaman ama 17-21 yaş arası düzenli futbol oynamak bir kriter ve Salih buna iyi bir başlangıç yapmışken kesintiye uğramamalı. Belki Fenerbahçe onu Bucaspor'da bir sene daha kiralık olarak bırakabilir, hem iki takım hem de Salih bu açıdan kazançlı çıkar. Salih de "Bi' Abdülkadir Kayalı" olmaz. Eurosport'taki yazıda deidğimiz gibi Salih artık bir A2 takımı oyuncusu değil ve oynaması şart. Onun yaşıtlarına göre yarattığı en büyük fark da bu.
Salih'e dair merak edilen sorularla ilgili kısa notlar
*Salih bir defansif orta saha ya da forvet arkası oyuncusu değil. Orta sahanın merkezinde oynuyor ve daha çok topla rahat hareket edebilme ve dripling becerisiyle öne çıkıyor. Yetenek-performans kriterinden bağımsız olarak bölge açısından Selçuk İnan doğru bir örnek.
*Milli takımda değer verilen, özel isimlerden biri ve artık U-19 milli takımı düzeyinde forma giyiyor. Son olarak Elit Tur'da (U-19 Avrupa Şampiyonası'na yükselme play-offları) Yunanistan'a karşı forma giydi ancak ilk maçta 3-0 mağlup olduğumuzdan şampiyonaya kalma şansımız mucizelere kaldı. Orada daha rahat izleme şansı bulabilirdik.
*Fenerbahçe'nin transfer ettiği bir başka önemli yetenek olan Recep Niyaz'la bölgesi çakışıyor denemez, Recep daha önde oynayan bir oyuncu. Onun hızı ve topla yakınlığı Türkiye'deki benzerlerinin en iyisi olsa da Salih fiziken ve zihnen üst düzeye daha hazır bir oyuncu. İki ismi transfer etmek de çok başarılı bir
operasyon. Bir başka orta saha oyuncusu Gökay İravul'a göre hem yetenek, hem hazır olma açısından ise önde. Fenerbahçe, Gökay'ı komple kaybetmek istemiyorsa onun da kiralık gitme zamanı geldi, geçiyor.
Eurosport'taki Salih Uçan yazısı için: "Son İzmirli: Salih Uçan"
İkinci Erkut Şentürk Krizi
Biliyorsunuz, teknokrat futbol şube sorumlusu İbrahim Altınsay önderliğinde yeni ve genç bir takım yaratma sürecine giren Beşiktaş'ta altyapıdan A takıma bu sene epey bir terfi olacak. Bu oyunculardan birisinin de A2 takımının 10 numarası Erkut Şentürk olmasını bekliyordum ki birkaç ay önce yaptığımız söyleşide o da seneye A takıma çıkmayı beklediğini, 5 yıllık da sözleşme yenilediğini ve bu sözleşmenin Haziran'da yürürlülüğe gireceğini söylemişti. Fakat görünen o ki yeni yönetim kendi stratejisiyle çelişen bir hamle yapmanın eşiğinde.
Haber 1903'te yer alan habere göre Beşiktaş yönetimi Erkut'la yenilenen sözleşmeyi yürürlüğe koymama kararı almış. Açıkçası haber beni şaşırtsa da olayı Erkut'un tarafından doğrulattım. Benim aldığım bilgilere göre Erkut Şentürk'ün Haziran ayında yürürlülüğe girecek sözleşmesi iptal olmuş durumda. Erkut'un ailesiyle yönetim Salı günü bir araya gelecek konu o zaman netlik kazanacak.
Erkut fiziksel gelişimini ve oyun karakterini henüz tamamlamış olsa da kesinlikle farklı yeteneklere sahip. Topla bu kadar yumuşak, bu kadar dikine oynayan çok az yerli oyuncu var ve profesyonel futbola adapte olması halinde kesinlikle fark yaratan bir silah haline gelecek. Emre Çolak gibi bana kalırsa teknik açıdan Erkut'tan bir tık daha aşağıda bir ismin daha bariz fiziksel eksiklerine rağmen dönüştüğü rol oyuncusunu hep birlikte izliyoruz. Erkut bana kalırsa bundan fazlasını vadediyor ve dikine oynayabilen bir orta saha oyuncusu Türkiye şartlarında paha biçilmez. Üstelik solak oluşu onu daha da özel kılıyor.
Eğer Beşiktaş, Muhammed Demirci'ye güvenip onu bırakmayı tercih ediyorsa buna saygı duyulabilir lakin Erkut bana kalırsa ondan çok da aşağı kalır bir yetenek değil. Onu şimdiden gözüne kestiren takımlar olduğuna da eminim. Yeni dönemin mottosunu Beşiktaş tabiriyle 'özkaynak' olarak belirlemiş bir yönetimin altyapıya dair ilk hamlesi Erkut'u elinden kaçırmak olursa çok şaşıracağım, o kesin.
Mart ayında Hayatım Futbol'da yayınlanan Erkut Şentürk röportajı için buraya göz atabilirsiniz.
Haber 1903'te yer alan habere göre Beşiktaş yönetimi Erkut'la yenilenen sözleşmeyi yürürlüğe koymama kararı almış. Açıkçası haber beni şaşırtsa da olayı Erkut'un tarafından doğrulattım. Benim aldığım bilgilere göre Erkut Şentürk'ün Haziran ayında yürürlülüğe girecek sözleşmesi iptal olmuş durumda. Erkut'un ailesiyle yönetim Salı günü bir araya gelecek konu o zaman netlik kazanacak.
Erkut fiziksel gelişimini ve oyun karakterini henüz tamamlamış olsa da kesinlikle farklı yeteneklere sahip. Topla bu kadar yumuşak, bu kadar dikine oynayan çok az yerli oyuncu var ve profesyonel futbola adapte olması halinde kesinlikle fark yaratan bir silah haline gelecek. Emre Çolak gibi bana kalırsa teknik açıdan Erkut'tan bir tık daha aşağıda bir ismin daha bariz fiziksel eksiklerine rağmen dönüştüğü rol oyuncusunu hep birlikte izliyoruz. Erkut bana kalırsa bundan fazlasını vadediyor ve dikine oynayabilen bir orta saha oyuncusu Türkiye şartlarında paha biçilmez. Üstelik solak oluşu onu daha da özel kılıyor.
Eğer Beşiktaş, Muhammed Demirci'ye güvenip onu bırakmayı tercih ediyorsa buna saygı duyulabilir lakin Erkut bana kalırsa ondan çok da aşağı kalır bir yetenek değil. Onu şimdiden gözüne kestiren takımlar olduğuna da eminim. Yeni dönemin mottosunu Beşiktaş tabiriyle 'özkaynak' olarak belirlemiş bir yönetimin altyapıya dair ilk hamlesi Erkut'u elinden kaçırmak olursa çok şaşıracağım, o kesin.
Mart ayında Hayatım Futbol'da yayınlanan Erkut Şentürk röportajı için buraya göz atabilirsiniz.
Fenerbahçe’nin ŞL Yolu: Forza Chelsea!
Serinin ilk filmi ilgi görünce ikincisini de çekerler, çok soranı da varken Fenerbahçe’nin durumuna dair de bir şeyler yazmam gerek bloga. Elbette Fenerbahçe’nin geçen sene yaşananlar sebebiyle durumu şüpheli ama pi’yi 3 alıp yapılan hesaplar da bir o kadar enteresan…
Fenerbahçe geçen sene Avrupa’ya katılamadığı, bir önceki sezon ise daha Ağustos ayında Galatasaray’la el ele Avrupa’ya veda ettiği için epey sağlam bir mirasın büyük bir bölümünü yedi. Galatasaray’la birlikte ilk 30’u zorlar duruma gelmişken şu anda sadece 41,615 puana sahipler. Son 6-7 yıllık dönemde Avrupa’da en istikrarlı takım görünümündeki olan Fenerbahçe’nin kaotik ortamdan çıktığı zaman tekrar bu Avrupa geleneğini kazanması gerekecek, öncelikle bu.
Türkiye’de ikinci olan takım ‘Şampiyon olmayanlar elemesi’ adı verilen ve sıralamada ilk 15’te yer alan ülkelerin son temsilcilerinin katıldığı, sonuçta ise 5 takımın gruplara kalabildiği bir elemede mücadele ediyor. İki turlu eleme öylesine zorlu ki buradan zaferle çıkan bir takımın gruplarda kalma ihtimali epey düşük. Fakat bu seneye dair Fenerbahçe’nin çok önemli bir şansı var, o da büyük ülkelerin Avrupa geleneği olan neredeyse hiçbir temsilcisi ŞL elemesine katılmıyor. İspanya’dan ve Almanya’dan çaylak Malaga ile Gladbach gelirken, Lille, Udinese gibi ekipler de Fenerbahçe’den puan olarak aşağıda. Bu da Fenerbahçe’yi olması gerekenden yukarı taşıdı ve seribaşı sınırına dayandırdı. Bu noktada ise bambaşka hesaplar devreye giriyor. Fenerbahçe’nin seribaşı olup olmayacağını anlaması büyük ölçüde dört gün içinde belli olacak.
1-) Chelsea’nin şampiyonluğu
Şimdi Chelsea’nin şampiyonluğunun Fenerbahçe’yle ne alakası var diyebilirsiniz, biraz uzun ama şöyle: Eğer Chelsea şampiyon olursa ligde 6.olmasına karşın ‘titleholder’ unvanıyla Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılma hakkı elde ediyor. Liverpool’un 2005’te beklenmedik şekilde bunu başarmasının ardından UEFA’nın düzenlediği statüye göre ise İngiltere dördüncüsü yani Tottenham ŞL biletini çöpe atıp Avrupa Ligi’ne gitmek zorunda. İşlerin karıştığı nokta ise Fenerbahçe’yi doğrudan ilgilendiren ‘Şampiyon olmayanlar elemesi’ne İngiltere’den herhangi bir takımın katılmayacak oluşu. Yani 4 takım da direkt olarak gruplara katılıyor, Arsenal de dahil kimse eleme oynamıyor.
Normalde ülke sıralamasında ilk 5 ülkenin temsilcileri doğrudan play-off turuna doğrudan katılıyordu. Diğer 5 takım ise birbirini eliyor, en son 10 takım eşleşerek gruplara kalan son takımı belirliyordu.
Bu durumda 14 takımlı yeni eleme şu şekilde düzenleniyor: Portekiz ve Rusya temsilcileri, yani Braga ile Spartak Moskova ilk turu oynamadan doğrudan play-off turuna kalıyor. Böylece 5 yerine 6 ekip play-off turunda kendine yer buluyor. Fenerbahçe’nin de dahil olduğu geriye kalan 8 ekip kendi arasında eleme oynuyor ve play-off turuna 4 takım kalıyor. 6+4 takım play-off turunu oluşturuyor ve buradan gelecek 5 takım Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor.
2-) Panathinaikos’un ŞL’ye kalamaması
Bu aynı zamanda Galatasaray’ı da doğrudan ilgilendiren bir durum. Bugün 5.maçları oynanan ve 20 Mayıs’ta sona erecek Yunanistan ŞL play-off grubu sonunda PAO ilk sırada yer alamazsa diğer üç takımdan herhangi birinin elemeye katılması dahi Fenerbahçe’ye ihtiyaç duyduğu bir üst sıraya yükselme şansını sağlayacak ve Fenerbahçe iki eleme turunda da seribaşı olma şansını yakalayacak.
3-) Braga, Dinamo Kiev, PAO ya da Spartak Moskova’nın ilk turda elenmesi
Kura çekimi geçen yıldan bu yana ayrı ayrı yapıldığından* Fenerbahçe’nin puanından yüksek dört ekipten herhangi birinin elenmesi de Fenerbahçe’yi elemelerde seribaşı yapacak. Ayrıca bu ekiplerden birinin elenmesi Fenerbahçe ile Galatasaray’ın üçüncü torba hesaplarına yarıyor. (*Bilgi Mücahit Sarnık'tan)
Fenerbahçe gruplara kalırsa hangi torbada?
Öte yandan Fenerbahçe’nin üçüncü torba durumu da Galatasaray’a benzer şekilde sınırda ve puanı Fenerbahçe’den yüksek iki takımın elenmesi 3.torbaya girmesi adına yetiyor. Eğer bu gerçekleşmezse elemeleri başarıyla geçmesi halinde Fenerbahçe 4.torbadan kura çekimine katılacak.
Elenmesinin Fenerbahçe’ye yaradığı takımlar şunlar: Panathinaikos, Braga, Dinamo Kiev, Spartak Moskova, Basel, (Chelsea’nin durumuna göre elemelere kalan)Tottenham veya Anderlecht.
Kısaca (!) durum bu... Bayern Münih’in kupa 1’i kazanmasını isteyen Fenerbahçeliler bir daha düşünsünler derim.
Fenerbahçe geçen sene Avrupa’ya katılamadığı, bir önceki sezon ise daha Ağustos ayında Galatasaray’la el ele Avrupa’ya veda ettiği için epey sağlam bir mirasın büyük bir bölümünü yedi. Galatasaray’la birlikte ilk 30’u zorlar duruma gelmişken şu anda sadece 41,615 puana sahipler. Son 6-7 yıllık dönemde Avrupa’da en istikrarlı takım görünümündeki olan Fenerbahçe’nin kaotik ortamdan çıktığı zaman tekrar bu Avrupa geleneğini kazanması gerekecek, öncelikle bu.
Türkiye’de ikinci olan takım ‘Şampiyon olmayanlar elemesi’ adı verilen ve sıralamada ilk 15’te yer alan ülkelerin son temsilcilerinin katıldığı, sonuçta ise 5 takımın gruplara kalabildiği bir elemede mücadele ediyor. İki turlu eleme öylesine zorlu ki buradan zaferle çıkan bir takımın gruplarda kalma ihtimali epey düşük. Fakat bu seneye dair Fenerbahçe’nin çok önemli bir şansı var, o da büyük ülkelerin Avrupa geleneği olan neredeyse hiçbir temsilcisi ŞL elemesine katılmıyor. İspanya’dan ve Almanya’dan çaylak Malaga ile Gladbach gelirken, Lille, Udinese gibi ekipler de Fenerbahçe’den puan olarak aşağıda. Bu da Fenerbahçe’yi olması gerekenden yukarı taşıdı ve seribaşı sınırına dayandırdı. Bu noktada ise bambaşka hesaplar devreye giriyor. Fenerbahçe’nin seribaşı olup olmayacağını anlaması büyük ölçüde dört gün içinde belli olacak.
1-) Chelsea’nin şampiyonluğu
Şimdi Chelsea’nin şampiyonluğunun Fenerbahçe’yle ne alakası var diyebilirsiniz, biraz uzun ama şöyle: Eğer Chelsea şampiyon olursa ligde 6.olmasına karşın ‘titleholder’ unvanıyla Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılma hakkı elde ediyor. Liverpool’un 2005’te beklenmedik şekilde bunu başarmasının ardından UEFA’nın düzenlediği statüye göre ise İngiltere dördüncüsü yani Tottenham ŞL biletini çöpe atıp Avrupa Ligi’ne gitmek zorunda. İşlerin karıştığı nokta ise Fenerbahçe’yi doğrudan ilgilendiren ‘Şampiyon olmayanlar elemesi’ne İngiltere’den herhangi bir takımın katılmayacak oluşu. Yani 4 takım da direkt olarak gruplara katılıyor, Arsenal de dahil kimse eleme oynamıyor.
Normalde ülke sıralamasında ilk 5 ülkenin temsilcileri doğrudan play-off turuna doğrudan katılıyordu. Diğer 5 takım ise birbirini eliyor, en son 10 takım eşleşerek gruplara kalan son takımı belirliyordu.
Bu durumda 14 takımlı yeni eleme şu şekilde düzenleniyor: Portekiz ve Rusya temsilcileri, yani Braga ile Spartak Moskova ilk turu oynamadan doğrudan play-off turuna kalıyor. Böylece 5 yerine 6 ekip play-off turunda kendine yer buluyor. Fenerbahçe’nin de dahil olduğu geriye kalan 8 ekip kendi arasında eleme oynuyor ve play-off turuna 4 takım kalıyor. 6+4 takım play-off turunu oluşturuyor ve buradan gelecek 5 takım Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor.
2-) Panathinaikos’un ŞL’ye kalamaması
Bu aynı zamanda Galatasaray’ı da doğrudan ilgilendiren bir durum. Bugün 5.maçları oynanan ve 20 Mayıs’ta sona erecek Yunanistan ŞL play-off grubu sonunda PAO ilk sırada yer alamazsa diğer üç takımdan herhangi birinin elemeye katılması dahi Fenerbahçe’ye ihtiyaç duyduğu bir üst sıraya yükselme şansını sağlayacak ve Fenerbahçe iki eleme turunda da seribaşı olma şansını yakalayacak.
3-) Braga, Dinamo Kiev, PAO ya da Spartak Moskova’nın ilk turda elenmesi
Kura çekimi geçen yıldan bu yana ayrı ayrı yapıldığından* Fenerbahçe’nin puanından yüksek dört ekipten herhangi birinin elenmesi de Fenerbahçe’yi elemelerde seribaşı yapacak. Ayrıca bu ekiplerden birinin elenmesi Fenerbahçe ile Galatasaray’ın üçüncü torba hesaplarına yarıyor. (*Bilgi Mücahit Sarnık'tan)
Fenerbahçe gruplara kalırsa hangi torbada?
Öte yandan Fenerbahçe’nin üçüncü torba durumu da Galatasaray’a benzer şekilde sınırda ve puanı Fenerbahçe’den yüksek iki takımın elenmesi 3.torbaya girmesi adına yetiyor. Eğer bu gerçekleşmezse elemeleri başarıyla geçmesi halinde Fenerbahçe 4.torbadan kura çekimine katılacak.
Elenmesinin Fenerbahçe’ye yaradığı takımlar şunlar: Panathinaikos, Braga, Dinamo Kiev, Spartak Moskova, Basel, (Chelsea’nin durumuna göre elemelere kalan)Tottenham veya Anderlecht.
Kısaca (!) durum bu... Bayern Münih’in kupa 1’i kazanmasını isteyen Fenerbahçeliler bir daha düşünsünler derim.
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi Yolu: Torba 3,5
Öncelikle, özlemiştik... Şampiyonluk bir yana, Galatasaray ve Şampiyonlar Ligi’ni aynı cümle içinde kullanmak dahi büyük bir keyif. 6 senedir buruk bir özlemle ve kıskançlıkla dinlediğim Şampiyonlar Ligi tema müziğini bu kez heyecanla dinlemek, o kura çekimi günü binbir türlü hesabı yapacak olmak şimdiden sabırsızlandırıyor adamı.
Sonra ise elbette torba hesapları... İki senedir büyük fiyaskoların doğal getirisi olarak ilk 30 sınırına dayandığı takım sıralamasında büyük bir düşüş yaşayan ve 38.615 puana kadar gerileyen Galatasaray’ın yumuşatılmış Platini sisteminde dahi üçüncü torba şansı sadece üç seneden gelen puanlarla doğal olarak zor ancak hâlâ imkansız değil. Özellikle Galatasaray’dan düşük puana sahip takımlardan Almanya’da Dortmund, Fransa’da ise Montpeiller’nin doğrudan Devler Ligi biletini kapması Galatasaray’ın lehine oldu ve muhtemel dördüncü torbanın üst sıralarına taşıdı. Ön elemelerde seribaşı takımların kazanılacağı düşünülürse Galatasaray şu anda 4.torbanın ikinci sırasında yer alıyor. Bu da üstünde yer alan takımlardan ikisinin herhangi bir şekilde gruplara kalamaması halinde Galatasaray 3.torbada yer alacak demek.
Bu sürprizlerin gerçekleşebilmesi için iki yolu var. Birincisi henüz sıralaması kesinleşmemiş liglerde puanı Galatasaray’dan yüksek bir ekibin bu şansını kaybetmesi, ikincisi elemelerde puanı Galatasaray’dan düşük bir ekibin Galatasaray’dan daha yüksek puanlı bir takımı eleyerek gruplara girmesi. İkinci seçenek için ise iki farklı yol var: Şampiyonlar ve Şampiyon olmayanlar elemeleri.
1-Yunanistan ŞL Play-offları ve Panathinaikos
Sıralaması kesinleşmemiş Avrupa liglerinden sadece Yunanistan'daki bir ihtimal Galatasaray için gerekli kriterleri sağlıyor; o da 50.920 puanlı Panathinaikos’un ocak dışı kalması. Yunanistan’da şampiyon normal sezonda belirlendikten sonra 2 ila 5.sıra arasındaki takımlar play-off oynuyor ve zirvede yer alan ekip Şampiyonlar Ligi’nin “Şampiyon olmayanlar yoluna” katılmaya hak kazanıyor. Şu andaki puan durumuna göre Panathinaikos iki maç kala grupta 8 puanla lider, buna karşın 7 puanlı PAOK, 6 puanlı AEK ve 5 puanlı Atromitos’un hâlâ kupa 1 şansı var. PAO gruba 4 puan avantajla başlamasına karşın avantajını kullanamadı ve puan avantajına sahip olsa da yerini kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Galatasaray’ın buradaki şansı AEK de dahil olmak üzere üç ekibin de takım puanının 38 binden az olması, yani Galatasaray’ı otomatikman bir sıra yukarı atacak olması. Üstelik bu üç takımdan birisi Yunanistan adına elemeye giderse Fenerbahçe’nin elemeye katılması halinde seribaşı olacağı anlamına geliyor.
2-Elemelerdeki ihtimaller
a) Basel
İlk 12 sıra dışında kalan ülkelerin şampiyon takımlarının katıldığı elemede Galatasaray’dan puanı yüksek tek ekip İsviçre temsilcisi Basel. Eğer Basel, iki ön eleme turundan birinde elenirse Galatasaray’ın beklediği sürprizlerden birisi gerçekleşmiş olacak ancak özellikle bu sezonki kadronun edindiği Avrupa deneyimi düşünülürse bunun epey düşük bir ihtimal olduğunu da unutmamak gerekiyor.
b) Şampiyon olmayanlar elemesi
Şampiyon olmayan takımların elemesi sürprizlere, dolayısıyla Galatasaray’ın beklentilerine daha açık. 38 bin puanın üzerinde bulunan takımlardan Braga, Dinamo Kiev ve Spartak Moskova ikişer; Tottenham, Udinese ve Lille ise birer eleme oynayacak. Bu elemelerden gelecek beş takımdan ikisinin Galatasaray’dan düşük puanlı takımlardan olması halinde diğer hesaplara hiç gerek kalmadan otomatikman üçüncü torba yolu açılacak ancak bu pek de kolay değil. Bu ihtimali gerçekleştirmeye en yakın takımlar ise Malaga ile Borussia Mönchengladbach. Sadece bir eleme oynayacak bu ekip gruplara kalmayı başarırsa bu doğrudan Galatasaray’ın işine geliyor. Öte yandan Galatasaray çok değil, sadece 0.400 puan daha fazla puana sahip olabilseydi Lille (38.835) ile Udinese’nin (38.936) kazanma ihtimallerini de cebine koyacaktı. Bu eleme döneminde epey canımızı yakabilir.
Toparlamak gerekirse Galatasaray’ın torbası henüz kesinleşmiş değil ve 3.torba ihtimali hâlâ sürüyor. Özellikle kısa vadede Panathinaikos’un durumunu takip etmek, sonrasında ise elemelerde beklentilere uyan sürprizlerin gerçekleşmesini ummak gerekiyor. Üçüncü torbaya girmek bir prestij olduğu kadar Juventus, Ajax, Olympiakos gibi ekiplerle eşleşmek yerine alt torbadaki takımlardan birini seçmek demek, bu da hiç küçümsenecek bir avantaj değil. Kısacası bekleyelim görelim, şimdilik torbamız 3,5.
İyiler Mutlaka Kazanmaz
Galatasaray taraftarı başta olmak üzere yönetimin, belki de teknik heyet ve futbolcuların üstünde bir yenilmişlik, daha doğrusu adaletsizliğe uğramış ve yapanlar cezasız kalmış hissiyatı var. Bugün de bu psikolojinin kaldığı yerden devam ettiği 2-2’lik Beşiktaş beraberliğinin ardından önce Ali Dürüst, sonra Hasan Şaş’ın yaptığı açıklamalarda görüldü. Halbuki Galatasaray’ın dünüyle bugünü arasında hiçbir fark yok. Kadıköy’de beraberlik ve galibiyet Galatasaray’ı şampiyon yapacaktı, bugün de beraberlik şampiyonluk için yeterli.
Galatasaray’ın sorunu taraftarına, yönetimine ve teknik heyetine bunun yetmemesi, işin çoktan bitmiş olması gerektiği düşüncesi. “Biz zaten şampiyon olduk” demek kadar bugün gelinen noktaya hizmet eden başka hiçbir şey yok. “İyiler mutlaka kazanır” kafasıyla bakmamak, son üç maçtır bu kadroyla harika Fenerbahçe maçları çıkaran hocaya ve teknik heyete bildikleri işi yapma fırsatı vermek gerek. Gerginlik Galatasaray’ın işi değil, Galatasaray bugün ligin hâlâ zirvesindeyse bu oynadığı futbol sayesinde geldi. Şampiyon olacaksa da futbolu sayesinde olacak. Soruşturma, cezalar, o, bu… Bunları Galatasaray’ın gündeminden düşürmek Galatasaray’ın yararına: iki kere iki dört…
Duran top tamam da…
Galatasaray’ın bu beş maçlık seride 2 galibiyeti, 2 beraberliği, 1 de yenilgisi var. Bu 5 maçın 4’ünde Galatasaray’ın açılış golü duran topla gelmiş, diğerinde de gol atılamamış. Bu aslında senelerin duran top özürlüsü bir takım için çok iyi bir şey ama aslında bir o kadar da endişe verici. İyi oynanan, oyunu domine eden bölümlerde dahi oyun akışı içinde gol bulamamak, daha doğrusu oyunun yönünü değiştirememek büyük bir arıza.
Bunda Elmander’in gol vuruşunun zayıflığı, Necati ve Baros’un fiziksel olarak bitikliğinin çok büyük payı var. Elbette Fatih hoca da bunun farkında ancak takım içinden çözüm üretmek pek de mümkün değil. Radikal bir çözüm olarak Riera ve Aydın’ı kanatlara koyup vasatı aşamayan Emre ile Necati/Baros’un oynayanından vazgeçmek bir alternatif olabilir ama 39 maç bitmiş, kalmış geriye 1 maç. Bunun kağıt üstünden pratiğe geçmesini de gerçekçi bulmuyorum, gerisini Kadıköy’de göreceğiz.
Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki çıkışında elbette Galatasaray’ın 2-0’ın kendilerini şampiyon yapıp yapmadığı soru işaretiyle oynamasının etkisi var ama çok sağlam bir mücadele ortaya koydular, golü kovaladılar ve 85 sonrasında iki farklı kanattan gol üretip 2-2’yi bulmayı başardılar. Beşiktaş’ın ikinci golünde Tayfur Havutçu’nun Mustafa Pektemek’i oynatmama ısrarından vazgeçmesinin de neler getirebileceğini gördük. Takım olarak şu son haftada gösterdikleri duruşla takdiri hak ediyor Beşiktaş…
Eurosport'a Trabzonspor maçında yazdığım yazı için: "Galatasaray nerede yanlış yapıyor"
Galatasaray’ın sorunu taraftarına, yönetimine ve teknik heyetine bunun yetmemesi, işin çoktan bitmiş olması gerektiği düşüncesi. “Biz zaten şampiyon olduk” demek kadar bugün gelinen noktaya hizmet eden başka hiçbir şey yok. “İyiler mutlaka kazanır” kafasıyla bakmamak, son üç maçtır bu kadroyla harika Fenerbahçe maçları çıkaran hocaya ve teknik heyete bildikleri işi yapma fırsatı vermek gerek. Gerginlik Galatasaray’ın işi değil, Galatasaray bugün ligin hâlâ zirvesindeyse bu oynadığı futbol sayesinde geldi. Şampiyon olacaksa da futbolu sayesinde olacak. Soruşturma, cezalar, o, bu… Bunları Galatasaray’ın gündeminden düşürmek Galatasaray’ın yararına: iki kere iki dört…
Duran top tamam da…
Galatasaray’ın bu beş maçlık seride 2 galibiyeti, 2 beraberliği, 1 de yenilgisi var. Bu 5 maçın 4’ünde Galatasaray’ın açılış golü duran topla gelmiş, diğerinde de gol atılamamış. Bu aslında senelerin duran top özürlüsü bir takım için çok iyi bir şey ama aslında bir o kadar da endişe verici. İyi oynanan, oyunu domine eden bölümlerde dahi oyun akışı içinde gol bulamamak, daha doğrusu oyunun yönünü değiştirememek büyük bir arıza.
Bunda Elmander’in gol vuruşunun zayıflığı, Necati ve Baros’un fiziksel olarak bitikliğinin çok büyük payı var. Elbette Fatih hoca da bunun farkında ancak takım içinden çözüm üretmek pek de mümkün değil. Radikal bir çözüm olarak Riera ve Aydın’ı kanatlara koyup vasatı aşamayan Emre ile Necati/Baros’un oynayanından vazgeçmek bir alternatif olabilir ama 39 maç bitmiş, kalmış geriye 1 maç. Bunun kağıt üstünden pratiğe geçmesini de gerçekçi bulmuyorum, gerisini Kadıköy’de göreceğiz.
Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki çıkışında elbette Galatasaray’ın 2-0’ın kendilerini şampiyon yapıp yapmadığı soru işaretiyle oynamasının etkisi var ama çok sağlam bir mücadele ortaya koydular, golü kovaladılar ve 85 sonrasında iki farklı kanattan gol üretip 2-2’yi bulmayı başardılar. Beşiktaş’ın ikinci golünde Tayfur Havutçu’nun Mustafa Pektemek’i oynatmama ısrarından vazgeçmesinin de neler getirebileceğini gördük. Takım olarak şu son haftada gösterdikleri duruşla takdiri hak ediyor Beşiktaş…
Eurosport'a Trabzonspor maçında yazdığım yazı için: "Galatasaray nerede yanlış yapıyor"