Kardemir Karabük 2-1 Galatasaray || Emenike Durmaz...

Karabükspor, daha geçen seneden bu yana izlenmesi gereken bir takım. Futbol romantiklerine (bir rivayete göre dilenci) hikayelerine, damıtılmış salt futbol seyircileri Yücel İldiz'in iki sezondur çalışan düzenine, oyuncu keşfetme meraklıları Emenike'ye bakabilir. Herkes kendinden bir şeyleri Karabükspor'da bulabilir. Bu açıdan güzel bir takmlar, En baştan onu söylemek lazım.

Galatasaray, maç öncesinde kazanan takımdan iki tane hayati fire verdi. Bunların ilki ve en önemlisi Milan Baros elbette. Diğeri ise daha sonra daha farklı şekilde değerlendireceğimiz Servet Çetin.

"Orta sahadan dem vuruyorum her maç ama esas sorunu Galatasaray'ın bariz bir şekilde merkez forvet. Milan Baros'un şu takımdaki vazgeçilmez konumunu görüyorduk belki, Nonda'nın sonradan girip attığı üç-beş gole kanmamıştık ama hakikaten yeri doldurulmazmış bu adamın."

Aralık 2009'daki İstanbul BB maçı analizinden. Yorumu kopyala/yapıştır yap, Nonda yerine X koy, bugünkü tablo yine aynı, sorunlar, isimler. Baros'un kaybının Galatasaray'a şampiyonluk yarışına mâl olmadığını görememiş olmamıza mı yanmak lazım yoksa bu adamın tam formunu bulmuşken sakatlanmasına mı? Varlığıyla değil yokluğuyla hatırlatıyor kendini Baros. Takımın en önemli oyuncuları da her zaman bu adamlar olagelmiştir zaten. Bu yüzden Arda Turan da dahil olmak üzere hiçbir oyuncu bu takım için Baros'tan daha değerli değil.

Maça dönelim demek isterdim ama maçın 43.saniyesinde sahada Cüneyt Çakır taklidi yapmaya hevesli olan Aytekin Durmaz, ilerleyen dakikalarda Gökhan Zan'la ve Galatasaray savunmasıyla adeta dalga geçecek olan Emmanuel Emenike'nin yere düşüşüne penaltı çaldı. Halbuki Lucas Neill'ın müdahelesinin topa olduğu açıktı. Yetmedi, 11'de akıllara zarar bir düdük daha çaldı, zeminin azizliği klişesine cuk oturan bir pozisyonda ayağı kayıp düşen Yasin'e "Sen düşmüş olamazsın" deyip Karabük lehine faulü çaldı, Insua'ya da kartı yapıştırdı. Penaltıyı gole çeviren Cernat yine akıllı bir vuruş yaptı, o top döndü, dolaştı, zamanında FM'den tanıyıp sempati beslediğimiz Hakan Özmert'i buldu.

11.dakikasında 2-0 olan bir karşılaşmada hayati eksikleri olan bir Galatasaray'ın kolayca çıkarabileceği bir skor değildi. Hatta ona dahi gerek yok. Şu Karabük karşısında deplasmanda 2-0 geriye düşüp maç alabilecek kapasitedeki takım sayısı bir elin parmağı kadar bile yok, şampiyonundan büyüklerine kadar...

Öte yandan maç boyu Galatasaray savunmasını hallaç pamuğu gibi atan, Gökhan Zan'ı adeta ortaokul çocuğuymuş gibi geçen bir Emmanuel Emenike var. Herkes güçlü diyor ona. Tamam, gücü kuvveti yerinde de bu adam bariz bir şekilde futbolu biliyor, forvet tekniği de gayet sağlam. Topu saklaması gücünden değil vücudunu kullanabilmesinden, adam geçebilmesi de hızı kadar tekniğinden. Bu adamın adını sıkça telaffuz etmek lazım çünkü İstanbul takımları uyanana kadar birisi 15 yıl önce olduğu gibi Geremi usulü paketleyip götürecek. Biz de "Ama, ama..." deyip kalacağız.

Galatasaray takım bütünlüğü bozulunca öyle az buz da değil, kıvamında pişmiş kurabiye gibi ağızda dağılıyor, rakipler için biçilmiş kaftan. Karabük'ün forvet arkası Cernat'nın bugün kendinden geçmesinde başarılı oyunu kadar ona çayırda koşturacak kadar alan bırakan Galatasaray takım savunmasının da payı var. Frank Rijkaard da ne düşündü bilmiyorum ama bu maçı çevirmek için 28'de yapılacak değişiklik Lorik Cana-Aydın Yılmaz ise biz bu dükkanı kapatalım gidelim. Cidden kapatalım yani. Şu takımda, şu zeminde Galatasaray hangi oyuncudan vazgeçmemelidir diye 100 kişi sorsak herhalde şöyle 50'si falan en mücadeleci, en sert adam olan Arnavutu söyler. Yerine Aydın'ı almak ise olacak iş değil. Şeytan tüyü müessesinin düzenli müşterilerinden olan Aydın'ın bu maça etki edemeyeceğini bilmek için düzenli bir takibe bile gerek yok. Bana göre Galatasaray adına maçı bitiren anların başında o gelir.

Son olarak Misimovic'e bir parantez açmazsam gözüm açık gider. Özellikle adını bilmediğim ama maç boyu Lincoln'den girip Cernat'dan çıkan, Elano'dan tekrar Misi'ye bağlayan o gaz spiker başta olmak üzere Misi'ye daha üç maçta asanlara hayretle bakıyorum. 36 asist beklendiğin adamı ceza yayına yakın bölgede değil de orta sahada çizgisinde topla buluşturabilecek kapasitedeysen adam ne yapabilir? Kewell'ı boğaların arasına atmışsın, Pino'ya zaten topu versen geri alma olasılığın %10'u geçmiyor. Yapabileceği maksimum iş olan ters ve uzun topla en uygun adamı görme işini de maç boyu defalarca yapmıştır. Yetmemiştir, kullandığı hemen hemen bütün kornerleri yıllardır görmediğimiz türden kavislerle doğru yerlere kesmiştir. 61'de yine kendisinin kaçırdığı pozisyona kadar bulunan bütün pozisyonumsular onun duran toplarıyla geldi. Yok şu kadar paraya geldi, vay maç başına 3 gol, 8 asist yapmalı türünden beklentiler gerçekçilikten uzaktır. Gaza gelmeyelim, yeni bir "Lincoln'ü linç etme" ortamına müsade etmeyelim. Bu kadar...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

17 yorum:

Unknown dedi ki...

Eski GS Tv muhabirlerinden Mustafa Muratoğlu adını bilmediğin spiker :)

Umut dedi ki...

Ayketin Durmadı vallaha tarihe geçti. Skandal. Daha neler yazarım bu adamla ilgili de neyse..

Rijkaard'ın da babasının ölmüş olması onu maça pek konsantre edemedi gibi. Cana değişikliğini O'na bağlamak istiyorum. Yoksa başka açıklaması yok. Olan yine 3 puana oldu. 3'er 3'er kaybediyoruz.

Adsız dedi ki...

Eline sağlık.
İlk olarak maçı daha çekilmez hale getiren kişi hakemden daha ziyade o adı geçen spiker müsveddesidir şahsi kanaatimce. Bu kadar gereksiz ve olumsuz konuşan başka birini hatırlayamadım. Diğer taraftan, değişiklik tercihinde neden Cana-Aydın seçeneğinin kullanıldığını düşünüyorum, düşünüyorum; ancak işin içinden çıkamıyorum. Anlatan olursa anlamak isterim. Geçen seneki Eskişehir deplasmanında, ilk gol benzerdi, maçın gidişi de benzerdi; ama değişiklikler daha farklıydı/olumluydu. Son olarak Pino bir felaket.

TA dedi ki...

neill!in ceza alanında rakibine kayarak gelmesine ne demeli uğur kardeş.çok gereksiz ve kontrolsüz bir hareketti topa değimiş olsada.ceza alanı en risksiz olacağın bölgedir.avrupa maçlarında görüyoruz rakibi karşılarken bırak kaymayı ellerini arkaya saklıyor savunmacılar top çarpmaması içün.

o pozisyonda emenike değilde alex yada baros olsaydı topa tıklayıp penaltıyı net hale sokarlardı.

Adsız dedi ki...

Emenikeyi izlemek cidden keyifli bir olay ama neillın yerine giren ali turanın emenikeyi 1e 1de nerdeyse hiç kaçırmaması ve hem hız hemde fizik olarak engelenmesi incelenmeli Neil-Ali ikilisi beklenen ikili olabilir hız ve kısmen teknik

victor orbis dedi ki...

Kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım ve bu takımı takip ediyorum.Saftig dönemi de dahil olmak üzere bu kadar etkisiz, aciz , dağınık ve kırılgan bir Galatasaray görmedim ben.Kimse mücadele etmiyor , koşmuyor ; kimsenin ne oynadığı belli değil.Paslaşma yok verkaç yok araya kaçma yok.Artık sıradan bir Anadolu takımı bile diyemiyorum Galatasaray için.Çünkü o sıradan dediğim takımlar bile Galatasaray'ı evire çevire yenebiliyorlar.Bariz bir şekilde Galatasaraylı oyuncularla Rijkaard'ın kimyasının tutmadığını görüyorum ben.Rijkaard oyuncularla iletişim kuramıyor.Başarılı olmasını , Galatasaray'ı bir sistem takımı haline getirmesini çok isterdik ama olmadı.Öyle ki bu takıma Messi gelse bile takımın toparlayacağına , düzeleceğine dair bir umut yok ben de.Ne Galatasaray Rijkaard'ı oyalasın ne de Rijkaard Galatasaray'ı oyalasın artık.7 haftada 3 mağlubiyet alıyorsun ve henüz Beşiktaş , Fenerbahçe ve Trabzonsporla oynamamışsın.Kadro kalitesi de bir başka konu.Yedek kulübesine bakıyorsun;Mustafa Sarp, Ali Turan , Sabri vb oyuncular.Bunlardan hangisi maça girip Galatasaray'ı kurtarabilir?2 yıldır Baros'un alternatifini bulamayan, Keita'yı satıp Pino gibi vasatın vasatı bir oyuncu alan yönetim varken ben artık umudumu kestim.Ucuz etin yahnisi yavan olur derler.Bu takım da ucuz etin yahnisi zaten.Evet hakem çok kötüydü.Penaltı kararı yanlıştı.Fakat Galatasaray'da iyi olan tek bir şey söyleyebiliyor muyuz?

Gadee dedi ki...

Normalde akli basinda olmakla ovunen bir insan olmama ragmen benim bile sabrim tasti.

Yaziklar olsun bu takima ve teknik direktorune.Servet umarim bu formayi bir daha giyemez.

Cana,Misimovic ve Neill cikiyor yerine girenler; Aydin,Ali Turan ve Sabri...

Baris,Ayhan ve Mustafa'yi bu takima transfer eden, hala da takimda tutanlara da yaziklar olsun.

Galatasaray gibi bir takimin kalesini Ufuk Ceylan'a birakanlarada....


Koskoca Galatasaray, Kardemir Karabuk Spor ile oynuyor gazetelere bakiyorum bir gun once herkez Galatasaray yenilir diyor.Bu takimi sirtina sendika reklami alan takimlara karsi bile favori gosteremeyen o yonetimede ....

Istemiyoruz stad falan, bu takimi boyle aciz durumlarda soktunuz stadida alin ....... sokun.

onur dedi ki...

Rijkaard yaptıysa vardır bir bildiği. Romantik futbolun baltalı ilahıdır o, bizlere bok yemek düşer! Servet'i kestiyse yerine daha iyisini koyacağı garantidir, yaratacaktır elindeki kadrodan; Barış'ı sağ açık oynattı ise muhakkak bizim göremediğimiz cevheri görmüştür içinde; Lorik Cana'ya takmaz o ilahi adalettir, göklerde çakan şimşektir; kim formdaysa onu oynatır! Arkamıza yaslanıp seyretmeliyiz onun takımını ses etmeden; en kısa zamanda çıkartacaktır bizi enginlere!

Adsız dedi ki...

Bu takımda açık ve net teknik adamından yöneticisine başkanına kadar yönetememe sorunu var.

Bu sorunun oluşma sebebi yönetme becerisi olan tek bir adamın bile şuanda klüp içerisinde bulumaması.

Yapacak bişi yok adamlar yönetemiyor ne transferi ne oyuncuları ne krizleri geldiklerinden beri adnan polat ekibi hakkında vaybe adamlarda şu krizden takımı nasıl çıkardılar nası iyi hale getirdiler diyemiyor hep daha kötüye daha batak duruma sürükleniyor takım.

Lincoln u yönetemeyen takım gidip Keita yı olıyor sonrada aa bak bu adamda böylemiş diyor.Hersene iyi kötü bakmadan 5-6 yabancı gelip gidiyor.

Bide asıp kesenler var bu takım bu kadro ile şampiyon olamaz diye bu takım başında kendini yöneticek birini bulursa farkla şampiyon olur.

excellence dedi ki...

22 yasindayim ve Galatasarayi bundan daha cürük daha aciz bir durumda görmedim. Kadroda okadar cöp oyuncu var ki saymakla bitmez.

Ayhan
Sarp
Baris
Aydin
Elano
Aykut

Bunlardan 4-5 i her macta ilk onbirde. Böyle bir takim nasil top oynasin? Rijkaard takimin basina geldi geleli hangi oyuncunu performansinda bir cikis var? Benim aklima sadece Sabri geliyor, diger tüm oyuncular dibe vurdu, en bast Rijkaard öncesi takimin belki kemigi dedigimiz Ayhan-Servet-Arda üclüsü. Bu nasil bir celiskidir?

Rijkaard her yenilgiden sonra "daha cok calismamiz lazim" diyor. Ne calismaymis arkadas...60 küsür korner kullanmisiz lig basladigindan beri bir tane tehlikeli pozisyon yok ama diger taraftan rakibin kullandigi her 3 duran toptan biri gol oluyor. Gayet iyi calisiyorlar bizimkiler.

Misimovic geldikten sonra ancak bir korner nasil kullanilir görduk. Biktik artik Ardanin daha yakin diregi bile gecmeyen asirtma ortalarindan.

Takimin her yeri ariza ya hepsini buraya yazmak istiyorum ama abarti olacak. Kendime bir blog acayim en iyisi yada geceleri yatmadan önce günlük tutim. Baska türlü gecmez bu sinir.

bss dedi ki...

Rijkaard'a elestiri yapan taraftarlara sozum yok her karar elestirirlir ama gonderilmesini isteyen butun taraftarlar gunubirlikci taraftardir,gunu birlik basari isteyen taraftardir,tipki real madrid taraftari gibi,hadi adamların bi yerleri tutusuo ''artk kredimiz bitio barca bizi bitirior'' die her gelen hocayi elestiriorlar ama pardon biz kimiz?28 yil once alex ferguson takima geldiginde ve 7 yil bi kupa alamadigi donemdeki manchester united dan dahami buyuguz?arkadaslar azicik zeki olalim,istenilen sistem kolay bi sistem degil yoksa herkez oynar, yavas stoperlerle,34 yasina gelmis ileriye top tasimaya calisan adamla,forvet arkasi oyuncuyu orta sahada oynatmayla,rakip sahaya cokup top cevirip hizli kanatlarla atak yapip maci 30 metrede oynayip kazanmak olucak is degil.Evet bu sistemi oynatmak isteyen hoca oynamayan bir takim ve bu yonde hic bir hamle yapmayan bi yonetim var,ne yapmak lazm?Eger biz bugun Rijkaardi gondermek istiosak bunun tek sorumlusu YONETİM!!!Bence onlari gonderip,butun futbol subesini Rijkaarda verelim herseyden o sorumlu olsun 5 sene bekleyelim...Cok biseymi kaybederiz?bu 5 senede Fener UEFA yı BJK CL yimi alir?

Sertug Ozgur dedi ki...

Evet Galatasaray'ın kadro kalitesi çok üst düzeyde gözükmüyor, evet alternatifli kadrosu yok, evet kulübesi zayıf, transfer yanlışları var.

Tamam da teknik direktörün verdiği katkı nedir? Ben teknik direktörün her zaman oyuncu kalitesinden daha önemli olduğuna inanırım. İyi futbol, iyi futbolcuyla oynanır derler, doğrudur, fakat iyi teknik direktör her şartlara çözüm bulan isimdir, kafasındaki manteliteyi iyi kötü sahaya yansıtır. Belirli bir anlayışı olur.

Dışarıdan bakıyorum Beşiktaş'lıyım, bence Galatasaray rijkaard'la bir an önce yollarını ayırmalı, maya tutmadı, iletişim eksikliği gözüküyor, bırakın belirli bir oyun düzeni tutturmayı, teknik direktör hamleleri beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Rijkaard'ın buradaki performansını görünce, standart bir yerli teknik adamın yönettiğini sanıyorum sanki.Tamamen oyuncuların kişisel performanslarına dayalı bir oyun görüyorum. Bir organizasyon yok, oyuncu planlaması yok, oyuncu değerlendirmesi yanlış,aynı dizilişte ısrar etmek,inatçılık,takıntılık. Geçen seneki Mustafa Denizli'li Beşiktaş'a benzetiyorum ben rijkaard'lı galatasarayı. Üstelik rijkaard'ın denizli gibi iyi bir yönetici olma özelliği de yok. Ve saha içi hamleleri. En azından denizli yanlış da yapsa, 3-4 maç hamleleriyle maçı değiştirebilmiştir. Koskoca galatasaray bu mu olmalı, son 10-15 yılın istikrarlı olmasa da en hücum kültürü olan takım böyle mi olmalı, nasıl bu hale gelir.?

Ufuk dedi ki...

En büyük tavsiyem; oyuncuların Rijkaard planlarını / niyetlerini ögrenmektir...

Adsız dedi ki...

spiker müsveddesi diye salladığınız adam galatasaray'ı çoğu kişiden daha iyi tanıyan birisi. misi'yi linç etme kampanyasında bulunmadı tam tersine lincoln ilk geldiğinde müthiş bir performansla gs kariyerine başladığı için elano ve misi den de beklentiler yükseldi dedi. ayrıca gs nin karabük deplasmanında olumlu konuşacak pek de birşey yoktu son 10 yılın en berbat anadolu deplasmanı peformansı sergilendi gs açısından..

Adsız dedi ki...

Rijkaard veya değil. Mesela Rijkaard değil zaten. Mesele biziz. Biz dediğim kitle hem biz izleyiciler hem de oyunculardır. Konuyu siyasete bağlamayı pek istemiyorum ancak kuşkusuz ki çok da uzağından geçmesi mümkün değil.

Öncelikle teknik direktörü bir komutan, bir savaşçı bir kahraman gibi görmemiz çok abartılı ve bu bizim bir anlamda kültürümüzde ve çok daha önemlisi eğitimimizde yatıyor. Bizler bunları okuduk tarihte. Ordusunu muhteşem düzeyde yöneten bir komutan savaşı kazandı ondan sonra yeterince iyi komutanlar çıkmayınca savaşlar kaybedildi.

Derin bir tarih (öz)eleştirisine girmeye gerek yok. Mevzu çok açıktır aslen. Biz bugün Rijkaard'ı kovarız, Rijkaard gider Avrupa'nın baba takımlarından birinin başına geçer (eğer canı isterse..). Keza her ne kadar memur hoca denmesi bizim diyarımızda ziyadesiyle basit olsa da, kendisi bir ölçüde idealisttir. Premier league takımı çalıştıracam diye gazları yoktur.. en azından ben öyle biliyorum kendisini.

Futbolu, Milli takımı, Galatasaray'ı unutacak olabilirsek eğer bir süre için... söylenmesi gereken bir söz var.

Bizler, gayrı safi milli hasılası Avrupa'nın 5 büyük devletinin her birinden çok daha küçük olan (bildiğim kadarıyla herhangi birinin yarısı bile etmiyoruz), bir yandan da (Almanya hariç) bu devletlerin neredeyse her birinden teke tekte daha fazla nüfusa sahip olan bir milletiz. De facto fakir bir ülkeyiz ve her ne kadar atılımcı bir ruhla futbol meselesine tomarla para akıtsak dahi bizim mevcudiyetimiz değişmeyecek.

Futbolun sokaktan, varoşlardan, mahalleden veyahut bilmemneden beslenmesi bir anlamda onu sermayesiz ve bir o kadar da karlı bir şirket olarak tanımlıyor günümüzde ancak bu bütünüyle bir aldatmaca. Avrupa'nın X ülkesinin (eski komünist ülkelerde dahi) varoş çocuklarının sahip olduğu imkanlarla bizimkileri kıyaslamak, sıfır olmayan bir sayıyı sıfıra bölmekle eşdeğerdir. Bir türlü sahip olamadığımız takım "ruhunun" temellerini "ruhlarda" aramaktansa, eğitimimizde aramamız gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye'nin yerel gerçekliğine dönecek olursak eğer. Akp iktidarından beridir sessiz çoğunluklar denen, ihmal/inkar/terk edilmiş cahil çoğunluğun sesini çıkarmasına şahit oluyoruz. Bu başkaldırıyı futbolu bilmeyen Servet'lerin, Mustafa'ların Rijkaard'a olan başkaldırısında da görebiliriz. Bizler de varız diyorlar ve bir anlamda haklıdırlar da. Ancak varolma yöntemlerine halen sahip değiller.

Değişmesi gereken birisi varsa eğer, O da bizleriz burası kesin. Neden Rijkaard'ın oycuncularımıza gaz vermesini istiyoruz hala anlayabilmiş değilim. Keza bunu farkına varmak için Rijkaard'a da ihtiyaç yok. Skibbe'nin gitmesinden aylar sonra yaptığı röportaj son derece açık. Onun istedikleri açık, ona söylenenler açık.

Bizler erken bir futbol atılımı yaparak, bir kolay yolun peşinde koşan, Avrupa'lılara onlardan bir eksiğimiz olmadığını göstermeye çalışan, savaşçı kültürümüzü başka bir plaaaatforma yaşatmaya çalışan (genetik olarak eksiğimiz yok, eğitim olarak çok gerideyiz) ve bu sayede asli sorumluluklarını/dertlerini unutmaya çalışan bir milletiz.

Özür dileyerek eklemek istiyorum, rakiplerimizin hepsinden daha çok çalışmamız gerektiği gibi bunun bile yeterli olmayacağı bir durumdayız ancak gel gör ki, "Mustafa'ya az gaz versen Ronaldo'yu yer" diyebilecek kadar da saçmayız.

WS

Adsız dedi ki...

Olay Rijkaard değil olay biziz. Hem izleyiciler hem de oyuncular. Konuyu siyasete bağlamak istemiyorum ancak kuşkusuz uzağından geçmek mümkün değil.

Teknik direktörü bir komutan, bir kahraman gibi görmemiz çok abartılı ve bu bizim kültürümüzde ve daha önemlisi eğitimimizde yatıyor. Bizler bunları okuduk tarihte. Ordusunu muhteşem düzeyde yöneten bir komutan savaşı kazandı ve ondan sonra yeterince iyi komutanlar çıkmayınca savaşlar kaybedildi...

Tarih (öz)eleştirisine gerek yok mevzu çok açık. Biz bugün Rijkaard'ı kovarız, Rijkaard gider Avrupa'nın baba takımlarından birinin başına geçer (eğer canı isterse..). Keza her ne kadar memur hoca denmesi bizim diyarımızda ziyadesiyle basit olsa da, kendisi bir ölçüde idealisttir.

Futbolu, Milli takımı, Galatasaray'ı unutablirsek bir süre için..1.

Bizler, gayrı safi milli hasılası Avrupa'nın 5 büyük devletinin her birinden çok daha küçük olan (bildiğim kadarıyla herhangi birinin yarısı bile etmiyoruz), bir yandan da (Almanya hariç) bu devletlerin neredeyse her birinden teke tekte daha fazla nüfusa sahip bir milletiz. Yani fakir bir ülkeyiz ve her ne kadar atılımcı bir ruhla futbol meselesine tomarla para akıtsak dahi bizim mevcudiyetimiz değişmeyecek.

Futbolun sokaktan, varoşlardan, mahalleden veyahut bilmemnereden beslenmesi bir anlamda onu sermayesiz ve çok karlı bir şirket olarak tanımlıyor günümüzde ancak bu bütünüyle bir aldatmaca. Avrupa'nın X ülkesinin (eski komünist ülkelerde dahi) varoş çocuklarının sahip olduğu imkanlarla bizimkileri kıyaslamak, sıfır olmayan bir sayıyı sıfıra bölmekle eşdeğerdir. Bir türlü sahip olamadığımız takım "ruhunun" temellerini "ruhlarda" aramaktansa, eğitimimizde aramamız gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye'nin yerel gerçekliğine dönecek olursak eğer. Akp iktidarından beridir sessiz çoğunluklar denen, ihmal/inkar/terk edilmiş cahil çoğunluğun sesini çıkarmasına şahit oluyoruz. Bu başkaldırıyı futbolu bilmeyen Servet'lerin, Mustafa'ların Rijkaard'a olan başkaldırısında da görebiliriz. Bizler de varız diyorlar ve bir anlamda haklıdırlar da. Ancak varolma yöntemlerine halen sahip değiller.

Değişmesi gereken birisi varsa eğer, O da bizleriz burası kesin. Neden Rijkaard'ın oycuncularımıza gaz vermesini istiyoruz hala anlayabilmiş değilim. Keza bunun farkına varmak için Rijkaard'a da ihtiyaç yok. Skibbe'nin gitmesinden aylar sonra yaptığı röportaj son derece açık. İstedikleri açık, ona söylenenler açık.

Bizler erken bir futbol atılımı yaparak, bir kolay yolun peşinde koşan, Avrupa'lılara onlardan bir eksiğimiz olmadığını göstermeye çalışan, savaşçı kültürümüzü başka bir platformda yaşatmaya çalışan (genetik olarak eksiğimiz yok, eğitim olarak çok gerideyiz) ve bu sayede asli sorumluluklarını/dertlerini unutmaya çalışan bir milletiz.

Özür dileyerek eklemek istiyorum, rakiplerimizin hepsinden daha çok çalışmamız gerektiği gibi bunun bile yeterli olmayacağı bir durumdayız ancak gel gör ki, "Mustafa'ya az gaz versen Ronaldo'yu yer" diyebilecek kadar da saçmayız.

WS

pclion dedi ki...

"Özellikle adını bilmediğim ama maç boyu Lincoln'den girip Cernat'dan çıkan, Elano'dan tekrar Misi'ye bağlayan o gaz spiker başta olmak üzere"

Spiker müsvettesi? Kendi kafanızda hakaret uydurup benim üstüme yapıştırmayın. Gaza gelmiş demek hakaret değildir ve beni ekran başında irrite etti. Galatasaray'ı yakından tanımıyor dediğimi de hatırlamıyorum...

Related Posts with Thumbnails