Yeni Nesil All-Star'lar: 2010'lara Giriş...

Belli bir yaşın üzerinde olan her spor takiçşisinin ortak serzenişidir. Hiçbir oyuncu eskilerin verdiği tadı vermiyordur, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bugün "Ronaldo, Messi" deyince "gerçek Ronaldo o değil, Maradona'yı izlediniz mi?" diyen birçok futbolsever bulabilirsiniz, aynısı basketbolseverler için de geçerli tabii. Jordan'ı gecenin kör bir saati kalkıp izlemenin değeri paha biçilmezdir birçokları için, 2000'lerin basketbolu tatmin etmez birçoğunu. Bazıları için bu isim Larry Bird'dür, Magic Johnson'dır, bazıları için ise Kobe Bryant ve Allen Iverson olmuştur, olmak üzeredir.

 2000'ler de artık kapandı, benim de dahil olduğum birçok kişiden 2010'lu yıllarda benzer yorumlar yükselecektir, sporun kaderi budur. Spor hiçbir zaman yerinde saymaz. Her spor kendi iç dinamiklerinde değişmek ve gelişmek zorundadır. Benim spora ilgim de çokça bu noktadadır, değişimi gözlemlemek, bu değişimi gerçekleştireceklerin kendi gelişimlerini izleyebilmek. Futbol ya da basketbol, farketmiyor. Hafızamdaki en güzel All-Star olan 2003'teki Jordan'ın vedasını hiçbir All-Star karşılayamayacak belki ama o yıldızların yerini başka yıldız oyuncular alacak, şu anda dahi alıyor. Bu haftasonu yapılacak All-Star maçına ilk kez katılacak dokuz isim var bu sezon ve bu isimlerden bahsetmek gerekiyor. Önce isimleri saymak gerekiyor elbette.

Batı: Deron Williams, Kevin Durant, Zach Randolph, Chris Kaman.
Doğu: Rajon Rondo, Derrick Rose, Gerald Wallace, Al Horford, David Lee.

Gardlara bakınca en çok dikkat çeken isim Deron Williams olsa gerek. Batıda Steve Nash, aynı drafttan gelme olsa da takımı adına çok daha fazla şey ifade eden ve MVP'liğe dahi oynamış bir Chris Paul varken Deron Williams rahatlıkla ligin en iyi oyun kurucuları arasında adı geçerken All-Star maçlarında yer bulamıyordu. Zaten ligin asist krallığına bakarsak bu iki ismin hemen ardından üçüncü konumda Deron, geçen sezonu da ikinci bitirmişti Chris Paul'un ardından. Bu sezon artık zamanı gelmişti ve şeytanın bacağını kırdı, artık o da All-Star bir gard. Yeni gelen dokuz oyuncu arasında kalıcı olacağına kesin gözüyle bakabileceğimiz isimlerden biri.

Diğer iki gard ise doğudan. Garnett, Pierce, Allen üçlüsünü bir araya getirdiğinden beri şampiyonluğun doğal adayı olan ve All-Star'da üç oyuncuyla temsil edilen Celtics'in genç oyun kurucusu Rondo bu sene bayrağı keskin şutör Allen'dan devraldı ve takımının üçüncü All-Star'ı olmayı başardı. Adı hala Garnett ve Pierce gibi isimlerin yanında rahatlıkla telaffuz edilemiyor belki ama kaydettiği aşama tartışılmaz. Yine de kırk olmasa da baya bir fırın ekmek onu bekliyor, Celtics sisteminin bir parçası olması ona bu onuru getirdi, bence. Kendi draft sınıfının 1 numarası ve bu blogun ilk basketbol yazısına adını veren Derrick Rose'un ise birkaç sene içinde buralara geleceği tahmin ediliyordu, o da takımının en çok sorumluluk alan oyuncusu olarak Doğu'nun en iyi gardları arasına adını yazdırdı. O da ismini buralarda sık göreceğimiz isimlerden.

Yeni forvetlerden Oklahoma City Thunder'ın yıldızı Kevin Durant listenin en tepesine ismi yazılması gereken oyuncu olabilir şu sınıfta. Draft öncesi yaptığı muazzam çıkışı ve eşsiz yeteneklerine rağmen fiziğinin NBA için handikap olup olmayacağı konuşulan bir oyuncuydu, Oden gibi "Duncan beri gelen en kalifiye uzun" etiketli bir oyuncuyla da aynı sene drafta girmesi onu ikinci sıraya itmişti fakat onu tercih eden Thunder'ı hiç pişman etmedi. Özellikle bu sene kaydettiği muazzam gelişim onu ligin en iyi forvetleri arasında saymamızı sağladı bile. Kariyerinin sonuna kadar bu seviyede kalacaktır, bu organizasyonlarda yer alacaktır, görünen o.

Doğu'da seçilen Gerald Wallace ise Charlotte Bobcats'in her şeyi. Bazı oyuncular vardır, geldikleri andan itibaren yetenekleriyle belli bir seviyeye geleceklerini öngörebilirsiniz fakat bazı oyuncular da tıpkı Gerald Wallace gibi çalışarak her gün üzerlerine koyarlar, kendi oyunlarını kendileri oluştururlar. Benim bu ligde en fazla saygı duyduğum adamlardan biridir bu yüzden Gerald Wallace. Sacramento günlerinden bu yana geçirdiği değişim herkese örnek olacak cinsten. Ribaund sezgisine de ayrı parantez açmak gerek, kendini farklılaştırma anlamında. Bir Durant, bir Deron Williams değil belki ama takımı için onlar kadar anlam ifade ediyor belki de.

Batı yakasının yeni uzunlarından Zach Randolph aslında Portland kariyerinden bugüne hep All-Star istatistiklerine yakın bir performans çizdi, istatistik için oynamayı seven bir oyuncudur. Fakat bu skorer özelliğinin yanı sıra hiç savunma yapmaması onun oynadığı her takıma faydası kadar zararı da olmasına yol açıyordu, bazen ibre zarar yönüne de kayabiliyordu daha çok. Bu sezon Memphis'te ise farklılaştı Randolph, oyununu daha verimli kullanmaya başladı. Marc Gasol'la içerde oluşturdukları birliktelik senelerdir ligin dibine demir atan takımı yeniden yarışır bir organizasyon haline getirmeyi başardı. Bunun ödülü olarak ise ilk kez All-Star organizasyonuna davet edildi. 'Kara Delik' Zach bu sefer hak etti orda olmayı.

Chris Kaman da farklı bir hikayeye sahip aslında. Yanlış hatırlamıyorsam 6. sıra seçimi olması lazım Kaman. Uzun bir dönem de seçildiği yerin hakkını vermeyen, yanlış Clippers draftlarından biri olarak anıldı ama Elton Brand'in yokluğunda yakaladığı büyük çıkış onun kariyerinde dönüm noktası oldu. İstatistiklerini de o günden bu yana koruyan Kaman, takımının da bir adım öne çıkmasıyla "takım temsilcisi" kontenjanından organizasyona adım atmış oldu. Bu seviyede her daim bulunabilir mi, zor tabii ama iyi bir uzun olduğunu artık ispatladı diye düşünüyorum. Yao sağlıklı olduğunda tekrar seçilme şansı epey düşecektir ama bir kez bile o formayı giyebilmenin önemi büyük.

Doğu'da uzun olmak ise Batı'ya göre bir nebze daha kolay. Önünüzde Howard gibi bir azman olsa da aynı kalibrede sayabileceğimiz bir pivot yok, kısmen Chris Bosh işte. Al Horford da iyi bir görev adamı olmasının ve Atlanta'nın bu sezon kulüp tarihinin en iyi normal sezon performansını ortaya koyuyor olmasının ekmeğini yedi ve "takımın ikinci temsilcisi" olarak adım attı organizasyona. Sevdiğim bir oyuncudur aslında ama bu seviyede şans bulmasını konferansına ve takımına borçlu olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla. David Lee ise bireysel olarak bu seviyeye belki daha yakın bir adam fakat onun da takımını bir üst seviyeye taşıma konusunda ispatlaması gereken şeyler var. Yine de performansıyla buraları hak ettiği aşikar.

Deron, Durant, Rose ve diğerleri. 2000'lerin All-Star şölenlerini nostalji sayfalarına ittiğimiz bu haftasonunda yeni neslin temsilcileri olarak Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gecede 'All-Star' etiketlerine kavuşacaklar. 2020'lere gelindiğinde hangilerinin ismini en büyükler arasında anacağız, onu da zaman gösterecek...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

3 yorum:

HHKahraman dedi ki...

"90'larda futbol sanki daha bi başkaydı" dersem bu güzelim basketbol yazısının içine etmiş olmam umarım...

Mr.Blonde dedi ki...

Unutulan eküri Cem Sultan'ı bekliyorduk ama zaman bulamadın sanırım...Güzel yazı btw:)

Nevzat dedi ki...

Bizim Erhan napmis sacini öyle?

Related Posts with Thumbnails