Yönetim, futbolcu, taraftar... Bugün Karpaty Lviv hepsi ayrı ayrı sınavlar verdi, bana kalırsa hepsi de fena halde çaktı. Ağustos'un 19'unda oynanan bir karşılaşmaya Galatasaray, Kewell ve Neill olmak üzere iki yabancıyla çıkıyorsa (Baros'la üç), geri kalan dokuz (sekiz) yerli oyuncudan yeni olarak sadece Serdar Özkan, Mehmet Batdal ve Ali Turan varsa bunun herhangi bir mazereti yok. Bu sezon başı hazırlık kampı falan değil, ligler başlamış ve transfer döneminin bitimi eli kulağındayken oynanan UEFA Avrupa Ligi play-off turu maçı. Hani akıl alır gibi değil. Bir ton oyuncu gitmiş, bir ton oyuncu gelmiş, en önemli parçaları henüz yolda olan bir takımın böyle bir kadroyla sahaya çıkmaya hakkı yok. Bu da Frank Rijkaard'dan önce yönetimin hanesine yazılır.
Maçta 'o öyle dizildi, bu şöyle oynadı'dan ziyade Galatasaray'ın en temel arızalarını gösteren anlara yani yenilen gollere konsantre olmak gerek. OFK Belgrad maçlarını ve Sivasspor maçını da gözümüzün önüne getirerek bugünkü maçla beraber yenilen toplam 7 golü aklımıza getirelim. Acaba hangisinde Galatasaray savunmasının yerleşim hatalarının ve hamlesizliğinin payı yoktu? Bakın, normal oyun akışı içerisinde gerçekleşecek ters ayak üstünde yakalanma halinden bahsetmiyorum, Galatasaray oyuncuları bariz bir biçimde pozisyon alma becerisinden yoksun ve rakibe öyle boşluklar ve alanlar veriyor ki vasat bir takımın bile bu eksiklerden faydalanıp kaleye inememesine imkan yok. Galatasaray'a gol atmıyorlar, Galatasaray kendi kendine yiyor, net olarak... Daha kaleci Aykut'un başrolünü oynadığı duran top/korner açmazlığına hiç girmedim bakın...
Bu sorunun hücum ayağı zaten savunmadaki problemin de çıkış noktalarından birisi ve temelinde orta sahanın öne çıkıp duvar işlevi görememesinden kaynaklanıyor. Galatasaray, ilk yarıda hiçbir ribaundu alamadı, ne hücumda, ne savunmada. Dönen bütün toplar istisnasız Karpaty oyuncularında kaldı ve bırakın topu almaya çalışmayı, ribaundu alan rakip oyunculara yakın oynayıp onları bozma girişimi bile yoktu Galatasaraylıların. Akıl alır gibi değil. Sanki halı sahanın son 10 dakikasında rakip takım oyundan düşmüşçesine rahat pas yapıp 80 metre engel olmadan kaleye gidiyor adamlar.
Bu iki büyük zaaftan da ötesi, belki de acısı bu takımın istediği zaman bu işleri yapabilmesi! Evet, zaten kişilik bölünmesi geçiren ve omurgalı bir duruş sergilemekten aciz tribünlerin tepkisini çektikleri anda, kazanmak "zorunda" olduklarını hissettikleri anda hepsi ölü toprağını üstlerinden atmasını biliyor. Top oynuyorlar. Rakibi yarı sahasına hapsediyorlar ve dönen topları alıyorlar. Biz o ya da bu diyelim, bu takım olur-olmaz diyelim, hepsi aslında farazi şeyler ve bu dün akşam açıkça görülmüştür.
Benim devre arasındaki maç tahminim 2-2'ydi. Maç psikolojisine bağlı, rakibin de kabullendiği baskılar, normalde Galatasaray'ın beceremediği kaleye yakınlığı sağlar ve becerili ayaklar bu noktadan Galatasaray'a bir şeyler kazandırabilir diye öngörüyordum ama takımın 2-2'lik skoru getiren oyun Galatasaraylılara net olarak hakarettir. En azından benim bu oyunu oynayabilen, bu patlamayı yapabilen takımın yetersizliğini kabullenmem mümkün değil. Rijkaard'ın önemli sorumlulukları olmakla birlikte futbolcuların oynamamaya niyetli olduğuna inanıyorum artık ve bu işin boyutu sandığımızdan vahim. Hiçbir halt oynamayan bu takımın sıkışınca oynayabildiğini görmek daha da kötü. Demek ki problem oyunculardan başlayan, teknik heyete uzanan bir oyun kurgusu ve motivasyon problemine işaret ediyor ve yönetimin bu iki kanat üstünde hiçbir denetimi yok. Başarılı bir devreden sen bunu mu çıkardın derseniz de evet derim. Galatasaray şu noktada aldığı her skoru hak ediyor... Aklını, mantığını, sağduyusunu çoktan yitirmiş tribünleri de dahil olmak üzere. Bir dakika önce takımı 15 bin kişi ıslıklayıp iki dakika geçmeden "Bizler inandık, siz de inanın" diyen "Bu taraftar için oynayın" şeklinde bağıran taraftar. Bırakalım da kendileri için oynasınlar, bu taraftar için değil çünkü ancak bu kadarını hak ediyoruz...
Şu maça dair güzellikle hatırlanacak ilk isim Harry Kewell'dı şüphesiz. Bence kim gelirse gelsin, sakatlanmadığı sürece bu takımda banko oynayacak üç-dört adamdan biridir. Onu çok sevdiğimiz bir figür olduğu için değil saha içindeki işlevi için takımda tutma gerekliliği üstüne birkaç yazı yazmıştım, şu akıl kıtlığında çok daha kritik bir rolde olduğunu bir kez daha gördük. Aman nazar değmesin. Bizi şu takıma bağlayan kaç kişi kaldı ki? Galatasaraylı Kewell...
25 yorum:
Günaydın Uğur.
Fenerbahçe Youngboys a yenildiğinde Gs'li arkadaşlarımın takılmalarından bir türlü kurtulamadım. Onların bindirmelerinden fırsat bulduğum sırada Gs nin Avrupa Fatihi sıfatını yavaş yavaş kaybetmeye başladığını anlatmaya çalıştım. Karpaty maçında fark bekliyorlardı. Bende el oğlu bunlar, kolay maç olmaz demeye çalıştım. Ama olmadı dinletemedim:))
Dediğin gibi Kewell figür olmasından dolayı değil,şu takımda neredeyse kimsenin sahip olmadığı pozisyon bilgisi ve futbol zekasına sahip olduğu için oynatılmalı.İlk yarı hayatımda gördüğüm en kötü Ali Sami Yen performansıydı(96'da 4-0 yenildiğimiz Fenerbahçe ve 99'da 5-0 yenildiğimiz Chelsea maçları dahil).Bahsettiğin gibi kanser bütün organlara yayılmış durumda.Taktik konuşmamız imkansız,dengenin çok çok uzaklarındayız.Geçen yaz bu zamanlar futbol devriminden bahsediyorduk iştahla,devrim oldu galiba,Galatasaray kimliği,bütünlüğü,asaleti devriliyor adım adım.Her mağlup duruma düşülen iç saha maçı başka rezalete sahne oluyor.
Son olarak biz Galatasaray seyircisinin durumunu çok güzel anlattı bugün düştüğüm durum.Boşver GS maçını deyip Trabzonluların 3.kattaki bir mekanına gittim.Cam kenarında GS maçının ilk yarısı izlendi.Artık başlasın şu Trabzon maçı çile bitsin dedim.Ancak GS maçının ikinci yarısına kaydı hep göz,3 kat aşağıdaki(Sakarya meydanında)açık alandaki LCDlerden izlicez diye şekilden şekile girdik,sözde Trabzon maçını izliyoz,yalan kendimizi kandırıyoruz,araya mesafe koymaya çalışıyoruz,olmuyor.Pazar günü Bursa maçı nasıl olur ki,ikinci yarıdan izler taşır mıyız acaba:))
İş adamları saha içi kararlara etki etmemeli. Bir sportif direktör şart artık, yetki sınırları iyi çizilmiş. Yönetimle Rijkaard'ın arasında uçurum var.
Biz bir de Kewell'i satiyorduk, degil mi? Vah, vah.
Ben de tribunlerdeki "kisilik bolunmesi" yasayan taraftarlardan biriyim, ve tribunler hakkinda yazdiklarinizin tam olarak dogru oldugunu dusunmuyorum. Evet, bir cok taraftar su aralar yonetim/teknik kadro/futbolcular ucgeni hakkinda farkli, hatta yer yer zit gorusler icerisindeler, bu da kendisini belli ediyor. Ancak bu macta bence taraftar olarak genel anlamda basarili oldugumuzu dusunuyorum.
Aklima babamin beni nasil yetistirdigi geldi. O da beni oglu oldugum, beni canindan cok sevdigi icin hep desteklerdi, ancak kendi huysuzlugumdan, bezginligimden dolayi bir iste basarisiz olursam sert bir sekilde tepkisini koyar, afedersiniz dayak disinda her yoldan dolayli olarak agzima sicardi. Hiyarligimi anlayip yapmam gereken islere gerekli ilgiyi gosterdigimde ise basarili olayim olmayayim gene tam destegini verirdi.
Galatasaray bu macta golleri yiyince kredi kaybetmeye basladi. Bu da taraftarin genel gurultusunden bellidir. Ikinci gol ikinci yarida gelseydi bu mac bence donmezdi. Yarida taraftar olarak biz de bir nefes aldik. Boyle durumlarda taraftarin ne kadar kredisi kaldigi hissedilir. Ikinci yarinin ilk 15 dakikasinda gol olmasaydi destek yine kesilecekti. Taraftarlar tam dinmek uzereyken gol geldi. Haydi, bir 20 dakika daha. Gol oldu, tamam mac sonuna kadar destek.
Bu boyle. Sonunda taraftar da takiminin iyi oynamasini istiyor. 200-300 kadar kendini takimina adamis adam disinda "hep destek, tam destek" yalan. Zaten oyle de olmamali.
rijkaard la futbol arasında uçurum var
Gerçekten de taraftarın bir dakika önce yuhlarken, golün ardından "bu taraftar arkanızda her zaman" tezahüratı yapması ironikti. :)
Her gelen hocayı küçük düşürür kendi takımı yönetmeye çalışırsan oyuncularda sana aynı tarifeyi uygular.Onu bunu geçiyorum çıkıp utanmadan bir yönetici nasıl olurda benc yönetim istifa demek istiyorum bazen diyor.
Birilerinin gelip bu oyunculara karşındaki adamları tanıyormusun onlar kim biliyormusun demesi lazım çünkü kewell ve baros teknik adamlarının kim olduğunu bidiklerinden saygı duyduklarından hala bu haldeler ama türk insanı işte 2 maç yenilince yorumcu frank tenik adam değil diyorsa oyuncununda ona saygı duymasını beklemiceksin.
@FASLI hocam biraz gözlükleri çıkaralım talit yapmayalım sen GS avrupa fatihi özelliğini kaybetiğini düşünmüyorsun öle olmasını istiyorsun lütfen kendi takımız düşerken başka takıma sallamak bizi mutlu etmesin başarının ne olduğunu bir anlayalım artık.
Oyuncuların rijkaard'a karşı bir saygısı yok ,kenarda kendilerine güven vermeyen,aynı yanlışları sürekli tekrarlayan sinik bir figür varken inançlı oyun profesyonelliği yerleşmemiş türk oyuncularla çok zor
işin kötüsü bu takım bir beş sene içinde de düzeleceğe benzemiyor.
Geçenlerde 2001'den bir iki GS maçı veriyordu LigTV. Takım acayip güzel oynuyormuş ve organize ataklar geliştiriyormuş ama onu geçtim, beni en çok etkileyen şey oyuncuların yenilgiyi kabullenmiyor oluşuydu. Herkes maça reaksiyon veriyor ve elinden geleni yapıyordu. O an dank etti ki şu an takımda böyle biri yok.
Bu Galatasaraylı refleksi olarak adlandırdığımız şeyi dün sadece Kewell'ın göstermesi de çok manidardı. Neyse ki taraftar baskısıyla satılmadı da takım maç çevirebiliyor. Yazık ki ne yazık
Taraftar da dediğin gibi bomboktu. Ben de Ali Turan'dan nefret ettim ama GS taraftarının bir adımı hemen yuhalamayan bir taraftar bütünü olması lazım. Veya maç sonunda Karpaty'i alkışlayanlara "noluyo lan" denmemeli.
Eskiden Fenerbahçe'yi aşağıladığımız ne kadar nokta varsa, o yöne yelken açmış gidiyoruz.
Galatasaray taraftarı oyuncularıyla uğraşmaktan vazgeçmesi gerek.. Bu yönetimle bu kadar. Takım bu. Aykut'a kafayı takmış bir taraftar kitlemiz var.Son maçlarda yediği abuk sabuk yan top gollerinde dahil birincil hata ona ait değil. Dün yenilen iki golde de orta yapılmasına refaket eden Ali Turan ile golde adamını kovalamak yerine Aykut'un reflekslerini ölçmek isteyen bir Servet ve Hakan Balta vardı. Ancak taraftarın Aykut'a olan problemi ve sürekli protestosu 2.yarıda Aykut'un her yan topa saçma sapan çıkması ile sonuçlandı ki savunmanın ve taraftarın yarattığı güvensizliğin bir sonucu olarak 3.golü yememiz an meselesiydi..
Bu noktada stattaki kimi homurtular Ufuk adını zikrettiyse de içimden bir güzel güldüm. Zira Rijkaard Aykut'u seçiyorsa birşey bildiği vardı. Demek ki Ufuk daha kötü olmalıydı.
Futbol devrimi yaklaşımının zihinlere kazıdığı yukarıdaki söz öbeğini geçtiğimiz sezon sıklıkla eleştirmiş Volkan Yaman,Yaser,Mehmet Güven gibi oyuncuların kadroda tutulması gerekliliğinden bahsettiğimde gerek blog dünyası gerekse Galatasaraylı dostlarım Rijkaard'ın bildiği şeyden ve bu oyuncuların ne kadar yeteneksiz olduğundan bahseder dururlardı.
Öyle ki dün gece Hakan Balta'nın eşsiz performansını seyrederken de bunlar geldi aklıma. Orta kesme özürlü,kademe nedir bilmiyor diye futbol devrimi adıyla gönderilen Volkan Yaman'ın şu Hakan Balta'dan eksiği neydi diye kavramaya çalıştım durdum. Daha sonra Balta'nın yedeği olarak giren Serkan Kurtuluş'u görmem ise gözlerimin kamaşmasına neden oldu. Daha sonra da Serdar Özkan-Yaser kıyaslaması yapmaya kalktım ama vazgeçtim o sırada gol attık..
Gelmek istediğim nokta şudur ki Galatasaray taraftarının kaprisleri yüzünden ve Rijkaard'ın arkasındaki yönetime güvenerek gerçekleştirmeye koyulduğu futbol devriminden en büyük zararı Galatasaray'ın kadro derinliği almıştır. O kadro derinliği ki en klişe tabirle forma için rekabet en rasyonel tabirle ise formsuz oyuncuların form tutana kadar klübede oturabilmesi olanağını doğuran bir etkendir. Eğer bugün geçen sezondaki gibi Servet Rijkaard tarafından klübeye çekilmiyorsa bu yedek klübesinde bir Emre Güngör bulamamasından kaynaklanıyor. Dün Ali Turan'ın sağ pek performansını seyrettikten sonra -ki Sivas maçındaki o kötü performansından sonra bu maçtada aynı mevkide oynatılması nasıl bir kadro tercihidir anlamak zor heleki Sivas'ta Ali'ye en fazla kızan kişi Rijkaard'ın kendisiyken- Galatasaray için Sabri'nin ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu kavrama fırsatı buldum. Keza daha da geriye gidip Ali Turan sağ bek oynayacağına getirin Cihan Haspolatli'yi bile diyebilirim..Ve bir de Aydın Yılmaz'ın sakatlık durumu nedir, sahalara ne zaman döner? Serdar'ın yerinde Aydın'ı da görmek isteriz..
yazdiklarinda gerceklik payi varsa ozaman artik bitsin bu yalan diyorum. Bitsin "profesyonel" lafi, cok seviyoruz cünkü, herzaman kullaniriz, bitsin "marka degeri", herzaman baskasina özeniriz, kendimiz yapmak icin herseyi af edersin b.k edersiz agzimiza yüzümüze bulastiririz. Lan sen profesyonel yönetici degilsin, futbolcudan profesyonel olmasini bekliyorsun. Futbolcu olarak degilsin, hakemlerin profesyonel olmasini bekliyorsun... nesin? Neden herseyi kendim bilirim ayagina yaparsin, neden herseyi "türkiyede olaylar baska... burda ayni kurallar yoktur" seklinde yanasirsin? Senmi icaat etmisin dünyadaki herseyi? Profesyonel nedemek oldugunu senmi bileceksin, yoksa profesyonel olan mi?
Bitsin artik bu tiyatro derim, GSde futbolcular inatla isteksiz oynuyorsalar ozaman cikip Galatasaray Ruhu demesinler kardesim, cünkü GS Ruhu denen birsey yoktur, bir mitosdur, yalandir. Herkesin arkasina sigindigi, gercegi görmemek icin ortaya atilan ve olmiyan birseydir! Ne Ruhu kardesim? Bunun ruhla alakasi nedir... Cik ve top oyna, bana bu oyunu sevdigini göster, isin buysa (ve bunu heryerde söylüyorsan) ozaman isine saygi duy, calis, patronun (rijkaardi) gözüne gir, cok calis, ama bana ruh deme...! 11 ruhsuz profesyonel, 11 ruhlu amatörden iyidir arkadas! Türkiyede profesyonel demek "sadece parayi düsünür" anlamina gelir, hayir degil! profesyonellikte zaten hersey dahildir, isine saygi, kendine saygi, arkadaslarina, takimina, ekibine saygidir! EMEKtir... ve en önemlisi müsterine (yani taraftar) herzaman her kosulda yetinmekdir!
Yalan olsun hepsi ozaman! Inatla isteksiz isen, bunun arkasindada rijkaardi gönderme niyeti varsa eger, ozaman ne sen bu takima laiksin, nede futbol oynamiya!
Herneyse karisik oldu, dünkü mactan sonra kafayi yememek zor!
Söyle birseyde deyim: Abi neden bütün türk futbolcularimiz dün hasta gibi göründü, gözleri yas yas, sanki uyumamislar, gripleri var gibi... sanki mactan önce esrar icmis gibilerdi. Hastaliktan öncede gözler öyle yas yas görünür, cam gibi! Oruc tuttuklarindan mi dir? Arda öyle, Hakan Balta öyle, Servet öyleydi valla...!
başarısızlığa bir galatasaray taraftarı olarak üzülüyor; doğru tespitlerime bir blog yazarı olarak buruk da olsa seviniyorum.
uğur maçın teknik analizine pek girmemişsin. hakkın da var aslında. bu maçtan sonra ne tekniği ne analizi. ancak taraftarın da teknik heyetin de uyutulduğu bir sağ bek sorunsalı yıllardır sürüyor galatasaray'da. defalarca yazdık. devşirmelerle ne güzel de uyuttunuz bizleri. her sene flaş transferler yapacaklarına esaslı bir sağ bek bulmalıydılar. perez'den bu yana 9 sene geçmiş beyler.sağ bekte oynayanlara bir bakın.
ikinci mevzu taraftar. galatasarayla ilgili ne zaman bir yazı yazsam değinmeden geçmediğim bir nokta.sami yen eski sami yen değil meselesi... artık sıkıldım ve pek de bir şey yazmaya niyetim yok. taraftarların bir çeteye dönüşüp maçları istila etmesine sonuna dek karşıyım ancak örgütlenememiş bir taraftar grubu da büyük takımın utancıdır. taraftar maç sırasında aykut'u ve ali turan'ı ıslıkladı. sonrasında takımı yarım yamalak ateşlemeye çalıştılar.günü birlik sevinçlerin takımı olma yolunda ilerliyoruz anlaşılan. bu taraftar bu tip şeyleri pek yapmazdı. bu çelişkinin nedeni açık. hasbelkader bir araya gelmiş insan topluluğuna taraftar denmiyor!
bu sezonun sonunu şimdiden görebiliyorum.hüsran
Ben Bursa macina su onbirler cikarim her daim:
Ufuk
Sabri Ali Turan Servet Serkan
Cana
Neill Hakan Balta
Kewell Arda
Baros
Mustafa Sarp'ın ilk 11 olduğu hiçbir maçı kazanamyız,bu iddamda ısrarlyım..
Uğur yazın yine ayrı bir güzellikte,eline sağlık.
ya siz ne diyosunuz Allah aşkına... Bu taraftar, durum 2-0'ken sen çok yaşa canım feda olsun sana vs girdi dün gece... ali turan'ı, aykutu ıslıklayan kısım, asıl "örgütlenemeyen" kısımdı... münferit olarak stada gelmiş kısımdı.
Ayrıca yapılan o hatalar ve oynanan bombok oyundan sonra kim ne derse desin o 2 oyuncu tepkiyi haketmişti ki tepki bir adamın oyundan düşmesine sebep olmaz herzaman. aynı oranda fitilini de ateşleyebilir.
Benim anladğım tam anlamıyla bişeylerin farkında ve içinde olmadan yorumlar yaptığınız... yapmayın, yanlış oluyor ve dün gece bizim tribünde harcadığımız emeğe yazık oluyor. Hayır sizin 2-3 lafınızla biz, döktüğümüz terin boşa gittiğini düşünmüyoruz elbette, şahsen üzülüyorum böyle bilinçsiz yazılara...
Arnawut, zaten kafadan siz-biz diye girerek ultrAslan ve diğerleri ayrıştırması yapmışsın ki kastettiğim şey bu değil... Galatasaray tribünlerinin hali genel olarak iyi değil, hatta yer yer bireysel diye adlandırabileceğimiz tepkiler daha vahim. Arada yükselen destek tezahüratlarına katılmayan çoğu kişi takımını ıslıklarken herkesten çok ses çıkarıyordu ve ben gözlerimle 15 bin kişinin takımı ıslıkladığını görmüşken iki dakika içinde "Bu taraftar için saldırın" tezahüratı başlamışsa orada problem var demektir.
Burada detaylandırmamıştım ama Goal'e yazdığım yazıda şöyle demiştim;
"Galatasaray tribünlerindeki ruh hali de en az saha içi kadar dengesiz ve vahim. Takım gol yedikçe önce protesto amaçlı alkışlayan, sonra ıslıklayan, ikinci yarı başında takımı gene haşlayıp hemen ardından tribüne çağırmaya çalışan, ondan sonra da "Bu taraftar için oynayın" diyen bir zihniyet hakim tribünlere. Belli bir isme veya kitleye mâl etmeden, tribünün büyük çoğunluğu bu garip hâl içinde. Aykut'u ıslıklayalım derken maçı kaçıranların birçoğu gollerde diğer taraftarlardan çok seviniyor. Tam bir akıl tutulması. Takımı neyse tribünü de o bir yerde."
Kendimin de dahil olduğu bir tribünü eleştirme hakkına sahibim diye düşünüyorum ve "Sen bir şeylerin farkında değilsin galiba, bilinçsiz yorumlar var" denmeyi hak etmeyecek kadar düzenli tribüne gelirim diyeyim. Gerisi yine size kalmış...
Rakibin ismi yanlış yazıyor..
Sustafa Marp, düzelttim. :)
sorunlar belli rıjkaard mutsuz,futbolcularla arasında kopukluk var bu belli nedenleri falanı filanı şimdilik unutalım(nedeni belli unutmadık düzeltemeyeceğimiz için o koltuklardan kaldıramayacağımız için şimdilik askıyaaldık)
tablo belli bu yıl bi yerlere gelecekse bu takım yabancılarla değil türklerle gelecek kadro yapısı bu bugün için.demekki neymiş rıjkaard acilen gitmeliymiş bu bir.(rıjkaardın gözünden şunu okuyorum yeter lan bıktım bunlardan defolup gitsem de kurtulsam bir an evvel.adam haklı) o yüzden acilen kopmuş hoca-futbolcu bağlarını yeniden inşaa etmek için oyuncuşların sahadışı kafalarını rahatlatmak için,türk yoğunluklu ve kalitesi belli olan bu takıma ya saygı duyulacak bi türk hoca yada hırs küpü futbolculara en zor şartlarda bile motivasyonun kralını sağlayacak bi adam getireceksin.futbolcu teknik adam arasındaki bağ bi kere kopmuşsa o futbolcu hocasına inanmıyorsa güvenemiyorsa isterse dünyanın en iyi oyuncuları olsun istedikleri kadar profesyonel olsunlar olmaz doku tutmaz.şu takıma 5 adam alsan ne değişecek 2 maç o kadar sadece 2-3 maç bi çıkış sonra yine düşüş temel kökten zarar görmüş çünkü.en temel sorun en yukarda da oraya çok girdik gerek yok bi daha.o isteğimiz olmayacağı için eldeki imkanlarla en iyisi bu bana kalırsa.hoca gidecek herşey değişecek yok öyle bi şey o iki kıstasa bakarak seçilecek bi hocanın ancak ayağa kaldırma şansı olur bu takımı o kadar yoksa zaten unutun bu seneyi.ben rıjkaardın gitmesinden yanayım.dediğim o inanma meselesi olsaydı sahada ne sonuç olursa olsun rıjkaard kalsın derdim ama rıjkaard bıkmış bana ne bıkmasaymış diyenler olabilir ama o işin başka tarafı vereceği şey az bana kalırsa artık bu takıma geçen seneki motivasyonu yok herifin bu çok belli devrimler kanlı olur derler evet ama o devrimler için en başta devrimcileriin inançlarını kaybetmemeleri lağzım rıjkaard bunu kaybetmiş ben öyle görüyorum.o yüzden gitmeli lanet olsun ki o ednanlar yayıla yayıla otururlarken rıjkaard gitmeli daha fazla üzülmemek isitiyorsak o da bizde...
Hiç önemli değil ama ıslıklayan taraftar sayısını nasıl 15 kişi olarak belirledin çok merak ettim:) Kapalı'nın sağından, yeni açıktan ve eski açığın numaralı tarafından ıslık sesleri yükseldi ki bu kısımlar "organize olmuş" taraftar kısmının dışında kalıyor. Siz-biz ayrıştırmasını yapmamın sebebi kendinizi bizden görmediğinizden kaynaklanıyor. Ayrıca sadece senin yazına değil, yorumlara karşı da bir cevaptı benimki.
tribündeki en vahim olaydan bahsetmişsin, tezahüratlara katılmayıp, futbolcu bi hata yaptımı avazı çıktığı kadar küfreden taraftarlar var.
neyse son bikaç sözümü diyeyim ve daha fazla uzamasın konu.
Uzak veya yakın deplasman demeden heryere giden, Sami Yen'de maç kaçırmayan biri olarak;
Her toplantımızda konuşulur, takım asla ıslıklanmayacak. futbolcuya küfür edip, tezahürat yaparken susan kişi aramızdan atılacak... Buna dayanarak ve içinde bulunmamın sayesinde şunu söyleyeyim,
"ıslık yapıp sonra bu taraftar için saldırın" olayında ıslıklayan başkaları, bu taraftar için saldırın diyen biziz...
saygılar
blogunuz da bursaspor maçı iiçn bilet yarışması düzenlenecek mi?
Ben Kapalı'nın sağındaydım, 15-20 kişi ıslıklayanları bastırmaya çalışıyorduk, belki de o yüzdendir ama duyduğum ıslık yoğundu. 15 bin demem stadın çoğunluğu demek istememden, tek tek saymadığım açık değil mi?
Adsız, şimdilik soruyla bilet kampanyası hakkında bir gelişme yok, olursa Twitter hesabından bildiririm...
rijkaardın devrimi patlamaya devam ediyor.
Hala yanlış yazıyor yav =D Bulun bakalım nerde hata var..
Yorum Gönder