Fenerbahçe 0-1 Young Boys || Çek Bi' Young Boys! *

 İlk maçta uğranılan dumur birkaç göstermelik eleştiriyle ve suni çim başta olmak üzere birçok bahaneyle sıyrılmak herkesin kolayına gelse de Young Boys'un şakadan bir takım olmadığını, bugüne kadar gördüğüm en akışkan hücum sistemlerinden birine sahip olduklarını biliyorduk. Fenerbahçe'nin içeride oynaması ve bulacağı tek golle İsviçre ekibinin ümidini kırma şansı maç öncesi bence ağır bassa da bağıra bağıra gelen bir Young Boys golü vardı. Olan oldu, Fenerbahçe de golü çıkaramadı.

Fenerbahçe'nin adı konamayan problemi
Miroslav Stoch ve Issier Dia ön tarafın yeni transferleri. Bana kalırsa "Eldekilerden daha iyi değil" denilebilecek bir tarafı olmayan, bölgeleri için Fenerbahçe'yi bir üst kademeye taşıyan isimler ama Fenerbahçe'nin hantallığını, oyunu hiçbir zaman kontrolü altına alamayışını kanatların yavaşlığına bağlamak iyimser bir tahmindir. Bu takımda ön tarafa Gyan değil Drogba da konsa arızanın temel sebepleri aynı. Stoperlerden başlayan, beklerden devam eden, orta saha ikilisiyle son bulan Fenerbahçe'nin ilk iki bölgesi hakikaten yokları oynuyor ve bence Lugano'nun gelişi de büyük bir fark yaratmayacaktır. En azından hücum varyasyonlarını başlatmada.

Gökhan Gönül'ün gelişi dört gözle bekleniyordu ama anlamadığımız şu. Ne Fenerbahçe'de, ne Galatasaray'da, ne Beşiktaş'ta oyuncular birbirini okuma, arkadaşıyla ortak bir dil oluşturma konusunda çok ama çok geriler. Bireysel futbol bireysel performans gerektirir. Parçalar ayrı telden çalarsa her parçanın daha iyisini takmak, daha güçlüsünü, daha pahalısını almaya yönelirsiniz. Young Boys'taki Sutter-Degen ikilisiyle Gökhan Gönül'ü bir tarafa koyunca farkı anlarsınız. İsviçrelilerin oyunu da sadece bu ikilinin birbirini okumasından çok daha komple bir futbol aklından geldiğini, üçlü, dörtlü akıl almaz pas alışverişleri gördüğümüzü de unutmayalım. İyi örneğin yanında kötüsü daha da sırıtıyor. Kendi aramızda anlamasak da takım oğlu takım olanları görmek bizler için pek hoş bir deneyim değil. Fenerbahçe'nin yanı sıra yarın eleme oynayacak Galatasaray ve Beşiktaş'ın problemi de bence bu. Futbol aklı, gelişime açık oyuncular ve bu zihnin sahaya yansıması olan ortak bir dil... Fenerbahçe'nin adı konamayan problemi Güiza, Lugano değil, tam olarak bu...

Eğrisi, doğrusu
Biraz da saha dışına çıkıp bu elemenin anlamına bakarsak görünürde Fenerbahçe'nin ahlar vahlar çekmesi gerektiğini düşünenler var. Değil. Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde devam edeceği ihtimaline göre sezon kurmak bence ahmakçaydı zaten. Şampiyon olmayanların yolundan eleme turlarını geçerek kendini gruplara atacak takım zaten klası tescil edilmiş, çok büyük bir sürpriz olmazsa Şampiyonlar Ligi'nde Şubat'ı görecek bir takımdır. Yeni elemelere alışamadık ama alışsak iyi olur. Bu elemelerden geçecek Türk takımı ancak beş senede bir çıkar, o da belki. Yani Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'ni bu gece değil Mayıs ayında oynanan Trabzonspor maçında kaybetmiştir.

Bursaspor'a ekstra para gelecek algısı var. Kısmen doğru olsa da zihinlerde oluşan "Vay be!" algısını hak etmeyen bir doğruluk bu da. Bursaspor'un alacağı paranın hesabını daha Nisan ayında Bursaspor Şampiyon Olursa başlıklı yazıda yapmıştık. Orada geçen cümleye de referans verirsek Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi'ne tek başına katılarak elde ettiği gelir minimum 15.4 milyon avro iken Fenerbahçe'yle beraber katılsa elde edeceği minimum gelir ise 12 milyon avro. Aradaki fark 3.4 milyon avrodur ve az önce de dediğim gibi bu gelir aslında Bursaspor, Mayıs ayında şampiyon olarak bunu hanesine zaten yazdırmıştı.  Fenerbahçelilerin Şampiyonlar Ligi'ne kalamadık diye kendini paralamasının bir anlamı yoktur. Bu turu geçse dahi Sevilla'yı, Tottenham'ı, Werder Bremen'i eleyecek bir takımın sahada olmadığını görmek için de kahin olmaya gerek yok.

Mühim olan UEFA Avrupa Ligi gruplarına kazasız, belasız kapağı atmak ki büyük transferlerin eşiğinde olan Galatasaray'ın da bu sarhoşluğa kendine kaptırmadan yarınki stres kokan maçtan galibiyetle çıkabilmesi lazım. Bizler için zor bir gün. Başlık ne alaka derseniz onun için de yarın Taraf gazetesi almanızı tavsiye ederim. Orada daha değişik bir maç yazısı var...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

12 yorum:

sozcelyk dedi ki...

stoch dia gökhan emre gibi farklı tür futbol oynayan bir populasyonun santos baroni bilica deivid alex gibi farklı tür futbol oynayan populasyonla çarpışması.

muhakkak bir süksesyon gerekecek iki zihniyetten birinin diğerine galip gelmesi gerekecek

ihtimal 1

eğer avrupa tayfası kazanırsa aykut kendi sistemini oturtmakta güçlük çekmeyecek fener takımı senelerdir hasretini çektikleri görüntüye kavuşacak

ihtimal 2

güney amerika tayfası kazanırsa problemler bitmeyecek aykut gidecek aziz rüştüye çemkirecek türk futbolu aziz yıldırım yüzünden yeniden kaosa sürüklenecek

ihtimal 3

eğer ki her iki kültürden galip çıkan taraf olmazsa berabere biterse fenerbahçe ligi en iyi 4. bitirecek aykut gidecek aziz gidecek alex futbolu bırakacak.

3 ihtimalden ikisi gerçekleşirse kartal şampiyon olacak :)

pclion dedi ki...

Sivok işi büyük sıkıntı Beşiktaş için, bence dengesizliğin dibine vuruldu an itibariyle. Beşiktaş hakkında öngörüde bulunmak zor...

sozcelyk dedi ki...

sivokun sakatlığını (ki çok canımız sıkıldı) ferrari'nin gitmeyecek olmasıyla olumlamaya çalışırsak karalar bağlamamızı gerektiren bi durum yok.

yabancı kontenjanı açmak adına maddi anlamda büyük fedakarlıklar yapılacak ama beşiktaş en sorunsuz takım hüviyetinde.

ne galatasaray gibi kalite sıkıntısı var beşiktaşın ne de fenerbahçe gibi psikolojik sorunları.

plansız bir kadroya sahip olabilir , bunun da ekonomik sıkıntılar dışında sorun yaratacağını düşünmüyorum bikaç tanesine yol verirsek kadro hafifleyecektir bi de takımın defansif kurgusu üzerinde birazcık daha kafa yorulursa beşiktaş güzel bir sezon izleettirecektir.

unknown dedi ki...

Hiç hakkı olmasa bile fenerbahçe'nin turu geçmesini istedim. Böylelikle bi sonraki turda çok eğlenceli maçlar seyredebilirdik. Kısmet avrupa liginde belki..

Adsız dedi ki...

üzülürüm, üzülürüm ; ülke puanları gümbürtüye gitti ... diye üzülürüm. En azından bir tur geçsinler ya! Bir tur!

anfieldyolu dedi ki...

Basketbol antremanlarında yaptığımız tam sahayı örme paslarla geçme çalışmasını, Young Boys maç içerisinde karşısında rakip varken oldukça rahat yapabiliyor. Futbolda takımın ne demek olduğunu bize hatırlattıkları için teşekkür ediyorum kendilerine. Sene içerisinde kendi ligimizden fırsat buldukça, Avrupa'nın üst düzey liglerini ya da Türkiye'nin alt liglerini izleyen bizlere, ekstra bir alternatif sunmuşlar, futbolda sistemin neyi kastettiğini bizlere çok güzel açıklamışlardır. Fenerbahçeli arkadaşlarım da bu üzüntüyü tek başlarına sahiplenmemelilerdir bence, keza bu yenilgi Türkiye'deki futbola bakış açısının, berbat futbol yöneticiliğinin, sabırsızlığın, sistemsizliğin yenilgisidir.

Surrealist Adam dedi ki...

Sezon öncesi bir hayal kuruldu. Bu doğrultuda, Stoch, Dia ve rotasyona sokulacak yerli oyuncular transfer edildi. Aykut Kocaman'ın takımın başına geçmesiyle birlikte, Fenerbahçe tarafından her şeyin güllük gülistanlık olacağı, sadece tahmin etmekle kalındı. Geçtiğimiz sezondan kalan şampiyonluk darbesi ve Daum'um olayla istifası, Aykut Kocaman'ın sezon öncesi eline bir futbol takımından çok, ''Ölüpte gömülmemiş'' insanlar topluluğunun geçmesine neden oldu. Takım içersindeki disiplinin sağlanamaması ve sezon öncesi olması nedeniyle, yeni transferlerin uyumsuzluğu, hazırlık maçlarında Fenerbahçe'nin ileriye dönük olumlu sinyal vermediğini açıkça belli ediyordu.

Bu tür maçlar, taraftar bakımından ''Bal, börek'' olarak tanımlanır ve genelde zorlu geçer. (Bunun bir örneğini de Galatasaray yaşıyor, Beşiktaş'ın işi diğerlerine göre nispeten daha kolay gibi görünüyor.) İsviçre takımlarıyla oynanan maçlarda, özellikle deplasmanlarda başarılı olduğumuzu söylemek zor. Herkesin kafasında yer edinen Galatasaray-Neuchatel Xamax maçları var. İsviçre Futbolu son 10 yılda adeta küllerinden doğdu. Sion, Helsinborg, Basel, Young Boys gibi takımların sürekli olarak Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'ne katılmasıyla birlikle ülke puanları da bir anda yükseldi. Euro 2008'den sonra 2010 Dünya Kupası'na da katıldılar ve geleceğe dair olumlu izlenim bıraktılar.

Young Boys, Fenerbahçe ile kıyasla maddi olarak daha küçük bir takım olsa da özellikle İsviçre'de oynadığı oyunla, futbol olarak asla daha alt seviyede olmadığını gösterdi. Bunun bilincinde olmayan bazı kesim halâ Fenerbahçe'nin bir üst tura çıkacağını savunmakla yetindi. Futbolda ön yargı kavramı 10 yıl önce kalktı. Bugün, Fenerbahçe bu futboluyla Turgutlu Belediyespor'a en fazla 2 fark atar.
...

Aslında yazı devam ediyor, fakat blogger izin vermedi. Okumak isteyener için;
http://surrealistadam.blogspot.com/2010/08/to-be-contined-fenerbahce-0-1-young.html

Mitya dedi ki...

Fenerbahce bu değil, bunu hepimiz geçen seneden iyi biliyoruz. Aslında Fenerbahçe uzun bir müddettir - iki, üç kritik maç hariç - son derece sistemli oynayan, bu sistemi rakibine kabul ettirebilen bir takım. Sistemin ne kadar verimli olduğu tartışılabilir tartışılmasına, ancak en kötü sistem sistemsizlikten iyidir elbet.

Ancak yazıdaki temel problemlere kesinlikle katılıyorum. Öncelikle geçen sezona kadar Fenerbahce'nin stoperlerinden birisi mutlaka topu oyuna iyi sokabilen birisiyken Bilica'nın gelişiyle bu lüks kaybedildi. Dolayısıyla orta sahada oynayan oyunculardan birisi top çıkarmak için çok gerilere gelmek, fazla efor sarfetmek zorunda kaldı. Hazırlık paslarında yapılan top kayıpları maç içinde sürekli takımın fizik gücünü düşürdü, akışkanlığı engelledi, rakibin iştahını artırdı. İlk maçta Bilica'nın ayağını kepçe gibi topun dibine sokarak etrafında iki tane Young Boyslu olan Emre'ye şandel pas attığını hatırlarım ben, böyle top oynanmaz. Ayrıca yine yazıda bahsi geçen bek problemi çok önemli. Modern futbolda gerçekten beklerin kadar iyisin - Gökhan'ın sakatlığı, Andre Santos'un göbeği ve bitkinliği Fenerbahce'nin hücüm yapmasını, sürekliliğini engelledi. Üstüne üstlük kanatlardan sürekli atak yediler, bindirme üstüne bindirme yapan Sutter Degen ikilisi sol kanadımızı rezil rüsva ettiler.

Stoch, Dia, ve alınırsa Niang çok iyi transferler, ancak geçen sene ortasından beri bas bas bağırdığım Marquez transferinin gerekliliğini anlayamamış bir teknik heyete pek güvenemiyorum. Fenerbahce 4-3-3'e dönerek toparlanacaktır, Mehmet Topuz ve Özer'in katılımıyla dinamizm kazanacaktır, ancak Avrupa Ligi'nde çeyrek, yarı finaller hedefleniyorsa top oynamayı bilen zeki bir savunma oyuncusu acilen takıma katılmalı.

Adsız dedi ki...

Uğur kardeş,
Manchester'i elediğimizde Rambo Yusuf çoktan gitmişti. Yusuf Tepekule vardı. Bir iki sene oynadı, kaybolup gitti sonra da...

Unknown dedi ki...

Biraz once Mustafa Dogan NTV'deki programda Degen'leri karistirdi. "Ben Philip Degen'i Dortmund'da yillarca seyrettim, hic kotu oynadigini gormedim" dedi. Iyi de konu Philip degil David Degen. Philip Liverpool'de simdi.

pclion dedi ki...

Abi, haklısın, Yusuf Tepekule tabii. Geçen gün Rambo diye konuşunca aklım ona gitmiş yazarken. :)

Fatih, şaşıran var mı?..

Skywawlker dedi ki...

Turu hak eden kazandı. Young Boys'un oynadığı futbolun yarısını geçtiğimiz sezon Türkiye'de bir takım oynasaydı son haftalara kalmadan şampiyonluğunu ilan ederdi.

Related Posts with Thumbnails