Trabzonspor Maçının Ardından

Dünkü maçın gelişimi ve 2-1 sonrasının teknik heyet tarafından yönetilememesi sonucun biraz önüne geçmiş durumda. Galatasaray'ı takip eden insanları umutsuzluğa iten ise sonuçlardan ziyade sahadaki organizasyonun gittikçe kaybolması zaten, yoksa içinde Trabzon deplasmanının da bulunduğu 3 maçlık lig periyodundan alınan 7 puana kimsenin itirazı olduğunu zannetmiyorum. Bunun yanında Hamburg ve Bordeaux gibi hedef maçlardan alınmış iyi sonuçlar da var. Ancak öyle bir durumda ki takım, motivasyonunu kaybettiği anda (ki görünürdeki motivasyon Kadıköy'deki finaldir.) tepetaklak gidecekmiş gibi.

Yüksek pas yüzdesiyle rakibi bozan, nasıl hücum ettiğini bilen bir takım izledik biz bu sene, özellikle Benfica ve Berlin deplasmanlarında. Tek sorun oyuncuların rakip seçmesiydi, bu ise Skibbe'nin olduğu kadar, hatta daha fazlasıyla futbolcuların problemiydi ancak yaptırım bu futbolculara değil onların idam sephasına yolladığı teknik direktöre geldi. Bazı futbolcular o dönemki düzenden hoşnut değildi çünkü her şey sahanın içinde yaptıklarınıza göre şekilleniyordu, böyle oldukça kendi defoları ortaya çıkıyordu. Yönetim ise bu oyuncuları uyarması gerekirken, futbolcuya dayalı düzeni yıkma vaadiyle göreve gelmişken iktidarı tamamen Florya'ya teslim ettiler.

Lincoln olayı da bunun görünürdeki tezahürü oldu. Trabzon maçında kulübe şovu belki de şampiyonluk yolundaki en kilit maçlardan birine mal oldu. Daha da açarsak bazı yerli futbolcuların mutlu ve etkin olduğu Florya düzenine dönüş demekti. Saha içinde basının basma kalıp, beylik laflarının aksine en iyi savunma yapan, top kapma sezgisi yüksek olan Lincoln'ün saha dışında pek de Florya yerlisi profiline uymayan bir adam olması onun ipinin çekilmesine yol açtı, açacak. Bülent Korkmaz gelir gelmez şunu demiştik, zaten ayyuka çıkan bir kamplaşma varken dengeleri bozacak bir tavır takınmak yerine bütünleştirici bir pozisyon alması gerekliydi. Kaptan ise malesef bu ayrılığı daha da derinleştirmekten başka bir şey yapmadı şimdiye kadar. Yoksa dünkü maçta Ümit Karan'ın 90 dakika sahada kalmasının, takım pas yapamayacak duruma gelmesine rağmen Lincoln yerine Hasan Şaş'ın, Yaser'in, Serkan'ın girmesini mantıkla açıklamak mümkün değil. Eğer Kaptan bu değişiklikleri gerçekten teknik anlamda yaptıysa daha büyük bir hayal kırıklığına uğrarım açıkçası.

Tabiri caizse basın tarafından Galatasaray milliyetçiliği körüklenip "Vay efendim, Skibbe Galatasaray'ın büyüklüğünü kavrayamamış" nidalarıyla kandırılan insanlar Bursaspor, Trabzonspor maçlarındaki oyundan sonra kendilerini sorgulamaya başladılar bile çoktan. Skibbe'nin oynattığı oyun sırf pasa dayalı kontratak hücümlar içeriyor diye korkak damgası yapıştıranlar, bugün oynanan oyuna ne demeliler, onu bilmiyorum. Tek isteğim hiç de hayra alamet olmayan bu sürecin sezon sonunda gelecek bir başarıyla beraber daha düzgün bir yapılanma zeminini Galatasaray'a getirmesidir. Yoksa hem maddi hem de manevi olarak zor günler bekliyor olacak Galatasaray'ı...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

2 yorum:

arsw dedi ki...

maç 2-1 olmuşken maçı sakinleştirip kendi ayağında top tutabilecek lincoln'ü sırf disiplin adı altında kulübeye hapsetmiş bir tekink adam galip gelebilmenin heyecanına ilk önce kendini kaptırmıştır.

Eğer Lincoln'e disiplin dersi verilecekse Lincoln Trabzona getirilmemeliydi.Eğer getirdiysen oynatmak zorundasın.

Konuyu disiplinden açmışken bir disiplinde Sabri'ye verilmeli. Savunma anlamında bu denli laubali haretler başımıza daha büyük dertler açabilir.

Adsız dedi ki...

Katılıyorum, hücum gücü kayboldu resmen..

Related Posts with Thumbnails