Adnan Polat döneminde yayınlanan bir bildirinin başlığı olan, bence buram buram popülizm kokan ve Galatasaray'la çok da bağdaştıramadığım "Galatasaray Türkiye'dir" o gün bugündür dillerde dolaşıyor lakin biraz da konuyu saptıracak olursak Türkiye'yi, Türkiye Ligi'ni sembolize eden takım Galatasaray'dan ziyade Gaziantepspor'dur. Geçen sene ligin ikinci yarısında Fenerbahçe'nin ardından en başarılı dereceye imza atan, doğru transfer dersi verirken bir o kadar da takdir gören Gaziantep, Avrupa'ya çıktığında ekonomisi Türkiye'yle karşılaştırılamayacak bir ülke olan Polonya'nın vasat üstü takımlarından Legia Varşova'ya elenebiliyor. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. Nereye kadar?
Hocalığına laf söyleyen çoktur ama Tolunay Kafkas tek tipleşen Türk tipi teknik adam çizgisinin epey dışında bir adam ve arıza yönleri mevcut olsa da bence farklılık yaratabilen, baş altı takımlar için ideal bir teknik direktördür. Gerçek anlamda bir sportif direktör Türkiye'de yok ancak olursa benim bir numaralı adayım da Tolunay hocadır. Buna karşın bu kadar iyi bir kadroyla şu takıma iki maçta da gol atamayıp elenmek hakikaten içler acısı bir durum ve belki de daha da içler acısı olan Tolunay hocanın ilk maç sonundaki açıklamasındaki bir cümleydi: "Türk takımlarının bu kolay gol yeme hastalığı nasıl çözülür, bilmiyorum. Bilen biri varsa gelsin, düzeltsin!"
Türkiye, uzun yıllardır tüm kötülüklerin anası olarak bellense de İstanbul'un üç büyükleri Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş dışında Avrupa'da puan değil, nal toplamakla meşgul. Hâlâ bugün aklımıza Anadolu'dan son katkı olarak Denizlispor'un 2003'teki UEFA son 16'sı akla geliyorsa Türkiye'nin altıncı büyük lig olduğu rüyası baya bir havada kalıyor. Trabzonspor'un bir türlü kıramadığı ön elemelerde seribaşı olamayıp kötü de kura çekip elenme döngüsü bu sene de tam gaz devam ediyor. Bielsa'nın Bilbaosu bir ön eleme turu için fazla iyi ki İspanyollar genelde bizi birebirde hep eleyen taraf olmuşlardır. Bursaspor geçen yıl direk Şampiyonlar Ligi'ne katılmanın getirisini bir üst seviyeye taşıyıp en azından bu elemelerde seribaşı olacak puanı çıkarabilirdi ama geçen yıl onu gerçekleştiremedi. Bu lanet döngüyü bu sene kendilerini gruplara atıp kırabilirler. Anderlecht elenmeyecek takım değil ama şansın yüzde 50'nin ötesine geçmediği de aşikar.
Geçen yıl az buçuk yükselen ivmemize tüy diken Galatasaray ve Fenerbahçe'nin elenişini telafi etme şansımız her zaman bu ekstra katkılara bakıyor ama İskandinav ekiplerinden Balkanlara kadar birçok imkanı kısıtlı ülkeden Avrupa kupalarında sürpriz yapan takımlar çıkıyorken Türk takımlarının hâlâ yerinde sayması artık kabak tadı vermek üzere. Ülke puanı hesaplarını geçen yılın başında altıncılık üzerine kurup üç takımla Şampiyonlar Ligi hayali kurabilecek konumdayken şimdi birkaç yıl içinde Şampiyonlar Ligi'ne biri doğrudan, iki takımla katılma şansımızı da kaybetme ihtimali belirdi. Hele şu şike soruşturmasından çıkacak sonuçların Avrupa'daki konumu etkileme olasılığı da mevcutken karanlık bir kuyuya doğru yol alıyoruz gibi geliyor. En azından bir ümit taşıyabilmek adına Beşiktaş, Trabzonspor ve Bursaspor'un fire vermeden UEFA Avrupa Ligi'ne gidebilmesi çok ama çok önemli.
Beşiktaş-Alania
Trabzonspor-Bilbao
Bursaspor-Anderlecht
14 yorum:
6.lık şu aşamadan sonra gerçekten çok zor. Portekiz'in önlenemez yükselişi ve Benfica-Porto gibi takımların puan garantörlüğüyle bence o hedefi uzunca bir süre rafa kaldırmak gerek. Türkiye şu an 11. sırada. Geriden bizi zorlayabilecek, çıkışta olan iki ülke var: Danimarka ve Belçika. Bunlara geçildiğimizde, yani 13e düştüğümüzde de (13 sınır) aynı şekilde CL'ye iki, Europa Cup'a 3 takım yollayabiliyoruz. Yani şu sistemde sabitlendik. Lig yolundan gruplara kalmak da oldukça zor, şampiyonluğun önemi de iki kat artıyor. 2+3 değil de 1+4 demek sanırım daha doğru.
Ben açıkçası Tolunay hocayı senin kadar beğenmiyorum. Vizyon olarak diğerlerinden daha farklı bir konumda olabilir, ama sahada olup bitenden haberdar olma konusunda çok yeterli görmüyorum. Olayın kolay gol yemeyle alakası yok. Takım kurgusunun, omurganın bozukluğu; stoperlerin ağırlığı, pozisyon bilgilerinin yetersizliği, duran top hastalığı vesaire vesaire. Bunlar sürekli söylenen, futbolumuzun rahatsızlıkları. Hepsinin ortak yönü eğitimde bitmesi. Son yıllarda oyunun fiziksel ve kurgusal yönünde önemli bir aşama kaydedildi ve stoperlerimizin yetersizliğinden öte orta ikilinin yetileri ve genel takım kurguları Avrupa arenasını çıkıldığında inanılmaz sırıtıyor. Biz bu konuda geride kaldık. Bunu sanırım hala görmekte zorlanıyoruz, sonra yenilince rakipler çok kapandı gibi nedenlere bağlıyoruz. Orta ikilileri ya 'ön-libero' ya da adı artık ne denirse daha hücumcu olanlar olarak ikiye ayırıp takımın stiline göre bunları belirliyoruz. Halbuki bunlar doğru pozisyon bilgisi, iyi yerleşimde önemsiz kalıyorlar. Antep eşleşmenin ikinci ayağında pek çok kere 4e4 yakalandı, defans 4lü bloğunun önünde orta saha ikilisi yeterli koruyuculuk sağlayamadı. Zaten hücumu başlatmada da yetersiz kaldılar. Geçtiğimiz sene Bursaspor zorlanırken yine defansın önünde koruyucunun ciddi sıkıntısını çekiyordu ve bahsettiğim diğer şeylerin. Valencia sıradan bir takım değil, kabul, fakat yine de rakibin hızlandığı her anda oyuncuların yerleşimleri kayboluyor, Valencia inanılmaz kolay alan buluyordu. Ertuğrul Sağlam bu sene N'Diaye transferiyle önemli bir iş yaptı, hatta yanına bir oyuncu daha çok iyi olacak.
Süper Lig'de başarılı olmak için önemli hücum oyuncularınızın olması gerekiyor, bindiren bekler vs ama burada başarılı olan takımlarımız en basit Avrupa takımıyla eşleştiklerinde bazılarının doğru takım kurgusu, bazılarının fizikselliği karşısında yetersiz kalıyorlar. Galatasaray'ın 2000'den sonra belki en çok zevk verdiği Skibbeli sezonunda savunmanın önünde Topal-Linderoth olduğunu unutmamak gerek. Dediğim gibi Süper Lig'in hala yavaş olması ve önceliğinin basit olarak nitelikli hücumcular olduğu ortamda orta saha transferleri veya genel olarak kurgu ikinci planda kalıyor ve bu böyle devam ediyor. Avrupa'da 5. takımın başarısı için (4 büyükleri sabitledim, Bursa'ya rakip arıyorum) benim umudum Skibbe, bu sene değil ama iki sene sonra kimbilir belki Petkovic. Bu gibi hocaların takımlarında devam edebilmeleri ve sonraki başarıları da Avrupa'daki puanlarımız ve belki bir yol göstericilik için önemli. Terim'in de -her şeye karşın- fizikselliği üstte tutan stili beni gelecek sene Avrupa için ümitlendiriyor.
Antep için Yasin Pehlivan'ın farklı ve önemli olduğunu düşünüyorum. Rapid Wien iki sene üst üste Aston Villa'yı elerken (o da çok acayip..) izlemiştim, 4-4-2'de uzun süre kullanımı ve Avrupa tahsiliyle önemli olabilir. Ön alanda Wagner olduğu sürece de ortadaki ikilinin oyun kurmaktan öte alan korumak ve basit oynamasının daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yanına fizikli bir oyuncu, iyi bir ikileyiciyle omurga yeniden şekillenebilir. Neuchatel'den alınan Gilles Binya yine bir defansif orta sahaymış, bilemiyorum belki zamanla takımda kendine yer bulur. Dany de Emre Güngör'ün yanında atletizmiyle ve topu öne az biraz düzgün atabilen tek adam olmasıyla önemli.
Bu kadar şimdilik :)
Güner, eyvallah. Bir çırpıda okudum, doyurucu ve bence doğru bir lig analizi. Yalnız dört büyük diye sabitledin ama ortada Trabzonspor'dan gelen bir puan da yok senelerdir. Bir kere o barajı aşsalar ikincisine bu kadar kötü kura çekmeyecekler ama... Bunlar lafta işte, bir kez de tur atlamayı başarmak lazım.
Bu arada senin açtığın EPL ligine de katıldım, haberin olsun :)
Teşekkürler:) Bakıyorum günde bir iki kez giren çıkan var mı diye, gördüm.
Trabzon'un dördüncü büyüklüğü düzenli puan getirmelerinden değil de, kendi ligimizde o 4 tane daha üstte gözüken takım klasmanında olduklarından. Onlar Şenol Güneş önderliğinde bu sene olmadı gelecek seneye ya da işte ondan sonraki sene onu kıracaklar diye umuyorum. Şenol hoca kesinlikle hak ediyor, çok yazık olur.
Bu arada Galatasaray'ın puan durumunu takip ediyor musun bilmiyorum ama bu sene de CL'ye katılamazsak çok büyük olasılık 4. torbaya düşüyoruz. E artık o sene bu sene.
Takip ediyorum canım da yazasım yok hiç. Puandan ziyade Şampiyonlar Ligi'ne 6 senedir gidemeyen bir takım olduk, bu daha acı. Beş yıllık puan durumunda önemli olan çok puan kazanmak kadar düzenli katılmak. Skibbe ve Rijkaardlı senenin getirdiği puanların üstüne her sene Avrupa Ligi yapıp son 32 görsek dahi fazla fazla yetiyordu oralar için. 2006 ve 2007'yi boş geçirmiştik, tam kurtuluyoruz derken bir boşluk daha açtık bu sene, cidden yazık...
Tolunay konusunda ben de sana katılmıyorum.Futbol camiyasında iki kitap okumuş, vizyonu standartın üstünde bir kaç adamdan biri ama hocalığı gerçekten kötü(paralel evrendeki yansıması rıza çalımbay).Hocalıktan ziyade şöyle geniş yetkili bir genel menejer olsa daha faydalı olmaz mı?
Ben daha çok iyi takım kurduğunu, neye göre oyuncu seçeceğini bildiğine inanıyorum. Hocalığında yetersiz yönleri var zaten. Sportif direktör kimliğine oturur dememin sebebi de bu biraz. Kafka okumasıyla alakası yok :))
Sevgili Uğur,
Belki de pek ilgisiz olacak söyleyeceğim.
biz bu bloglara hep hayallerimizi yazıyoruz sanki.
Futbolumuzun güzelliğinden gelişmişliğinden bahsedecek ne varki? Futbolu yöneten akil insanlarımız yok denecek kadar az.
Futbolun parayı yöneteceği yerde, para yönetiyor futbolu.
Eğitim yok, proje yok...
Kalburüstü sayılan futbolculara fazladan para dökerek ne kadar dönecek bu devran?
Çok ümitsizim futbolumuzun geleceği adına.
Irmak, bu ligin hakkını veremeyen bizler değil, 80'lerde kalmış yönetici kafası. Mesele ümitvar olmak olmamak değil, doğru bildiğini ifade edebilmek. Sadece futbol değil, birçok alanda bu ülkede olması gerekeni söylemek hayallerde yaşamakla eş anlamlı ama bu topraklarda en kolay şey konuşmaktır. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Hatta bilen pek de konuşamıyor, lafı ağzında kalıyor. Bu kısır döngüyü kırmak için de herkese görev düşüyor bence. Yazılı kültürümüz kısıtlıyken eli kalem tutanların ilgilendiği konular üzerine yazması bence şart.
Hani ben buraya yazınca yöneticinin teki okuyup ders çıkaracak diye yazmıyorum, yazmamalıyız da kısacası.
lazio , roma , psg ,tottenham en babalarıydı bana göre iyiki bu takımlar cıkmadı anderlecth ve aletic bilbao gecılebılecek takımlar bana göre alania yı besıktas gecemezse bu kadar kalıtelı oyuncu aldıkları para vs vs yazıklar olsun zaten
Tolunay Kafkas methiyeleriyle başlayıp, Gaziantepspor'un elenmesini eleştirmek pek de tutarlı değil çünkü elenen takımın teknik direktörü övdüğünüz kişi...Tolunay Kafkas'ın yeterince rakibi analiz edemediği kanaatindeyim.Legia'lı oyuncular ise Gaziantepspor'lu oyuncuları adeta ezberlemiş gibiydiler.Legia'dan veya öteki Polonya takımlarından orta sınıf bir oyuncuyu herhangi bir Türk takımına transfer ederseniz rahatlıkla oynayabilir çünkü verilen taktiksel görevi sahaya yansıtma konusunda bizden çok ilerideler.Biz de ise teknik direktörün anlattıklarını maç içinde 3 dakika içinde unutup kendi kafasına göre oynamak var.Bu yüzden sen elbette takip etmişsindir Rijkaard'ın Türk futboluyla ilgili söylediği anlık tepkiler üzerine kurulu cümlesini hatırlamak gerekir.Ayrıca bu seri ile ilgili değinmek istediğim bir diğer konu ise spiker ve yorumcularımız berbat oluşudur.İlk maçı internet üzerinden Trt'den seyrettim ve bir süre sonra sesi dayanamayıp kapattım.Spiker ve yorumcu Ömer Üründül'ün bu işi ciddiye almadığı, ekran başındaki insanları ciddiye almadıkları kesin.Maç boyu Ljuboja'yı Ltuboya dile telafüz etmeleri, ayrıca bu futbolcu ile ilgili spiker söylediği ''futbolu biliyor'' ve de ardından Ömer Üründül'ün ''evet,evet biliyor'' diye tasdik etmesine bi' anlam veremedim.Futbolu biliyor ne demek! adam zaten futbolcu...2. maçı ise Polsat kanalı aracılığıyla tv'den seyrettim.Uzun süredir Ukrayna'da yaşadığım için ve de Lehçe, Ukraynacaya çok yakın bir dil olduğu için spikerin işini ciddiye alır bir biçimde maç sunması çok hoşuma gitti.Serdar Kurtuluş'u Tigana'nın keşfettiğini söylemesi, Wagner'in Cruzeiro çıkışlı olduğunu söylemesi işini ciddiye alıp Gaziantepspor hakkında araştırma yaptığını gösteriyor. Türkiye'de çok az kişi Serdar Kurtuluş'u Tigana'nın keşfettiğini biliyordur.izim spikerlerimiz ise hala değişmemiş.''Top taca çıkıyor'' Sağ taraftan korner kullanılacak'' gibi cümlelerin dışına çıkamıyorlar.Topun taca çıktığını herkes görüyor.Eminim bu maçta yorumculuk yapsaydın sen daha iyi bir sergilerdin.
Tolunay övgüm takım kurabilme becerisine duyduğum saygıyla alakalı, o anlaşılıyor sanıyordum, bir daha yazayım. Kayserispor'a verdiği iskeletle Antep'e kurduğu takım ortada. Teknik direktörlüğünün eleştirilecek yanları kesinlikle var ki bu da yazıda geçiyor zaten. Ayrıca bu bir Gaziantepspor eleştirisi değil, Türk futbolu eleştirisi. İlk kez Gaziantepspor yapsa haklısın ama 7 senedir bir kez dahi dördüncü bir takım Avrupa'da vasat işler bile yapamamışsa bu Türk futbolunun sorunudur.
Medyanın kaale almasını bırakın, burada maçların yayınlanıp yayınlanmayacağı dahi sorgulanır halde. Rezalet. Abuk subuk şeyler peşinde kalan o kadar spor kanalı/servisi bir Türk takımının Avrupa kupası maçını sürüncemede bırakıyor. Bu eleştirine katılmamak mümkün değil ancak yazıya bir daha göz gezdirmeni tavsiye ederim :)
Benim bu eleştirim büyük ihtimalle Tolunay Kafkas'ın teknik direktörlüğünü beğenmememden kaynaklanıyor.Tolunay Kafkas'ı da benim gibi herkesin beğenmediğini düşünmemden dolayı böyle yazmış olabilirim :) Yazıda genel olarak dikkat çektiğin nokta güzel, ama internet üzerinden medyayı takip ettiğimde bir tane bile adam akıllı kritik yazan yok.Sen bazı sorulara cevap arıyorsun ama bu tek veya azınlıkla olacak birşey değil medya hala adliye önlerinde nöbet tutmaya devam ediyor.Senin gibilerin medyada daha aktif görev alması bu değişim için şart...Ama eskiden genç dediğimiz,avrupa futboluna yakın dediğimiz birçok kişi de beni hayal kırıklığına uğrattı.Örnek olarak Uğur Meleke, henüz bir foruma sahip olduğu yılları bilirim.Kendi kurduğu mütevazi Meleke.com'da futbol tartışmalarına katılırdı.Çok nadir de olsa gerektiğinde programlara çağrılıyordu.Sonra düzenli programlar, sözleşmeler kapınca foruma girmemeye başladı.Kısa bir süre sonra da insanların dünya futbolu tartıştığı,güzel arkadaşlıklar kurduğu bu forumu kapattı hiç bir gerekçe göstermeden...Ara sıra takip etmeye çalışırım, gördüğüm kadarıyla medyadaki diğer insanlara benzemiş.Umarım sende bu değişime uğramazsın...
Jurgen Klopp ,Tuchel bu isimleri neden örnek veriyorum. Çünkü şurdan burdan okuduğum kadarıyla bu kişiler futbolcularını geliştirmek için takımlarını futbol bilgilerini geliştirmek için öyle yöntemler kullanıyorlarki. Peki türkiyede kaç teknik direktör bunların yaptığı beyin fırtınasını yapıyor. hiçbiri yapmıyor. yada bunların çevresinde öyle beyin fırtınaları oluşuyorki bu teknik direktörler istemeselerde bu fırtınadan etkileniyorlar. peki ya bizim teknik direktörlerimizin çevresinde böyle beyin fırtınaları varmıki kendilerinni geliştirsinler. yada kendilerini geliştirmeleri gerektiğinin farkındalarmı. kendilerini geliştirmek istiyorlarmı.
Bu zaman bilgi çağı. Türkiyede belli sektörlerde dünyada ortaya çıkan bilgiye kısa bir zamanda hemen sahip oluyor öğreniyor. ama bu futbolda geçerli değil. Tolunay kafkas veya diğer teknik direktörlerimiz futbol bilgisini geliştirmek için hangi kaynaklaardan besleniyor. kendi aklıyla başbaşa. Üstelik bütün teknik direktörlerimiz maşallah ders almam ders veririm havasındalar. dünyada video teknolojisi şu bu yada daha ismini bilmediğim duymadığım yöntemlerle futbol gelişimleri sağlanıyor.
Türkiye futbolda bilgi üretebiliyormu. hayır üretemiyor. Bu durumda bir şekilde takip edip öğrenmesi lazım. bunu yapıyormu. hayır. zaten biz herşeyi biliyoruz. Bu durumda gelişirmiyiz. hayır. bunun farkına varamazsak dahada geriye gideceğiz.
eskiden neydi öyle gaziantepspor romayı yenmişti.denizlispor s.lisbonu elemişti.nolduysa son yıllarda çok geriledik.yatırımlar arttı ama futbol ve başarı olarak geriledik.ayrıca bursaspor ve gaziantepsporun rövanş maçlarının hiç bir türk tvsinden verilmemesi büyük hakaret o takımın taraftarlarına.
Yorum Gönder