Kaçınılmaz bir ayrılıktı bu ama ayrılmanın da her zaman bir adabı olmuştur. Hagi'nin Galatasaray'la yaşadıkları var, bir yaşanmışlık var ortada. Bir Galatasaraylı olarak bu rezalet dönemde en azından susmak gerektiğine inandım, Hagi'nin gitmesi gerektiğini düşünmekle ona git demek arasında fark vardır çünkü. Adam Hagi yahu. Ercan Taner'in Rapid Wien maçındaki haykırışlarına hâlâ heyecanlanan insanların bugün ona sırt çevirebilmiş olmasına inanmak istemiyorum. En azından taraftarın birçok noktada bu sınavdan çaktığına inanıyorum, öncelikle bu...
Gheorghe Hagi'nin sadece büyük bir futbolcu olduğu tezine hiç inanmadım. Oyuncu yönetimi konusunda sorunları olsa da oyuncu seçimi ve transferinde başarılı bir hoca olmuştur her zaman. Yanılmıyorsam YDYD'de söylemiştim, sportif direktör denildiğinde benim aklıma Hagi geliyor diye. Türkiye liglerine bu kadar hakim, bu kadar çok oyuncu tanıyan kaç kişi var ki? Keşke o tip bir görevle gelseydi, Cüneyt Tanman'ın bulunduğu scout ekibinin başı olma görevine cuk oturabilirdi. Galatasaray istediği için kabuğuna çekilmişken tekrar buraya geldi ve sorumluluk aldı. Kötü bir 18 maçlık dönem izledik, çok da irdelemek istemiyorum. Olmasaydı sonumuz böyle be Hagi. Olmasaydı...
10'u yollayan yönetime gelirsek... Polat ve ekibinden zerre umudu kalmamış biri olarak mali kongre havasına da girilmişken şu anda geleceği konuşmak çok kolay değil. Ünal Aysal da başkan adaylığını açıkladı ki bu mali kongrenin artık seçim havasında geçeceğini gösteriyor. Mart sonunu görmeden yeni teknik adam ve Hagi sonrası dönem hakkında söylenecekler varsayımdan ibaret olacak. Bülent Ünder önemli bir futbol adamıdır ve bu dönemde geçici olarak da olsa Galatasaray'da görev almayı hak ediyor.
Ağustosta Karpaty Lviv gibi çapı belli bir takıma elenerek Avrupaya veda etmek, sekizinci haftada Frank Rijkaard'ı, yirmi altıncı haftada Gheorghe Hagi'yi göndermek. daha da acısı gelecek sezon Avrupa kupalarına katılacak bir derece dahi alamamak. Fatih Terim döneminde Avrupa potasının dışında kaldığımız sezon az kalsın Şampiyonlar Ligi ikinci turuna çıkıyorduk. Kötü bir takımdık ama bir geleneğimiz vardı. Bu sezon yaşananlar Galatasaray yakın tarihinde hiç görülmedi ve bir daha görülmemesi için taraftardan yönetime kadar herkesin çoook çalışması gerek.
3 yorum:
Yazılarınızda her zaman taraftara da suç buluyorsunuz, siz de taraftar değil misiniz?
Bu yazdıklarınızın taraftarı nasıl etkilediğini biliyor olmanız lazım, siz kendinizi burada ifade etme lüksüne sahipsiniz ama bu imkanı olmayanların protestolarının sizin burada kendinizi özgürce ifade etmenizden hiç bir farkı yok.
Taraftarlar başarı ister hepsinden önemlisi rakiplerinin kendilerine saygı göstermesini ister, bu yüzden de işini iyi yapan herkes alkışlanır, işini kötü yapan bedelini öder.
Hagi iyi bir futbolcu kötü bir teknik direktördür. Bizim için HAGİ her zaman büyük harfle HAGİ'dir. Ama yanlışa tepki göstermemek ise beklenen bunun da GS ruhunda olmadığını düşünüyorum, vefa ayrı bir şey acımak ayrı bir şey, görüyorum ki siz Hagi'ye ve onun gibi pek çok başarısız olmuş kişiye acıyorsunuz. Acıma duygusu yazılarınızda ağır basıyor bu da genç ve tecrübesiz oluşunuzdan ve hayatı steril blog penceresinden yaşadığınızdan kaynaklanıyor.
Ama Phil Jackson'ın 2-3 hafta önce söylediği gibi çocuklara bu sahada yer yok, büyümek lazım. Bunun için de bedeli ne olursa olsun iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmek lazım.
Taraftara da suç buluyorum çünkü öyle düşünüyorum. Sanırım yaşınız benden büyük ve burayı düzenli okuyorsunuz ancak yanılmanıza sebebiyet veren benim hakkımdaki varsayımlarınız. Ben zaten o taraftarın içinde olduğum için o gözlemi yapabiliyorum. Hagi'yle ilgili fikrim de ona tepki göstermekle ilgili değil, hakaret etmekle, aşağılamakla ilgili. Biz o sınırı Galatasaray taraftarı olarak çizemedik diye düşünüyorum, o şekilde gözlemliyorum. Bunu yaş veya blog penceresi olarak adlandırmanız yanlış çünkü bu blog çokça benim penceremden kupleler içerir. Benim fikrim blogda şekillenmez, benim düşüncelerimin kısmen yansımasıdır burası. Zaten eskisi kadar sık zaman da geçiremediğimden (yasaklar, alışkanlık kaybı, kısmen twitter vs.) yazmak istediğim her şeyi buraya yazamıyorum eskisi kadar sık bir şekilde. En azından bunu söyleyebilirim.
Bir gün isterseniz oturur, yüz yüze sohbet ederiz. O zaman steril bir pencereden ahkam kesen genç blog yazarı imajından sıyrılacağımı tahmin ediyorum :)
Teşekkürler, başka gazetecilere, blogculara benzemeyin, kolay gelsin.
Yorum Gönder