Ne Şiddet, Ne Linç. Sadece Herkese Eşit Adalet!

Yazılış sürecine katkıda bulunamasam da benim de gönül ve fikir bağlılığım olan bir grup bağımsız Galatasaray taraftarının ortak emekle oluşturduğu bir fikir metnidir. Benim de kafamda toparlamaya çalışıp yeterli mesai ayıramadığım yazıyı iyi bir şekilde detaylandırmışlar. Çeşitli blog, forum ve sözlüklerde yayınlandı ama görmeyenlerin okumasını tavsiye ederim...

NE ŞİDDET, NE LİNÇ, SADECE HERKESE EŞİT ADALET!


Galatasaraylılardan spor kamuoyuna bir çağrı:


26 Aralık 2010 tarihinde Florya Metin Oktay tesislerinde oynanan U17 Galatasaray-Fenerbahçe maçının devre arasında yaşanan nahoş olaylar kamuoyunu üzmüş ve korkutmuştur. Profesyonel sporun eşiğinde bulunan çocuk yaştaki gençlerin her ne sebeple olursa olsun şiddete maruz kalmalarının mazur görülecek hiç bir yanı yoktur.

Kınama, üzüntüleri dile getirme, ihmalden dolayı özür dileme ile sınırlı tepkilerin ve ilgili federasyonlar tarafından kulüplere yönelik verilen muhtelif cezaların bugüne kadar şiddetle mücadeleye dişe dokunur bir katkısı olmadığı aşikardır. Bu boşluğu doldurma iddiasıyla hazırlanan Sporda Şiddetle Mücadele Yasa Tasarısı'nın ana amacı da şiddeti tetikleyen, körükleyen, şiddet olaylarının önüne geçilemez düzeyde kitleselleşmesine yol açan bütün unsurların bilaistisna tespiti, cezalandırılması ve spor müsabakalarının dışına atılmasıdır.

Dehşet ve ibretle izlemekteyiz ki, 26 Aralık 2010 tarihinden bugüne kadar Galatasaray - Fenerbahçe U17 maçında çıkan olaylarla ilgili süreç, gerek medya gerekse her iki kulübün yöneticileri tarafından, öngörülebilecek en vahim şekilde ele alınmaktadır.

Yazılı ve görsel medyaya yansıyan ve kamuoyuna sunulan bilgi ve yorumlar, olayı aydınlatma ve benzer olayların tekerrürüne mani olma isteğinden çok, insanların özel hayatlarını ve bilgilerini deşifre etmeye varan bir dezenformasyon bombardımanı şeklinde sürdürülmektedir. Öncelikle bütün bu süreçte yayınlanan görüntüler eksiktir. Kamuoyuna sunulan bilgiler, olayların tamamının sağlıklı ve rasyonel algılanmasını sağlamaktan uzaktır. Bu şekliyle de kolayca saha içinde kalması sağlanabilecek bir tartışmanın, seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine dönüşmesine nelerin yol açtığı gündem dışı bırakılmaktadır.

Üstüne üstlük bu eksik ve yanıltıcı teşhis, giderek, insanların özel hayatını görsel ve sesli ifşa eden gerçek ve tüzel kişiler hakkında çeşitli hapis ve para cezası öngörmekte olan TCK'nun 134. maddesi hilafına açıkça suç unsuru içeren bir linç kampanyasına dönüşmüştür.

Pazar gününden beri FBTV'den aldığı görüntülerle eksik ve yanlı haber yapan NTV ve NTVSpor kanalı ile, saat başı olayla ilgili gözaltına alınan kişilerin isimlerini ve ne iş yaptıklarını ifşa eden FBTV yasayı alenen ihlal etmektedirler. Bu yayınlar, sosyal paylaşım alanlarında ve taraftar sitelerinde çeşitli kullanıcı isimleriyle tehdit girişimlerine de yol açmaktadır.

Uygulanan şiddet ve yapılan hataların karşılıklı olduğu açıktır. Adalet eşit dağıtılmalıdır. Bir şiddet olayından ders çıkartmak, gerçeklikten kopmak ve yargı sürecine girmiş olan failleri, yasaları hiçe sayarak bir linç kampanyasının hedefi haline getirmek değildir. Tam aksine, adaletin bu suretle eksik tecellisi, yasal sorumluların görevlerinin gereğini yerine getirmemeleri ve linç kültürü vicdanlarda daha vahim yaraların açılmasına neden olur.

Bu çerçevede:

1 - 26 Aralık 2010 tarihinde Florya Metin Oktay tesislerinde oynanan U17 Galatasaray-Fenerbahçe maçı devre arasında yaşanan olayların seyirciyi de kapsayacak şekilde büyümesinde ağır sorumluluğu bulunan ve görgü tanıklarınca biri Fenerbahçe takımı görevlisi, digeri üzerinde kahverengi deri mont olan en az iki kişinin soruşturma kapsamına alınması en azından hukuki bir zorunluluktur. Ayrıca, bu insanların yayınlanan görüntülerde de Galatasaraylı oyuncuları yumrukladıkları net olarak görülmektedir.

2 - Sorumsuz ve medya etiğine uymayan yayınları yapan kanallar ile sosyal paylaşım alanlarında gözaltına alınan kişileri ve ailelerini tehdit edenlerin internet üzerinden işlenen suçlar kapsamında, haklarında gerekli işlemlerin yapılması; ayrıca bu tür yayınların "Devam eden bir dava ile ilgili" olmaları hasebiyle acilen durdurulması hukuk ve adalet adına diğer bir sorumluluktur.

Bütün bu fotoğrafta, asıl ibret verici olan, Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimlerinin sergiledikleri tutumdur.

TFF'nin ifadesiyle, Sporda Şiddet Yasası ve bu yasa çerçevesinde beklenen tavır değişiklikleri içinde en önemlisi, kulüp yöneticilerinin kendi kulüplerinin en önemli çıkarının şiddetin önlenmesi olduğunda birleşmeleridir.

26 Aralık 2010 U17 maçı sonrası Fenerbahçe yönetiminin tutumu hiç de şaşırtıcı değildir. Gerek kendi televizyon kanalları, gerekse medya uzantıları vasıtasıyla süratle bir mağdur/saldırgan temeli oluşturulmuş, yukarıda belirtilen yasadışılığa aldırılmaksızın bu temelde bir kampanya açılmış durumdadır. Böylesi sağlam bir kurguyu bu kadar hızlı sahneye koyanlardan, olayların başlamasına yol açan oyuncularını ve görevlilerini sportif olarak cezalandırma yoluna gitmelerini ve kendi müdahale alanları dahilindeki diğer tahrikçileri yargı sürecine katmalarını beklemek büyük saflık olacaktır.

Şaşırtıcı olan, görünürde şiddetle mücadele uğruna kendi kulüplerinin mağduriyetine aldırmayan Galatasaray Spor Kulübü yöneticilerinin tutumudur.

Tavırları şiddetle mücadelenin ruhuna uygun görünmekle birlikte, olayların bütünüyle aydınlatılmasına; eksik görüntü ve tanıklıkların yargıya iletilmesine; halen yargıya intikal etmiş olanlar dışında başka sorumluların da yargılanmasına katkıda bulunmamak, fiilen şiddete çanak tutmaktır.

GSK Yönetim Kurulu olaylar karşısındaki mevcut duruşuyla, son derece geniş bir taraftar kitlesi tarafından "kritik bir olayda rakip takımın üzüntüsünü paylaşan akl-ı selim yöneticiler" olarak değil, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün geçmiş pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da kendisine çıkar sağlamaya çalışan geleneksel politikalarının destekçileri olarak algılanacaktır.

26 Aralık 2010 tarihinden bugüne kadar yaşanan süreç, bugüne kadarki şekliyle tüm spor kamuoyuna Sporda Şiddet Yasası'nın ne kadar elzem olduğunu değil, hangi düzeyde tedbir ve müeyyide içerirse içersin hiç bir yasanın, uygulamada adalet hiçe sayıldığı, günlük çıkar ve düşmanlıklar alenen körüklenmeye devam edildiği müddetçe hiç bir faydası olamayacağını ispat etmektedir.

Spor müsabakalarında şiddeti bitirmek için adil uygulamaların yeni yasal düzenlemelerden daha önemli olduğunun bilinciyle, 26 Aralık 2010 tarihinde yarım kalan Galatasaray - Fenerbahçe arasındaki maç dahil olmak üzere geçmiş bütün spor müsabakalarında vuku bulmuş şiddetin her türlüsünü bütün kalbimizle bir kez daha kınıyoruz.

GALATASARAYLILAR

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

22 yorum:

İsmail Şayan dedi ki...

Yahu şaka mı bu?

Öyle bir açıklama ki neresinden tutsan elinde kalır.

Bir de sahaya dalmak meşrulaştırılmaya çalışılmış ya:

"...kolayca saha içinde kalması sağlanabilecek bir tartışmanın, seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine dönüşmesine nelerin yol açtığı " yahu ne yol açabilir allahaşkına, ne yol açabilir? Bir tane sebep söylesene bana "şu olursa dalarım, haklıyım" diye. Kimin sahaya dalıp 16 yaşındaki çocuğa girişme hakkı var yahu? Topluca kafayı mı yiyoruz biz, ne oluyor? Sahada her oyuncular birbiriyle itiştiğinde tribündekiler sahaya mı dalsın?

Saha içindeki olay federasyonun ve ilgili kulüplerin işidir. Dışarıdan seyircilerin dalması ise adli bir olaydır, polisin işidir. Sapla samanı niye karıştırıyorsunuz?

Daha bir sürü şey var ya, neyse. Çocuk yahu onlar, tribünden sahaya girip çocuk dövmenin sebebi mi olur allahaşkına? Yapmayın, etmeyin gözünüzü seveyim.

pclion dedi ki...

Abi, şiddeti mazur gösterme gibi bir amacı olmadığı bence yeterince vurgulanmış. O yüzden bu şekilde bir metin okuma doğru değil. Ben asla böyle bir olayın içinde yer almam, açık söyleyeyim ama sahaya anlamsız bir şekilde girenlerin çoğu "Çocuklar sahamızda dayak yiyor" psikolojisiyle girmiştir ki burnu kırılan Fenerbahçeli kardeşimizin aldığı darbe de futbolculardandır zaten. Futbolculara birebir saldıranı ben görmedim, eğer olduysa da o kişilerin hangi ruh haliyle olursa olsun, vicdanlarda mahkum olduğu kesindir.

Orada olsam daha net konuşabilirdim ama güvendiğim arkadaşlarım Galatasaray takımının olayların bu hale gelmesinde büyük payı olduğu yönünde bilgi verdi bana. Belki bunu not düşmek gerek...

İsmail Şayan dedi ki...

Sevgili pclion,

Bu yazı "linç kampanyası"ndan ve "linç kültürü"nden dem vuruyor(her ikisi de aynı paragrafta). Öte yandan "tribündeki linç kültürü"ne de çanak tutuyor, onu meşrulaştırmaya çalışıyor.

Sahadaki olayın nasıl başladığı ya da hangi oyuncunun ilk vuran olduğu benim umrumda değil. O başka bir olay.

Sahaya dalınmadı mı, dalındı. Sahaya dalanlar, oyunculara vurmaya çalıştı mı(vurabildi mi, dövebildi mi demiyorum), çalıştı. Mesele budur. Ben sahaya dalmanın yanlış olduğunu kabul ediyorsam o noktada mesele benim için bitmiştir.

Şöyle düşünelim: Galatasaray x deplasmana gitti. Deplasmanda maç sırasında oyuncular arasında tartışma, itişme, hatta belki yumruklaşma başladı. Tribünler Galatasaraylı futbolculara saldırmak için sahaya dalsa; biz seyircilerin dalmakta haklı olup olmadığını mı anlamaya çalışacağız önce? Böyle bir şey olabilir mi?

Medyanın linç kültürü, görüntülerin sürekli ekranda dönüp durması başlıbaşına ayrı bir konudur. Ama sahaya dalma olayının makul bir sebebi olacağına dair en ufak bir ima dahi benim midemi kaldırıyor. İlk sorduğum soru da olduğu yerde duruyor o yüzden.

Mesele hangi takımın futbolcularının ne yaptığı meselesi değil. Biz seyircinin sahaya dalmasını kabulleniyor muyuz, kabullenmiyor muyuz; mesele bu. Ben kabullenmiyorum. Senin de kabullendiğine inanmak istemiyorum. Ama bu yazı kabullenmiş. O yüzden içinde ne kadar şiddete karşı olduğunu söyleyen ifade barındırırsa barındırsın samimi değildir. Bana bu işten tutuklananlara destek çıkmak ana amaç gibi geliyor, kimse kusura bakmasın(ki yazıda bunu destekler başka ifadeler de var, onlara hiç girmeyeyim).

Alper Öcal dedi ki...

Uğur kusura bakma ama olmamış bu yazı. Şiddeti, velevki şiddet yok, ama amacı meşrulaştırmaktan, hadi meşrulaştırmak demeyeyim de şiddeti hafifletmekten başka bir şeye hizmet etmiyor bu yazı.

Yarısı bahane dolu.

Hatta şu cümleyle overdoz saçmalamışsınız.

"Uygulanan şiddet ve yapılan hataların karşılıklı olduğu açıktır."

Hiç olmamış.

Psikolojik ve duygusal lince uğrayanların Galatasaraylı olması içinizi acıtıyor olabilir. Fenerbahçeli olsalardı ben de üzülürdüm ama bu linç artık gerekliydi. İyi de oldu.

BJK - Bursa maçından sonra sporda şiddet konusu bu kadar sıcakken ne bekliyordunuz ?

NTV ve NTVSPOR'u de sürekli takip ettim ve bu olayı hiçbir zaman kulüp eksenine çekmediler.

Birçok konuda eleştirilebilirler, bu vakada tutumları ideale yakındı.

pclion dedi ki...

Benim ne duruşta olduğumu ifade edebildim sanıyorum, ben zaten ortada savunulabilir bir yan olmadığına inanıyorum. Kabul, çocukların olduğu bir ortamda sahaya girmek bile benim için yanlışlığı tescilli bir olaydır fakat özellikle altı çizilen linç psikolojisinin biraz da işin içinde 16-17 yaşında çocuklar olması sebebiyle mazur gösterdiği inancındayım ve bu açıkçası beni rahatsız ediyor.

Galatasaray yerine Fenerbahçe olsa aynı empatiyi kurmam elbette daha zor olabilirdi ancak olaylar netliğe kavuşturulmadan, hatta olayların ne olduğundan dahi haberi olduğundan şüphe duyduğum insanların "Çocuk döviyeler yeee, polis lazım, yasa lazım" moduna girmesi beni geriyor. Bu bildiri de bence bir şekilde bu konuya parmak basıyor.

Nevrotik kararlarla spor yasası çıkacak ve o yasa hakikaten faşizm kokan maddelerle dolu. Biraz da buna benim tepkim. Bu işte lincin altından kalkamazsak bütün tribünler bu lincin arkasını üstlenmek zorunda kalacaktır.

Öte yandan bir kez daha altını çizeyim, olaydaki hiçbir unsuru savunma amacı taşımıyorum. Neye karşı olduğumu ikinizi de severek okuyan, takip eden biri olarak ifade edebilmiş olmayı umuyorum.

İsmail Şayan dedi ki...

Sevgili pclion,

Kusura bakma, belki biraz fazla yükleniyor olacağım ama inan şu yazı çok büyük bir hata.

Bu yazı isterse her paragrafın hem başında hem sonunda şiddete karşı olduğunu vurgulasın, benim açımdan inandırıcılığı yok.

Bu adamlar sahaya çiçek vermek için girmiyorlar. Düpedüz şiddet için giriyorlar. Ve yazı bu sahaya girişi, dolayısıyla da şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyor. Bir daha alıntılayayım:

"...kolayca saha içinde kalması sağlanabilecek bir tartışmanın, seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine dönüşmesine nelerin yol açtığı... " yahu bir kere bu kendi kendine dönüşmüyor ki "seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine". Seyirci sahaya dalmasa zaten dönüşmeyecek. Bir de tekrar söyleyeyim: "nelerin yol açtığı" umrumda değil, kimsenin de olmamalı. Kimse kendini yargıç ve infazcı olarak görmemeli. Sahaya dalıp saldırmanın sebebi mi olabilir allahaşkına? Biz buna ya karşı olacağız, ya olmayacağız. Bunun ortası yok. "Rakip şunu şunu şunu yaparsa sahaya dalabiliriz, rakip bunu bunu bunu yaparsa dalmaya gerek yok" türünden bir ayrım olamaz, olmamalı. Bunun yolunu açmaya çalışana da izin vermemeliyiz. Sahadakiler 16 yaşında çocuk da olsalar, 30 yaşında adam da olsalar o seyircinin orada yeri yok, bunu hepimizin kafasına kazımalıyız.

Gemide filminde bir replik vardır, İdris Kaptan yaklaşık olarak şöyle der: "...Ulan, karı or*sp*ydu s*kt*k, herif p*zevenkti öldürdük. Demezler mi bize ulan siz misiniz bu kentin zaptiyesi?"

Taraftar taraftardır, o sahanın zaptiyesi değil. Taraftar bunu unutmamalı, İdris Kaptan'ın bildiğini o da bilmeli. Sahaya dalıp kendi bireysel adaletini uygulamaya kalkmamalı. Bu şiddettir, suçtur. Meşru tarafı da yoktur. Kimse de bunu herhangi bir yolla meşrulaştırmaya çalışmamalıdır. Ama bu yazı bunu meşrulaştırmaya çalışmış. O yüzden inandırıcılığı yok. Şiddeti meşrulaştırmaya çalışan yazı nasıl şiddete karşı olduğunu iddia eder allahaşkına? Amerika da Irak halkına demokrasi götürmek için girdi ülkeye o zaman... Onlar da binlerce kere vurguladılar diye inanacak mıyım?

Medyanın yaptığı ya da yapmadığı yayınlar ayrı bir konudur. Yasanın faşizan bir mantıkla çıkacak olması ayrı bir konudur ve bence son derece önemli bir sorundur. Hatta daha ötesini söyleyeyim, bence taraftarların kulüplerüstü bir platform oluşturmasının zamanı geldi de geçiyor, en önemli meselelerden biri bu ve acilen harekete geçilmeli. Başka türlü hakkını savunamayacak çünkü taraftar, gidişat o yönde. İş müşteri eksenine dönüyor, hatta döndü. Ama bunların hepsi ayrı konular.

Zanlıların eşit ve adil bir şekilde yargılanmasına hiçbir şekilde karşı çıkamam, tam tersine, bu onların en temel hakkı ve bunu desteklemem gerekir, destekliyorum da. Ortada zanlılara karşı yapılan haksızlıkları somut bir şekilde ortaya koyan bir metin olsa hiç bir lafım olmazdı. Sorun şu ki; bütününü göz önüne aldığımda ortada böyle bir metin yok.

Öte yandan, olanların bir nebze bile olsa meşrulaştırılmaya çalışılması düpedüz yanlış. Ve bu yazı bunu yapmış.

Kusura bakmayın, belki biraz fazla yüklendim ama inanın niyetim kırmak ya da öfkemi çıkarmak değil. Biz futbolseversek bu oyunu korumak için de çaba göstermeliyiz. Sayıları geçmişe göre azalmış olsa da futbolu sevene "aptal" ya da "bayağı" gibi etiketler yapıştırmaya meraklı bir sürü mavi kanlı var. Seyirci sahaya girdiği sürece de bu mavi kanlıların eline koz veririz, onlar da yasanın daha faşizan olması için lobi yaparken kullanırlar. Bu açıdan bakarsak da şu yazı kendini ayağından vurmaktır.

Sinirden uyku tutmadı resmen. Şu yazı vallahi ayıptır billahi ayıptır. Bu haliyle olmaz. Yapmayın, etmeyin.

pclion dedi ki...

Hebenneka hocam, bence hâlâ ana fikri ıskalıyoruz gibi tartışırken. Dediğim gibi, elimden çıkmamış bir metin olması sebebiyle katılmadığım bölümler olsa dahi (ki ben hâlâ şiddeti meşrulaştırma çabasıyla yazıldığını düşünmüyorum. Öte yandna NTV'nin yayınlarını takip eden biri olarak eksik bakış açıları olsa dahi yanlı bir tavır sergilediklerine inanmıyorum) genel olarak çizilen tablo olaya yaklaşım biçimiyle alakalı.

Bu metin şiddeti meşrulaştırmak amacıyla kaleme alınmamıştır ki yazıda işlenen temel nokta;

1-Kişileri linç noktasına getirip müebbet hapis gerektiren cezaları işleyenlere dahi yapılmaması gereken bir muamelenin, bir linç kampanyasının yürütülüyor olması.
2-Net olarak bu kişilerin kimliklerinin ifşa edilip özel bilgilerinin internette dolaşıma girmesine imkan vermesi. (ki bu kişilerin eşleri ve çocuklarının tacize uğradığı yolunda konuşmalara da şahit oldum)
3-Belki de tüm bunlardan da mühimi, insanların tepkisini kullanarak pek de tartmadan, alel acele geçirilecek muhtemel spor yasası ile önü alınamayacak gelişmelere gebe olması.

Senin defalarca altını çizdiğin noktayla hemfikir olmayan kişi olduğunu ben sanmıyorum, varsa da onlardan birinin ben olmadığımı söyleyeyim. Metne katkı yapan onlarca kişi de zaten böyle düşünmüyorlar. Uzun bir bildiriden cımbızla bir bölümü çekip niyet okuma işine girişmenin her zaman yanlışlığına inanırım ben. Zaten bir kişinin yazmadığı her metinde bu tip durumlar mevcut olacaktır, mühim olan çizilen bu çerçevenin doğru olup olmadığıdır ki şu tartışmayı başlatması bile konu üzerine sağlıklı bir düşünme yolu açması bakımından faydalıdır.

Ben bu metinde tahammül edilemeyecek bir bakış açısını da göremiyorum ayrıca ki zaten hemfikir olunan duygu birliğinin de altını çizip mevcut psikolojinin doğurduğu yanlış sonuçlar vurgulanıyor. Bu açıdan bu bildirinin yazılmasını doğru buluyorum, kimi noktalarda farklı düşündüğümü belirtsem de...

roland deschain of gilead dedi ki...

utanmadan bir de sayfalar dolusu yazı yazmışlar...bi susun oturun azıcık.

Mitya dedi ki...

Tehlike anında adalet eşsiz bir araçtır - bu tek taraflı bildiriye fütürsuzca serpiştirilen adalet imgelemi bunu bir kez daha gösteriyor.

Bildiri haliyle saçma ve kıytırık bir şiddet eleştirisi içeriyor, ancak beni aşıl şaşırtan bu blogda yayınlanması, hatta ve hatta alenen savunulması. Öncelikle yukarıdaki yorumlarda getirilen eleştiriler ardından Pclion'ın bildiriyi özetlemeye giriştiği üç ana başlığın yazının temel argümanıyla alakası yok. Bu bildiri basbayağı yaşanan olayların ekseninde Fenerbahce kulubü ve Fenerbahce u-17 futbol takımının olaylar etrafında gösterdiği davranışları eleştiriyor, üstüne üstlük bunu yaparken Galatasaray kulubünün sergiledigi tavrı Fenerbahce'nin amacına hizmet etmekle suçluyor. Bildiride şiddeti önlemek, adalet mekanizmasını işler ve uygulanabilir hale getirmek yolunda atılan en ufak bir adım yok, aksine tam da bildiride Fenerbahce kulubüne atfedilen davranışların başka bir formu olarak şiddet karşıtlığı araçsal bir şekilde kullanılıyor, mevzu basbayağı Galatasaray'ın (taraftarının, şanlı tarihinin, yönetimden bağımsız olarak kulubünün) mağduriyetine getiriliyor. Hatta ve hatta tüm yaşanan olaylar Adnan Polat yönetimine inceden inceye bir eleştiri imkanı da tanıyor, veson tahlilde aşağıdaki şu cümle şiddeti eleştirmek bir yana alenen meşrulaştırıyor: "GSK Yönetim Kurulu olaylar karşısındaki mevcut duruşuyla, son derece geniş bir taraftar kitlesi tarafından "kritik bir olayda rakip takımın üzüntüsünü paylaşan akl-ı selim yöneticiler" olarak değil, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün geçmiş pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da kendisine çıkar sağlamaya çalışan geleneksel politikalarının destekçileri olarak algılanacaktır". Yazının temel argümanı budur, her ne kadar basit ve ucuz bir şiddet söyleminin ve eleştirisinin ardına gizlenmiş olsa da.

Bu ülkede Fenerbahce nefret edilen bir kulüp artık, bu her gün medyada sürekli olarak yeniden üretiliyor ve bir süre daha bununla yaşamak durumundayız anlaşılan. Oysa en azından son yıllarda yaşanan şiddet olaylarında - şiddeti önlemekse amaç elbette - en çok taraftar kitlesine sahip kulüplerin izlediği politikaya bir bakın rica ediyorum. Fenerbahce düzenli olarak taşkınlık yaptığı kamera görüntülerinden tespit edilen kişileri emniyete teslim eder, verilen saha kapatma cezalarına ne hukuki ne de medya vasıtasıyla itiraz dahi etmez, ancak yine de geçen hafta yaşanan olayda gösterdiği tepkide bile mazlum tarafı oynaması kabullenilemez. Kendi antrenman tesislerinde sahaya 10-15 kişinin girmesini engellemekten aciz bir kulüp yönetiminin eleştirilmesi ve sorgulanması gerektiği yerde kabak yine Fenerbahce'nin malzemecisinin, 16-7 yaşındaki futbolcusunun, kulüp yöneticilerinin başında patlar.

Ama evet, adalet istiyoruz, şiddetsiz bir lig, Fenerbahce'siz bir dünya peşinde mücadele veriyoruz.

A . A dedi ki...

seni akla, vicadana davet ediyorum...

beni de linç rüzgarının bir parçası göreceksin ne dersem diyeyim ama o sahada ne olmuş olabilir ki birsürür keli felli adam 16 yaşında çocukları dövsün.

olayın doğru irdelenmesi başlığı altında aslında fenerbahçeliler de en az gs'liler kadar suçlu pişkinliğinden tut da " "Çocuk döviyeler yeee, polis lazım, yasa lazım"" gibi bir cümleyei dalga geçer gibi kurmana kadar elle tutulur hiç bir yanı yok düşüncelerinin.

bu fener masum değildir, kesin vardır pis bişeyler hem de fb'tv nin yaptığı çk yanlış dur bi döşeneyim ben şu i.nelere diye yazı yazma bence.. yerden göğekadar haksız, suçlu, zorbasınız bu olayda.

bunlar bir gruba mal edilir, bir anlıktır denebilir ki bunları anlarım. ama senin bu pişkinliğin kabul edilemez.

Serhat dedi ki...

Bugüne kadar yapılan yorumların tamamı hep GS FB taraftarlığı baz alınarak yapıldı. Ben de bir babanın gözüyle kendi görüşlerimi sunayım. Gerçi kendileri henüz bir yaşında ama oğlumunda ileride benim gibi aktif spor yapması arzusundayım.

Bana göre oğlum bir spor takımında ise müsabaka sırasında, antrenman içersinde oğlumun tüm mesuluyeti, o takımın yetkililerindedir. O takımın antrenörlerindedir.

Ben başkasını bilmem, tanımam. O takımın yetkilisi ile görüşmüşümdür, oğlumu ona teslim etmişimdir.

Ve o yetkiliye spor yapsın diye, mücadeleyi, disiplini ve paylaşmayı yaşayarak öğrensin diye teslim etmişimdir. Rakip takımın oyuncusunun burnunu kırsın yada kendisi bir kavgaya karışsında burnu kırılsın diye değil.

Olaylar daha kıvılcım halindeyken o oyunculardan sorumlu yetkililer araya girseydi bu olay sadece itişme ile biter kavgaya dönüşmezdi.

Görüntülerden araya giren, oyuncuları yada kavgayı ayırmaya çalışan bir antrenör göremedim. Tersine kavgaya giren ve 3-4 kişi tarafından güçlükle sakinleştirilmeye çalışılan bir antrenör gördüm.

Buradan hareketle sahadaki yangına benzinle giden antrenörün oyuncusundan sağduyu beklenemez.

Sporda şiddet yasası taraftarlar için çözüm olur mu olmaz mı bilemiyorum. Bence saha içinde sorumluluğu olan kişiler içinde bir yasa çıkartılması şart gibi gözüküyor.

serdar dedi ki...

hebenneka'ya katılıyorum. Taraftarın sahaya inmesinin affedilir yanı yok. Provake olduk gibi bir bahaneyi kabul etmiyorum. Olmayacaksınız! Her şey için bahanemiz hazır zaten. Sihirli sözcük de bu: provokasyon. Aydınları öldürürler, provokasyon. İnsanları linç ederler, provokasyon. Sahaya dalarlar, adam bıçaklarlar, provokasyon...

İlla provokasyon varsa (varsayalım fenerli bir antrenör küfür etti) yönetim de yönetim olacak o işe müdahale edecek. Bizim idareciler bu tür durumlarda sorumlu olduklarını unutuveriyorlar.

Ben de Galatasaraylı olarak kulübün bundan zarar görmemesini isterdim. Ama ortada bir gerçek var, kantarın topuzu kaçtı. İş artık fanatizm sınırlarını aştı... Aynı şey Fenerbahçenin tesislerinde olsaydı nasıl bir ceza isterdik? FBTV'nin olay üzerine yayın yapması da çok doğal. Tersi durumu düşünün. O zaman da GSTV böyle bir yayın yapacaktı. Galatasaray açısından olayın savunulabilecek bir yanı yok. 16 yaşındaki 10 küsur futbolcu hastanedeyken bizimkilerin 'efendim provokasyon!' dediğini düşünebiliyor musunuz? Dalga geçerler adamla...

Olağandışı durumlar olağandışı yasalar gerektiriyor. Faşizan görünse de sporda şiddet yasasını destekliyorum. Olaylara klasik adli vaka olarak bakan bir yasal sistemin mücadele etmesi mümkün değil bu olaya. Dükkanların camlarını indirmek, otobüslere saldırmak, koltuk sökmek gibi eylemlerin cezasının ne kadar komik olduğunu biliyoruz. Futbol suçlarına caydırıcı futbol cezası vermek gerekiyor. Benzer koşullarla Avrupa'da başarıya ulaşıldığını biliyoruz.

Ayrıca medya eksik şeyler yazıyor. Yasa sadece suç ve ceza yasası değil. Kulüpleri bağlayıcı önlemler getiriyor. Koltukları garantiye alıyor, izleme ve güvenlik standartlarını belirliyor. Bilet sistemini düzene oturtuyor. Bunlar önemli...

Tek endişem, işin esas kaynağı olan futbol yöneticilerinin ve medyanın bu yasadan sıyrılma ihtimalleri. Görüyorsunuz, Aziz Yıldırım yirminci kez hakem tehdit etti, 21 gün ceza alıp sıyrıldı gene.

lions dedi ki...

ilk okul çocuklarının bile rahatlıkla anlayacağı bir şeyi fenrliler anlamamakta direniyor anlamıyor değiller işlerine gelmiyor

yazıda açıkca ve net şiddet zaten kınanıyor ve deniyorki bu adamlar neden sahaya girip bu çocuklara saldırdı !!!! düşünün biraz ey fenerliler neden neden neden bunu sorun önce sizin cevabınız fenerbahçe nefretinden olabilir ama öyle olmadığını bugune kadar 100 ler ce u17 veya alt yapılarda fner-gs macınde görürsünüz .. bunu yapan sizin tabirinizle hayvanlar neden yaptı pekii bakın vahşi bir hayvan bile durup dururken saldırmaz kafesfte bile olsa saldırmaz ancak onu dürtmeniz lazım bizde diyoruz ki onu dürtenler var orda durup dururken dürten hemde.. bunlarda var ve bunu biliyor orda olanlarda ama kimse bu dürtenleri sorgulamıyor diyrouz kardeşim neden körükledin bu adamları neden kıskırttın diyen yok zaten şahsım adına da olmasını beklemiyrum fenerlilerden siz kayıp insanlarsınız gs yönetiminin tutumu bile kesmiyor sizi ki o yönetim fener yönetimi gibi hareket ediyor .. neyse çok acık goruntulerde olsa fenerlilerin ikna olması imkansız onlara laf anlatmak imkansız yukardaki yazan insanlar gibi.. sizin için yapacak çokj şey yok bence bu hayatta

pclion dedi ki...

Olayı kişiselleştirmişsiniz ama ben bu bildirinin yazılmış olmasının şiddeti savunma gibi bir misyon üstlendiğini halen göremiyorum. Benim ilgilendiğim ve çıkarım yaptığım, sonuna kadar da desteklediğim maddeler yukarıdadır. "Bu adamların yaptığı yanlıştır ama..." yazısı değildir bu, sürece tam hakim olmadan "çocuk dövmüşler ya" refleksiyle insanların temel haklarına tecavüzü, daha uzun vadede de futbol sahalarının potansiyel suçlu avlarının yapıldığı çiftliklere dönüşme tehlikesidir.

Fenerbahçe ya da Galatasaray değil mesele bence. Bu olay Dereağzı'nda olsa da bu olayın apar topar yasa çıkarmaya bahane olmasının önüne geçmeliydik. Adamın suçu sabit değilken, adı, oturduğu yer, karısının cep telefonu numarası forumlarda dolaşmamalıydı arkadaşlar. Buna itiraz edeniniz varsa gerçekten fazla naif davranıyorum demektir. Her hafta bir altyapı maçına gidip bu çocuklarla beraber olan ben mi çocuklara şiddeti maruz göreceğim allah aşkına? Yazılanları bir kere daha okumanızı rica edip bu konuyu kendi adıma kapatacağım müsadenizle.

Yasa tasarısı ile ilgili daha sonra bir yazı yazarım belki...

serdar dedi ki...

Bu konuyu atladım,

Ne olursa olsun, yargılanmakta olan/yargılanmış kişilerin basında ifşa edilmesi, sitelerde isim isim dolaştırılması, hedef gösterilmesi kabul edilemez!

Bu tavrın provake olduk diye kafa göz girişen insanlardan farkı yok!

Bu konuda sonuna kadar haklısın!

İsmail Şayan dedi ki...

Uğur kardeşim, haklısın. Bu yazı senin ifadenle "Bu adamların yaptığı yanlıştır ama..." yazısı değildir ve olamaz. Çünkü öyle bir şey diyebilmesi için önce "bu adamların yaptığı yanlıştır" demesi lâzım bir yerde. Ve bu yazıda böyle bir yer yok!

Herkes suçlanmış. Televizyonlar suçlanmış, yönetimler suçlanmış. Yazıda tarifi verilen iki kişi suçlanmış, Fenerbahçe oyuncuları suçlanmış. Suçlanmış oğlu suçlanmış. Bunların hepsinin yanlış yaptığı söylenmiş. Suçlanmayan bi enflasyon canavarı kalmış. Ama "bu adamların yaptığı yanlıştır" diye bir şey söylenmemiş. O yüzdehn bu yazı bir "Bu adamların yaptığı yanlıştır ama..." yazısı bile olamaz. Varsa da buyrun gösterin. Tam tersine yapılanı meşrulaştırmak için bir değil birden fazla yerde temel atılmış.

İsmail Şayan dedi ki...

@ lions

Öncelikle size bir teşekkür edeyim. Çünkü yazının ne yapmaya çalıştığı, nasıl anlaşılacağı konusundaki endişelerimin canlı kanıtısınız.

Bakın, bu mesele şu takım veya bu takım meselesi değil. Ben basit bir şey söylüyorum: Taraftarın sahaya girmesi yanlıştır ve bunu doğru ya da anlaşılabilir gösterecek bir sebep olamaz.

Biz buna sebep üretmeye çalıştığımız anda yapılan eylemi de meşrulaştırmaya başlarız. Bu işin takımı makımı yoktur. Seyirci sahaya girmemelidir. Sahaya girmeye sebep üretmeye başlasığınız anda iş çığırından çıkar. Herkes sahaya girmekte "kendince haklı" olur. Önce bunu net bir şekilde ortaya koyalım. Onlar seyirci mi, o kentin zaptiyesi mi?

lions dedi ki...

@habenneka

bak senin istediğin şekilde yazalım bende ilk duyduğumda ve HALa GEÇERLİ OLAN fikrim bu insanlar hayvan galiba boyle cocuklara saldırırlımı oldu.

HALA OYLE BUNLAR FUTBOL TERORİSTİ artık ne diyelim tatmin olmanız için gelin bir yumrukda siz atın bizim topculara bumu rahatlatır sizi.

bunları dedikten sonra da diyrouz ki bu hayvanları kim kışkırttı soru bu kdar basit yahu

adamlar suclu , terörist, hayvan ne dersen de ama bir cinayet işlenmisse ne derler...... xxx için adam öldürdü ....xxx için kavga etti.. yani bir sebeb vardır dimi

hayvanlarıda kızdırmak için bir sebeb mutlaka vardır demek istediğim bu... yani bir hayvan birini ısırıyorsa suc TAMAMEN hayvanın değildir. onu kışkırtanında sucu vardır

bunu anlamıyorsanız bizim hala o insanları savunduğumuzu düşünüyorsanız ne ala

diyorsunki sebeb üretmek ne alakası var o zaman tecavüze uğradı ve tecavüz edeni öldürdü şimdi bu sucu niye işledi bu kişi ulan ne olursa olsun adam öldürülmez mi diyorsun bir suc var ama bir sebeb var cinayet te olsa bir sebebi var cinayeti işleyen kişi suclu hayvan nedersen de ama birde neden işledi ona bak

ama diyorsanki bizim topcular ve teknik heyet kıskırtmamıstır o hayvanlar HİÇ BİR SEBEB YOKKEN girip saldırmıslar diyorsan burda herkes boşa dil dokuyor cunku zaten oz aman konustuğumuz konu yok hükmüne giriyor.. yok kışkırtmıssa dovulmesi mi gerek diyorsan bunda da haklısın sadece birilerinin bu kişileri dürttüğünü kabul edilmesi gerekir hiç bir özrü ve savunulacak bir yanı olmasada

Adsız dedi ki...

Laf söylemiş bal kabakları, bu bildiriye ancak bu denir.

Yok hayvanı dürtecende saldıracak, öldürdüyse neden öldürdü.

Açık seçik bir şiddet eylemi üstelik maruz kalanlar 16 yaş civarı çocuklar.
Nerede gerçekleşmiş özel mülkte, senin sorumluluğun olan bir alanda. Bunun sebebi ister dürtme ile olsun ister kışkırtma ile olsun hiç fark etmez.

Bu bildiriyi ele alan arkadaşların yolda kavga eden çocukları ayırmak yerine olaya müdahil olan yetişkinler için şunu dediklerini hayal edebiliyorum "kesin bir sebebi vardır bırakayım dövsünler."

Senin gibi çaylak raporu hazırlayan birine de hiç yakışmadı bu bildiriyi yayınlamakla kalmayıp savunmak pclion.

Adem

İsmail Şayan dedi ki...

@lions

Bakın, verdiğiniz örneklerin en uç noktasını vereyim: Bir kişi, adam öldürüp beraat edebilir. Meşru müdafaa diye bir kavram vardır. Adam silahını çekip sana doğrultmuşsa ve sen daha hızlı davranıp ateş ederek öldürmüşsen mahkeme seni suçlu bulmaz, suçsuz bulur. Canını korumuşsundur çünkü. Ama ne bu, ne de sizin verdiğiniz örnekler ortadaki olayla uyuşmuyor.

Sizin verdiğiniz önrekler de benim verdiğim örnek de sahanın içinde kalması gereken olayla uyuşuyor. Yorum kısmında gelen bilgiyi kullanalım: Bir GS oyuncusu bir FB oyuncusunun burnunu kırmış. Dediğiniz örnekler burada devreye girer: Oyuncunun savunması istenir, hafifletici sebep görülürse ceza en yükseğinden değil, indirimli olarak uygulanır. Benim de buna hiç bir itirazım olmaz. Bu dediğim saha içindekiler arasında geçen tüm olaylar için geçerli. Bunlarda "durup dururken gidip burun kıran"a uygulanacak cezayı uygulamamak gerekir, sanırım bunda hemfikiriz.

Ayrıldığımız nokta şu: Ben olaya dışarıdan müdahil olanlar için bir hafifletici sebep göremiyorum. Bu kişilerin yaptığını meşrulaştırmaya ya da meşrulaştırma eğilimi gösterilmesine karşı çıkıyorum. Burada, taraflar arasındaki hukuk ile üçüncü tarafın hukukunu ayırmamız gerekir.

Biraz basitleştireyim, verdiğiniz tecavüz örneğinden gidelim mesela: Tecavüze uğrayan tecavüz edeni öldürmüşse bu durumda hafifletici sebep olur, sonuna kadar da desteklerim. Buna taammüden adam öldürmek suçu ile aynı ceza verilemez. Burada, ortada bir sebep vardır ve bu geçerli bir hafifletici sebeptir. Zaten bu hukuğun koyduğu bir "norm"dur. Bunu kabul ediyorum, hiçbir itirazım yok.

Peki tecavüz edeni gidip alakasız bir üçüncü şahıs öldürdüğünde ne yapılacak? "Aaa, bu zaten tecavüzcüymüş, sana şu kadar ceza indirimi uygulayalım" denmeyecek tabii ki. O adam da savunmasında "o tecavüzcüydü, ondan öldürdüm" derse "sen kimsin kardeşim, kendini ne zannediyorsun" derler. İşte sahaya dalan taraftara sorulması gereken soru da tam budur.

Benim bu noktada hiç toleransım yok. Sahada pek çok şey olabilir, ama bunların hiçbiri tribündekilere sahaya girip olaylara kafasına göre müdahale etme hakkını vermez, veremez. Ben oyuncuların arasındaki olay ile tribünden sahaya giren adamın yarattığı olayı aynı kefeye koymuyorum, koyulmaması gerekir diyorum. Bu, sapla samanı karıştırmaktır diyorum. Oyuncular arasındaki olayla ilgili olarak gösterilen her türlü sebep değerlendirilir ve kararı verilir. Buna hiçbir itirazım yok. Ama tribündekilerin sahaya girmesine dair hiçbir sebebi kabul etmiyorum. O seyirciler olağanüstü yetkilerle donatılmış savcılar ya da yargıçlar değiller. Kimseyi kendi kafalarında yargılayıp ceza kesme hakları yok. Ama sahaya kendi uygun gördükleri şekilde cezalandırmaya iniyorlar. Buna hiç kimsenin hakkı yok.

Hukuk kuralları da bu noktada sapla samanı ayırır zaten. Oyuncuların arasındakiler konusunda kararı federasyon, seyirciler tarafından kaynaklananlar konusundaki kararı mahkemeler verir.

Umarım yeterince açık olmuştur.

@ pclion

Son yorumda üslubum biraz nahoş kaçmış, üslup için özür dilerim.

pclion dedi ki...

Hebenneka hocam, fikirlerimizi savunuyoruz, o kadar olur. Benim de burada kontrolü kaybettiğim zamanlar olmuştur. :)

Bana bu bildiriyi asmanın yaklışmadığını söyleyenleri anlamıyorum. 41.kez yazmayayım, benim ne dediğim de bellidir. Yakışmayan bir şey söylemiyorum. Popüler olan ve benim de temelde katıldığım fikre tutunup üç maymunu oynamak elbette benim adıma daha kolay olurdu ama linç kültürüne karşı durulması gerektiği inancındayım. Neredeyse bebek katili ilan edip İmralı'ya atılacak adamlar, bir sakin.

Madem öyle, Çaylak Raporu'nu yazan birisi bunu diyorsa bir kez daha okuyup "Bu adam ne diyor" demek lazım gelmez mi biraz da?...

Cengizhan TÜRKİŞ dedi ki...

geçiniz.. hepsi serbest bırakıldı işte rahatlamışsınızdır.. bunda bile fenerbahçe suçlu oha be kardeşim

Related Posts with Thumbnails