Galatasaray altyapısı için her zaman söylenen bir şey vardı. 87 jenerasyonu ligin tozunu atacak. Uğur’un yazdığı blogda alt yaş grup milli takım başarılarından falan bahsetmek benim boyumu aşsa da gözümüzün önünde büyüyen ve gün itibariyle Madrid’de soldan soldan bindirecek Arda için bir şeyler karalamak hakkımdır sanırım. Altyapıda ve okuduğu lisenin takımıyla elde ettiklerini hep kulaktan dolma olarak duysak da kendisiyle ilk tanışıklık 2004-2005 sezonunda Denizlispor maçında oldu. 65. dakikada Ergün Penbe yerine giren genç tıfıl çocuğu az sayıda insan dışında ne tanıyan ne de umursayan vardı. Zaten bir daha da Ali Sami Yen zeminine o çok sevdiği A takım formasıyla çıkmak uzun süre beklemesi gerekecekti.
Kadroda düşünülmeyen Arda’nın belki de İspanya’ya uzanan yolundaki belki de en önemli isimle karşılaşamsı 2005-2006 sezonunda Manisa’ya gitmesiyle gerçekleşiyordu. Hala devam eden yetenek olarak üst düzey ama fiziksel ve mental özellikleri zayıf kanat oyuncu yetiştirme geleneğine sahip bir altyapıdan çıkmıştı Turan. Ersun Yanal’ın elinde Serdar Özkan olmaktan kurtulacaktı Bayrampaşalı. Kendisini diğer bütün “yetenekli” oyunculardan ayıran en büyük özelliği üstün kayarak top kapma yeteneğini burada kazandı. Kazanan bir takımdan ziyade bir puan için bile her maç seviyesinin üstüne çıkması gereken bir ekipte olmak kafa olarak da gelişimini ilerletti. Fenerbahçe’yi 5-3 yendikleri maçta herkes tarafından konuşulmaya başlandı. Yaptığı iki asist dışında sarı-lacivertlilerin sol kanadını maç boyunca işlemesiyle dikkatleri üstüne çekti.
Bu çıkışı üstüne küçüklük hayali olan parçalı formaya dönüşü de sürpriz olmadı. Biz onun gittikçe formu düşen Hasan Şaş ile dakikalarını paylaşacağını düşünürken sihirli bir olay oldu. Maradona’nın el verdiği onlarca oyuncudan biri olan Carrusca 9 ağustos 2006’da oynanacak Mlada Boleslav maçı öncesi sakatlandı. Artık Arda kadar tribünün de beklediği o fırsat gelmişti. Aslında bizim beklediğimiz yerde de başlamamıştı 66 numara. Ama sol tarafta öyle bir oynadı ki, yeni bir yıldızın doğuşuna şahit olmamızı sağladı. O maç sonrası ne Carrusca soran kaldı ne de Ribery. Sezonun devamında Arda’nın kariyerindeki kırılma anlarından biri daha gerçekleşecekti. Bordeaux karşılaşmasında bir an için kontrolünü kaybedip attığı kafa medya tarafından yaşayacağı ilk linç olacaktı. TSYD tarafından aldığı ödül geri alındığında yaptığı açıklama bütün Galatasaraylıların “Bu çocuk tamam” demesini sağladı. Benim en büyük ödülüm üstümdeki sarı kırmızı forma derken sesi titremişti. O senenin Arda’ya tek hediyesi de profesyonel kariyerinde Fenerbahçe’ye attığı ilk goldü.
Gerets’in hücum futbolu sonrası Kalli’nin daha disiplinli futboluyla neler yapacak acaba diye düşünmemize fırsat bile vermedi 2008’de. Şu an efsane olan fotoğraf da o sezonda çekildi. Sivas maçında A takım seviyesindeki ilk hat-trick’ini gerçekleştirerek şampiyonlukta büyük rol oynuyordu. Arda’nın şansı ya bu Galatasaray’da üçüncü sezonunda üçüncü teknik direktörüyle çalışmaya başlayacaktı 2009’da. Skibbe’nin oynattığı futbol belki de en çok ona yaramıştı ligin ilk yarısında. Kewell ile sağ kanat konusunda anlaşamasalar da sürekli değişerek hem takıma hem de kendi oyunlarına katkı sağlıyorlardı. Ama ne olduysa Almanya’da oynanan Hertha Berlin maçında Lincoln’un kaptan olarak sahaya sürülmesiyle oluyordu. İlk defa tribünle sürtüşüyordu Arda. Daha önce maç içinde Servet Çetin ile diyaloga girdiği için ufak bir tepki almıştı ama bu sefer insanlar acaba Arda gitmeli mi demeye başlamışlardı. Hikayenin kırıldığı nokta da burası oluyordu. Devre arasında bizim o benimsediğimiz 66 numara gitti, peşine de sevsek de sevmesek de her zaman takımın abisinde olan kaptanlık geldi. Hem de 10 numarayla beraber. 22 yaşında Metin Oktay olmaya zorlandı Koca Kafa. Büyük kaptan ilan edildi.
Arda’nın ne kadar iyi bir kaptan olduğu hiçbir zaman sorun olmadı. Düşünceler hep aynıydı. 22 yaşında çocuk Servet’e nasıl kaptanlık yapar, baskıyı kaldıramaz daha çok genç. Turan da bol miktarda malzeme verdi insanlara. Ama ata sporumuz linç olduğu için bir verdiyse 5 üstüne gelindi. Son iki senesini sakatlık, medya ve yönetim baskısıyla geçiren 24 yaşında biri olarak dayanmaya çalıştı. Keşke hiçbir zaman Avrupa’ya gitmek istiyorum demeseydi. Hatta bunu Galatasaray’ı ve ülkemi temsil etmek istiyorum diyerek yapmasaydı. Ama kişisel kararlar üstünden o kadar vuruldu ki, bu konu sadece çizik kalır o kadar darbe üstüne. Beş yıl önce bugün başlayan hikaye, yine bir 9 ağustosta son buluyor. Arda gitsin kendini kurtarsın hiç diyemedim. Ortada kurtarılacak daha büyük bir sevda Galatasaray varken demem de abes olurdu zaten. Kendisine bundan sonra başarılar dilemek ve teşekkür etmek boynumun borcudur. Ama o Denizli maçında oyuna giren tıfıl çocuğu sevdiğim gibi sevemeyeceğim seni Büyük Kaptan.
Onur Saygın
Onur Saygın
14 yorum:
kaptandi ama buyuk degildi.
herneyse, yolu acik olsun, ozlenmeyecek.
Elbette biz bir Porto'yuz, 20 yıldır oyuncu yetiştirip ihraç ediyoruz, alışkınız bu duruma, kar amaçlı bakıyoruz olaya özlenmeyecek; Nasıl olsa bu yetenekte bir sürü oyuncu var elimizde özlenmeyecek; Kewell kadar yakışıklı değil özlenmeyecek; Cantona kadar karizmatik değil özlenmeyecek bla bla bla....
Nasıl olsa hafızamız zayıf ya rüzgar nereden eserse ona göre yazmalı; kafamız da çalışmıyor ne de olsa Bosman kuralını filan bilmiyoruz salla gitsin...
Arda, Türkiye gibi bir ülkede oynadığı için kariyeri çok fazla düşüşe geçmedi.Bizim ülkemizde 87 doğumlulara hala genç yetenek, gelecek vaadeden oyuncu olarak bakıldığından tamamlayamadığı gelişimi, hiç geliştiremediği şutu, sahada bazen hayalet gibi kaybolması, ağır çekim tarzındaki çalımları hiçbir zaman göze batmadı.
Mlada Bloeslav maçında neyse bu günde Arda O'dur.Kaleye 3-4 metre yakın olmadıkça gol atamayacak kadar kötü bir şut stiline sahip.Aslında bir şut stili yok desek de yanlış olmaz.Hız olarak da iyi diyemeyiz en ağır defans oyuncusunun bile yakalayabileceği düzeyde..
Arkasından çok fazla methiye dizmeye gerek yok.Sıradan bir futbolcunun ayrılması bizim şair kalemlerimiz ve blogcularımız sayesinde bir edebi törene dönüşecek.
Şu son iki yoruma da cevap yazmıştım ama hakikaten sıkıldım. Tamam, kimse futbol falan yazmasın. Her şey abartı, her şey kötü ve yanlış. Zaten ne yazanın kim olduğuna bakılıyor, ne yazı okunuyor. Herkes kendince söylemek istediklerini karşısındakine kusup gitme derdinde. Ben bir şey demiyorum, takılsın herkes...
İyi futbolcuydu,
gittiği yerde mutlu olur inşallaah..
*Nefretim fenerli yandaş medyaya. Her seferinde sana oynayan ve kazanan medyaya!
*Kızgınlığım seni anlamayanlara,bilmeyenlere.'Gitsin zaten oynamıyordu,sinema kapatıyor' diyenlere.
*Sinirim Adnan Polat'a sana 'kaptan'lığı verip,azizle dost olan adama.Böyle olmazdı be Arda.
*Uzüntüm Terim varken,Selçuk gelmişken,temeller atılmışken burda olamaman.
*Sonuçta gittiğin yerlerde mutlu ol ki bizleri de mutlu et. En iyileri hakediyorsun. Bir gün yine yeniden üzerine yüklenen sorumlulukların ağır gelmeyeceği olgunlukla görüşmek üzere.
*Seviyoruz seni Arda Turan.
Onur Saygın;güzel yazı eline sağlık. Ama bi fenerbahceli olarak sunu soylemek isterim ki Arda'ya büyük kaptan demen saçma olmuş bence.Bülent Korkmaz ne o zaman ?
Onur Saygın,yazı çok güzel olmuş eline sağlık..Buradan gelecek olan para Arshavin ya da Lassara gibi bir oyuncuya mı akacak ya da Uğur'un bu blogta defalrca yazdığı gibi akıllı,gelecek vaadeden Arda olabilecek tarzda oyunculara mı yatırım yapılacak?Arda'nın gitmesinden de daha önemli bir soru şu anda bu benim için.
Arda'ya gelince yolu açık olsun,klişe ya da romantik olabilir ama benim için dünyada en sevdiğim 3 şeyden biri olan Galatasaray formasına tek damla akıtan birininbaşımın üstünde her zaman yeri var..
yapmayın arkadaşlar son 7 milli maçta arda turan ı hiç mi izlemediniz biz galatasaraylılarda buna üzüldük hep arda galatasaray için oynamak istiyordu ama bi türlü olmuyordu terim geldi selçuk inan geldi ha olacak artık dedik oda hayellerimizi yarıda bıraktı güle güle bizi ayağına her top geldiğinde heyecanlandıran BÜYÜK KAPTAN
Arda Turan'dan yola cikarak, aslinda hepimizin sorgulamasi gereken tek önemli bi konusu var. Nerede bizim genclerimiz.!
70 Milyonluk bi ülke'den, eger siz kaliteli futbolcular cikartamiyorsaniz, Tek sorumlulari bu ülke'de kendilerini profesyonel zanneten ama futbol adina bir HALT anlamayan insanlardan olustuklari icin.
Simdilerde ise yabanci kontenjaninin kalkmasi gündem'de, neymis yerli futbolcu yokmus...
Malesef daha uzun yillarda olamaz arkadaslar.! Degil mi ki Altyapilarda hizli kosamayan cocuklara, hala hizli kosturma'ya calistiriyoruz, 20 yasinda'ki gencleri oynatmak yerine, bilinsizce kiraliyoruz, futbolun temel bilgilerini bile veremiyoruz. Daha uzun yillar'da kimse hic bisey beklemesin...
Ne ara 'Büyük Kaptan' oldu bu adam anlamadım.Altyapımızdan yetişmiş, yetenekli bir oyuncudur benim gözümde.Başka birşey değil..
'Büyük Kaptan' olma şansı vardı elinde ama o ne yaptı, düşen takımının elinden tutacağı yerde, Atletico forması ıslatmaya gitti..
Gitmesi hem kendi açısından hem de bizim açımızdan iyi oldu, Allah aşkına son iki sene Arda Turan ne verdi Galatasaray'a? Milli takımı vitrin görüp, önüne gelene sallarken, Galatasaray'da mutsuz adam rolüne büründü, sahada dolandı..
Bu taraftar yeri geldi, Hakan Şükür'ü sövdü, yeri geldi 'Büyük Kaptan' Bülent Korkmaz'ı, yeri geldi efsane dedikleri adam Hagi'yi.Arda neden bu kadar alındı bu 'küfür' olayına anlamadım.Bugün Riquelme'nin dahi yüzüne tükürülüyor..
Uzun süredir bu kadar mutlu olduğunu görmedim, Atletico formasından sonra yüzü gülmeye başladı adamın.Hep mutlu olsun ne diyelim..
Güle Güle Arda Turan..
yazı sahibi olarak bu büyük kaptan olayına da bir açıklık getirmem lazım sanırım. yazıyı sonuna kadar okursanız büyük kaptan ilan edildi dediğimi görürsünüz. ben sadece kariyer gelişimini lakaplar üzerinden özetledim başlıkta. yoksa ne arda büyük kaptandır ne de benim ondan beklentim odur. kaptanlık bandı da bülent korkmaz sonrası ne kimseye yakıştı ne de bir anlamı oldu benim için
Güzel yazı. Eline sağlık.
Benim yorumum senin yazının içeriği ile ilgili değil.Yazının kahramanı olan Arda Turan ile ilgili..
Yorum Gönder