“Benim de İzmirli arkadaşlarım var” ekolünden gelsem de bir saatliğine yemek için uğramak dışında İzmir’e doğru düzgün gitmişliğim yoktu. Hâlâ neden simite gevrek, çekirdeğe çiğdem denildiği kafamı kurcalasa da hem merak ettiğim şehri, hem de kız arkadaşımın affına sığınıp methi “İzmir’de kızlar teklif ediyomuş!” noktasına kadar dayanan meşhur İzmir kızlarını yerinde görme fırsatını kaçırmadım.
Yolda sıkılmayayım diye Bilbao-Sporting maçının İngilizce tekrarını açıp uçaktakilerin “Neyin kafası la bu” bakışları altında İzmir’e adım attım, sonra da minibüsle The Chance İzmir seçmeleri için Bornova’ya yola koyulduk. İşin garip tarafı bizi alan şöför de İzmir’e baya bir yabancıymış, Manisa’ya doğru gidiyoruz derken araçtakilerin yardımıyla Vizyon Sport denilen tesislere geldik. Sonradan bir arkadaş Twitter’da söyledi, İzmir’in en meşhur halı sahası diye. İzmir’in Vezir’iymiş yani!
Ahali işleri hallederken boştaki topla biraz takılırken ekipten bir arkadaş da dayanamayınca olayı penaltı çekişmeye vardırdık, iyi bir performansa rağmen 2-1 kaybetmem dışında tabii! Sonra İsveç’e gidip Ikea’da köfte yiyen adama bağlayıp İstanbul’dan tanıdık bir restorana, oradan kahveciye girdik. Geri döndüğümüzde organizasyon artık başlıyordu. Emre Aşıklı bir mizansen çekiminin ardından iki takım da sahadaki yerini aldı ve maç başladı.
Twitter’da organizasyonun nerede olduğunu yazmıştım, yakınlarda oturan Azmi, yani OrtaBek duymuş, atlayıp geldi. Maçı onla beraber takip ettik. Kırmızı takımda 1 numarayı giyen Muhammet adlı arkadaş hem tekniği, hem de iki ayağını kullanabilmesiyle dikkat çekiyordu ki U-18 Milli Takımı yardımcılığını da yapan Emre Aşık da ilk onun adını yazdı kağıda. Mavi takımın kalecisi de konuşması ve arkadaşlarını yönlendirmesiyle takdir topladı, seçilen diğer arkadaş ise benim pek dikkatimi çekmemişti, o da hocanın takdiri.
Emre Aşık benim çok sevdiğim oyunculardandır her zaman, Galatasaray döneminde de, dışarıda oynarken de her daim saygı ve sevgi uyandırmıştır futbolseverlerin büyük bölümünde. Sağolsun, onla da kısa bir sohbet etme şansı buldum. Emre Aşık az önce de dediğim gibi U-18 ve U-19 milli takımlarında yardımcı hocalık yapıyor ve Feyyaz Uçar’la birlikte 2013 U-20 Dünya Kupası’na gidecek takımı belirleyecekler. Hocanın söylediğine göre takım 93-94 doğumlulardan oluşacak, 95’lilerden ise beklendiği kadar çok isim seçilmeyeceği izlenimine vardım. 95’lilerden takımda düzenli oynayan Recep Niyaz’ı ayrıca sordum, onun farklı bir statüsü var ve sakatlık gibi bir durum olmazsa seçilecek. Birkaç ismi takip etmemi önerdi, onlar da bende kalsın şimdilik :))
Sonra ise İzmir’e gelmişken biraz dolaştık elbette, Kordon’a inip birer bira içip koyu bir sohbetten sonra döndük. Bilincimi kaybedecek düzeyde bir uykuya dalınca ne olduğunu pek anlamadım ama kendime geldiğimde yanımdaki kadın bir solundaki kişi korkudan titrediğinden onu sakinleştirmeye çalışıyordu, ondan sonra türbülanstan türbülansa koşarak İstanbul’a adım attık.
Sonuç olarak İzmir kızları ortalamanın üzerinde ama ağzımı açık bırakacak kimseyi görmedim, giyim tarzları ise güzel. (Bunun hesabını bilahare vereceğim) Sokakta dolaşan köpekler ise acayip sevimliydi, tanımadığı insana niye şebeklik yapar la sokak köpeği! Onun dışında Reyhan Pastanesi’nden alınan kurabiyelere, özellikle fıstıklılara beş yıldız, ulaşım ve hizmete dört yıldız veriyorum! (Bizi de gör Vedat abi!)
Bu güzel organizasyonda emeği geçen arkadaşlara da ayrıca teşekkür ediyorum, bana güzel bir yaşattıkları için. Gevrek, boyoz, kumru, söğüş, çiğdem, domat, darı, klorak...
1 yorum:
genç beyinleri yetiştiriciliği tartışmaya bile açık olmayan Emre Aşık,Ümit Davala,Abdullah Ercan,Hami Mandıralı,Okan Buruk, İbrahim Üzülmez ve daha nice eski futbolcuya emanet eden futbol yönetim zihniyetinden bir şey beklenmez.
Beklenecek tek şey Mesut beni seçsin, İlkay ile görüşelim tarzı dışarda yetişmiş isimlerin peşinde koşmaktır.
Yorum Gönder