İdam Sehpasındaki Milan Baros: Ordu 0-2 Galatasaray

Çok değil, sadece 2.5 ay önceydi. Başkan Ünal Aysal'ın da kitleleri sokağa dökecek açıklamalarının da körüklediği transfer arzularıyla fellik fellik forvet aranıyordu. Bugün methiyeler düzülen Johan Elmander zaten adamdan sayılmıyordu da üç sezonda ligde 40'ın üzerinde gol atmış, oynadığı neredeyse her maçta skora etki etmiş, eti budu belli bir Milan Baros'un adamdan dahi sayılmaması şaşırtıcıydı, çokça da üzücüydü. Öyle bir ortam vardı ki "Yahu bu adam Baros, yapmayın etmeyin" demek bile güçtü. Bugünkü Orduspor maçında ortaya koyduğu oyun, Elmander'le gösterdiği uyum, 10 milyonlarca avro harcamak yerine bazen eldekileri doğru değerlendirmenin önemini de gösteriyor. Oyunun gidişatı itibariyle sıkıntılı geçebilecek maçı bir gol, bir asist, bir de asist kadar değerli pasın haricinde harika bir performansla tamamlayan Baros bugün kral ama aynı zamanda transfer tanrılarına bu kadar da kolay kurban adamamak gerektiğinin de bir kanıtı. Hoş, çok mu ekstra, çok mu beklenmedik oynadı, hayır ama gelen tepkiler bu oyunun ne kadar günlük olduğunu bizlere gösterir cinsten. Bir değerlendirme yaparken derin bir nefes almak ve ona göre düşünmek şart. İdam sehpasına çıkan Baros'a vurulmayan tekme bugün Galatasaray'ın kazanmasını getiren en önemli unsurlardan birisi...

İlk 20 dakikasında neredeyse atak geliştiremeyen, topla oynadığı kısıtlı sürenin çoğunda kendi yarı sahasında baskı yiyen ve çıkamayan Galatasaray'ın Elmander'in muhteşem top kontrolü ve takımı öne yıkışı Fevzi Elmas'ın da hediyesiyle Galatasaray hanesine bir gol olarak yazıldı. Galatasaray'ın görünürdeki en önemli sorunu olan kanatlarda düzenli oynamasına karşın gün geçtikçe formdan düşen Kazım'ın pek de alışkın olmadığımız topsuz koşularla iki net pozisyon bulup birini atması da maçı çözdü. İki pasta da Baros imzası olduğunu not düşelim.

Orduspor ise Fenerbahçe maçındaki dominasyonu ve ön alan presiyle göz dolduran Galatasaray'ı yarı sahadan çıkarmayacak kadar oyuna hakimken pozisyon üretemeyişi ve savunma güvenliğini kuramayışıyla puan şansını sıfırladı. Juan Culio, maçın en başarılı isimlerindendi ki aslında Arena'da yaptıklarından farklı bir şey yapmadı. Bugün eksikliğini çektiğimiz sol kanatta top taşıyabilecek, aynı anda orta sahaya katkı verecek, faul alacak, dengeleyici adam rolünü Ordu'da gayet iyi yapıyor. Zaten başkan da her seferinde "Bonservisini alacağız, o artık bizim oyuncumuz" diyor ki boşuna değil. Yönetime güvenemeyip istediği transfere mecbur bırakma hamlesi olarak onu gözden çıkaran Fatih Terim'in Arda Turan'ın gidişi sonrası yaptığı ilk açıklamanın "Bilsek Culio'yu göndermezdik" olması tesadüf olmasa gerek. Mor-beyazlılar skor üstünlüğünü vermeleri sebebiyle hiçbir zaman inisiyatifi alamadı ve artık iyiden iyiye oturan Galatasaray savunmasını aşamadı. Ön alanda bu kadar çok topla oynayıp neredeyse gol pozisyonuna girememenin sebepleri üzerine düşünmeleri gerek. Yine de dağılmak üzere olan Ankaragücü, Samsunspor, Karabükspor gibi ekiplerden bir gömlek üstün oldukları belli, eksikleri olsa da rakiplerinin üzerinde ligi tamamlayacak gibiler ki Süper Lig'de ilk sezonunu geçiren bir takım olarak bu yeterli bir hedef.

Galatasaray belki oyunu istediği etkinliği özellikle ilk yarıda sağlayamadı, çekip çeviremedi ama kazanmak için buna ihtiyaç duymamayı öğrenmeye başladı ki şampiyonluk hedefindeki bir ekip için bu maçlar hayati derecede önemlidir. Ordu'daki maç bu açıdan hatırlanacak mücadelelerden biri olacak.

Son olarak maç başına bir sarı kart düsturu edinen genç stoper Semih Kaya'nın Manisaspor karşısında olmayacağını da söyleyelim. Kaydedeceği bir sonraki aşama bu sarı kartlarını azalmak olmalı, yoksa korkarım ki 20 küsür 16 sarı kart görüp dört kez cezalı duruma düşecek!

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

9 yorum:

M.Cagdas dedi ki...

Ah ahh, kendi arkadaslarimdan bile az mi duydum sezon basi, mac izleyelim dedigimde, "Elmander'i mi izleyecez lan?" diye.

Yalniz sanirim Baros'a olan guven eksikligi, biraz sik sakatlanmasindan dolayi idi. Gecen sezon bir sureklilik yakalayamadi dolayisi ile ben de eger boyle olacaksa as santrfor olarak guvenilmemesini dusunuyordum. Simdilik iyi gidiyor, nazar degmesin.

Adsız dedi ki...

Galatasaray sınıf atlamak istiyorsa, Culio gibi orta sınıf futbolcuları takımda barındırmamalı. Culio, Kazım'dan daha iyi bir oyuncu değil. Kazım da zaten ilk 11'in oyuncusu değil. Bu tip oyuncularla vakit kaybetmenin anlamı yok.

pclion dedi ki...

Bu da bizim Galatasaray algımızla ilgili bir sorun. Tamam, fena sayılmayacak bir bütçemiz var ama bu takım 6 senedir Şampiyonlar Ligi yüzü görmedi ve yabancı sınırı diye bir şey var. Galatasaray da hiçbir zaman 11 yabancıyla sahada yer almayacak.

Kazım'dan iyi değil bir kriter değil ki, sol açık ve göbekte iyi bir yedeğe ihtiyaç varken elimizdeki adamı gönderdik. Bunun "Daha iyisi lazım" mantığıyla bir açıklaması olamaz çünkü elde öyle bir adam yok. Fatih Terim gibi bir adamın bile kendi ağzındankaç kez "Keşke göndermeseydik" dediğini duyduk. Boşuna değil...

Adsız dedi ki...

Yabancı sınırı ile Culio meselesi arasında bir bağıntı kuramadım. Culio gidip yerine başka bir yabancı geldiğinde oyuncu sayısı aynı kalıyor.

Bütçe meselesine gelince sanki Stancu ve Culio'ya az para ödenmiş gibi yazmışsınız. Bu iki oyuncuyu almak yerine pekala iyi bir kanat oyuncusuna verilebilirdi o para...

Her sene bütçenin darlığından bahsedilir ancak milyonlarca dolar para harcanır. Birçok örnek gözümüzün önünde duruyor. Bu gerçek net bir şekilde ortadayken bütçe geyiği yapmayı anlamsız buluyorum.

pclion dedi ki...

Culio'nun bonservis bedeli 2 milyon avro ve vadettiği oyun çok daha yüksek maliyetli oyunculardan fazla. Siz kafanızdaki Galatasaray için yetersiz görebilirsiniz ama bugünkü Galatasaray'ın tamamen bu özelliklere sahip bir oyuncuya ihtiyacı varken eldekini göndermesi net hatadır. Ben de bunun "zaman kaybı" olarak nitelendirilmesini yanlış buluyorum.

Atıyorum, Selçuk İnan gelmeseydi başkalarıyla zaman kaybetmemek adına Mustafa Sarp'ı takımda mı tutacaktık? Neden yabancı kontenjanı demişsin ama mevcut sistem yabancı seçimleri üzerinde doğrudan etkiye sahip. Orada "Kulübede en fazla iki yabancı oturur" diyorsa kadronda her zaman güvenebileceğin bazı kulübe oyuncuları olmasını gerektiriyor.

Derdimi anlattığıma inanıyorum.

aks111 dedi ki...

ne güzel oldu şu takım ya.2 3 senedir zorla maç izliyordum bazende izlicek halim kalmıyodu.ama şimdi bir tesadüf herhalde eboue-semih ve ujfalusi ilk 11 e girip istikrarı sağladıktan sonra her duran toptan gol yeme riski olan takım bambaşka bir şeye dönüştü.hatta bana göre kazım ve emre çolak ın yerine transfer yapılabilir.örneğin olcan konuşuluyor bence uygun.birde gökdeniz söylentileri vardı o da iyi bi hamle olur.hamit altıntop alınamazsa gökdenizle 1.5 yıllık anlaşma yapılır hem solda hem sağda alternatif olur.adam istikrarlı bi şekilde oynuyor rubinde.rus takımları zengindir durduk yere oynatmazlar herhalde.birde semih in kartlarından bahsetmişsiniz.şimdi o şöyle oluyor.ujfalusi çok kaçak güreştiği için her şeyi semih e bırakıyor o yüzden semih çok kart görüyor.inanırsanız tabi :D.

4numara dedi ki...

o değil de fb maçı postunu ben mi göremedim acep?

pclion dedi ki...

O gün başıma çok şey geldi, bir türlü fırsat olmadı, sonra da vakti geçti zaten :)

Adsız dedi ki...

Uğur Futbolcu Temsilciliği hakkında bilgi sahibi misin ?

Related Posts with Thumbnails