
Bugün ele alacağımız isimlere Çek Cumhuriyeti'nden Libor Sionko ile başlayalım. Türkiye'yle aynı grupta yer alması sebebiyle daha bir alıcı gözle izlediğimiz takımlardan biriydi Çek Cumhuriyeti ve 77 doğumlu Sionko Çek Cumhuriyeti'nin en verimli oyuncularından biriydi. Sağ kanatta etkili bir oyun çıkarmıştı ve ileri uçta oynayan merkez forvet Koller'i soldaki Plasil'le beraber iyi beslemişlerdi. Bizle oynadıkları ve 2-0 öne geçtikten sonra 3-2 kaybettikleri maç olmasa kendilerini daha fazla gösterme şansları bulabileceklerdi ama futbol bizden yanaydı ve bir maçın 90 dakika olduğunu o turnuvada birden fazla kez ispatlayan takımdık. Çek Cumhuriyeti de kurbanlardan biriydi. Yine de kendilerini gösteren oyuncular iyi transferler gerçekleştirdiler.
Az önce değindiğimiz Plasil bu transfer döneminde 3 milyon euro karşılığında Osasuna'dan Bordeaux'ya geçti. Keza bir başka rol oyuncusu diyebileceğimiz Sverkos devre arasında transfer olduğu Sochaux'da 9 gol attı ve bonservisine 2.5 milyon euro ödeyen kulübünü mahçup etmedi. Kadroda yer bulan bir diğer oyuncu olan Kadlec, Sparta Prag'dan 2.5 milyon euro karşılığında Leverkusen'e transfer oldu ve sezon boyunca genelde ilk 11'de forma giymeyi başardı. Hatta gösteremeyenler de diyelim zira Milan Baros o turnuvada beklediği şansı bulamadıktan sonra Galatasaray'a transfer oldu. Eğer forvet hattında oynayan ve gol atan bir Baros olsaydı belki de piyasası çok daha yukarı çıkacaktı ve Türkiye'ye gelmeyecekti.
Sionko diyorduk. Sionko da en az bu saydığımız oyuncular kadar başarılı bir iş çıkarmıştı ama onun piyasasını fazla yükseltememisinin sebebi biraz da yaşıydı. 77 doğumlu Sionko şu anda 32 yaşında ve bundan sonra bizim ligimizden daha üst bir lige atlaması gerçekten zor. Kariyeri boyunca bosmandan sıkça faydalanarak transfer yapmış bir oyuncu olan Sionko iyi bir teklifle gidilirse baş altı takımlarımıza gelebilecek oyunculardan birisi. 2-3 sene daha rahatlıkla ligimizde oynayabilecek düzeyde ve Kopenhag'da Avrupa kupalarında da sıkça şans buldu. Bence düşünülmesi gereken bir oyuncu, kariyerinin son döneminde gelmeye ikna edilebilirse.
Bizim grubumuzda yer alan bir diğer ekip Portekiz'in Euro 2008'deki forvetlerindendi Helder Postiga ancak Postiga önerim gösterdiği iyi performanstan değil aksine kariyerindeki düşüşten kaynaklanıyor. Tottenham'a 10 milyon euro'ya yakın bir bonservis bedeliyle transfer olduktan sonra serbest düşüşe geçen, potansiyelini bir türlü sahaya yansıtamayan bir oyuncu görünümünde Helder Postiga. Tottenham sonrası tekrar Porto'ya dönmüş, ardından cüzi ücretler karşıl

İşte bunun gazına gelen Sporting Lizbon da o yaz paraya kıyıp kendisini 2.5 milyon euro bonservisle transfer etti. Sonuç yine hayal kırıklığı oldu. Portekiz liginde 21 maçta atılan sadece 5 gol. Artık gelecek vadeden oyuncu sınıfına da girmekten uzak olan Postiga 27 yaşını doldurmak üzere. Yediği kazıktan canı yanmış bir Sporting ödedikleri bonservisin bir kısmını kurtarmak isteyebilir ya da daha düşük bir ücrete kiralık vermeyi kabul edebilir. Aldığı yıllık ücret ne kadar, bilmiyorum ama Darius Vassell gibi bir oyuncuyu Türkiye'ye getirebilen bir Ankaragücü varken forvet arayan diğer ekiplerimiz için karşılanmayacak bir ücret olduğunu sanmıyorum. Portekiz'de pek yüksek ücretler ödenmez oyunculara, bizde ortalama oyuncuların aldığı ücretleri orda yıldız oyunculara veriyorlar. Dediğim gibi, olmayacak transfer değil. Postiga pek uzak bir oyuncu değil Türkiye'ye, hele ki Yunan ligini denemişken.
Euro 2008'de dikkatimizi çeken yerli oyuncular vardı bir de. Türkiye dışındaki milli takımlarda oynayan Türk asıllı oyunculardan söz ediyorum. Bunlardan birisi de Hoffenheim'in ve Avusturya'nın Türk asıllı kalecisi Ramazan Özcan'dı. Euro 2008 kadrosunda görünce tüm spor kamuoyu kimdir, necidir diye merak etmişti ama turnuvada şans bulamadı Ramazan. Esas çıkışını Euro 2008'de değil Bundesliga'ya sarsıcı bir giriş yapan Hoffenheim'da yapacaktı. İlk 6 hafta Hoffenheim'ın kalesini koruyan Ramazan, yerli kaleciler konusunda ciddi sıkıntı yaşayan Türkiye'de adı bilinen bir isim haline geldi. Daha sonra performansı nedeniyle formayı kaptırdı ve devre arasında Hildebrand'ın gelişiyle kaleci rotasyonunda as oyuncu olarak pek düşünülmediği belli oldu. Ligin sonlarına doğru bir-iki defa şans buldu Ramazan ama transfer edilebilir bir oyuncu olduğu gerçeğini değiştirmedi bu. Yabancı kontenjanı nedeniyle sıkıntı yaşayan ve yerli kaleci transfer etmek isteyen kulüplerimiz için kesinlikle düşünülmesi gereken alternatiflerden biri. Hoffenheim'ın da onu gelecek sezonlarda düşündüğünü pek sanmıyorum. Uygun bir maliyetle gerçekleşebilecek bir transfer gibi duruyor, kiralama da yine iyi bir alternatif olabilir.
Aklıma geldikçe bir-iki yazı daha yazmak istiyorum böyle, sizin de aklınızda olan oyuncular varsa yorum kısmına bırakabilirsiniz...