Ülke Puanımız #14: Ukrayna Rekabeti

Uzun sure ara vermek durumunda kaldigimiz ulke puani guncellemelerine devam edelim. UEFA Kupasi 3. tur maclarinin buyuk bolumu oynandi, Galatasaray'in Fransa'dan cikardigi beraberlik bize 1 puan getirdi. Birinci dereceden rakibimiz olan Ukrayna ise dunu 3 puanla kapadi, Kiev'in Valencia'ya karsi aldigi beraberlik ve Metalist'in Sampdoria deplasmanindan aldigi galibiyetle. Son yazimizi hatirlayacak olursak orda Ukrayna'yla aramizdaki farkin acilmaya baslayacagini, Ukrayna takimlarinin sayisi azalmadikca bunun da surecegini soylemistik. Bunu engelleyebilmek icin Galatasaray Kiev-Metalist-Shaktar uclusunun alacagi her puani karsilamak zorunda, bu da cok zor. Ozellikle de bu turda.
Ilk turda Ukrayna takimlarinin elenmesini umuyorduk ancak Metalist efsanevi yukselisini surduruyor. Bizimkilerden kopardigi puanlar yetmiyormus gibi gruplarin ardindan 3. tura da galibiyetle basladi, Ukrayna'nin takim puanini sirtlamis durumdalar. ESPN dunku macla ilgili haberinde "Metalist Shock" demis, onlara gunaydin diyorum sadece.

Ukraynalilar disinda dikkat etmemiz gereken bir diger ulke Portekiz. Gelecek sezonlarda siki bir rekabete girisecegimiz Portekiz'in de kendi capinda bir Metalist'i var aslinda, Braga. Kendi sahalarinda 3-0 gibi net bir skor alarak 4.tur biletini simdiden ceplerine koydular. Intertoto'da Sivasspor'u elediklerinde Sivas'in balonu sondu haberleri cikmisti UEFA.com'da, hatta Bulent Uygun kendilerini kin kin kinamisti. Hem Uefa.com hem de bizler Sivasspor'a biraz haksizlik mi ettik acaba?

Digerlerini birakip kendimize bakalim biraz da. Galatasaray'in deplasmandan aldigi puan simdilik yeterli sonuc. Icerde alinacak bir galibiyet ve bununla beraber atlanacak tur, Ukrayna ekiplerinin verecegi muhtemel firelerle bize onlarla esit sartlarda rekabet etme firsatini verebilir. Bu iyimser senaryonun gerceklesebilmesi icin Shaktar'in ne yapacagini gormek gerekiyor oncelikle. Metalist'in yuksek ihtimalle turu gectigini soylemistik. Kiev ise icerde Valencia'yla 1-1 berabere kaldi. Deplasmanda kazanabileceklerini sanmiyorum, muhtemelen Kiev veda edecektir UEFA'ya. Eger bu iki iyimser tahmin tutarsa iste o zaman Ukrayna ile basa cikabilme sansini konusabiliriz. Yoksa ne desek bos olacak su anda.

Bu yaziyi okulun labindan yazmak zorunda oldugumdan bazi problemlerle karsilasiyorum, klavyenin ingilizce olmasi, paint'i kullanamamak gibi. O yuzden ilgili resimleri yukleyemiyorum simdilik, aksam 7-8 gibi tekrar kontrol ederseniz yazida gerekli duzenlemeleri yapmis olurum. Simdilik yorumlarimizla idare edin.

Edit: Resimleri ekledim...

Bordeaux 0-0 Galatasaray

Fransa'daki maçtan 0-0'la dönüyor Galatasaray. Gollü bir beraberliği ya da galibiyeti tercih ederdik tabii ama bu da kötü bir skor değil. İş Sami Yen'deki maça kalmış durumda. Alınacak her türlü galibiyet bize turu getirecek.

Arda Turan ve Barış Özbek'in kanatlarını savunmada gösterdikleri başarı rakibin etkili pozisyon bulmasını engelledi. Göbekteki üçlü ve önlerindeki Topal-Ayhan ikilisi ortadan geçit vermeyince Bordeaux'nun gol şansı sadece duran toplara kalmıştı zaten. Net diyebileceğimiz pozisyonları yoktu, bir tek Chamakh'ın direkten dönen kafa vuruşu var, o pozisyonda da o vuruştan daha iyisi olmazdı gibi. Defansif olarak ortaya konan başarıda kanat savunucuları kadar konuşulması gereken bir Mehmet Topal vardı. Top kaptı, boşlukları kapadı, faul aldı. Bir defansif orta sahanın yapması gereken her şeyi yaptı diyebiliriz. Son dönemlerde formsuzdu, umarım tek maçlık bir performans değildir.

Milan Baros'un pozisyonu kesinlikle penaltıydı, topun eline çarpmasına kurban gitti pozisyon. Halbuki orda topu göğsüyle alabilmek için kollarını uzatmıştı, kalecinin darbesiyle bozulduğu için top eline geliyor zaten. Orta hakemin en ciddi hatası buydu. Orta hakemin diyorum zira yakın kanatta görev yapan yan hakem skandal kararlara imza attı orda. İlk yarı sonuna doğru çıkmamış topa taç verdi, ikinci yarıda Galatasaray'ın en önemli kontralarını kesti. Daha 1 metre önündeki pozisyon çözemeyen adamın niyetinden ya da yeteneğinden şüphe ederim. Bordeaux'lu oyuncu topu taca attıktan sonra kendi kendine takla atıyor, yan hakem buna faul verdiriyor orta hakeme. İkinci yarı gol atsak muhtemelen iptal olurdu bu hakemle. Bu arada Lincoln'e kırmızı kart getiren pozisyonun aynısında hakemin devam kararı vermesi manidardı, Oğuz Sarvan izliyordur inşallah.

Baros'un ikinci yarı başında çıkmasını anlayamamıştım, sakatlık yüzünden çıktığı haberleri geliyor. Umarım çok ciddi bir şey değildir. Oyunda kalsa muhtemelen Nonda'dan daha faydalı ve etkili olacaktı. Nonda ve Arda'nın üstüne bir kontra atak sistemi kurulmayacağını Kayserispor maçında tecrübe etmiştik. Topun son bölümde Bordeaux'da kalmasının en büyük sebebi Nonda'nın top tutmayı becerememesiydi. Kondisyonları yeterli olmayan Lincoln ve Kewell da çıkınca golün gelmeyeceği belli olmuştu zaten.Bordeaux'nun en ışıltılı ismi Gourcuff (gorküf diye okunuyormuş, bugün de bunu öğrendik ! ) dar alanda iyi işler yapsa da pozisyon yaratmada sıkıntı çeken takımının ilacı olamadı. Duran toplardan da bir şey çıkaramadı ayrıca. Bu da ileri uçtaki Chamakh ve Cavenhaghi ikilisinin verimliliğini düşürdü. Orta sahada defansif görev üstlenen Diarra ve Diawara'nın başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Kaleci Rame de Kewell'ın pozisyonunda iyi iş çıkardı, maçın en net pozisyonunu savuşturmuş oldu.

Diğer maçlarda ilginç skorlar var, özellikle deplasman takımlarının başarısı dikkat çekici. Turu geçersek rakibimizin Hamburg olacağı kesinleşti gibi. Diğer maçlar ve ülke puanı hakkındaki yorumlarımızı yarınki yazıya bırakalım, hepinize iyi geceler...

Bordeaux-Galatasaray || Maç Öncesi

Yaklaşık 3 saat sonra başlayacak beklenen maç. Kuralar çekildiğinde Galatasaray formdaydı, herkes de oldukça memnundu kuradan. Zaman geçtikçe Gourcuff'un etkileyici performansları, Galatasaray'ın ligdeki kötü gidişatı eklenince kamuoyunda Bordeaux lehine bir hava oluşturmuş durumda ama iki görüşün de fazla uçlarda olduğu, bu turu geçeni maç dinamiklerinin belirleyeceği aşikar.

Üstte dediğimiz gibi Galatasaray formsuz bir dönem geçiriyor ama Bordeaux'nun da son haftalarda başarılı olduğunu söylemek zor. Son iki haftada 5 puan kaybettiler ve ligde 5. sıraya kadar gerilediler. Lider Lyon'un 6 puan arkasına düşmüş durumdalar, şampiyonluk sesleri eskisi kadar gür çıkmıyor. Teknik Direktör Laurent Blanc esas amacımız şampiyonluk dese de UEFA'da gelecek iyi bir dereceye hayır demeyecektir. Benzer şeyler Galatasaray için de geçerli. Liderden 5 puan uzakken alınacak kötü bir Bordeaux mağlubiyeti takımın ve hocanın güvenilirliğini ciddi derecede sorgulatabilir, hem taraftar hem yönetim nezdinde.

Galatasaray açısından maç dinamiklerini belirleyecek en önemli faktör Arda-Lincoln-Kewell üçlüsünün göstereceği performans. Galatasaray'a UEFA gruplarında alınan en iyi Türk takımı derecesini getiren deplasmanlarda rakibe açık vermemek ve bu üçlünün kurduğu pas trafiğiyle yapılan etkili hücumlar olmuştu. Bu üçlünün formda olduğu dönemde ligde de iyi bir seri yakalanmıştı. Kewell ve Lincoln'ün sakatlıkları, Arda'nın da formsuzluğu takımın işleyen düzenini bozmuş durumda. Bu üçlüden ikisi kendi standartlarına yakın bir performans göstermeli Galatasaray adına müspet bir maç sonucunu görmemiz için. Mehmet Demirkol, Bordeaux maçı özelinde Kewell'a ihtiyaç yok demiş ancak kesinlikle katılmıyorum bu görüşe. Hem sağ kanadın hücum anlamında işlerlik kazanabilmesi için hem de oyunun sola yığılıp Arda'nın sıkışmasını önlemek için ortalamanın üstünde bir Harry Kewell performansı şart Galatasaray'a.

Bir diğer önemli detay sol bekte kimin oynayacağı. Hakan Balta'nın yetişemeyecek olması yetmiyormuş gibi elimizde sol beke benzer son oyuncu olan Volkan Yaman'ın da kırılan parmağı sebebiyle oynaması zor. Skibbe'nin Alparslan Erdem ve Serkan Kurtuluş'u hiçbir şekilde rotasyonda düşünmediğini bildiğimizden Alparslan'lı bir 4lü defans beklemenin gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Muhtemelen zaman zaman denediği kaydırmalı üçlü gibi bir sistem deneyecektir. Bu sistemlerin genelde iyi sonuç vermediğini düşünüyorum ama görünen o ki bu maçta da benzer bir dizilişle çıkacağız sahaya.

Son bir not da Arda Turan'la ilgili. Yeni 'Yeni Zidane' Gourcuff önünde göstereceği baskın bir performans Euro 2008 sonrası artan piyasasını yeniden canlandırmak adına önemli bir fırsat olabilir. O da Bordeaux maçına ayrıca önem verdiğini yaptığı açıklamalarla belli etmiş zaten. Onun için de özel bir gece olacak. Attığı kafayla değil, göstereceği performansla Zidane'ı hatırlatması dileğiyle...

How I Met Your Mother Efsaneleri #2: Slap Bet

Listenin tepesine çıktıkça bölümleri hatırlamak hepimiz için daha kolay oluyordur, bu da o unutulmaz bölümlerden biri. Hatta birçok kişi için gelmiş geçmiş en iyi bölüm olabilir. Marshall'ın dediği gibi bu bölümü zilyon kez seyredip her seferinde başka bir şeye gülen çoktur benim gibi.

Bir kere bölüm o kadar dolu dolu ve yoğun ki neye güleceğinize şaşırıyorsunuz. Bölümün içinde işlenen tokat iddiası mı yoksa Robin Sparkles'ın hikayesi mi daha komik, karar vermek zor. İkisi ayrı bölümlerde işlense muhtemelen ikisi de ilk 10'a girerdi, o kadar iyi bir bölümden söz ediyoruz.

Spoiler'a fazla girmeden bölümü hatırlatalım biraz. Robin'in Kanada hakkında konuşmamasına kıllanan grup elemanları Robin'in Kanada geçmişi hakkında tahmin yürütmeye çalışıyorlar. Marshall, Robin'in Kanada'da genç yaşta bir evlilik yaptığını iddia ederken Barney Robin'in bir porno filmde oynadığını savunuyor. İddialaşan ikili tokat iddiasında karar kılıyor, Lily de Barney'nin deyimiyle mezara kadar gidecek onurlu bir görev olan tokat hakemi seçiliyor. Gerçek ortaya çıkana kadar birbirini yanlış anlamalar sebebiyle tokatlayan ikili gerçeğin tamamen farklı olduğunu öğreniyor. Fazladan attığı tokat ise Barney'nin başına büyük çoraplar örüyor.

Böylece yukardan izleyebileceğiniz efsane Robin Sparkles klibine geliyoruz. How I Met Your Mother'ın rüştünü ispatlamasında büyük payı vardır bu videonun, kendine has bir mizah anlayışı olduğunu, taklit bir dizi olmadığını göstermiştir herkese. Girişinden, sözlerine, Kanada'ya yapılan göndermelere, rap kısmına kadar o kadar şahane düşünülmüş ki üstünden iki sene de geçse izleyip gülebiliyorsunuz hala.

2-Slap Bet
3-Pineapple Incident
4-Swarley
5-How I Met Everyone Else
6-Third Wheel
7-World's Greatest Couple
8-The Bracket
9-Naked Man
10-Nothing Good Happens After 2 A.M

UEFA Kupası 3.Tur Haritası

Her zamanki gibi Bill Turianski'den. UEFA Kupası haritasını Şampiyonlar Liginden önce yapıp ricamı kırmadığı için ayrıca teşekkür ederim. Thanks Bill...

Genç Oyuncu Raporları #3

Her hafta yayınladığımız raporlara devam edelim. Bu hafta gördüğüm en dikkat çekici gelişme Almanya'dan. Aslında gelişme iki hafta öncesinden ama ben yeni farkettim. Blogun ilk dönemlerinde dikkatle takip edilmesi gerektiğini not düştüğümüz Taner Yalçın, bundan sonra Almanya milli takımı formasını giyeceğini açıklamış. Köln'le bu sene profosyonel sözleşme yapmıştı Taner, sanırım sözleşmesinde de böyle bir madde vardı zaten, bu açıklamayla onu da kaybettiğimiz kesinleşti. Galatasaray sezon başında onu Köln'den almak için çok uğraşmıştı ama olmadı. Bu transfer gerçekleşse milli takımla ilgili görüşlerinde bir değişiklik olabilirdi ama transfer olmadı. Ben burda doğdum, Türk olduğum kadar Alman'ım da demiş Taner, haklı. Yine de onu milli takımımızda görmek isterdim. Buna benzer bir diğer haber de Arsenal altyapısındaki Türk kökenli Oğuzhan Özyakup'tan, o da Mesut Özil'e destek vermiş kararıyla ilgili. Bu konu bir paragrafla geçiştirilmeyecek kadar geniş ve önemli, önümüzdeki günlerde daha detaylı bir yazı yazmak istiyorum.

Diğer iki yazıya kapak olan Batuhan'a nazar değdirdik galiba, Gençlerbirliği maçında omzu çıktı Batuhan'ın. Milli takımda yaşadığı sakatlığın aynısı. Omuz sakatlıklarıyla ilgili böyle kronik bir durum olduğunu duymuştum, bir defa çıktıktan sonra çıkması çok daha kolay diye. Sanırım omuz kaslarını güçlendirmesi gerekiyor Batuhan'ın. Tam form durumu zirve yapmış, milli takıma çağrılmışken yazık oldu. Umarım ilki kadar ciddi değildir sakatlığı.

Galatasaray'ın gayri resmi pilot takımı G.Antep BB, aldığı seri mağlubiyetlerle düşme hattına oldukça yaklaşmıştı. Bu hafta Giresun deplasmanında aldıkları 2-0'lık galibiyet onları tekrar güvenli bölgeye yaklaştırdı. Aslında Bank Asya'da güvenilir bölge var mı, o da tartışılır. Lig 7.sinin 30 puanı, küme düşme hattındaki takımların 23'er puanı var. Alınacak iki mağlubiyetle bir anda küme düşme hattında bulabilirsiniz kendinizi. Gollerin ilkini Cafercan atmış. Beşiktaş maçındaki performansıyla kendini yeniden hatırlatmıştı Cafercan ama akabinde aldığı kırmızı kart ve G.Antep BB'nin mağlubiyet serisi pek iyi olmadı onun için. Diğer oyuncularla ilgili kayda değer bir gelişme yoktu bu hafta.

Bank Asya demişken, yabancıları es geçiyoruz bir süredir, onlara da değinmek lazım. Altaylı Tiago, lig lideri Manisaspor karşısında attığı son dakika golüyle takımına galibiyeti getirmiş. Golü göremedim -bu da ayrı bir rezalet, sözde en üst düzey ikinci ligimizin maç özetlerini bulmak bile işkence- ama hollandalının blogunda yazıldığına göre golü kafayla atmış. Galatasaray'la oynadıkları kupa maçında dikkat ettiğim oyuncuların başında geliyordu. Hızı ve tekniğiyle Süper Lig'de iş yapabilecek bir oyuncu görüntüsündeydi. Bruno Ferreira ile beraber seneye Süper Lig'de görürsek şaşmamak lazım.

Şimdilik bu kadar, kayda değer bir şeyler olursa ayrıca değiniriz blogda...
Related Posts with Thumbnails