Evet, Avea'nın sponsorluğunda vereceğimiz ikinci Kapalı Üst bileti için soruyu soralım. Galatasaray, Diyarbakırspor'a uzun süredir mağlup olmuyor, özellikle iç saha maçlarında Galatasaray'ın bariz bir üstünlüğü var. Öyle ki Galatasaray son üç karşılaşmada üç galibiyet aldı ve sadece bir gol gördü kalesinde. 2003 yılında oynanan ve 2-1 Galatasaray'ın üstünlüğüyle biten maçta Diyarbakırspor'un golünü kim atmıştı? Maçta bir ara elektriklerin kesildiğini, Galatasaray'ın iki golünü de Hakan Şükür'ün attığını ipucu olarak vereyim...
***
Saffet Akyüz cevabı doğru. İkinci biletin kazananı Deniz Badur. Mailini bekliyorum...
Köyüne Geri Dönen Brezilyalılar
Türkiye Ligi'nde en fazla tercih edilen yabancılar uzun süredir Brezilyalılar. Bunun sebebi sadece oyuncu kalitesinin yüksekliği olmasa da, ligimizin çarpıklığının birçok yansımasını buradan okuyabiliyor olsak da ligimize başta Alex olmak üzere birçok kaliteli Brezilyalı oyuncu geldi. Bazıları hâlâ forma giymeye devam ediyor. Bazılarıysa da Türkiye'de iz bıraktılar ve ülkelerine geri döndüler. Benim yabancı bloglar arasında en sıkı takip ettiğim blog The Best Eleven, gerçekten çok yaratıcı ve özel işler çıkartıyorlar. Avrupa liglerinden Brezilya'ya dönen oyuncuları derlerken Türkiye Ligi'ni de atlamamışlar. Aşağıdaki tabloya bakınca aslında epey sağlam bir kadro çıktığını görüyoruz. Kaleci Jefferson'dan santrfor Bruno Mezenga'ya kadar birçok alternatif var. Orta sahaya 'koşan, basan, ısıran' bir oyuncu takviyesiyle bu ligde iyi iş çıkarırlar. Hepsine tek tek bakınca aslında hepsinin birer hikayesi olduğunu da görmemek elde değil. Tam yazı dizisi konusu aslında.
Atlético Mineiro: Ricardinho (Beşiktaş)
Botafogo: Jefferson (Trabzonspor, Konyaspor)
Corinthians: Roberto Carlos (Fenerbahçe)
Flamengo: Kléberson (Beşiktaş), Bruno Mezenga (Orduspor)
Fluminense: Mateus (Fenerbahçe, Bursaspor-Kira, Ankaraspor-Kira)
Grêmio: Douglas (Çaykur Rizespor)
Internacional: Fabiano Eller (Trabzonspor)
Palmeiras: Lincoln (Galatasaray)
Santos: Edu Dracena (Fenerbahçe)
São Paulo: Washington (Fenerbahçe), Marcelinho Paraíba (Trabzonspor)
Avea'dan Galatasaray-Diyarbakırspor Maçına Bilet
Avea sponsorluğunda blogda sorduğum sorulara ilk yanıt veren arkadaşımıza Galatasaray'ın iç saha maçlarına bilet verme kampanyamız sürüyor; sıra Diyarbakırspor maçında.
Bu kez soru çok basit. Geçen sezon Diyarbakırspor'da kiralık olarak forma giyen bir Galatasaray oyuncusu vardı. Sergilediği başarılı performansla Galatasaray'a dönmüş ve bazı hazırlık maçlarında forma giymişti. Bu sezon başında tekrar Diyarbakırspor'a kiralık gönderildi ve şu anda takımda fırsat bulan oyunculardan birisi. Bu oyuncunun adı ve Diyarbakırspor'da giydiği forma numarasını bilen ilk arkadaşımız ilk biletin sahibi olacak. Diğer bilet ise yarın sorulacak soruyla verilecek...
***
Doğru cevap Erhan Şentürk ve 10 numara olacaktı. Soruya ilk doğru yanıt veren Temur Ceynek oldu, kendisini tebrik ediyorum. Bana telefon numarasını mail atarsa biletin sahibi olacak.
Bu kez soru çok basit. Geçen sezon Diyarbakırspor'da kiralık olarak forma giyen bir Galatasaray oyuncusu vardı. Sergilediği başarılı performansla Galatasaray'a dönmüş ve bazı hazırlık maçlarında forma giymişti. Bu sezon başında tekrar Diyarbakırspor'a kiralık gönderildi ve şu anda takımda fırsat bulan oyunculardan birisi. Bu oyuncunun adı ve Diyarbakırspor'da giydiği forma numarasını bilen ilk arkadaşımız ilk biletin sahibi olacak. Diğer bilet ise yarın sorulacak soruyla verilecek...
***
Doğru cevap Erhan Şentürk ve 10 numara olacaktı. Soruya ilk doğru yanıt veren Temur Ceynek oldu, kendisini tebrik ediyorum. Bana telefon numarasını mail atarsa biletin sahibi olacak.
Türkiye'den Yolu Geçen Real Madrid-Barcelona Oyuncuları

Futbolseverlerin bu haftasonu gündeminde derbiler var, en önde de Real Madrid-Barcelona maçı, yani El Clasico. Maçla ilgili hem güncel hem nostaljik birçok güzel posta rastlamak mümkün blog alemi üzerinde, maç sonrası ben de elbette bir değerlendirme yaparım ama maç öncesi farklı bir açıdan bakayım dedim. Bu eşsiz deneyimi yaşamış, El Clasico görmüş kaç oyuncunun yolunun Türkiye'den geçtiğini araştırmak istedim.
Türkiye'de faal olarak forma giyen oyuncular içinde El Clasico görmüş tek oyuncu Roberto Carlos. Zaten o kadar uzun süre Real Madrid forması giydi ki bırakın Türkiye'yi, El Clasico tarihi söz konusu olduğunda adı anılmadan geçilmemesi gereken oyuncuların başında geliyor. Galatasaray efsanesi Gheorghe Hagi, derbinin iki yakasında da forma giyen tek oyuncu Türkiye'de. İki takımda da oynayabilmiş 37 oyuncu var toplamda.

Orta saha bölgesinde Hagi'ye eşlik eden üç oyuncu var Madrid-Barça hattında forma giyen: Geremi, Conceicao ve Baliç. Geremi ve Baliç, diğer oyunculardan ayrılıyor çünkü ikisi İspanya sonrası değil öncesinde Türkiye'de forma giydi ve iki devden birine transfer oldu. 'Manchester fatihi' Rüştü Reçber'i de eklememiz gerekiyor elbette. Geremi'nin transferi Türk futbol tarihi adına da fazlasıyla özeldir aslında, İstanbul görmeden Real Madrid seviyesinde bir takıma direkt transfer olan bir oyuncuyu en az bir 10 sene daha göreceğimizi sanmıyorum. Baliç de Türkiye'nin en pahalı ihraçlarından biri olmuştu, gerçi Fenerbahçe'ye gelişi de fazlasıyla tuzluydu yurt içi dinamikleri gereği. Baliç El Clasico'da değil de Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin iki yakasında oynayan oyuncular arasında yer aldı sonradan.
Forvet hattına yazılabilecek tek isim var, o da Nicolas Anelka. Hoş, onun da El Clasico'da oynayıp oynamadığından emin değilim Julio Cesar gibi ama Real Madrid görmüş tek forvet oyuncusu en azından. Gerçi Fransız ya da İngiliz derbileri için benzer listeler yapsak kafadan yer bulacak ilk oyuncu Anelka, bir nevi joker. Aslında fena fikir değil, kenara not alayım bunu.
Az önce de adı geçen Rüştü Reçber ise bu iki takımdan birinin formasını giyen tek yerli oyuncu konumunda. Yanılmıyorsam El Clasico görmedi Rüştü, zaten gördüğü La Liga maçı da sayılıdır zaten. Geçtiğimiz ay intiharıyla insanları hüzünlendiren Robert Enke de Barcelona çıkışlı bir isimdi, Fenerbahçe'deki tek maçlık kariyerini biliyoruz. Zorlayınca bir 11 çıkar mı dedim ama olmuyor, iki kaleciyle beraber toplam 11 kişi var. Belki Johan Neeskens'i eklersek 4-5-1 oynatabiliriz. Aslında baya uğraştım ama kaçırdığım bir oyuncu varsa eklersiniz, 11'i tamamlarız.
- Galatasaray: Hagi, Popescu, De Boer, Conceicao, Baliç, Giovani dos Santos.
- Fenerbahçe: Enke, Rüştü, Carlos, Anelka, Baliç.
- Beşiktaş: Rüştü.
- Gençlerbirliği: Geremi.
- Gaziantepspor: Julio Cesar.
Takımlar bazında bakarsak Galatasaray'da Barcelona, Fenerbahçe'de Real Madrid ağırlığı görmek mümkün. Beşiktaş'ın henüz Barcelona ya da Real Madrid patentli oyuncu transfer etmemiş olması da ilginç bir anektod olarak göze çarpıyor. Oyuncu değil de teknik direktör olarak Del Bosque'yi sayabiliyoruz. Son olarak Barcelona'da 5 yıl görev yapmış Frank Rijkaard'ı da anarak bitirelim bu derlemeyi...
Düzeltme: 'Pek şık olmasa da' Rüştü'nün Beşiktaş'a da yazılması gerektiği konusunda bir yorum aldım, Baliç'i düşünürsek elbette iki takıma da yazmak gerekir. Ancak hem Baliç'in hem Rüştü'nün Fenerbahçe'yle anılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum ben...
İkinci Düzeltme: Bu yazıyı diğer El Clasico öncesi kasım ayında yazmıştım ama arada kaynamış gibiydi, ben de tekrar görücüye çıkarayım dedim. Bu süre zarfında Carlos aktif tek Real-Barça oyuncusu olma ünvanını devre arasında Galatasaray'a gelen 21 yaşındaki Giovani dos Santos'a devretti. Gio, bu takımlarda forma giyip Türkiye'ye gelen en genç oyuncu aynı zamanda...
İkinci Düzeltme: Bu yazıyı diğer El Clasico öncesi kasım ayında yazmıştım ama arada kaynamış gibiydi, ben de tekrar görücüye çıkarayım dedim. Bu süre zarfında Carlos aktif tek Real-Barça oyuncusu olma ünvanını devre arasında Galatasaray'a gelen 21 yaşındaki Giovani dos Santos'a devretti. Gio, bu takımlarda forma giyip Türkiye'ye gelen en genç oyuncu aynı zamanda...
Şampiyonlar Ligi'nde Darbe: Lyon & Bayern
Kıtanın en büyük kupası olan Şampiyonlar Ligi uzun yıllardır hangi ligin daha başarılı olduğunun bir göstergesi olarak görülür, burada kullanılan en önemli veri de yarı finale hangi ligin kaç takım soktuğudur. 2000'lerin başında İtalyanların, sonlarında İngilizlerin domine ettiği 'Kupa 1'de çok uzun süredir görülmemiş bir yarı finali izlemek üzereyiz. Lyon ve Bayern'in çeyrek final eşiğini geçip kafasını yarı finale sokmuş olmasının yanı sıra Şampiyonlar Ligi'ni bir ara Premier Lig play-off'larına çeviren İngilizlerin safdışı kalmış olması yarı finalin sıradışılığının bir başka yönü. Turnuvanın biraz daha dengeli ve heyecanlı olması adına fazlasıyla olumlu gelişmeler bunlar. Bunun beş büyük lig dışından yapılmış ve muhtemelen geçici olacak bir değişim olmadığını da kaydetmek gerekiyor ayrıca.
Barcelona, Inter, Bayern ve Lyon. Bu dört takım, İngilizlerin nal topladığı bu sezonda yarı finale kalarak ülkelerinin UEFA sıralamasındaki yerlerine de doğrudan etki ediyorlar. Kupanın mutlak favorisi gözüken Barcelona eğer kupa yolculuğunu sürdürür, UEFA Avrupa Ligi'ndeki Valencia ve Atletico'dan da gerekli desteği alırsa düşük de olsa birinci sıradaki İngiltere'yi yerinden etme şansına sahip olabilir. Avrupa kupalarındaki tek temsilcisi Inter olan İtalya ise üçüncü sıradaki kritik yerini koruma derdinde, İtalya-Almanya çekişmesiyle ilgili geçen günlerde bir şeyler karalamıştık zaten. Inter'in CSKA'yı geçmesi zaten bekleniyordu lakin Bayern'in de Manchester United'ı ekarte ederek Şampiyonlar Ligi'nde yola devam etmesi İtalyanlar için epey kötü haber. Almanların UEFA Avrupa Ligi'nde devam eden iki temsilcisi daha var ve onlardan gelen puanlarla daha da köşeye sıkışacaklar. Bu sene üçüncülüğü kaptırırlarsa 2011/12 sezonunda dört takımla Şampiyonlar Ligi'ne katılacak olan ülkenin Almanya olacağını tekrarlayayım.
Her yönüyle ilgi çekici bir yarı final serisi olacağa benzer. Star TV muhtemelen yine eşleşmelerin tamamını izleme şansını bize tanımayacak, iki yarı finalin de birer ayağını evimizden izleyebileceğiz eğer D-Smart'ımız yok ise. Buna rağmen iyi link kovalamaya, kafelerde buluşmalar düzenlemeye değer bir seri olacağına inanıyorum. Her daim mazlumun yanında olma düsturunu bozmayan birisi olarak beni fazlasıyla memnun edecek gibi görünüyor en azından...
Barcelona, Inter, Bayern ve Lyon. Bu dört takım, İngilizlerin nal topladığı bu sezonda yarı finale kalarak ülkelerinin UEFA sıralamasındaki yerlerine de doğrudan etki ediyorlar. Kupanın mutlak favorisi gözüken Barcelona eğer kupa yolculuğunu sürdürür, UEFA Avrupa Ligi'ndeki Valencia ve Atletico'dan da gerekli desteği alırsa düşük de olsa birinci sıradaki İngiltere'yi yerinden etme şansına sahip olabilir. Avrupa kupalarındaki tek temsilcisi Inter olan İtalya ise üçüncü sıradaki kritik yerini koruma derdinde, İtalya-Almanya çekişmesiyle ilgili geçen günlerde bir şeyler karalamıştık zaten. Inter'in CSKA'yı geçmesi zaten bekleniyordu lakin Bayern'in de Manchester United'ı ekarte ederek Şampiyonlar Ligi'nde yola devam etmesi İtalyanlar için epey kötü haber. Almanların UEFA Avrupa Ligi'nde devam eden iki temsilcisi daha var ve onlardan gelen puanlarla daha da köşeye sıkışacaklar. Bu sene üçüncülüğü kaptırırlarsa 2011/12 sezonunda dört takımla Şampiyonlar Ligi'ne katılacak olan ülkenin Almanya olacağını tekrarlayayım.
Her yönüyle ilgi çekici bir yarı final serisi olacağa benzer. Star TV muhtemelen yine eşleşmelerin tamamını izleme şansını bize tanımayacak, iki yarı finalin de birer ayağını evimizden izleyebileceğiz eğer D-Smart'ımız yok ise. Buna rağmen iyi link kovalamaya, kafelerde buluşmalar düzenlemeye değer bir seri olacağına inanıyorum. Her daim mazlumun yanında olma düsturunu bozmayan birisi olarak beni fazlasıyla memnun edecek gibi görünüyor en azından...
'Yeni Maradona'lar
Arjantin'den çıkan her süper yetenek gibi Lionel Messi de parladığı U17 Dünya Şampiyonası'ndan bugüne 'Yeni Maradona' olarak adlandırılırdı lakin bu sezon öyle akıl almaz işler yapar oldu ki ismi bu kalıbı dahi geride bırakır olmak üzere. Belki de gerçekten 'Yeni Maradona' olmak üzere olan Messi gelene kadar birçok isim bu ünvanla anılmıştı. Bu isimlerin kim olduğuna şöyle bir bakayım derken Ekşi Sözlük'teki yazılarıyla tanınan Emre Atasoy aka İch, bu ünvana özel bir Wikipedia sayfası olduğunu söyledi. Listeye bakıyorum, yok yok. Bir ara Türkiye'ye de uğramış olan Ariel Ortega, Wolfsburg'un yarım kalan ilk büyük çıkışında başrolde olan D'Alesandro, Aimar, Riquelme, Saviola... Liste uzayıp gidiyor. Sayfada referanslarıyla birlikte verilen listenin tamamı ise şöyle;