ASY.net, Tarihin En İyi Galatasaray Kadrosu Anketi

AliSamiYen.net üyeleri yaklaşık 3 ay süren bir oylama sonunda Galatasaray tarihinin en iyi kadrosunu seçtiler, sonuç yukardaki gibi. Yan panelde de yer alan 2000 yılı kadrosunun ağırlığı hemen göze çarpıyor elbette, Tugay'ı da dahil edersek tam 7 oyuncu var. Günümüz kadrosundan sadece Arda Turan yer bulabildiğini de ekleyelim. Oylamada kendine yer bulan oyuncular ve aldıkları oy sayısı aşağıdaki gibi oldu. Sizin gönlünüzden geçen 11'leri ise yorum bölümüne alalım.
Kaleci: Claudio Taffarel 122, Zoran Simoviç 43, Faryd Aly Mondragon 14, Turgay Şeren 13

Defans: Bülent Korkmaz 145, Gheorghe Popescu 127, Cüneyt Tanman 46, Ümit Davala 34, Falco Götz 27, Oliviera Capone 27, Fatih Terim, Ergün Penbe 21, Iulian Filipescu 11, Sebastian Perez 9

Orta Saha: Gheorghe Hagi 155, Cevad Prekazi 70, Arda Turan 68, Tugay Kerimoğlu 65, Uğur Tütüneker 32, Suat Kaya 28, Hasan Şaş 23, Franck Ribery 19, İsfendiyar Açıkgöz 3, Okan Buruk 1

Forvet: Metin Oktay 113, Hakan Şükür 99, Mario Jardel 20, Tanju Çolak 14, Kubilay Türkyılmaz 5, Gündüz Kılıç 2, Roman Kosecki 2

Ülke Puanı #18: Bir Alman, Bir İngiliz ve Bir Ukraynalı

Sene başından beri Türkiye odaklı değerlendirmelerde bulunduk sıkça ve en önemli rakibimiz olarak Ukrayna'yı öne çıkarmıştık. Artık bunun için endişe etmemize gerek yok zira Ukrayna Romanya'nın 3 sezon önce gerçekleştirdiğine benzer bir ihtilali gerçekleştirdi. Finale şimdiden bir takım sokmaları garanti ve önümüzdeki turda sonuçlar ne olursa olsun 4+2=6 puanı hanelerine yazdıracaklar. Bu da en kötü ihtimalle Ukrayna'nın Hollanda'ya en az 2.5 puan fark atıp 40.600 puanla sezonu tamamlayacakları anlamına geliyor. Onları yakalamak için tek ümidimiz Galatasaray'ın finale kadar yükselmesi dedik ama Galatasaray her maçını kazanıp kupaya uzansaydı bile muhtemelen Ukrayna'nın gerisinde yer alacaktık. Bunu Ukrayna'nın başarısını vurgulamak için söylüyorum zira şimdiden 08/09 sezonunun en çok puan toplayan ülkesi olmayı büyük ölçüde garantilediler.Başlıkta bir İngiliz, bir Alman ve bir Ukraynalı demişiz, bu da Mayıs ayında Avrupa Kupası finallerinde bu üç ülkeden birer takımı finallerde göreceğiz demek. Saraçoğlu'nda birAlmanya-Ukrayna finaline hazırlanalım şimdiden. Ukrayna'dan bahsediyoruz tabii ama bunun bir de Alman ayağı var. Almanya'nın önündeki en büyük hedef İtalya'yı yakalamak ve bunu tahminlerden daha kısa sürede gerçekleştirme şansını yakalamış durumdalar. İtalya'nın son temsilcisi Udinese elinden geleni yapsa da Diego'nun kurbanı oldu ve İtalya hesabı daha Nisan ayından kapatmış oldu. Almanlar ise Bayern bozgununa rağmen minimum 6 (/7) puan daha alacaklar ve ellerinde bir final şansı var. Sezon sonuna kadar farkı 6'ya kadar düşürecekler ve İtalya'nın 04/05 sezonundaki 14 puanı gittiğinde yeni sezona sadece 2.5 puan farkla girme şansını elde edecekler. Bülent abi bu gelişmeyi blogunda değerlendirmişti ancak onun öngörülerinden bile önce gerçekleşebilir İtalyanların felaket senaryosu.

İngiliz hegamonyası pek de yeni bir şey değil, kolay kolay da işlerin tersine dönmeyeceği açık. Finansal güçlerinin yanına EPL'nin her sene daha da artan ağırlığını koyunca tablo artık NBA ve diğerleri boyutuna doğru ilerlemeye başladı. Son kale İspanya, onları da kurtaran ligin toplam marka değeri değil, Real ve Barca'nın tarihten gelen büyük takım kimlikleri.
İşe bizim açımızdan bakarsak çok da kötü bir sezon geçirmediğimizi söyleyebiliriz, sonuçta en iyi puanlarımızı son iki sezonla topladık ve maksimum puanımıza ulaşmamıza daha birkaç sezon daha var. Önümüzdeki üç sene 7 puandan aşağıya düşmediğimiz sürece minimum 35-40 puan bandında kendimize yer bulabiliriz. Ülke puanı açısından pek sorun yok, esas problem takım puanlarında kulüplerin belli bir istikrarı yakalayamamış olması. Hiçbir takımımız şu puanlarıyla Şampiyonlar Ligi play-offlarında seribaşı olamıyor, esas problemi burda aramalıyız. Neyse, bunları konuşmak bu sezon için çok geç, önümüzdeki sezon için de çok erken. Yaz döneminde bol bol vaktimiz olacak bunları konuşmak için...

uA Seneye Eski Açık'ta!

Günün en bomba haberi cezalar sanmıştık ama erken konuştuk galiba. uA gelecek sene tamamen Eski Açık'ta yer alma kararı almış, ultraslan.com'da Sebahattin Şirin ve Yılmaz Tutuş açıklamış. Açıklayan isimlere bakınca haberin geri dönülür bir haber olmadığı açık, bunu uA'nın gelecek sezonda Aslantepe için hazırlanacak olması olarak yorumlayabiliriz şimdiden. Ancak asıl merak ettiğim soru Kapalı Üst'te ne gibi gelişmelerin yaşanacağı? Daha önce uA'yla kavgalı olduğundan ayrılmış birçok kişi ve grup var bildiğiniz gibi, bu haber üstüne nasıl bir tavır takınacaklar, cidden merak ediyorum. Seneye tribünlerde bir farklılık olacağı kesin, ben her iki yönden de olumlu buluyorum bu gelişmeyi.

Sadece bana yaramadı gibi bu gelişme zira bu sezon bir Eski Açık kombinesi edinme derdindeydim, şimdi muhtemelen bütün arkadaşlarım Kapalı Üst'e geçmek isteyecektir. Bir hesap numarası açsam blog okuyucuları bana bir Kapalı kombinesi alırlar mı acaba? :) Açıklamanın tamamı ise aşağıdaki gibi;
2009 - 2010 yılı kombinelerinin satışa çıktığı şu günlerde ultrAslan önemli bir karar almıştır.

Gelecek sezon tüm alt gruplarımız ile birlikte Eski Açık (Alpaslan Dikmen) tribününe geçme kararı alınmıştır. Ayrıca eski açık tribünün üstünün kapanmasını istemekteyiz.

Bu konuyla ilgili tüm duyarlı üyelerimizi göreve davet ediyoruz.

Sebahattin Şirin - Yılmaz Tutuş

Cezalar Üzerine

Galatasaray: 1 maç seyircisiz, 1 maç saha kapama
Arda Turan: 3 maç
Emre Aşık: 2 maç
Sabri Sarıoğlu: 2 maç

Lugano: 5 maç
Volkan Demirel: 3 maç
Semih Şentürk: 3 maç
Maçın ertesinde ceza tahminlerimi Sami Yen forumlarına yazmıştım, Lugano hariç (ben 4 demiştim) diğerleri birebir aynı. Muhtemelen Emre Aşık'ın cezasında bir indirim olacaktır, daha doğrusu olması gerekir. Volkan ve Semih'in de Beşiktaş derbisine yetişeceğini düşününce şiş de kebap da yanmadan bu işi kendince kotarmış TFF'ye, vatana millete hayırlı, uğurlu olsun!

Maç yazısında fazla girmemiştik olaylara, beklememin nedeni cezaları görmekti önce. Şöyle bir baktığımda amacın oyuncuları cezalandırmaktan çok dengeyi sağlamak üzerine olduğunu ilk bakışta hemen herkes anlayacaktır. Biz bu anlayışı sahada Fırat Aydınus'ta da görmüştük, pek tesadüf olmasa gerek! Hakem kendisini tartaklayan, iki dakika sonra Ümit'e uçan tekme atan Selçuk'u, birbirine küfürler eden, boğazlayan Sabri ve Emre'yi sahada tutmak için gösterdiği çabayı gördüğünü çalmakta gösterse muhtemelen maç bu kadar gerilmeyecekti hiç ama her şey federasyonu eleştiriden uzak tutmak için olunca sonuçları da böyle oluyor işte.

Emre Belözoğlu'na ayrıca değinmek lazım, acayip efsunlu bir adam bu. Her maç nerde olay varsa içinde ancak daha ikinci sarıdan kırmızı almışlığı bile yok ya, gerçekten şaşırıyorum. Sabri centilmenliğe aykırı hareketten iki maç ceza alırken Emre'nin suçsuz, günahsız ilan edilmesine ne denmeli bilemiyorum. Sabri hangi pozisyonun içindeyse Emre de o pozisyonun içindeydi ve en az Sabri kadar sorumluydu oluşan gerginlikte. Sabri'yi her fırsatta gereksiz hareketleri nedeniyle eleştiren biriyim ancak burda yapılan net bir şekilde çifte standarttır. Daha doğrusu ceza alan oyuncu sayısını dengelemek mi diyelim çünkü Volkan belki de bir felakete sebep olabilecek hareketiyle denklemi Fenerbahçe lehine 3-2 olarak bozmuştu, federasyon buna izin veremezdi. Ata neden diye sormuş, cevabın bu olduğunu her ne kadar o da biliyor olsa da söylemeden edemedim.

Federasyon verdiği bu cezalarla medyada bir-iki çatlak ses hariç işi kotarmıştır, tebrik ediyorum kendilerini. Türk futbol kamuoyunun da Nouma'ya bir özür borçlu olduğunu söylerek fazla uzatmadan bitirmek istiyorum yazıyı...

Bank Asya'nın En İyi Yabancıları

Süper Lig'in en iyi yabancıları hakkında bir yazı yazmıştık ancak ülkemizdeki yabancılar Süper Lig'le sınırlı değil bu sezon başından itibaren, Bank Asya'da da artık yabancı oyuncuları izleyebiliyoruz. Uygulamanın ilk senesi olmasına rağmen federasyonun doğru bir iş becerdiğini şimdiden söylemek mümkün.

Bank Asya'ya yeterince hakim olduğumu düşünmüyorum aslında, bu sebeple sadece izlediğim oyunculara yer vereceğim şimdilik. Bir eksiklik görürseniz ya da kendi listenizi yaparsanız onları da yorum kısmında tartışırız.
1-Bruno Ferreira Mombra Rosa (Orduspor): Listenin zirvesinde olması pek sürpriz olmasa gerek Bruno'nun. Bank Asya'yı geçtiğimiz senelere göre daha bir ilgiyle takip etmemin bir numaralı sebebi oldu Bruno, attığı golleri, PES'ten fırlamış tipiyle bir fenomen oldu şimdiden. Hatta öyle ki kendisinin Ordu'da bir tribünü dahi varmış söylenenlere göre. Bruno'ya blogda sık sık yer verdiğimizden sözü fazla uzatmak istemiyorum, zaten büyük bir aksilik olmazsa seneye kendisini bol bol izleme şansı bulacağız Süper Lig'de.

2- Tiago Bezerra (Altay): Bruno'yla beraber bir çırpıda sayabileceğimiz bir diğer isim de Tiago. Fizik olarak fazla güçlü olmamasına rağmen çıtkırıldım bir oyuncu değil, hızlı ve ayaklarına hakim. Şehmus ve Burak'la beraber (o da izlenmesi gereken bir oyuncu, 89 doğumlu) takımın hücum hattında iyi işler çıkarıyor Tiago, daha çok ikinci forvet gibi oynayan bir oyuncu için 9 gol iyi bir rakam. Galatasaray maçında Altay'ın iyi oyuncularındandı, takip ettiğim Bank Asya maçlarnda da vasatın üstündeydi hep. Altay Süper Lig'e çıkarsa muhtemelen kadroda kalacaktır.

3-Riberio (Çaykur Rizespor): Aslına bakılırsa onu listeye alıp almama konusunda kararsız kaldım çünkü Süper Lig'den Bank Asya'ya gelme bir oyuncu Riberio, bu tip oyuncuları Bank Asya'da izledik daha önce. Süper Ligden düştükten sonra iki yabancınızı kadronuzda tutabiliyordunuz kurallar gereği, Riberio'nun ligde oynayabilmesi de bu sebeple. Buna rağmen Süper Ligde pek dikkat çekmeyen bir oyuncu olan Riberio Bank Asya'da daha iyi bir performans ortaya koyuyor gibi. Şimdiden 12 golü var ve takımının açık ara en golcü oyuncusu, Rize hala Play-off umutlarını koruyorsa bunda en büyük pay sahiplerinden birisi Riberio.4-Oumar Kalabane (Manisapor): İtiraf edeyim, Kalabane olmasa da bir diğer Manisasporlu Borbiconi'yi koyacaktım buraya zira bu listede bir Manisasporlu olması gerekirdi. (NBA usulü oldu biraz, idare edin.) Borbiconi'yi ben çok beğeniyordum geçen seneden ancak performans olarak baktığınızda Kalabane'yi yazmak daha doğru olacak gibi. Geçenlerde Fransa'dan bir teklif aldığını da okumuştum Kalabane'nin, Manisaspor fırsatını bulmuşken muhtemelen onu da okutacaktır sezon sonu. Oyuncu pazarlamada bir numaraya yazarım düşünmeden Manisa'yı, kulübü tamamen bu gelirlerle götürüyorlar ve zorlanmadan tekrar Süper Lig'e dönmek üzereler. Aslında olması gerekenden fazla gol yediler sezon boyunca, onu da 6 yedikleri Karabük maçına bağlayalım. Zaten onu da becerseler muhtemelen Bruno'nun hemen altına yazmak durumunda olurduk bu isimleri.

5-Jerry Akaminko (Orduspor): Bu sezon en iyi yabancı oyuncu seçen kulübüdür Orduspor Bank Asya'da, bu tartışma götürmez. Oynatabileceği iki oyuncuyu da iyi seçmişler, Bruno gibi bir gol makinesinin yanında iyi de bir dış bek bulmuşlar. Takımın yerli kadrosu vasatın altında ancak buna rağmen Bank Asya'nın yarısı gibi düşme korkusu yaşamadılar, bunun sebebi de Bruno-Akaminko ikilisiydi bana göre. Akaminko fizik olarak çok diriydi Kasımpaşa karşısında, müdaheleleri de oldukça yerindeydi. O da Bruno gibi 88 doğumlu bir oyuncu, bir-iki sene daha Türkiye'de kalırsa gelişim kaydedecekmiş hissini verdi bana...

Galatasaray, Kalli & Yunan Pazarı

Galatasaray'da gündem maddeleri arasında kaynasa da dikkatli takipçilerin gözünden kaçmamıştır. Kalli'nin Galatasaray için oyuncu baktığı ve bu oyuncularla ön görüşmeleri yaptığını az çok biliyoruz ancak bir ilginç nokta daha var ki o da Kalli'nin takip ettiği oyuncuların hepsinin Yunan liginden olması.

Michael Gspurning'in Kalli'yle görüştüğünü ve görüşmelerin olumlu geçtiğini açıkladığıyla ilgili bir şeyler karalamıştık. Gspurning haberlerinin şimdilik arkası gelmese de bize Galatasaray'ın Yunan Pazarına ciddi bir ilgisi olduğunu gösteren birkaç habere daha rastladık. İlki Gspurning'den de önce çıkan Estoyanoff haberiydi. İkinci ve daha önemli olan ise Kayserispor'un da resmi olarak ilgilendiğini açıkladığı Muslimoviç'le ilgili Galatasaray'ın da bir girişiminin olması. Hatta Kayserispor başkanı Recep Mamur, işlerini zorlaştırdıkları gerekçesiyle Galatasaray yönetimine sitem eden bir açıklama yaptı. Bunun da altına son olarak Aris'li Sanel Jahiç'le ilgilenildiği haberini koyunca ortaya çıkan tablo açık.

Bu arada Sanel Jahiç hakkında çok olumlu yazılar okuduğumu da söylemeden geçmek istemedim, ana bölgesi defansif orta saha olmasına rağmen sırıtmadan hemen her bölgede oynayabileceği ve iyi bir pasör olduğuyla ilgili birden fazla yazı okudum.Galatasaray'ın kadroda 7 yabancı bulundurması ve ismi geçen yabancı oyuncuların fazlalığı bizi bu ilginin şu an için sadece araştırma ve nabız yoklama düzeyinde olduğu sonucuna ulaştırsa da Kalli ve transfer kelimeleri yan yana geldiğinde her taşın altından Yunan Liginin çıkmasını tesadüf olarak yorumlayamayız, böyle bir ilgi olduğu açık. Benim tahminimi soracak olursanız bu oyuncularla yapılan görüşmeler krizin derinleşme riskine karşı yaz transfer döneminde zorda kalmamak adına yapılıyor, daha doğrusu elde bazı alternatifleri hazır tutmak için. Yanlış bir iş yapıldığını da söyleyemeyeceğim zira daha önce krizlerden en derin şekilde etkilenen yarışmacı kulübün Galatasaray olduğuna birçok kez şahit olduk. Üstelik futbolla ilgili hemen herkesin istediği scout sisteminin sözde bırakılmadığını görebiliyoruz. Galatasaray gibi her sezon Avrupada son düzlüğe girmeyi hedefleyen bir takım için çok çok yetersiz kalsa da eğer arkası gelecekse iyi bir başlangıç olabilir bu deneyim. Yunanistan'dan bir transfer yapılacaksa bu sebeple başarılı olmasını bir kat daha fazla isterim...
Related Posts with Thumbnails