2008-09 Türkiye Kupası Grupları

A Grubu: Beşiktaş, Trabzonspor, Gaziantepspor, Antalyaspor, Gaziantep Büyükşehir Belediye
B Grubu: Galatasaray, Kayserispor, Ankaraspor, Altay, Malatyaspor
C Grubu: Sivasspor, Denizlispor, Konyaspor, Manisaspor, Alanyaspor
D Grubu: Fenerbahçe, Ankaragücü, Bursaspor, Eskişehirspor, Tokatspor

Gruplar bu şekilde oluşmuş. En çekişmeli grup A grubu olacak gibi, Beşiktaş ya da Trabzon'dan birisi dışarda kalırsa şaşırmam. Gaziantep gayet iyi bir takım, Antalyaspor da büyüklere karşı dirençli bir oyun ortaya koydu şu ana kadar sadece 1 puan toplayabilmiş olmasına rağmen. Gaziantep BB Galatasaray'ın kiralık oyuncuları sebebiyle dikkatle takip ettiğim bir takım zaten. Benim için izlenilesi bir grup oldu.

Galatasaray'ın kurası orta karar olmuş diyebiliriz. Kayserispor ve Maatyaspor torbalarına göre biraz güçlü ekipler gibi duruyor, diğerleri normal. En çok İzmir'de oturan Galatasaraylılar sevinmiştim sanıyorum bu kuraya. Ankaralılar da bir kez daha görecek Galatasaray'ı. Fikstür çekimi konusunda oldukça şanslı Galatasaray, ilk önce UEFA grupları, sonra Türkiye Kupası grupları.

C grubu diğer gruplara göre biraz daha zayıf gözüküyor ama çekişme bakımından A grubuna rakip olacak tek grup da C grubu. 4. torbadan gelen Manisaspor'un gruptan çıkma şansı bence en az Sivasspor kadar var. Alanyaspor'u biraz dışarda tutabilir tabi ama onların grubunun dengesini değiştirecek sürpriz puanları alabileceğini düşünürsek baya karışıyor burası.

Fenerbahçe ise bence en zorlu grupta. Son iki senedir en kolay kurayı çeken birinci torba takımıydı Fenerbahçe, bu sene içlerinde Bursaspor da olmak üzere üç tane Süper Lig takımı çekmişler. Son torbadan gelen Tokatspor'un da İBB'yi deplasmanda eleyip geldiğini düşünürsek o kadar rahat çıkacaklarını söylemek güç. Deplasmanlarda yaşadıkları sorun başına bela olabilir Fenerbahçe'nin ama grubun favorisi hala Fenerbahçe tabii ki. Bursaspor'la beraber çıkacaklardır bence gruptan.

Özellikle Gaziantep BB maçları benim için en ilgi çekici maçlar olacak çünkü onları seyretme fırsatı bulamıyorum normalde. Beylerbeyi de olsa tadından yenmezdi hakikaten...

'Under Construction' || Stadyum İnşaatları #1

Uzun süredir el atmak istediğim konulardan biriydi bu stadyum inşaatları konusu. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı seven bir insan olmadığımdan uzun süredir gözlemlemekle yetiniyordum. Hazır Euro 2016 adaylığı gündeme gelmiş, Kayseri'nin stadının görüntüsü yavaş yavaş ortaya çıkmışken genel bir giriş yapalım bu konuya.

İlk yazıda son duruma göz atmak gerekli. Yeni Kayseri'nin stadyumu Ocak 2009'da, Galatasaray'ınki Ekim 2009'da bitecek gibi. Şanlıurfa'da 93'te başlayıp yıllardır sürüncemede kalan stadyum bitmek üzere. Rize'ye ufak da olsa şehir için yeterli bir stad yapılıyor. Antalya'da proje tam belli olmasa da harfiyat çalışmaları var, biraz Türk işi yani. Büyük projenin dışında yapımı tamamlanmış güzel, butik bir stad da var Antalya'da.

Bunların dışında yeni projeler var gündemde. Yapımı kesinleşen ilk proje Konya'nın projesi, siyasi konjonktüre yakın şehirlerden biri olduğu için bürokratik işlerde zorluk çıkmayacak olması en büyük artısı Konya'nın. Trabzonspor'un projesi de yapılacak ama onda detaylar kesin değil, kapasitesi vs. Beşiktaş ise hala izin meselesiyle uğraşıyor. En yeni haberler ise Gaziantep, Sivas, Bursa ve Eskişehir'den geldi. Bütün şehirler yeni ve modern bir stad inşaatına kısa sürede başlanacağını açıkladı. Hepsinin 30bin+ olması Euro 2016'ya oynadığımızın en büyük göstergesi.

Şimdi de inşaatların son durumuna bir göz atalım.


Kayseri Stadyumu Kapasite: 32,864
Bitiş Tarihi: Ocak 2009

Türk Telekom Arena
Kapasite: 52,647
Bitiş Tarihi: Ekim 2009


Şanlıurfa Stadyumu Kapasite: 30,000
Bitiş Tarihi: Ocak 2009 (Tahminen)


Rize Stadyumu
Kapasite: 15,558
Bitiş Tarihi: Ocak 2009 (Tahminen)

Antalya Mini Stadyum (Madran Arena)Kapasite: 8500
Kullanılır Durumda


Projelerin Tamamı (2012'ye kadar yapılması planlananlar)

Fenerbahce 53,327-55,509
Galatasaray 52,647
Bursa 30,000-50,000
Beşiktaş 42,000
Konya 40,000
Trabzon 35,000
Kayseri 32,864
Sanliurfa 30,000
Antalya 30,000
Mersin 30,000
Eskisehir 30,000
Sivas 30,000
Gaziantep 30,000
Rize 15,558

Bunlar projelerde geçen kapasiteler, bazılarında oynama olacaktır mutlaka. Özellikle Bursa'nın projesi belli değil henüz. Sivas'ın stadyumunun da 33,000 kişilik olabileceği söyleniyordu en son. Bazıları da söylenti olarak kalabilir, belli olmaz. Yeni gelişmeler oldukça düzenlerim. Şimdilik böyle bırakalım...

Estonya 0-0 Türkiye || Son Vuruş "Sıfır"

Çok garip bir maç oldu. Son vuruşlarda bu kadar beceriksiz bir takım uzun yıllardır görmemiştim. Geçen maç Mevlüt'ün kaçırdıklarından çok daha fazlası kaçtı bugün, üstelik hepsi çok net pozisyonlardı. İlk yarıda Hakan Balta'nın sol taraftan ceza sahasına bindirme yapıp topu aldıktan sonra uzak direğin içinden sahaya dönen top belli ediyordu aslında maçın gidişatını.

İlk yarıda Hakan Balta'nın direkten dönen topunun dışında Halil'in kalesini terk eden kalecinin üstünden pozisyonu çok uygun olmasına rağmen aşıramadığı bir top var. Estonya da çok net bir pozisyon yakaladı ilk yarı sonu, Oper hafif sol çapraz pozisyonda yanında kimse olmamasına rağmen uzak köşeyi göreceğim diye berbat bir vuruş yaptı orda. İlk yarı böyle geçti.

İkinci yarı rakibin daha dirençli bir savunma kurgusu içinde olacağı açıktı ama doğru şekilde üstlerine gittik, bir çok net pozisyon yakaladık. Özellikle Yusuf'un kaçırdığı bir pozisyon var ki akıllara zarar. Sabri'nin, Hakan Balta'nın, Halil'in çıkardığı çok sert ve isabetli şutları da eklersek oldukça iyi sayıda pozisyon bulduk aslında, topu ağlara yollamayı beceremedik. Sıkıntı tam anlamıyla burdaydı. Yaratıcılık konusunda büyük bir problem yoktu.

-----------------Halil ----------------

---Arda ---------------------CKR---

------Ayhan---Aurelio---Nuri-------

-------------------------------------

--Hakan---Servet---Kaş---Sabri----

---------------Volkan---------------

Bu düzenle başladık maça. Volkan'a top bile gelmedi desek yeri, sadece maçın sonlarına doğru sol taraftan çıkarılan bir şutta yere yatmak zorunda kaldı, o kadar. İbrahim Kaş'ın Bosna maçına göre oldukça toparlanmış olduğunu gördük, çok yerinde doğru hamlelerine basit ve etkili paslarını da ekleyince oyununu bir üst seviyeye taşımış oldu. Servet Çetin Galatasaray'daki hastalığına aynen devam ediyor milli takımda. Birisi ona görevinin takımın on numarası olmak değil, geride top kazanıp yanına veya önüne topu düzgün bir şekilde aktarması olduğunu söylemesi lazım. Özellikle ikinci yarının sonlarına doğru yaptığı hata akıl alır gibi değil, pozisyonun ofsayt olması hata olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Galatasaraylı bekler Hakan Balta ve Sabri Sarıoğlu takıma ofansif olarak çok katkı yaptı bugün, özellikle Hakan Balta. Soldan yaptığı bindirmelerle hem rakip defansı karıştırdı, hem sert şutlarıyla gol aradı -ki o şutlardan birinin gol olmamış olması bir mucize- hem de uzun boyuyla duran toplarda rakibe problem çıkaran ender oyunculardan oldu. Hele o ilk yarıda direkten dönen pozisyonu maçın kader anıydı belki de. Farka gidecek maç döndü sanki o direkten. Sabri'nin yapısını az çok bildiğimden bugün her duran topun peşine gideceğinden emindim. Öyle de oldu. Sağdan kullandığı kornerler normalde olduğu gibi çok etkisizdi, çoğu zaman topu bile kaldıramadı. Bunun dışında top oyundayken oldukça az pas hatası yaptı, verimli oynadı. Ortası olan bir oyuncu değil Sabri, ya iyi oynar ya çok kötü. Milli maçlara iyi konsantre olmuş belli. Galatasaray'da aynı performansı gösterir mi, orası meçhul!

Orta saha düzeni bu maçın en çok sorgulancak bölgesiydi. Aurelio'nun tahtaya ilk yazılan orta saha oyuncusu olduğunu bilmeyen yok ama onun yanına Ayhan ve Nuri'yi yazarak Fatih Terim alışılmışın çok dışında bir oyun düzenine geçirdi takımı. Ayhan Akman'ın kullandığı her top Nuri Şahin'i biraz daha etkisiz bir kıldı oyunda. Ama burda hakkını vermek lazım, oyundaki kötü gidişi görüp hemen düzeltmeyi yaptı Fatih hoca. Hiç yoktan iyidir, bunu da gurur meselesi yapıp 90 dakika ısrar edebilirdi.

Klasik 4-4-2'yle beraber daha iyi işledi düzen. Arda Turan hala eski form düzeyine kavuşamamış olsa da yine de takımın en büyük ofansif gücü. Birçok pozisyonun baş mimarıydı. Farkında mıydınız bilmiyorum ama özellikle defansif olarak müthiş işler yaptı bugün. Rakibin bir sonraki hamlesini okuyarak çok bir çaba harcamadan birçok top kaptı. Futbol zekasının üst düzey olduğunu zaten biliyoruz ama bunu defansif olarak sahaya yansıtması da önemli. Sevindirici bir gelişme hem milli takım hem Galatasaray adına.

Kazım'a özellikle dikkat ettim bugün, daha önceki maçta benim belirttiğimin aksi yönünde birçok görüş okumamdan dolayı. Fikrimde bir değişiklik olmadı. Arkası dönük top kontrolünün iyi olması dışında çok vasat bir görüntü verdi yine. Bir kere oyunun içinde kalmıyor, kalamıyor. Sahada adını duymak için yarım saat beklemek lazım en az. Onda da olumlu bir iş yapacağı kesin değil. Fenerbahçe'deki büyük düşüşün en temel nedenlerinden biri olduğuna inanıyorum kanatların, bunda en büyük sorumlu da Collin Kazım Richards ve onun yerine giren Uğur Boral'ın istikrarsız ve silik oyunları. Anlık patlamalarla takımın ofansif yükünü çeken kanat oyuncuları olamazsınız, olmuyor da zaten.

Forvetlere ne desem bilemedim şimdi. Mevlüt Erdinç Bosna maçında kaçırdıkça Halil nerde dediğimi hatırlıyorum çünkü, bu maçta diyecek bir şey bile bulamadım. İleri uçta Semih Şentürk olsa çok daha farklı gelişebilirdi maç. En azından bir Fatih Tekke. Ancak bu oyuncu tercihlerini sorgulama işini bırakalı çok oldu, özellikle Fatih Terim döneminde. Ne desek boş çünkü. Halil zor pozisyonda çıkardığı etkili bir şut dışında beceriksizliğin zirvesindeydi. İki tane net, bomboş, kabak gibi -başka tabir varsa söyleyin, yazalım- pozisyonda kaleyi bile tutturamadı. Özellikle Arda'nın orta sahada kaptığı topta sağa doğru katedip sol tarafa Halil'e doğru yuvarladığı bir top var ki anlamak mümkün değil. Nereye vursa goldü ama o kale yerine reklam panolarını tercih etti. Bir golcü bu pozisyonları atamıyorsa kusura bakmayacak, kenarda oturmaya devam edecek.

İspanya maçını da yarım yamalak da olsa seyrettim. İspanya'nın ilk golü bariz defans hatası ama İniesta'nın hakkını vermek lazım, ancak o şekilde gol olurdu o pozisyon. Son yarım saatte ise baskı olmasına rağmen çok net pozisyonlar yoktu, en azından bizim maçtan sonra saç baş yolduran pozisyon göremediğim için garip gelmiş olabilir. Daha sonra Güiza oyuna girdi, soldan bir orta yaptı ve takımına galibiyeti getiren pozisyonun yaratıcısı oldu. Açtığı orta çok klastı, dünya çapında bir kanat oyuncusunun yapacağı cinsten. Güiza oyuna girdiğinde Fransız spikerler Aragones dedikten sonra baya koyu bir muhabbete dalmışlardı içinde bol kahkaha içeren. Ne dediler bilemiyorum tabi ama eğer Güiza ve Aragones'le ilgiliyse dedikleri birçok lafı yutmuşlardır diye tahmin ediyorum.

Uzun lafın kısası puanları Estonya'da bıraktık. Bundan sonrası için ikinclik mücadelesi yapacağımız az çok belli oldu. Belçika ve Bosna Hersek rakibimiz olacak. Tarihimizde grup liderliği olmadığından beklentilerimi pek yüksek tutmamıştım ama 4. maç haftasında 4 puan kaybetmek de pek hayra alamet değil. Mart ayındaki maçlarda telafi etmek zorundayız bu kayıpları...

How I Met Your Mother #2 || Yapma Bunu!

İyi ki yazı yazmayacağız dedik, bir ton yazacak şey çıktı başıma iki saatte. Bu post biraz ekşi sözlük entry'si havasında olacak ama bunu söylemezsem çatlarım herhalde. How I Met Your Mother 4.sezon 4.bölümde güzel ülkemizin dizilerini aratmayacak saçmalıkta bir hataya rastladım. Bu arada scapula'nın uyarısıyla eklemiş olayım, herhangi bir spoiler yok yazıda veya resimlerde, en azından benim farkettiğim...
İlk önce Ted bizimkilerin her zaman oturduğu masaya oturmuş olan çifti kovuyor. (Kızın yanındaki cep telefonuna dikkat!)
Sonra bizimkiler koltuğa oturuyor, masada telefon falan yok. Zaten kızın giderken telefonu aldığı açıkça gözüküyor.
Sonra bir de bakıyoruz, masada telefon belirmiş ve az önce telefonunu alıp giden kız "pardon, telefonumu unutmuşum, kem küm" gibi bir diyalogla tekrar karşımızda. Ted ağzının payını veriyor gerçi...

Bunu benden başka farkeden piskopat var mı bilmiyorum ama gelmiş geçmiş en iyiler listemde başa güreşen bir dizide böyle basit bir hatanın olması gerçekten bana garip geldi. Bunun bizim televizyonlarımızda olması durumunda çok daha sert eleştiriler alacağı da açık. Kendinize gelin lan!

Türkiye'den Şifresiz İzlenebilecek Milli Maçlar

Aslında bugünü milli maç yazısıyla kapamayı planlıyordum, biraz tembellik yapacaktım yani. Yine de gönlüm el vermedi bir şeyler yazmadan durmaya. Bugün Hotbird uydusundan şifresiz izleyebileceğiniz ya da ufak bir güncellemeyle şifresiz hale getirebileceğiniz maçları derleyeyim dedim. Gerçi birçok maç bizimkiyle çakışıyor doğal olarak, yine de alternatif isteyenlere lazım olabilir. Eğer beğenirseniz yorumlarda belirtin, her hafta maç yazılarının bir köşesine iliştireyim.

Günün programı şöyle;

Sırbistan U21 - Danimarka U21 21.05, RTS SAT|| Hotbird 6, 11585 27500 V (Tekrar)
Yunanistan - İsviçre 21.30, SF2* || Hotbird 8, 12339 27500 H
Türkiye - Estonya 21.30, TRT 1
Almanya - Galler 21.45, ZDF || Hotbird 6, 11054 27500 H
Belçika - İspanya 21.45, Direct 8 || Hotbird 6, 12529 27500 H
Avusturya - Sırbistan 23.30, Direct 8 || Hotbird 6, 12529 27500 H (Tekrar)
Paraguay - Peru 00.10, Arryadia || Hotbird 7A 12673 27500 V

*SF2'yi izleyebilmek için cihazınızdan keyi otomatik güncellemeniz gerekiyordu sanırım, bu kanalda maç izlediğimi hatırlıyorum. Direct 8, ZDF ve RTS Sat daha önce açık maç izlediğim kanallar. Arryadia'dayı ise ilk defa gördüm, problem çıkarabilir.

**Yazı yazsam daha kısa sürerdi herhalde, ne zormuş derleme yapmak. İlk sefer diye acemiliğime geldi herhalde...

Lejyoner Raporu #2 || Sinan Kaloğlu - Tugay Kerimoğlu - Mevlüt Erdinç

Biraz geç gelen bir yazı oldu bu. Birikmiş yazıların, gündemin arasında kaynadı geçen hafta. Geç de olsa es geçmek istemedim, özellikle Sinan Kaloğlu ve Tugay Kerimoğlu'nun son iki haftadaki performanslarından sonra.

Bayern Münih kötü gidişine kendi sahasında alacağı rahat bir Bochum galibiyetiyle dur demek üzereyken buna izin vermeyen oyuncu oldu Sinan. Takımının ilk golünü atan oyuncusuydu ama maça damgasını vurmasının esas nedeni bu gol değildi. Bayern maçı kopardı derken Bochum'un 83. ve 85. dakikada gelen şok gollerinin hazırlayıcısıydı Sinan Kaloğlu. Maçı 1 gol, 2 asistle tamamladı. 90 dakika oyunda kaldığı iki maçta da golünü atmış olması onun Bundesliga kariyeri için çok önemli bir atılım oldu. Bundan sonra takımının değişmezi olacaktır. Forvet rotasyonu geniş de olsa milli takımın oyuncu havuzuna tekrar dahil olabilir Sinan bu formuyla. Devamını bekliyoruz ondan.

Bir diğer çıkış da artık menejer mi hoca mı olsun denilen Tugay Kerimoğlu'ndan geldi. Birçok futbolsever gibi ben de büyük bir hayranıyım Tugay'ın, yaptığı, başardığı şeyler inanılmaz. 1970 doğumlu bir Türk oyuncu Premier Lig'de tekrar ilk 11 çıkmaya başlıyor, var mı ötesi? Türk futbolunda bir şeyleri değiştiren adamların başına geliyor Tugay, listemde her zaman üst sıralarda yer bulur kendisine.

38 yaşında olmasına bir kez daha dikkat etmek lazım. Acaba Türkiye'de olsa 35'ine kadar oynayabilir miydi acaba, zor. Ayrıca pek bilinmeyen bir anektodu da sizlerle paylaşayım, Harry Kewell'ın Galatasaray'a transferinde büyük pay sahibi olduğu söyleniyor. Hem Kewell'ı Galatasaray'a önermiş, hem de Kewell'a oldukça iyi referanslar vermiş Galatasaray'la ilgili. Menejer mi olsun hoca mı sorusunda ibre hafiften menejeri gösteriyor galiba.

Mevlüt Erdinç. Bu adam et mi balık mı ben hala çözebilmiş değilim. -Bugün de sorular üstünden gidiyoruz sürekli, hayırlısı- Sanıyorum bunun esas nedeni onu Fransa Liginde düzenli izleyemiyor oluşum. Milli maçlarda takıma uyum sağlamış bir görüntü çizmedi. Bazı oyuncularda böyledir, milli takım kimyasına uyamazlar bir türlü. Ancak madalyonun diğer tarafında oldukça parlak bir görüntü çiziyor olacak ki Orhan Ak'ı istese Orhan'ın müthiş bir oyuncu olduğuna ikna olacağım tek adam olan Arsene Wenger kendisine talip olmuş. Daily Mail ve birçok internet sitesinde dün geçildi haber. Kanal A Sochaux maçlarını verse de biz de adam gibi izlesek şu Mevlüt'ü...
Related Posts with Thumbnails