Gossip Girl

Futbol yazılarına ağırlık verince dizi incelemeleri biraz arkaplanda kaldı. Ben de blogda daha önce bana önerilen Gossip Girl'ü tanıtmaya çalışacağım.

Aslına bakarsanız ortada yeni bir konsept yok. İki iyi arkadaş (Blair, Serena), bunların ortak arkadaşları (Nate, Chuck) ve esas oğlan bu çevreden birine aşık olunca bu döngüye katılan Humphrey'ler (Dan, Jenny) etrafında kurulu bir dizi. Bu dizinin arkasında da daha önce blogda bahsettiğimiz Josh Schwartz var. Bildiğiniz Amerikan gençlik dizisi yani, yapımcısından tutun, senaryosuna kadar...

Peki bu diziyi The O.C'den ayıran nedir? Söyleyebileceğim tek şey Josh Schwartz'ın O.C'den gelen tecrübeyle karakter etüdlerini daha doğru yapmış olması ve ilişki ağını daha düzgün temeller üstüne kurması. Kimin ne olduğu belli dizide ve izlenecek daha çok karakter var O.C'ye göre.

Diğer incelemelerimi okuyunca karakterleri tanıtırken oldukça sıkıcı olduğumu farkettim, bu kısmı kısa kesmek istiyorum. Serena Van der Woodsen bir yıl aradan sonra New York'un doğu yakasındaki muhitine geri döner. Bu sırada tanıştığı Dan Humphrey'le arkadaşlık kurmaya başlar. Hoş, Dan ona yıllardır aşıktır zaten. Bir de Blair Waldorf var, muhitin "kötü kızı". Nate Archibald'la beraberler ancak Nate'in aklındaki kişinin Blair olduğu söylenemez. Bir de "küçük Jenny" var, Blair ve saz arkadaşlarına dahil olmak için çabalayan küçük kız rolünde. Onun kendini bu büyülü dünyaya kaptırma hikayesini izlemek diziye yeni bir boyut katıyor.

Diğer karakterleri bir kenara koyalım, Chuck Bass kendine ait bir paragrafı hakediyor. Gerçekten etkileyici bir yan karakter yaratmış Josh Schwartz. Baba ilgisi görmeyen zengin bir çocuk nasıl olması gerekiyorsa öyle oynanmış Ed Westwick tarafından. Beğendiği hemen her kıza asılan (buna arkadaşları da dahil), avını yakaladıktan sonra işini görüp yeni ufuklara yelken açan, kendi deyimiyle "oyun" insanı. Diyaloglarıyla, duruşuyla farklı bir yeri hakediyor Charles Bartholomew "Chuck" Bass. Blair'e karşı olan hislerine rağmen "piç erkek" imajından taviz vermemesi de takdir edilesi bir olay.

Tam anlamıyla 'Kimin eli kimin cebinde?' dizisi, saf aşıklardan tutun, kullan-at felsefesini benimsemiş playboylara kadar hepsini bir arada bulabileceğiniz bir gençlik dizisi. Fazla düşünmeden eğlenceli vakit geçireyim, uçaktır, black smoke'tur, uğraşamam diyenlerdenseniz size yeni nesil gençlik dizilerinin en başarılısına davet etmek isterim. Dizi 2. sezon 8. bölümde gün itibarıyla, çok bir şey kaçırmış sayılmazsınız...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails