Okay Yokuşlu Kayserispor'da || Arda, Nuri, Okay...

Türkiye'nin en potansiyelli genç oyuncusu kim diye sorsanız tereddüt etmeden adını telaffuz edeceğim futbolcu olan Okay Yokuşlu, 2.3 milyon TL yani yaklaşık 1.1 milyon avro karşılığında Kayserispor'a geçti. Elbette Altay'ı ikna edecek sonraki satıştan pay gibi bonuslar da mevcut. Süleyman Hurma Altay'dan çok oyuncu almıştır. Mekana düzenli gelen, bahşiş de bırakmayı ihmal etmeyen eski müşteri diğerlerine baskın geldi. Benim duyduğum Kayseri'nin 1.5 milyon avronun yanısıra bir sonraki satıştan pay önerdiği, Galatasaray'ın ise 1 milyon 250 bin avro vermeye niyetli olduğuydu. Altay'dan "2.5 milyon avroyu getiren alır" açıklaması da vardı ancak Manchester United ilgisinin resmi teklife dönüşmemesi ve Altay'ın transfer izni alamayacak kadar kötü mali durumu fiyatı alıcının belirlemesini sağladı. Bu fiyata transferin bitmesi benim için o yüzden şaşırtıcı. Kayserispor'a ve Okay Yokuşlu'ya hayırlı olsun ancak Altay'ı hele bu bedeller söz konusuyken ikna edemeyen Galatasaray ile Fenerbahçe için hiç de hayırlı olmadığı kesin...

Türkiye'de yerli transferi zor ve çetrefilli bir iş. Hele ki bu oyuncu gençse... Genelde genç oyuncuların daha ucuz olması gerektiği, "Bu adam ne yaptı da 2 milyon istiyor deyyuslar" ana fikirli bir bakış açısı mevcut. Türkiye'de böyle bir kültür yok fakat kalitesi ve potansiyeli belli her genç oyuncu kalburüstü bonservislere transfer oluyor. Daha bu ay Manchester United, Blackburn'ün 19 yaşındaki stoperi Phil Jones için tam 19 milyon avro bonservis ödedi, Arsenal Theo Walcott'ı 17 yaşında Southampton'dan aldığında 10 milyon avronun üzerinde bir bonservis bedeli ödemişti ve bu oyuncunun tek Premier Lig maçı yoktu. Türkiye'de de belli bir sayıda yerli oyuncu oynatmak gerekliyse genç oyuncuların en iyisine de 1.5-2 milyon avro ödemeyi gözden çıkaracaksınız. Çıkarmıyorsanız Kayserispor bu adamı alır, parlatır. İki sene sonra 5 milyon avroya size satsınlar diye kapılarında yatar, bir de red cevabı alırsınız. Futbol artık böyle ve bunu Türk kulüplerinin aç gözlülüğüyle açıklama devri kapandı.

Okay Yokuşlu'yu tekrar tekrar anlatmayacağım ama oyun görüşü, top hakimiyeti ve zekasıyla bence Nuri Şahin ve Arda Turan'la birlikte son dönemde gelmiş en becerikli oyuncu. Musa Çağıran, Altay, Galatasaray denkleminden çıkarımlar yapıp bunu Okay'a mal etmek gülünç ve stoperden orta sahaya devşirilmiş Musa ile fiziği düzgün, hücum kökenli saf bir orta saha olan Okay arasındaki farkı da Kayserispor ile çıktığı ilk maçta görecektir herkes. Süleyman Hurma'nın tavırları, konuşmaları iticilikte sınır tanımayabilir ancak yönetim kademesinde bulunan birçok kişinin arasında oyuncu görüşüyle yadsınamayacak bir farklılık koyduğu da ortada. Bence Okay transferiyle birlikte en büyük balığını da tutmak üzere...

Hadi Gökhan Zan'ı Gönderdik, Yerine Kimi Alacağız?

"Soruyorum size, bu takımdaki yerlilerin üstüne Türkiye’de alabileceğiniz kaç isim var? Hadi gönderdik, yerlerine kimi alacağız? Sizce Semih mi, Baros mu? Zaten Türkiye’de yıldız yetişmiyor. İşte Arda, dünya çapında bir yıldız. F.Bahçe’de Emre var, Gökhan Gönül, Volkan gibi isimleri de konuşabiliriz. Trabzon’da Selçuk ve belki 1-2 isim daha. Eldeki takım boş değil. 20 oyuncu gönderip 20 tane alamayız." 
11 Mayıs 2011 / Ali Dürüst

"Profesyonel Futbolcumuz Gökhan Zan ile sözleşmemiz 2011-2012 sezonundan başlamak üzere 3 futbol sezonu için uzatılmıştır."

27 Haziran 2011 / Galatasaray Spotif AŞ

2011 Yaz Dönemindeki Belli Başlı Yerli Transferler
Ersan Gülüm | Adanaspor / Beşiktaş
Egemen Korkmaz | Trabzonspor / Beşiktaş
Serdar Kesimal | Kayserispor / Fenerbahçe
Ömer Toprak | Freiburg / Leverkusen
Sinan Osmanoğlu | Galatasaray / Orduspor
Semih Kaya | Belli Değil
***
Gökhan Töre | Chelsea / Hamburg
Tunay Torun | Hamburg / Hertha
Engin Bekdemir || Porto / Kayserispor
Cem Sultan | Galatasaray / Kayserispor
Yasin Pehlivan | Rapid Wien / Gaziantepspor
Taşkın Çalış | Mönchengladbach / Gaziantepspor
Sakıb Aytaç | Dardanelspor / Gençlerbirliği
Taner Yalçın | Köln / İstanbul BB
Okay Yokuşlu | Altay / Kayserispor (Bu transfer hakkında ilerleyen saatlerde bir yazı gelecek)

Okan Derici & Galatasaray

Galatasaray'ın hali hazırda çürümeye yüz tutmuş yerli iskeletini yenileme zorunluluğu malumken geçen ay atılan Selçuk İnan adımı olumludan da öteydi lakin o kadar uzun süredir elden geçmemiş bir kadro yapısı var ki bunu orta vadeye yaymadan başarılı olmak pek mümkün değil. Çok övündüğü altyapısından faydalanma becerisini çoktan yitirmiş olan Galatasaray'ın bu yapıyı daha önce yapmaktan kaçındığı üzere 17-20 yaş arası genç oyuncularla takviye etmeliydi ki bu tarife uygun olarak kabul edilebilecek ilk isim belli oldu: Franfurt altyapısından yetişen, 1993 doğumlu Okan Derici...

Artık klişeleşmiş reflekslerle gerek yazılı gerek sosyal medyada "Yeni Mesut Özil" safsatalarıyla tanıtılmaya çalışılan Okan, aslında o kadar yabancı bir isim değil. Geçen yıl U-17 Avrupa Şampiyonası'nda yarı final gören Türkiye'de düzenli oynayan bir oyuncuydu ve takımın dikkat çeken isimlerinden biriydi. Şu sıralar Hacettepe'de kiralık olarak forma giyen takım kaptanı Artun Akçakın, bu ay Gaziantepspor'a imza atan Taşkın Çalış ve orta sahayı kuvvetlendirmesi için 94'lü olmasına karşın turnuvaya davet alan Okay Yokuşlu'yla birlikte öne çıkmıştı. Buna karşın 93 jenerasyonunun aldığı dereceye paralel bir kalibrede olmadığını, 92 ve 94'lülere göre zayıf denebilecek bir nesil olduklarını da söylemem lazım.

Frankfurt çıkışlı bir hücum elemanı olması sebebiyle Cenk Tosun akıllara gelebilir lakin Okan, asla bir 9 numara değil. Zaten milli takımda da bu görevi Artun üstleniyordu. Okan ise daha çok yüzü dönük olarak topla buluşan ve Artun'a destek veren bir roldeydi. Sol ayağına daha hakim ve topla becerikli bir oyuncu lakin bu becerisi fark yaratacak düzeyde değil. Antep'in aldığı Taşkın, bu açıdan daha gösterişli bir oyuncuydu, fiziksel açıdan ise profesyonel futbola en uygun isim Artun'du. Teknik becerisine doğru bir yatırımla katkı verecek bir oyuncuya dönüşebilir ancak son izlediğim Okan'ın Galatasaray'da oynayabilmesi için belli bir süreye ihtiyacı var ve rekabetin epey kızgın olduğu bir bölgede oynayacağının farkında olması gerekiyor. İlk sene ağırlıklı olarak A2 takımında şans bulacağını düşünüyorum.


Okan'ın U-17 düzeyinde İngiltere'ye attığı golü de bulunduran maç özeti yukarıda mevcut. Kafa vuruşunun kalitesine diyecek yok. Lakin uzak/demarke forvet rolüne talip bir oyuncu olan Okan'ın Frankfurt U-19'da bu sezon oynadığı 22 maçta sadece 1 gol atabildiğini de akıllardan çıkarmayalım. Kısacası "bi' Okay Yokuşlu değil" ancak yatırım itibariyle hiçbir götürüsü olmayan, Galatasaray'a faydalı olabilecek bir isim. Hoşgelmiş...

Yeni Oyuncu: Anzhi Makhachkala

1991'de kurulmuş, Rusya Premier Ligi'nde tarihinin en başarılı sezonu dördüncülük olan, zirve lige geçen yıl terfi etmiş bir takım Anzhi Makhachkala ama transfer sezonuna gelince Avrupa'nın en güçlü ekiplerinden birine dönüştüler. Bu etkinin kısa bir açıklaması var: Parayı veren düdüğü çalar...

Henüz 45 yaşındaki Dağıstan doğumlu bir Rus milyardari olan Süleyman Kerimov, kulübün bugünlerde adının futbol piyasasında geçiyor oluşunun sebebi. Ocak 2011'de teslim aldığı Anzhi'yi Avrupa'nın en iyilerinden biri haline getirmek isteyen Kerimov, 5.5 milyar dolarlık servetinden (Forbes listesine göre dünyanın en zengin 136.ismi) hatrı sayılır bir payı kulübe ayırmaya hazır ve bazı transferlerle bu yolda adımları attı bile.

Fenerbahçe'de kimine göre başarılı, kimine göre tartışmalı iki buçuk sezon geçirip köyüne geri dönen Roberto Carlos'a yöresel kıyafetler giydirmenin ötesine geçen Anzhi, bu transfer döneminde PSV'nin önüne tam 14 milyon avro koyup Hollanda'nın en iyilerinden olan Balazs Dzsudzsak'ı kadrolarına kattılar. Kendi de bol sıfırlı bir kontrata imza atmaktan mutlu görünen yetenekli Macar, "Kariyerim açısından büyük bir adım" diyerek yeni kulübünün gururunu okşadı ama adımın ne tarafa olduğu bakış açısına göre değişiyor.
 
Dzsudzsak gibi ligin en kaliteli isimlerinden biri olacağı şimdiden belli olan bir adamın yanını da süslemeyi bildiler. Corinthians'tan Jucilei'yi 10 milyon avro, Anderlecht'in en gözde oyuncularından Mbark Boussoufa'yı 8 milyon avro, Atletico Minerio'dan Brezilya Milli patentli Diego Tardelli'yi 5 milyon avro ödeyerek sıkı bir kadro oluşturdukları kesin. Bu sükseli transferler de yetmiyormuş gibi Andrei Arshavin, Gennaro Gattuso, Felipe Caicedo gibi oyuncuları da Dağıstan yerel giysilerini giydirmeye niyetliler.


Bu tip proje takımlarından ilk birkaç sezonda yatırıma paralel bir başarı beklemek zor ancak önce Chelsea, sonra Manchester City örneklerinden görüldüğü üzere zamanla bu yatırım kulübün büyümesini ve başarı geleneği yaratmasını sağlıyor ve Rusya Premier Ligi de bu tarz ekiplere ev sahipliği yapmaya alışkın. Anzhi şüphesiz hem Avrupa transfer piyasasında hem de Rusya'da ciddiye alınması gereken bir oyuncu ve şuursuzca bahsi arttırmaya, rest çekmeye gönüllü gibiler...

Gheorghe Hagi vs Kolombiya


Austria Wien'e karşı Figo All-Stars takımıyla birkaç bel kırsa da şov maçında ona doyamamıştık. Dün Gheorghe Hagi'nin ABD 94'te Kolombiya ağlarını havalandırdığı, turnuvaya damga vurduğu anın yıldönümüydü. Kutlu olsun...

Son top: Galatasaray CC'nin Hikayesi

Basketbol izlemeyi, takip etmeyi severim ama hiçbir zaman iyi bir salon seyircisi olmamışımdır. Salonda, statta yer almak büyük ölçüde aidiyet işi. Hayatınızdan bir zaman yaratmanız gerek. Bu sene Oktay Mahmudi'nin Galatasaray Cafe Crown'ı beni o salona getirdiyse ve belki de uzun süredir Ali Sami Yen'de dahi harcamadığım enerjiyi onlar için sarfetmemi sağladıysa bireysel olarak teşekkür etmem gerekiyor her şeyden önce...

Bu takım sezon başında Avrupa kupalarında dahi yer almayacağı göz önüne alınarak kurulmuş bir takımdı ancak net olarak Türkiye'nin en iyisi olan Fenerbahçe'nin karşısına finalde dikilmeyi başardı. Yetmedi, birisi Sinan Erdem'de olmak üzere iki de maç kazandı. Neresinden bakarsak bakalım, başlı başına bir başarı hikayesi bu ve gelecek yıl farklı oyuncular yer alsa da, almasa da bu ekip Galatasaraylıların ve basketbolseverlerin unutmayacağı, tebessümle anacağı bir takım olarak anılacaklar. Son iki maçta Fenerbahçe'ye evinde kaybederken dahi kendilerini alkışlatan, bizlere İngiliz futbolsever hissiyatını yaşatan bu ekibin, "son topa kadar" zaferi kovalayanların hikayesi artık unutulmaz. Ermal Kuqo'dan Jerry Johnson'a, Luka Andric'ten Preston Shumpert'a kadar... Kadro kalitesi ve gücüyle şampiyonluğu hak eden ve alan Fenerbahçe'yi de tebrik ederim kendi adıma.

Bütçesi artmış, hedefini Eurolig olarak belirlemiş bir Galatasaray'ı takip etmek büyük keyif verecek. Fenerbahçe'nin yeni salona geçişiyle rekabet dozunun harlanacağı bir basketbol ortamı olacak gelecek sezon BBL'de. Salonda yaşanan olayları bir kenara bırakarak güzel bir salon rekabeti yaşandı. Galatasaray adına da Abdi İpekçi'de yeni bir aidiyet doğdu bu sene. Spor kulübü olgusunun altını daha güçlü bir şekilde doldurmak dileğiyle...

Samed Yeşil: Leverkusen'den Arsenal'e?

Almanya U17 Milli Takımı malum, belki de tarihin en çok Türk asıllı oyuncu barındıran jenerasyonu konumundalar ve Emre Can ile birlikte Samed Yeşil, bu jenerasyonun en kaliteli isimlerinden. Epey güçlü bir kadroya sahip olan Türkiye U17'yi 2-1'le saf dışı bırakan maça bir gol, bir de asistiyle damga vuran 9 numaranın saf gol yeteneğini Arsenal scoutları da fark etmiş. Yabancı basında Londra ekibinin Leverkusen'in kapısını kısa sürede çalacağı konuşuluyor.

Leverkusen'deki performansından çok haberdar değilim ama hem Türk nüfusunun yoğunluğu, hem de o yaş kategorisine olan ilgim nedeniyle Almanya'yı takip etme şansım oluyor. Geçen ay düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda da sekiz gol attığı elemelerden aşağı kalmayıp oynadığı üç maçta da -final dahil- birer kez ağları bulduğunda zaten ilginin üzerine toplanacağı belliydi. Arsenal ilgisinin de boşuna olmadığını anlamak çok zor değil. Gol sezgisi zaten yerinde, vuruşları temiz bir 9 numara ancak bunların yanında top taşıması ve dripling kabiliyeti onu farklı kılan özelliklerin başında geliyor. Tüm bunlara karşın İngiltere ve Premier Lig gerçekten başka bir evren ve orada var olabilmek için teknik meziyetlerden fazlası gerekli. Emirates Arena'ya çıkabilecek kıvama gelmesi için fiziksel gelişimini sürdürmesi şart. 17 yaşındaki bir oyuncu için 1.78 fena bir boy sayılmaz ama sanki biraz daha uzarsa işi daha da kolaylaşabilir.

Leverkusen'in onu bırakıp bırakmayacağı şimdilik muamma, zaten yarın başlayacak U17 Dünya Kupası'nda vitrine çıkınca başka taliplileri de muhakkak olacaktır. Öyle ya da böyle Türk asıllı bir yıldızın emin adımlarla futbol sahnesindeki yerini aldığını şimdiden söylemek yanlış olmaz. Meksika'daki üç haftalık maratonda dikkat edilmesi şimdiden tavsiye olunur.

2010/11 sezonunda Samed Yeşil
Leverkusen A Junior (U19) / 7 maç, 2 gol
Leverkusen B Junior (U17) / 14 maç, 22 gol
U17 Avrupa Şampiyonası / 3 maç, 3 gol
U17 Avrupa Şampiyona Elemeleri / 6 maç, 8 gol

Atletico Operasyonu & Galatasaray

Ünal Aysal'ın ilk basın toplantısından seçildiği güne kadar yaptığı başarı vurgusu ve taraftarın çöküntüsünü transferle atacağına dair oluşturduğu beklentiler bu çapta bir şov transferini kaçınılmaz kılıyordu ve genelde bu tip transferlerin getirisi kadar götürüsü de olur. Didier Drogba hayal bir isimdi ve verilen paradan bağımsız olarak takımın seviyesini üste çıkarır, saha içinde de adının hakkını rahatlıkla verirdi. Miroslav Klose forvet tipi olarak Johan Elmander'i parlatabilir, tecrübe ve pozisyon bilgisiyle buraların tozunu atabilirdi ancak bu transferin temel taşı Diego Forlan ne kadar büyük oyuncu olursa olsun eldeki alternatifler ve daha önce yapılan transferlerin üstüne sünger çeken bir isim. İşin Reyes ve Ujfalusi boyutu ise daha karışık...

Diego Forlan'ın gol vuruşuna, sezgisine ve oyun bilgisine laf edecek bir adam tanımıyorum ancak fazla aması olan bir transfer olduğu aşikâr. Milan Baros'un ve Bogdan Stancu'nun yer almadığı bir yapı düşlesek bile yerli ve kaptan kontenjanından tahtaya ilk yazılacak isim olan Arda Turan ile yeni transfer Johan Elmander'i bağlayacak bir forvet gerekliydi. Ön bölgede üç oyuncu kullanılacağını varsayarsak yaratıcı oyuncu Arda, ilk sezonunda Harry Kewell'ın, bu sezon Trabzonspor'da Burak Yılmaz'ın üstlendiği yüzü dönük, demarke forvet görevini ise Elmander alır diyorduk ancak şimdi Galatasaray hatları içinde belki de en az sorunlusu olan bu bölgeye Forlan ve Reyes yazılıyor. Elmander'i bir an için kulübeye alsanız dahi Arda-Forlan-Reyes'ten kimin duvar olacağı, kimin gol koşusu yapaacağı, kimin kanattan ineceği gibi görev paylaşımları doğru yapamayacak bir üçlü görüntüsündeler. Oyun zekası konusunda Avrupa'yı kıskandıracak bir üçlü olabilirler ama Türkiye'de kilit açacak tipte hücum hattı olmakta güçlük çekebilirler.

Bu transferlere kadar düşündüğüm Fatih Terim'in Euro 2008 4-3-3'ü oynatacağı fikrini de kenara koyduk. Ön bölgedeki şişkinlik göz önüne alındığında son iki şamipyonun da oynadığı bir 4-2-3-1 varyantı düşünmek mantıklı. Bu kez de bu dizilişte takımı öne yığacak tempolu forvet ihtiyacını kimin gidereceği soru işareti olarak karşımıza çıkıyor. Dünya çapında bir bitirici olan Forlan yakın dönemdeki en parlak performansını Cavani ve Luis Suarez gibi iki uç forvet becerili adamla verdiğini unutmayalım.

Her şeye rağmen bu işi en rahat kotaracak oyuncunun Milan Baros olduğunu ve Forlan'ın onun hemen arkasında kullanıldığını düşünürsek forvet rahatlıyor ancak iki benzer tipte kanat olan Arda ve Reyes yine uyumlu bir ikili olmaktan uzak. İkisinin de büyük yetenekleri var ve zaman zaman tek başına alacağı maçları göreceğiz fakat hızlı değiller, tempolu değiller ve forvetlere skor katkısı yapacak tipte oyuncular değiller. Bu ikiliden sadece biri olsa ve sağda Elmander, onun yedeği olarak Kazım veya Pino kullanılsa uzun maratonda bence şampiyonluk formülü olan yardımcı golcü rolünü doldurabilirler ama Arda vazgeçilemeyecek konumdayken Reyes niye alınıyor sorusu akıllara geliyor. Reyes ve Elmander'den herhangi birini yedek bırakacak lüksü bulunan bir takımın savunma hattının Hakan Balta-Servet Çetin-Tomas Ujfalusi-Sabri Sarıoğlu dörtlüsünden oluşuyor olmasında bir problem yok mu?

Bu transfer pakedinin belki de en zayıf halkası olan 33 yaşındaki Tomas Ujfalusi'yi nereden tutsak elde kalıyor zaten. Zaten yabancılarının yaş ortalaması şişkin olan bir takıma üst düzey futbol hayatı iki yıldan fazla olmayan, yetersiz ve pahalı bir savunmacının alınıyor olmasını geçtim, bu adam Servet'in kopyası yahu! Stoperde Servet Çetin banko, Avrupa liglerinden hangi oyuncu alınmamalı diye bir araştırma yapsak ilk beşte kesinlikle yer bulabilecek bir oyuncu. Sağ bekte kullanılacak desek Sabri'nin kulübeye geçtiği, Gökhan Zan'ın ilk 11'e terfi ettiği, Baltalı bir savunma hattını düşünmek dahi istemiyorum. Hızlı bir adet oyuncusu ve ara top atmayı bilen bir adamı olan her takım ikiden aşağı gol atmaz. Başka stoper alınacak söylentileri var. Peki madem başka stoper alınacak, yedeğe 33 yaşında, yıllık 2 milyon avrodan aşağı almayacak Ujfalusi neden alınıyor? Mantık bunun neresinde? Kulübede oturacak, tecrübeli bir yabancı aranıyorsa Lucas Neill bu takımdan neden ayrılmıştır? Bu pakette en fazla soru işareti içeren transfer Tomas'tır ve sadece savunma hattına uyumsuzluğu değil, harcadığı bütçe ve doldurduğu yeni transfer kontenjanıyla defans sorunlarının çözülmesini de en az iki seneliğine ötelemiştir.

Diego Forlan, Jose Antonio Reyes ve Tomas Ujfalusi... İlk bakışta çok değerli ve taraftarın büyük isim açlığını giderebilecek oyunculardır, doğrudur. Bence cepten harcansa dahi bu operasyon Galatasaray'ın hayati eksikleri giderme ihtimaline darbe vurmuştur. Bu açıdan kalan son bir ya da iki yabancı transfer isabetliden de öte olmalı ve bu ismin Sulley Muntari olmadığını size şimdiden söyleyebilirim. Elde Türkiye'nin en formda oyun kurucusu Selçuk İnan var ve bunun getireceği artı hâlâ çok büyük. Lorik Cana'nın kaldığı, iyi bir stoper ve kalecinin alındığı bir senaryoyla zirve yarışına dahil olacak bir ekip hâlâ oluşturulabilir, buna şüphe yok ancak bence Galatasaray'ın ihtiyaçları bu üç oyuncudan çok farklıydı ve şov, malesef ihtiyaçların önüne geçmiştir. Bu uzun yazıyı okurken bana katılmayacakların, hatta kızabileceklerin de olduğunu biliyorum ancak üç senedir tecrübe ettiğimiz Galatasaray'ın sükseli ancak yanlış transferlerine yeni bir halka eklenmiş olabilir. Yanılmayı ve gelecek yeni transferlerin muhtemel uyumsuzlukları törpüleyeceği bir Galatasaray izlemeyi istiyorum, sadece bu...

Ibrahimovic Real'e, Kaka ve Higuain Milan'a?

En sıkı Milan bloglarından Rossoneri'de yer alan habere göre* Real Madrid, gittiği her yere şampiyonluğu getiren İsveçli yıldız Zlatan Ibrahimovic karşılığında Serie A'dan sonra yıldızı sönen Kaka ile Arjantinli golcü Higuain'i önermiş. Mourinho, Zlatan'ı kadrosunda görmeyi çok istiyormuş. Dönem dönem Benzema'nın ve Adebayor'un, sakatlığından önce Higuain'in 9 numarayı doldurduğu görüldü ama Barça'ya karşı şanslarının olması için orada arkalarına dahi bakmamaları gerekebilir, bunun için Barça'daki sıkıntılı dönemine rağmen Zlatan'dan daha iyisi yok. Neymar deniyor ancak Avrupa tecrübesini edinene kadar Neymar'ın o rolün adamı olması bence zor.

Milan açısından da aslında oldukça kelepir bir fiyata kapattıkları Zlatan çok değerli olsa da yaşından kelli zirve yapmış piyasasını değerlendirip iki süper yıldız düzeyindeki oyuncuyu para harcamadan kadrosuna katma fırsatı bu. Serie A'nın içini dışını bilen bir Kaka'yı nakit kullanmadan alıp belki de Robinho, Thiago gibi Brezilyalıların da yardımıyla ikna edilecek bir Neymar'la orta vadede daha sıkı bir kadroya sahip olabilirler.

Gerçi bu tip büyük takasların gerçekleşmesi konuşulduğu kadar kolay olmuyor. Milan'ın Zlatan'dan vazgeçip vazgeçemeyeceği, oyuncuların istekleri gibi birçok faktör de var işin içinde ama eğer gerçekleşirse iki tarafın da kârlı çıkabileceği bir takas olabilir bu. Transfer dönemi Avrupa'da da yavaş yavaş ısınıyor...

*Blogdaki haberin kaynağı CalcioMercato.

Sakıb Aytaç & Gençlerbirliği

Türkiye'de saf yetenekten ziyade tecrübe ve eğitim gerektiren stoper, bek, defansif orta saha gibi bölgelerde çekilen sıkıntılar malumken hem fizik hem de yetenek olarak bu boşluğu doldurmaya aday isimler dahi büyük ilgi görüyor. Sol ayaklı savunma oyuncularının bu ilgideki yeri oldukça büyük ve Dardanelsporlu Sakıb Aytaç da son iki yıldır adını yavaş yavaş duyurmaya başlayan isimlerden biriydi. Orhan Şam'ı Fenerbahçe'ye, Mustafa Pektemek'i Beşiktaş'a toplam 7.5 milyon avroya satan Gençlerbirliği onunla beraber kaleci Ferhat Kaplan ile orta saha Özgür İleri'yi kadrosuna katarak önemli bir transferi bitirmiş görünüyor.

Üst sıra: Ferhat Kaplan (1), Özgür İleri (5) ve Sakıb Aytaç (6)
Sakıb'ın mevcut potansiyeli onu Süper Lig'in kalburüstü beklerinden biri yapmaya yetiyor. Aktif, topla yeterince yumuşak, mükemmel denilebilecek bir fiziğe sahip lakin saf bir sol bek demek oldukça zor. Türkiye U-21, nam-ı diğer ümit milli takımda sol bek olarak dikkat çekse de Dardanel'de sol açık olarak da değerlendirildiği kulağıma geldi. Tüm bu olumlu referanslara karşın savruk bir stili olduğunu ise söylemem lazım. Daha üst düzeyde, milli takımda sol bek bölgesini kapatmak istiyorsa defansif zaafiyet yaratmadan hücuma destek verebilecek pozisyon bilgisine ve tecrübeye sahip olmalı ki Gençlerbirliği bu açıdan biçilmiş bir kaftan. Kendi adına doğru bir tercih yaptığına inanıyorum.

Bundan birkaç ay önce Galatasaray'ın onla ilgilendiği yönünde bilgiler geliyordu ancak hem yaşanan yönetim değişikliği, hem de teknik direktör Fatih Terim'in daha önce çalıştığı Hakan Balta ile Çağlar Birinci'yi sol bek için yeterli görmesi (ki ben katılmıyorum) daha sansasyonel bir transferin önüne geçti ancak ben Sakıp'ın iki yıl içinde en çok ilgi gören yerlilerden biri olacağına inanıyorum. Galatasaray ve diğer kulüpler açısından bakarsak Sakıp'la birlikte bu sezonluk Türkiye'deki son üst düzey yerli sol bek adayının da elden kaçtığını söylemek mümkün. Grenoble forması giyen Atila Turan'ın değerini bir tık daha arttıran bir transfer oldu bu.

Gençlerbirliği'ne geçen diğer iki oyuncu ile ilgili derinlemesine bir bilgim yok. Dardanel'in iyi kaleci seçen bir geleneği olduğunu not düşerek bilenlerden yorum bölümüne Özgür ve Ferhat hakkındaki bilgi ve fikirleri paylaşmalarını rica edeyim. Sakıb'ın gelişiyle sol bekte onu kullanıp altyapı eğitimini Hollanda'da almış olan Aykut Demir'i Orhan Şam'ın boşluğunu doldurmak adına sağ bekte kullanma olanağı oluştu. Sakıb ve Aykut iyi bir bek ikilisi olabilir ama nasıl değerlendirilecekler, göreceğiz. Transferler Gençlerbirliği ve Türk futbolunun önemli geleneklerinden Çanakkale Dardanelspor'a hayırlı olsun...

*İlk fotoğraf Bayrampaşa'da oynanan Türkiye-Belçika U21 maçından, ikincisi Dardanelspor.com.tr'den...

Terim'in Galatasarayında Ceyhun Gülselam

Galatasaray'da üç sezondur paslanmaya bırakılan yerli kadrosu Türkiye Ligi'nin formda ve gözde oyuncusu Selçuk İnan'la şekillendirilmeye başlanmıştı. Türkiye'ye Fatih Terim'in sunduğu bir başka Trabzonsporlu Ceyhun Gülselam da doğru bir rol oyuncusu olarak an itibariyle Galatasaray'la üç yıllık sözleşmeye imza attı. Bu transfer Aydın Yılmaz ve Mustafa Sarp tekelinde bakılmaya dahi tahammül edilemeyen kulübe adına yapılması gereken ve bir süreden beri beklenen bir hamleydi. Hayırlı olsun.

Yalnız şunun altını en baştan çizmek gerekli. Ceyhun Gülselam, şutör, fiziği düzgün, boyuna göre seri de bir oyuncu olarak akıllarda yer etmiş bir oyuncu olabilir ancak Selçuk İnan gibi kariyer zirvesi yaparak Galatasaray'a adım atmıyor. Basit oynamakta güçlük çeken, Şenol Güneş gibi bir hocanın altında gereken gelişimi kaydedemediğini not düşerek onla ilgili beklentileri revize etmek lazım. Barış, Ayhan, Mustafa üçlüsünden yaka silkmiş bir takımın orta sahasına beni transfer etsen mutlu olunabilecek bir ortam mevcut ancak Ceyhun'un yapması muhtemel hatalar bir süre sonra göze batabilir. Bu açıdan dikkat diyorum.

Ceyhun'un Galatasaray'daki rolüne gelirsek... Trabzonspor'daki stoper önü görevinin yanısıra bence Terim'in ona milli formayı teslim ettiği mevkii olan stopere de bir alternatif olarak yazılacaktır ki onu hem defansif değişikliklerde, hem de şut tehdidine ihtiyaç duyulduğu anlarda kenardan oyuna girerken görebiliriz. Tahtaya adı ilk yazılan isimlerden olmasa dahi dönem dönem ilk 11'de de yer alacaktır. Fırsat geldiğinde göstereceği performans Galatasaray'daki notunu da belirleyecek ancak her şartta son sezonunun üstüne çıkması ve daha basit oynamayı, yüzdeli pas atmayı öğrenmesi gerekecek. Bu gelişim için ise saygı ve minet duyulan bir hocanın her zaman artısı olacaktır. Şenol Güneş gibi bir hocanın ardından Terim'le çalışabilmek Ceyhun için önemli bir şans ve bunu değerlendirmeli.

Dar yerli havuzunda bütçeyi kısıtlamadan alınabilecek en kilit isimlerden biriydi. Sarp ve Barış'ın yıpranmış imajı ve yüzü yerine daha genç, daha üst düzeye kendini atabilecek bir Ceyhun'u her türlü tercim ederdim. Galatasaray için olması gereken bir değişimdi. Gerisi için Ceyhun'u parçalı formayla izlememiz gerekiyor...
Related Posts with Thumbnails